tatil-sepeti
Bir başkadır İstanbul kedileri

HABER: DİLŞAH KEFLİOĞLU İstanbul, yoğun nüfusunun yanında yüz binlerce kediye de ev sahipliği yapıyor. Kültürel zenginliğiyle dünyanın en güzel şehirlerinden olan İstanbul’da hemen hemen her semte, her mahalleye ait sokak kedisi görmek mümkün. Birçok belgesele, yabancı gazete ve dergilere konu olan İstanbul’un sokak kedileri, yaşadıkları semtin, mahallenin müdavimleri haline geliyor. Şair ve yazarların da ilham kaynağı olarak gösterilenkediler,tarih boyuncaedebiyatseverlerin de ilgisini çekerek, pek çok şiir, roman ve öyküye konu oldu. İZLEYEN BİLET ALIYOR ‘KEDİ’ adıyla İstanbul kedilerini konu alan bir belgesel yapan Ceyda Torun, yabancılara İstanbul kedilerini şöyle anlatıyor: “Sizi senelerdir tanıyan bir kedi gibi bankta görünce gelip kucağınıza oturup, bir saat mırıldayabilen bir varlık. Siz sonra o banktan kalkıp yürüdüğünüzde, belki sizin peşinizden gelebilir, bir süre daha miyavlayabilir. Hep iletişim ve ilişki kurmaya hazır İstanbul kedileri. Dünyanın geri kalanında böyle bir deneyim hiç yaşamadım. Filmi izleyenler, ‘İstanbul biletimizi alıyoruz!’ diye mesajlar yolluyor bana.” istanbul’a özgü Torun, İstanbul’da insanlarla sokak kedilerinin yüzyıllardır birlikte bir hayat sürdüğünü ve bunun dünyanın başka yerlerinde böyle olmadığını kaydediyor. Torun, İstanbul’da Avrupa ve ABD’deki gibi fare istilalarının yaşanmamasını, kentteki sokak kedilerinin çokluğuna bağlıyor. SERGİSİ AÇILDI Japon seyyah ve kedisever Mayu Koga, yaklaşık iki hafta süren İstanbul seyahatinde çektiğikedi fotoğraflarını Japon halkının beğenisine sundu. Tokyo’nun Bunkyou ilçesi kent kültür merkezinde açılan sergideki fotoğraflarda Ayasofya Camisi, Galata Kulesi, Sultanahmet Camisi, Taksim Meydanı, Eminönü gibi noktalar da yer aldı. Seyahati boyunca ekseriyetle Beyoğlu’nun Cihangir semtinde kalan Mayu’nun çektiği fotoğraflarda kediler ile Türk insanının etkileşimi vurgulanıyor. ‘KEDİ’ BELGESELİ ‘EN ÇOK İZLENEN’ OLDU Kedi, yönetmenliğini Ceyda Torun’un üstlendiği ve 2016 yılı İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde prömiyerini gerçekleştirdiği Türk yapımı belgesel filmi. Sarı, Bengü, Aslan Parçası, Psikopat, Deniz, Gamsız, Duman… Yedi tepeli şehrin, yedi kedisinin öyküsünü anlatıyor ‘Kedi’ belgeseli. Filmin ABD’de vizyona girmesinin ardından bilinirliği arttı. Hatta ABD’de en çok izlenen Türk filmi unvanını elde etti. Belgeselde hem kedilerin seviyesinden ve gözünden İstanbul’u görme şansına sahip oluyorsunuz hem de İstanbulluların ağzından kediler ile kurdukları ilişkiyi dinliyorsunuz. MEŞHUR KEDİSEVERLER Türk ve dünya edebiyatının en sevilen isimleriarasında yer alan Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tomris Uyar, Orhan Veli Kanık, Nazım Hikmet, Metin Altıok, Oktay Rifat, Erol Güney, Behçet Necatigil, Ece Ayhan, Melih Cevdet Anday, Necip Fazıl Kısakürek, Nilgün Marmara, Haydar Ergülen, Sylvia Plath, Edgar Allan Poe, Jean Paul Sartre, Frida Kahlo ve Bukowski,gerek kedileri gerekse kediler üzerine yazdıklarıyla tanındı ve çok konuşuldu. Kedi besleme mirası bugün ise Üstün İnanç, İhsan Süreyya Sırma, Mustafa Kutlu, Beşir Ayvazoğlu, Haydar Ergülen, Adem Turan, Necdet Subaşı, İnci Enginün gibi pek çok edebiyatçımız tarafından sıkıca korunuyor. ŞÖHRETLİ KEDİLER Tombili heykeliyle yaşıyor: Kadıköy Ziverbey’de bir kaldırım taşında verdiği pozla dünya çapında bir fenomen haline gelen Tombili, yaşama veda ettikten sonra aynı yere konan heykeli ile namını sürdürüyor. Ayasofya’nın kedisi Gli hayatını kaybetti: 2004’te Ayasofya’da doğan Gli, turistler sayesinde İstanbul’un meşhur kedilerinden oldu. Ayasofya’ya gelenleri selamlayan Gli,16 yaşında yaşlılığa bağlı olarak hayatını kaybetti. KEDİLER ASLA NANKÖR DEĞİLDİR! Lokum adlı kedisinden hareketle Kediname adlı bir kitap yazan edebiyatçı Mehmet Nuri Yardım, “Kediler asla nankör değildir” diyor. Lokum’u çocuklarından biri olarak gördüğünü söyleyen Yardım, deneyimlerini şöyle anlatıyor: “Ucuz bir mama verirsiniz, bir ömür boyunca yanınızda sadakatle kalır. Sizi sever, çevrenizde dolaşır, bütün aile fertlerini mutlu eder. Misafirlerinizle merhabalaşır. Ama o aynı zamanda bir şahsiyet sahibidir. Abartıyı sevmez. Onuruna düşkündür. Sevmenin ölçüsünü kaçırdığınızda hafiften bir tırmık bile atar. ‘Yeter baba, artık sıkıldım’ dercesine patisini sallar ve yanınızdan kaçar. Bütün okuyucularımıza, herkese tavsiye ediyorum. Bugüne kadar kedisiz yaşayanlar, bir sürpriz yapıp denesinler, apartman önünde bekleyen bir kediyi evlerine alıp beslesinler. Hayatlarının ne kadar renklendiğini ve anlam kazandığını o zaman görecekler.”

