UNCTAD, Türkiye'ye ilişkin 2021 büyüme beklentisini yüzde 2.4'ten yüzde 4'e yükseltti

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), "Kızgın tavadan çıktı, yangına mı koşuyor?" başlıklı,küresel ticaret ve kalkınmanın gidişatına ilişkinraporunu yayımladı. Raporda, UNCTAD'ın, 2021 için küresel büyüme tahminini ABD'deki Kovid-19 aşıları ve teşvik paketlerinin hanehalkıtüketimine ivme kazandıracağı beklentisiyle0,4 puan artırarak yüzde 4,7'ye çıkardığı bildirildi. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının gelişmekte olan ülkelerde "eşi görülmemiş" şekilde gelir tahribatına yol açtığı belirtilenraporda, salgın nedeniyle küresel ekonominin2021 sonunda olması gereken seviyenin 10 trilyon dolar altında olduğu vurgulandı. Raporda, "Geçen yılın 3'üncüçeyreğinde başlayan küresel ekonomik toparlanmanın epidemiyolojik, politika ve koordinasyon belirsizliklerini yansıtan önemli ölçüde eşitsizlik ve öngörülemezlik olsa da 2021'de de bunun devam etmesi bekleniyor." denildi. "KEMER SIKMA POLİTİKASINA YANLIŞ BİR DÖNÜŞ, KÜRESEL GÖRÜNÜMÜN ANA RİSKİ" Kovid-19'un kalıcı ekonomik etkisine yer verilen raporda, derin ve yıkıcı bir resesyondan sonra kemer sıkma politikasına yanlış bir dönüşün, küresel görünümün ana riski olduğu vurgulandı. Raporda, Doğu Asya'daki ihracatla güçlü büyümenin ve artan bölgesel ticaretin bazı ülkelerin ticaret fazlasını daha da artırabileceği, bunun da küresel ticari ihtilaflara yol açabileceği belirtildi. Türkiye'ye ilişkin 2021 büyüme tahmininin yüzde 2,4'ten yüzde 4'e çıkarıldığı aktarılan raporda, ülkenin 2022 yılı büyüme tahminiise yüzde 4'te bırakıldı.

