tatil-sepeti
İTO Başkanı Çağlar'dan kongre turizmi için 'KDV iadesi' önerisi

İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, İstanbul'un kongre şehri olma özelliğini her geçen gün geliştirdiğini belirterek, kongre organizatörü uluslararası kuruluşlara KDV iadesi sağlanmasının kente güç katacağını söyledi. 2020 TIP KONGRESİ BERLİN'E KAYDIRILDI İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu Başkanlığı'nı da yürüten Çağlar, "Uluslararası kongre düzenleyen dernek ve birliklere Avrupa'nın birçok kentinde uygulanan KDV iadesi ülkemizde de önemle incelenmeli. Çünkü sırf bu iade yok gerekçesiyle 2020'de düzenlenecek 3 bin 500 katılımcılı bir tıp kongresi için İstanbul yerine Berlin seçildi. 59 bin katılımcı portföyüne sahip bir kongre organizatörü de vergi iadesi yok diye İstanbul'u değerlendirme dışı tutuyor. Özel sektör olarak turizmle ilgili her türlü zorluğun üstesinden gelebiliriz. Ancak özellikle bir KDV desteği önümüzü daha da açar" dedi. İbrahim Çağlar, bu alanda bir vergi düzenlemesinin kısa vadede bir maddi kayıp gibi görülebileceğini ancak orta ve uzun dönemde ülkemize büyük kazanç getireceğini vurguladı. Çağlar, "Şüphesiz devletimizin vergi gelirleri çok önemli. Ancak bu önemli kongreleri yarışın daha başında kaybetmeyelim" diye konuştu. BİR DELEGE 2 BİN 500 DOLAR HARCIYOR İstanbul'da geçtiğimiz yıl 143 uluslararası kongre yapıldığını belirten Çağlar, "İstanbul 2010 yılından bu yana dünyanın ilk 10 kongre kenti arasına girmeye başarıyor. Dünyada her yıl 100 milyona yakın kişi toplantı ve kongreler için seyahat ederken, delege başı harcama ortalaması 2 bin 500 dolar. Bu da kongre turizminin alternatif turizm ürünleri içinde geliştirilebilecek en önemli kanallardan biri olduğunu açık şekilde gösteriyor" dedi.

06 Şubat 2016 Cumartesi

Çağlar: Devletimizin kahramanca mücadelesini girişimcimiz tamamlayacak

Çağlar, şöyle konuştu:"İstanbul Ticaret Odası'nın 400 bine yakın üyesi içinde Doğu ve Güneydoğu illerimizden birçok girişimci bulunuyor. Bölgede yatırımları ve geniş bir dağıtım ağları var. Devletimizin şefkat eli bir kez daha bölgenin üreten, istihdam oluşturan kesimine uzanmaktadır. Sayın Başbakanımızın açıkladığı paket sosyal ve ekonomik yönleriyle önemli bir imkan getiriyor. Bölge topyekün kalkınana kadar bu tedbirlerin devam edeceğine inanıyoruz. Devletimizin, güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesini, bölgede yeni yatırıma başlayacak girişimcilerimiz tamamlayacak. Biz hep en önemli barış dilinin ticaret olduğuna inandık. Ülkemizi bölmek isteyenlere en güzel cevabı girişimcimizin barış dili verecek. İstanbul Ticaret Odası olarak bölge illerimizin yaralarının sarılması ve kalkınma hamlesi başlatılması için çalışmalarımızı daha büyük bir şevkle sürdüreceğiz. Devletimizin ortaya koyduğu çözüm yollarını tüm olanaklarıyla desteklemeye devam edeceğiz."

04 Şubat 2016 Perşembe

Miniatürk’e 5 yılda 5 milyon ziyaretçi

Haliç kıyısında 2003’te açılan Miniatürk, son 5 yılda 5 milyon yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edildi. Miniatürk, 2015 yılında da çoğunluğu yerli turist 1 milyon ziyaretçiyi ağırladı.Türkiye ve Osmanlı coğrafyasından seçilmiş 129 mimari eserin 1/25 ölçekli maketlerinin yer aldığı minyatür parkta bugün artık yerlerinde olmayan Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi ve Ecyad Kalesi gibi tarihi eserler de bulunuyor. HER YIL YENİLENİYOR Mersin’in en önemli tarihi ve turistik yerlerinden biri olan Kızkalesi maketi de geçtiğimiz günlerde Miniatürk’ün 129. maketi olarak parktaki yerini aldı. Kızkalesi, Miniatürk’te Mersin’e ait ilk eser olma özelliğini taşıyor. ÇOCUKLARA ÖZEL Miniatürk’te açık hava müzesi atmosferinde sergilenen maketlerin yanı sıra, çocuklar için eğlenceli oyun alanlarının da bulunması, yarıyıl tatilinde müzeyi gezmek isteyen çocuklar için de iyi bir alternatif oluşturuyor. İlk kez Miniatürk’te uygulanan sesli rehberlik sistemiyle maketi bulunan eserler hakkında ziyaretçilere Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça, Japonca ve İspanyolca olmak üzere 9 farklı dilde bilgi veriliyor. Miniatürk, 2014 ve 2015 yıllarında Trip Advisor’daki gezgin değerlendirmeleri sonucu “Mükemmellik Serftifikası” ile ödüllendirilmişti.