30 Kasım 2020 Pazartesi

İnovasyon rüzgarı yurt sathında esmeli

HABER: MÜGE BİBER Başakşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen Living Lab Teknoloji ve İnovasyon Merkezi projesinin bölgesel zirvesi, 25-26 Kasım’da online olarak düzenlendi. Bu yıl üçüncü kez gerçekleştirilen zirveyi, yurt dışından 20 katılımcı ile beraber 200 kişi izledi. Zirveye konuşmacı olarak katılan İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, beş ay önce işbirliği protokolü imzaladıkları Başakşehir Living Lab Merkezi’nin zirveye ev sahipliği yapmasından mutluluk duyduğunu dile getirdi. Avdagiç, İTO’nun inovatif gelişmelerin içinde yer almasının varlık sebebi olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Biz gücümüzü işletmelerden alıyoruz. Onların rekabetçi, küresel ve yenilikçi üretimin bir parçası olması, bizleri daha da kuvvetlendirecektir. Ticaret odalarının veya benzeri meslek örgütlerinin bize göre en önemli vazifesi, girişimci fikirleri desteklemektir.” FASİT DAİREYİ KIRALIM Şekib Avdagiç, İTO’nun Türkiye ekonomisindeki öncü kuruluş olmasının daha çok sorumluluk gerektirdiğini söyleyerek, “Yüzlerce fikir sahibinin bulunduğu bir imkanın potansiyel enerjiden kinetik enerjiye geçemediği bir ortamın içindeyiz. Birincisi ne kadar avantaj ise ikincisi de avantaja dönüştürmemiz gereken bir dezavantaj. Bu olgu, sadece İstanbul için değil, bütün büyük şehirlerimiz için geçerli. Bu fasit daireyi kırmak da biz odalara düşüyor” dedi. GURUR KAYNAĞI PROJELER İTO’nun sadece yenilikçi fikirlere, girişimcilere sahip çıkmadığını, aynı zamanda girişimciliği yaygınlaştıracak proje ve faaliyetlerin içinde yer aldığını hatırlatan Avdagiç, bu nedenle Teknopark İstanbul ve Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’ni oluşturduklarını anlattı. Avdagiç, Savunma Sanayii Başkanlığı ile beraber Sabiha Gökçen Havalimanı’nın hemen yanında yer alan ve şu anda 6 bine yakın Ar-Ge personelinin çalıştığı Teknopark İstanbul’un yerli ve milli teknoloji üretiminde Türkiye’den sonra bölge ülkeleri arasında da parmakla gösterilecek bir seviyeye geldiğini kaydetti. Teknopark İstanbul’un Türk gençliğinin fikirlerini yeni ürünler haline getirdiğine dikkat çeken Avdagiç, ülkenin gurur kaynağı olan projelerin burada geliştirildiğini anlattı. 4 BİNDEN FAZLA GİRİŞİMCİ BTM’nin ise bugüne kadar 4 binden fazla girişimciye ev sahipliği yaptığının altını çizen Avdagiç, “Hayata yeni başlayan genç arkadaşlarımın içinde girişimci sayısını mutlaka artırmamız lazım. Masamın üzerinde içi çok dolu yüzlerce CV var. Gençlerimiz çok iyi eğitim alıyor. Sonrasında hiçbir riske girmeden, herhangi bir gayret göstermeden kurumsal firmalarda görev almanın peşindeler. Bizler bu gençlerimizi girişimci olmaları için motive etmeliyiz ve desteklemeliyiz” dedi. YENİLİKÇİ FİKİR BİR ÜLKEYİ KURTARIR Güçlü ekonomi için sadece yeraltı ve yerüstü zenginliklere sahip olmanın yeterli olmadığını söyleyen Avdagiç, bunun en önemli yolunun katma değer üretmekle olacağını vurguladı. Avdagiç, şöyle devam etti: “Binlerce kilogram ürünü satıp karşılığında teknolojik bir ürün almak, bizim ülkemizin makus talihi olmamalı. Ülke olarak ciddi mesafeler kat etmeye başladık ama yeterli değil. Hep birlikte tüm yurtta inovasyon rüzgarını estirmemiz lazım. Mottomuz: Bir yenilikçi fikir, bir ülkeyi kurtarır.” BU BİR MİLLİ VAZİFE Pandemi sürecinde üretimden pazarlamaya kadar geniş ölçekte dijital çağa en uygun şekilde uyum sağlayanların açık ara öne geçtiğini vurgulayan Şekib Avdagiç, şunları söyledi: “Türkiye, bu girişimci ruhla yenilikçi gençleri ve imkanları en iyi şekilde değerlendirmek zorunda. Bu bir milli vazife. İTO olarak Teknopark İstanbul ve BTM ile umutlarımızı çoğaltıyoruz. Living Lab’ler ve diğer bilişim merkezileri de bu umutları filizlendiriyor.” GİRİŞİMCİLİK EKOSİSTEMİNDE ÖNCÜ BTM Direktörü İbrahim Elbaşı, “İTO, BTM ve Başakşehir Living Lab olarak bu zirve ile birlikte çok fonksiyonlu hibrit yaklaşımımızı önce bölgede, sonra ülkemizde yayma mücadelesi içindeyiz” dedi. BTM’nin binden fazla girişimcisi ve 160 milyonu aşan yatırım değerlemesiyle girişimcilik ekosistemine öncü olduğunu söyleyen Elbaşı, “Bunu çok kısa sürede yaptık. BTM, dünyada da bir ticaret odası tarafından kurulmuş startupları alan ilk ve tek merkez” diye konuştu. EN BÜYÜK GÜCÜMÜZ BEŞERİ SERMAYE Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, zirvedeki konuşmasında yeni girişimciler için fırsat eşitliğine dikkat çekti. Şahin, “1 milyon genci olan bir şehirde en büyük gücümüz beşeri sermaye. İnanıyorum ki, fırsat eşitliği verildiği zaman başarı hikayeleri çıkıyor. Teknofest’te Anadolu’dan gelen gençlerin gözünde ve kalbinde büyük bir heyecan ve daha da önemlisi cesaret ve özgüven vardı. Temel ihtiyacımız da bu” dedi. DAHA ÇOK MERKEZ OLMALI Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu, Living Lab binasının Türkiye’nin ilk ve tek inovasyon merkezi olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Yola çıkarken üç temel hedefimiz vardı. Bunlar iletişim teknolojileri, temiz çevre teknolojileri ve temiz enerji konusuydu. 8 yılda hedeflerimizle ilgili ciddi ilerlemeler kaydettik. Sonuca da ulaştığımızı düşünüyorum. İmkan verildiğinde gençlerimizin neler yapabileceğini Living Lab ile gösterdik. Bu merkezlerin sayısının artmasını istiyoruz.”