02 Şubat 2016 Salı

Hem kalemin hem de işlerinin erbabıydılar

Diplomat Yahya Kemal Beyatlı büyükelçilerle HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Onları baş tacı ettiğimiz şiirlerle, hayatımızdan kareler bulduğumuz romanlarla, hikâyelerle tanıdık. Oysa kimisi akademisyen, kimisi banka memuru, kimisi tüccar, kimisi öğretmendi. Türk edebiyatında derin izler bırakan Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal Beyatlı, Halide Edip Adıvar gibi onlarca yazarın yolu, edebiyatla buluşmadan önce pek çok farklı meslekten geçmişti. UZMAN VETERİNER İstiklal şairi olarak bilinen Mehmet Akif Ersoy, Türkiye’nin ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi’ni bitirmişti. Veteriner hekim olarak mezun olan büyük şair, Ziraat Bakanlığı’nda veteriner müfettiş görevini icra etmeye başladı. Bir süre sonra Umur-u Baytariye Dairesi Müdür Muavinliği görevine tevdi eden şair, İstiklal Marşı’nı kaleme aldığı yıllarda da TBMM’de Burdur Milletvekilliği görevinde bulunuyordu. BANKACILIKTAN ÇİLE’YE Türk edebiyatında derin izler bırakan Necip Fazıl Kısakürek de uzun yıllar banka memuriyetinde bulunmuş, pek çok eserini de banka memurluğu sırasında kaleme almıştı. Darülfünun Edebiyat Medresesi Felsefe Şubesi’nden mezun olan şair, o yıllarda gözde meslek olan bankacılık alanında çalışmaya başladı. Osmanlı Bankası, İş Bankası gibi bankalarda yıllarca çalışan Kısakürek, bankacılık mesleğinden sonra gazetecilik yapmaya başladı. Bir dönem edebiyat öğretmenliği de yapan büyük şair, dönüm noktası olarak kabul edilen Çile şiirini yazdığı sırada da öğretmenlik görevini icra ediyordu. MALİYE MÜFETTİŞİYDİ “İki çay söylemiştik orada birisi açık, keşke yalnız bunun için sevseydim seni…” diyordu ünlü şair Cemal Süreya. İnsan hayatına yakından temas eden şiirler yazmasıyla bilinen ünlü şair Cemal Süreya’nın da asıl mesleği maliye müfettişliğiydi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü bitiren Süreya, maliye müfettişi olarak görev alır. Teftiş için gittiği pek çok yer, ona insanları gözlemleme imkânı sunar. Hayata dokunan eserlerini bu mesleği vesilesiyle ortaya çıkarabilen Süreya, başmüfettiş olarak emekli olana kadar onlarca eserini mesleğini icra ettiği yıllarda yazdı. LOZAN’DA BİR ŞAİR Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Yahya Kemal Beyatlı da diplomattı. Sorbonne Üniversitesi’nin Siyaset Bilimive ardından edebiyat okuyan ünlü şair, diplomat olarak da görev aldı. Farklı ülkelerde büyükelçilik görevini yapan Beyatlı, İsmet İnönü ile birlikte Lozan Barış görüşmelerine giden heyet arasında bulundu. Hayatta iken hiçbir eseri yayınlanmayan ünlü şair, “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” gibi onlarca şiirini diplomat olduğu yıllarda yazmıştı. Ünlü şair, yaş haddinden emekli oluncaya kadar elçilik görevini sürdürmüştü. BULAŞIKÇILIK YAPAN DA VAR, PROFESÖR OLAN DA Türk edebiyatının ünlü roman yazarlarından Orhan Kemal, yazarlık hayatı boyunca pek çok farklı meslek grubunda çalışmıştı. Orta öğrenimini yarıda bırakan Kemal, bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yaptı. Bir süre çırçır fabrikalarında işçilik ve kâtiplik yapan Kemal, amelelik ve hamallık da yapmıştı. Kemal, onlarca eserini bu işlerini yaparken yazmıştı. Kurtuluş Savaşı yıllarında halkı işgale karşı direnmeye çağırmasıyla bilinen Halide Edip Adıvar ise İstanbul Üniversitesi’nde profesör olarak çalışıyordu. Adıvar, bir süre milletvekilliği de yapmıştı. Cahit Sıtkı Tarancı ise Eminönü’nde babasının yazıhanesinde ticari defterler tutmuş, Sümerbank’ta memurluk yapmıştı. Refik Halit Karay da yolu postaneden geçen yazarlardandı. Karay, uzun yıllar PTT’de umum müdürlüğü görevini icra etmişti. Türk romanının en ünlü yazarlarından Peyami Safa da Posta Telgraf Nezareti’nde uzun süre memurluk yapmıştı. Safa, pek çok romanını bu memuriyeti esnasında yazmıştı.