30 Kasım 2020 Pazartesi

İhracata ilk adım ‘youtube’de

HABER: MÜGE BİBER İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2005’ten beri başarıyla uyguladığı İhracata İlk Adım Programı’nı dijital mecralarda sürdürüyor. Oda, program kapsamında bu kez youtube kanalında ‘İhracatın Temel Adımları’ konulu bir webinar düzenledi. İhracata İlk Adım Programı’nın danışmanları Şefik Ergönül, Hüseyin Yazıcıoğlu, Ceyhun Yeşilşerit ve Nihat Turhan, ihracata ilk adım için yapılması gerekenleri anlattı. TESLİMAT KOŞULU GÜNCELLENDİ Danışmanlardan Nihat Turhan, “İhracatta tarafların anlaşması gereken en önemli konuların başında teslimat geliyor” diyerek, teslimat şekillerini ayrıntılı bir şekilde anlattı. Turhan, Milletlerarası Ticaret Odası tarafından 1936 yılında dış ticarette kullanılan terimlere bir standart getirildiğini ve bu terimlerin 2020 yılında güncellendiğini söyledi. Hüseyin Yazıcıoğlu ise dış ticarette ödeme yöntemleri ile ilgili bilgiler aktardı. Yazıcıoğlu, şöyle konuştu: “Bir ülkenin siyasi bağımsızlığı kadar ekonomik bağımsızlığı da o ülkenin geleceği açısından önem arz eder. Kıyasıya rekabetin yaşandığı dünya arenasında mücadele etmek, hayatta kalmak, siyasi ve ekonomik bağımsızlığı elde etmek, sürdürmek ancak dünyayı iyi okuyabilen, kendini sürekli eğiten ve geliştiren bireyler ile mümkün olacak.” KİME, NE SATACAKSINIZ Ceyhun Yeşilşerit de “İhracatta en önemli konulardan biri, kime, ne satacağım soruları. Bu soruların cevapları doğru bir şekilde bir araya getirildiğinde firmaların genel stratejisi ve pazarlama stratejisi oluşacak. Kime, ne satacağım sorularına cevap vermek için bilgiyi arttırmak gerekiyor” dedi. Pandemi ile beraber ticari istihbaratın yerini rekabetçi istihbaratın aldığını söyleyen Yeşilşerit, rekabetçi istihbarata ilişkin web adreslerini de katılımcılarla paylaştı. TİCARET BAKANLIĞI DESTEKLERİNİ TAKİP EDİN Şefik Ergönül, ihracatta destek mevzuatı hakkında bilgiler verirken, mevzuatın doğası gereği değiştirilebileceğini, yürürlükten kaldırılacağını ve yeni mevzuatların gelebileceğini hatırlattı. Ticaret Bakanlığı web sayfasının bu konuyu çok iyi anlattığına dikkat çeken Ergönül, söz konusu web sayfasında yer alan birçok destek hakkında ayrıntılı bilgi aktardı. Bilgi için: https://ticaret.gov.tr/destekler/ihracat-destekleri/teblig-bazinda-destek-mevzuati

30 Kasım 2020 Pazartesi

Pandemide ülkelerin e-ithalatı artıyor

HABER: ŞEREF KILIÇLI Dijital dönüşüm sürecinde e-ticaretle birlikte e-ihracat da önem kazanmaya başladı. Global ihracat pazarından aldığı payı yükseltmek isteyen Türkiye, e-ihracatın artırılmasına yönelik düzenlemeleri de devreye aldı. Üyelerini yeni nesil ticaret hakkında bilgilendirmeyi sürdüren İstanbul Ticaret Odası, ‘e-ihracat’ webinarı gerçekleştirdi. Dijital Strateji ve Performans Yönetimi Eğitmeni Ersan Ertürk tarafından verilen webinar, İstanbul Ticaret Odası’nın youtube kanalından canlı olarak yayınlandı. YÜZDE 80 ONLINE TAHMİNİ İhracat olgusunun gelecek 10 yılda daha büyük bir değişim yaşayacağına dikkat çeken Ertürk, şunları söyledi: “Alibaba.com’un kurucusu Jack Ma’nın analizine göre gelecek 10 yılda yaşanacak değişimle ihracatın yüzde 80’i online ortamda yapılacak. Bunun çok önemli bir kısmı da B2C olarak yapılacak. Yani toptan şirketlere değil, son kullanıcıya yapılacak bir satıştan bahsediyor. e-ticaretin ilk başladığı zamanlarda konvansiyonel mağazacılığa etkisini hatırlamak da değişimi anlamak açısından faydalı olacaktır.” PAZARIN BEKLENTİSİNE UYUM İhracattaki hedef ülkede lokalleşmenin de başarıda etkili olduğunu belirten Ertürk, “Hedef ülkede şirket kurmaktan pazarlamaya, hangi kanallarla gideceğinize kadar hemen her konuda lokalleşmeniz gerekiyor” önerisinde bulundu. Lokalleşmenin o pazarın beklentilerine uymayı gerektirdiğini anlatan Ertürk, şöyle devam etti: “Mesela bir araştırmaya göre Avrupa’da reklam bannerları üzerinde fiyat belirtmek negatif etki oluşturuyor. Oysa Türkiye’de pozitif etki yapıyor. Başka bir örnek, Almanya’da yaptığınız ve iyi netice aldığınız bir Instagram kampanyanızdan Suudi Arabistan’dan kötü netice alabilirsiniz. Ülkelerdeki ödeme araçları tercihleri de farklı olabiliyor. Mesela, Körfez ülkelerinde en çok kullanılan ödeme metodu kapıda ödemedir.” PANDEMİ ETKİSİ Bazı ihracat pazarlarında pandemi döneminde online kanal ile yurt dışından ürün alımındaki artışa da dikkat çeken Ertürk, şu bilgiyi verdi: “Son altı ay içinde yurt dışından ürün satın alan kişilerin oranı ABD’de yüzde 29, Şili’de yüzde 69, Hindistan’da yüzde 74, İtalya’da yüzde 79 olarak gerçekleşti.” ETGB İLE KOLAY VE MASRAFSIZ Webinarda, mikro ihracatta önemli bir uygulama olan Elektronik Ticaret Gümrük Beyannamesi (ETGB) hakkında da bilgi verildi. Gönderi ağırlığı 300 kilogram ve fatura değeri 15 bin Euro’yu geçmeyen ürünler ETGB ile ihraç edilebiliyor. Bu yöntem, ihracatçının gümrükte çeşitli prosedürlerle uğraşmamasını da sağlıyor. Çalışılan kargo firması ETGB ile gümrük prosedürlerini yerine getiriyor. Mikro ihracatta diğer avantajlara bakıldığında, ürünlerin ABD’ye gönderimlerinde ağırlık 150 kilogramı ve maliyet 800 doları geçmemişse KDV muafiyeti uygulanıyor. Avrupa’ya gönderimlerde ise 22 Euro’yu aşmamışsa KDV muafiyeti uygulanıyor. E-İHRACATTA NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Lokal değerler ve alışveriş alışkanlıkları Yasal zorunluluklar Ödeme seçenekleri Teslimat tercihleri veya beklentileri Gümrük vergileri (Kim ödeyecek?) İletişim kanalları Pazaryerinin tespiti ve standartları Müşteri hizmetleri İade planlaması Adres doğrulama Fiyatlama stratejileri Kargo desi hileleri Pazarlamada farklılaşma Ürünleri özelleştirmek gerekiyor mu?