01 Şubat 2016 Pazartesi

Yeşil sahaların sultanları

HABER: CEYHUN KUBURLU Futbol artık yalnızca erkek egemenliğinde bir spor değil. Dünya üzerinde 40 milyondan fazla kadın futbol oynuyor. Lisanslı kadın futbolcu sayısı gün geçtikçe artarken, Türkiye’de de kadın futbolunun yıldızı parlıyor. Bugün Türkiye’de lisanslı kadın futbol kulübü sayısı 150’yi aştı. Bunda büyük kulüplerin ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun desteğinin büyük payı var. Lisanslı kadın futbolcu sayısı ise 5 bini geçiyor. Ekonomik olarak henüz istenilen seviyede olmasa da Türkiye’de kadın futbolunun geleceği çok parlak görünüyor. 1995 YILINDA BAŞLADI İlk Kadın Milli Futbol Takımı’nın 1995’te kurulduğunu söyleyen TFF yetkilileri, sporun gelişimiyle ilgili şu bilgileri verdi: “Kadın milli takımları A Milli, U-19, U-17 ve U-15 takımlarından oluşuyor. Kadın Milli Takımı’mız FIFA ülke sıralamasında 177 ülke arasında 61. sırada yer alıyor. Son yıllarda büyük kulüplerin yanı sıra, TFF ve belediyelerin de desteğiyle kadın futbolu hızlı bir büyüme yakaladı. Henüz kulüpler ekonomik anlamda istenilen düzeyde değil. Sponsor ve yayın gelirlerinin önümüzdeki dönemde artacağını umuyoruz. Özellikle yayın gelirlerinden oluşturulabilecek bir kaynak kadınların bu alana olan ilgisinin artmasına neden olacaktır.” KULÜP SAYISI ARTIYOR Futbolun sadece erkek sporu olmadığını söyleyen yetkililer, TFF’nin projeleri hakkında da bilgi verdi: “Günümüzde artık futbol sadece erkek oyunu değil. Futbol kadınların sosyal hayata katılması için bir araç oldu. Ayrıca kadın futboluna olan ilginin her geçen gün artması nedeniyle bu alan yeni bir ürün ve pazara dönüştü. Avrupa’da kadın futbolcu sayısı her geçen yıl artıyor. Türkiye’deki kadın futbolunun kilometre taşı sayılabilecek gelişmeler yaşanıyor.” LİSANSLI 5 BİN OYUNCU 2014’te Türkiye’deki kadın futbol kulübü sayısının 112 olduğunu belirten yetkililer şöyle devam etti: “Bu sayının 150’ye ulaştığı tahmin ediliyor. Lisanslı oyuncu sayısı ise 5 bine yaklaşıyor. Bundan sonra hedef kadın futbolunun bilinirliğini artırmak, kulüp altyapılarında oyuncu havuzu oluşturmak, milli takıma oyuncu kazandırmak ve uluslararası alanda başarı sağlamak, kadınlara yeni kariyer alanları oluşturmak ve kendilerini bu yolla ifade etme özgürlüğü sağlamak, lisanslı kadın futbolcu sayısını artırmak, futbol dünyasında kadın yöneticilerin yer almasını sağlamak olarak sıralanıyor.” TÜRKİYE’DE KADIN FUTBOLUNUN TARİHİ 1985’te Türkiye Futbol Federasyonu tarafından Kadınlar Ligi’nin kurulması için girişimlerde bulunuldu. 1994’te Türkiye Kadınlar Futbol Ligi’nin başlaması ve 1995’te de Türkiye Kadın Milli Takımı’nın oluşması ile resmi dönem başladı. Ülkemizde Kadın Milli Takımı ilk kez 1995’te oluşturuldu. İlk golünü 1996’da Macaristan’a atan kadınlarımız, ilk galibiyetini ise 1997’de deplasmanda Gürcistan karşısında 1-0’lık skorla elde etmişti. KADINLAR NE KADAR KAZANIYOR Erkek futbolcuların servet kazandığı yeşil sahalarda kadın futbolcuların gelirlerinin çok düşük kaldığı ortaya çıkıyor. Araştırmalara göre kadın futbolcuların sadece yüzde 9.1’i sporcu olarak para kazanıyor. Oyuncular en az asgari ücret, en fazla ise ayda 3 bin lira kazanıyor. Buna karşılık İngiltere Futbol Federasyonu’na bağlı 80 kadın futbol takımında oynayan kadın futbolcuların yüzde 70’i sporcu olarak para kazanıyor. Almanya, Kanada ve Amerika’da da lisanslı kadın futbolcuların gelirleri Türkiye’deki kadın futbolcuların oldukça üzerinde. Ancak uzmanlar yeni projelerin başarıya ulaşmasıyla bu gelirlerin artacağını ve kadın futbolcu kazançlarının da yükseleceğini belirtiyor.

01 Şubat 2016 Pazartesi