30 Kasım 2020 Pazartesi

Asya-Pasifik’te STA kozunu kullanma zamanı

Anlaşmaya göre, üye ülkelerin ürünleri tek menşe kabul edilecek. Anlaşma, yeni fırsatların ve risklerin kapısını aralarken, Türkiye ile Serbest Ticaret Anlaşması (STA) bulunan ülkelerin önemi arttı. Yeni dönemde Asya-Pasifik’te STA kozunu kullanmak gerektiği belirtiliyor. HABER: ADEM ORHUN Asya-Pasifik bölgesindeki 15 ülkenin imza attığı Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) anlaşması, dünyanın en büyük serbest ticaret birliğini oluşturacak. Yeni anlaşmanın, bölgede, küresel çekişmelere takılmadan ekonomik büyümeyi canlandırmaya yardımcı olacağı kaydediliyor. Özellikle Covid-19 salgınının olumsuz etkilerini giderme ihtiyacı düşünüldüğünde, ticareti canlandıracak somut bir adım olarak kabul ediliyor. Yeni ticaret bloğunun, bölgeye yatırımları artırması da bekleniyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’ndan (UNCTAD) yapılan açıklamada, “Anlaşma, küresel ticari gerilimlerin olduğu bir zamanda bölge içi ticaret ve yatırım bağlantılarını güçlendirebilir ve daha fazla bölgesel işbirliği için bir çerçeve sağlayabilir” denildi. Bu değerlendirme, anlaşmanın zayıf ortakları için kalkınma anlamına geldiği gibi küresel ticarette gücün Doğu’ya geçtiği yorumlarını da destekliyor. HANGİ ALANLAR VAR? Çin Maliye Bakanlığı’nın açıklamasına göre, RCEP mal ticareti, menşe kuralları, ticaret yardımı, hizmet ticareti, yatırım, e-ticaret, devlet alımı, telekomünikasyon, fikri mülkiyet hakları ve telif hakları gibi 20’den fazla alanı kapsıyor. Üye ülkeler arasındaki gümrük vergilerinden bazıları sıfıra düşecek, bazıları ise 10 yıl içinde adım adım sıfırlanacak. Belirlenecek ortak ticaret kuralları ile ticaretin kolaylaştırılması, tarife dışı engellerin kaldırılması, lojistik kolaylaştırmalar gibi uygulamalarla grup ülkeleri arasında ticaretin etkinleştirilmesi hedefleniyor. Anlaşma, imzacı devletlerin kendi içlerinde de kabul edilmesi halinde yürürlüğe girecek. Böylece 15 ülkenin ürünleri tek menşe kabul edilecek. Uygulama başlayınca, imzacı ülkelerin birbirlerine karşı gümrük duvarlarını indirmesi, bölgede tek belgeyle ticaret ve eşyanın daha kolay hareket etmesi gibi hedefler pratik kazanacak. RAHAT TİCARET Hindistan, gümrük duvarları indirildiğinde Çin mallarının ülkedeki yerel üreticileri boğacağı endişesiyle son anda anlaşmaya dahil olmaktan vazgeçti. Fakat ekonomisi Hindistan’dan daha güçlü olmayan birçok ülke ise yeni blokta yer almaktan çekinmedi. Çünkü bu ülkeler için muhtemel avantajlar ve teşvikler, risklerden daha fazla. Anlaşma, Trump döneminde, ABD-Çin çekişmesinin olumsuz yansımalarından sıyrılmak isteyen komşuları için ‘rahat çalışma alanı’ anlamına da geliyor. AB VE ABD Diğer yandan anlaşmanın Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki ekonomik hakimiyetini artıracağı öngörülürken, ABD ve Avrupalı şirketleri serbest ticaret bölgesinin dışında bıraktığı belirtiliyor. Bununla birlikte ticaretin geçer akçe olduğu gerçeği de değişmiyor. Çin Başbakanı Li Keqiang, geçen yıl RCEP müzakereleri sürerken yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği ve Çin, birbirinin en büyük ticaret ortağıdır. İki taraf da anlaşmazlıkları çözmek konusunda deneyim kazanıyor. Çin-AB ilişkileri sadece iki taraf için değil, dünya için yararlı” demişti. Yeni bölgesel anlaşmayla birlikte Çin Başbakanının sözlerinin geçerliliğini koruduğuna dikkat çekiliyor. Anlaşma, Türkiye açısından ise imzacı ülkeler büyük ticaret ortakları olduğu için kritik öneme sahip. Türkiye’nin, anlaşmaya dahil olan ülkelerden üçüyle Serbest Ticaret Anlaşması (STA) bulunuyor. Bu ülkeler Malezya, Güney Kore ve hali hazırda sıfır gümrük tecrübesiyle küresel ticaret noktası olan Singapur. Özellikle bu ülkelerle STA imkanlarından olabildiğince faydalanmak ve bölge pazarlarına girişte de bu ilişkileri kullanmak daha çok önem kazanacak. TÜRKİYE YAKIN TAKİPTE Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP), Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. 2021 Yılı Bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda anlaşma hakkında konuşan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, anlaşmanın, bütün ülkelerde onaylanmasının ardından yürürlüğe gireceğine dikkat çekti. Pekcan, “Söz konusu anlaşmanın ülkemize olan etkileri ile barındırdığı tehdit ve fırsatları yakından izlenmekte olup, tarife listelerinin açıklanmasıyla Bakanlığımız diğer bakanlıklarla beraber koordinasyon içinde ayrıntılı bir çalışma yapabilecektir” diye konuştu. ÇİN’DEN İTHALATA TEŞVİK Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, 2018’de yaptığı açıklamada, Çin’in ithalat potansiyelini artırmak için piyasaya giriş kısıtlamalarını gevşetmeyi sürdüreceğini ve dünyanın bir numaralı ticaret ortamını oluşturmak için çabaladığını belirtti. Cumhurbaşkanı Xi, dışa açılmada yeni bir seviyeye çıkılacağını, ikili ve çok taraflı işbirliğinin derinleştirileceğini vurguladı. İTHALAT BASKISI YOĞUN Doç. Dr. Oğuz Demir (İstanbul Ticaret Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü Öğretim Üyesi): ABD’nin bundan sonraki süreçte dünya ticaretinde bu hamleye karşı yeni yönetimle nasıl tepki vereceği önemli. Biden yönetiminin, Obama döneminde başlayan ve Trump’ın iptal ettiği projeleri yeniden başlatması zor görünüyor. Ancak önümüzdeki dönemde alternatif arayışlar içerisine gireceği de neredeyse kesin gibi. İşte bu noktada Türkiye’nin de karşısına farklı fırsatlar ve tehditler çıkıyor. Türkiye’nin halihazırda STA yapmış olduğu RCEP ülkeleri üzerinden bölgeye olan ticaretini artırabilme fırsatı söz konusu. RCEP’in önemli başlıklarından birinin menşe ile ilgili olması bu noktada bir avantaj sunuyor. LOJİSTİK HACMİ Öte yandan; benzer şekilde yine aynı kural çerçevesinde Türkiye’nin bu bölgelerden yaptığı ithalatın da hacminin artması mümkün. Dolayısıyla dış ticaret hacminde önemli bir artış görebiliriz. Bu da lojistik başta olmak üzere birçok sektörde daha fazla iş hacmi olabileceğine işaret ediyor. DENGEYE DİKKAT Ancak halihazırda RCEP’e dahil olan ülkelerin neredeyse hemen hemen hepsiyle dış ticaret açığı veriyor olmamız, bu noktada zayıf bir yön olarak karşımıza çıkıyor. 2019 yılı rakamlarıyla 6 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız bu ülkelerden ithalatımız ise 30 milyar dolara ulaşıyor. Bu noktada Türkiye’nin RCEP ülkeleri ile dış ticaret hacminin artması muhtemel olsa da burada ithalatın ihracattan daha fazla artması riskiyle karşı karşıyayız. Türkiye’nin, ASEAN ülkelerine ve Uzak Asya’ya daha fazla ihracat yapabilmesine yönelik stratejiler ve yeni ticaret heyetleri ile bu süreçte daha aktif olması önemli. MERKEZ DOĞU’YA KAYIYOR Dr. Uğur Yasin Asal (İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı): ASEAN ülkelerinin bölgesel ve küresel ekonomik rekabetçiliğini koruma ve artırma amacı taşıyan bu ortaklık anlaşmasının, yükselen piyasa ekonomilerinin üçüncü ülkelere karşı dış ticaret rekabetçiliğini ön plana aldığı görülüyor. Çin ve ABD arasında devam eden küresel ticaret savaşları ve Covid-19 salgınının ortaya çıkarttığı bu uluslararası düzen, RCEP anlaşmasının imzalanma sürecini hızlandırdı. Bölge ülkelerinin, küresel ticarette artan risk ve kırılganlıklara karşı ön alma ve krizi derinleşmeden engelleme çabası içerisinde olan bu anlaşmanın, Doğu-Batı ekseninde oluşan güç dengesine Doğu merkezli pozitif bir ivme kazandıracağı öngörülüyor. GÜMRÜK VERGİLERİ RCEP anlaşmasının Türk iş dünyasına yönelik pozitif ve negatif etkileri söz konusu olacak. Bölgesel ortaklıkların derinleşmesi ve kurumsallaşması haline gelen RCEP’in, bölge dışındaki bir ülke olarak Türkiye’ye olası ek gümrük vergileri getirme ihtimali oldukça yüksek. Diğer taraftan, Türkiye’nin RCEP anlaşmasına imza atan 10 ülke ile ikili ve yeni nesil, çok taraflı serbest ticaret anlaşması geliştirme süreci, RCEP dışında kalan ülkelere yönelik etkileri azaltacak ve kademeli olarak RCEP ülkeleri ile dış ticaret merkezli yeni ortaklıkları beraberinde getirecek.

30 Kasım 2020 Pazartesi