18 Mart 2021 Perşembe

65 ve üstü yaşa sahip kişi sayısı 5 yılda yüzde 22.5 artarak 8 milyona yaklaştı

Türkiye İstatistik Kurumu 2020 yılına ilişkin "İstatistiklerleYaşlılar" çalışmasının sonuçlarını açıkladı. Buna göre,2015'te 6 milyon 495 bin 239 kişi olan 65 yaş ve üzeri nüfus son 5 yılda yüzde 22,5 artarak 2020'de 7 milyon 953 bin 555 kişiye yükseldi. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı aynı dönemde yüzde 8,2'den yüzde 9,5'e çıktı. Yaşlı nüfusun 2020'de yüzde 44,2'sini erkekler, yüzde 55,8'ini kadınlar oluşturdu. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2025'te yüzde 11, 2030'da yüzde 12,9, 2040'ta yüzde 16,3, 2060'dayüzde 22,6 ve 2080'deyüzde 25,6 olacağı tahmin edildi. Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2015'te yaşlı nüfusun yüzde 61,3'ü65-74 yaş grubunda, yüzde 30,7'si75-84 yaş grubunda ve yüzde 8'i85 ve daha yukarı yaş grubunda iken, geçen yıl yüzde 63,8'i65-74 yaş grubunda, yüzde 27,9'u75-84 yaş grubunda ve yüzde 8,4'ü85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldı. TÜRKİYE NÜFUSUNUN YAŞ YAPISI DEĞİŞTİ Türkiye'de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hızla artış gösterdi. Küresel yaşlanma süreci olarak adlandırılan "demografik dönüşüm" sürecinde olan Türkiye'de, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalmayla sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, yaşam standardının, refah düzeyinin ve doğuşta beklenen yaşam süresinin artması ile nüfusun yaş yapısı şekil değiştirdi. Çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranı azalırken yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı artış gösterdi. Türkiye, oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa dayaşlı nüfusunsayısal olarak oldukça fazla olduğu görüldü. TÜRKİYE NÜFUSUNUN ORTANCA YAŞI YÜKSELDİ Nüfusun yaşlanmasıyla ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaş, 2015'te 31 iken 2020'de 32,7 oldu. Ortanca yaş 2020 yılında erkeklerde 32,1, kadınlarda 33,34olarak gerçekleşti. Nüfus projeksiyonlarına göre, ortanca yaşın 2025'te 34,1, 2030'da35,6, 2040'da 38,5, 2060'da 42,3 ve 2080'de45 olacağı öngörüldü. YAŞLI BAĞIMLILIK ORANI GEÇEN YILYÜZDE 14,1 OLDU Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2015'te yüzde 12,2 iken bu oran geçen yıl yüzde 14,1'e yükseldi. Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı bağımlılık oranının 2025'te yüzde 16,4, 2030'da yüzde 19,6, 2040'ta yüzde 25,3, 2060'da yüzde 37,5 ve 2080'de yüzde 43,6 olacağı tahmin edildi. TÜRKİYE, YAŞLI NÜFUS ORANINA GÖRE DÜNYADA 66. SIRADA Nüfus tahminlerine göre 2020için dünya nüfusunun 7 milyar 693 milyon 348 bin 454 kişi, yaşlı nüfusun ise 729 milyon 887 bin 660 kişi olduğu tahmin edildi. Bu tahminlere göre dünya nüfusunun yüzde 9,5'ini yaşlı nüfus oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla yüzde 33,5 ile Monako, yüzde 28,5 ile Japonya ve yüzde 22,9 ile Almanya oldu. Türkiye, 167 ülke arasında 66. sırada yer aldı. BİR BİREY 65 YAŞINA ULAŞTIĞINDA YAŞAMASI BEKLENEN ÖMÜR ORTALAMA 18 YIL "Hayat Tabloları, 2017-2019" sonuçlarına göre, doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye geneli için 78,6 yıl, erkekler için 75,9 yıl ve kadınlar için 81,3 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,4 yıl olarak hesaplandı. Türkiye'de 65 yaşına ulaşan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 18yıl olarak öngörüldü. Erkekler için bu sürenin 16,3 yıl, kadınlar için 19,6 yıl olduğu gözlendi. Beklenen yaşam süresi 75 yaşında 11 yıl iken 85 yaşında 6 yıl oldu. Geçen yıltoplam 24 milyon 604 bin 86 haneden 5 milyon 903 bin 324'ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Tek başına yaşayan yaşlı fertlerin hane sayısı 1 milyon 478 bin 346 oldu. Bunların yüzde 75,3'ünü yaşlı kadınlar, yüzde 24,7'sini ise yaşlı erkekler oluşturdu. YAŞLI NÜFUS ORANININ EN YÜKSEK OLDUĞU İL SİNOP Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il, 2020'de yüzde 19,8 ile Sinop olarak belirlendi. Bu ili yüzde 18,6 ile Kastamonu, yüzde 17,1 ile Artvin izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise yüzde 3,4 ile Şırnak oldu. Bu ili yüzde 3,6 ile Hakkari, yüzde 4 ile Şanlıurfa takip etti. Yaşlı nüfusun yüzde 0,1'ini oluşturan 100 yaş ve üzerindeki yaşlı kişi sayısı, 2020'de 5 bin 780 olarak kayıtlara geçti. Türkiye'de 100 yaş ve üzerinde en fazla yaşlıya sahip ilk üç il sırasıyla 800 kişi ile İstanbul, 267 kişi ile Ankara ve 262 kişi ile İzmir iken, en az yaşlıya sahip ilk üç il ise sırasıyla 5 kişi ile Bayburt, 6 kişi ile Bartın ve 7 kişi ile Ardahan olarak kaydedildi. Okuma yazma bilmeyen yaşlı nüfus oranı, 2015'teyüzde 21,9 iken 2019'da yüzde 16,9'adüştü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranı yüzde 26 iken yaşlı erkeklerin oranı yüzde 5,4 oldu. Eğitim durumuna göre yaşlı nüfus incelendiğinde, 2015'te yaşlı nüfusun yüzde 43'üilkokul mezunu, yüzde 5,2'si ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu, yüzde 5,6'sı lise veya dengi okul mezunu, yüzde 5,4'ü yükseköğretim mezunu iken, 2019'da ilkokul mezunu olanların oranı yüzde 45,5'e, ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu olanların oranı yüzde 7,3'e, lise veya dengi okul mezunu olanların oranı yüzde 7,5'e, yükseköğretim mezunu olanların oranı ise yüzde 7'yeyükseldi. Yaşlı nüfusun eğitim durumu cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu gözlendi. Bitirilen tüm eğitim düzeylerinde yaşlı erkek nüfus oranının yaşlı kadın nüfus oranından daha yüksek olduğu görüldü. YAŞLI NÜFUSTA MEDENİ DURUM Yaşlı erkek nüfusun 2020'deyüzde 1,2'sinin hiç evlenmemiş, yüzde 83,8'inin resmi nikahla evli, yüzde 3,4'ünün boşanmış, yüzde 11,6'sının eşi ölmüş olduğu tespit edildi.Yaşlı kadın nüfusun yüzde 2,6'sının hiç evlenmemiş, yüzde 45,8'inin resmi nikahla evli, yüzde 3,8'inin boşanmış, yüzde 47,7'sinin ise eşi ölmüş olduğu belirlendi. Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60'ına göre hesaplanan yoksulluk oranı, 2015 yılında Türkiye geneli için yüzde 21,9 iken 2019'dayüzde 21,3 oldu. Bu oran, yaşlı nüfus için 2015'te yüzde 18,3 iken 2019'da yüzde 14,2oldu. Yaşlı nüfusun yoksulluğu cinsiyete göre incelendiğinde, yoksul yaşlı erkek nüfus oranı 2015 yılında yüzde 17,8 iken 2019 yılında yüzde 12,1 oldu. Yoksul yaşlı kadın nüfus oranı ise 2015'te yüzde 18,6 iken 2019'da yüzde 15,9 olduğu tespit edildi. Ölüm nedeni istatistiklerine göre, 2019'daölen yaşlıların yüzde 41,5'i dolaşım sistemi hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetti. Bu hastalığı ikinci sırada yüzde 15,3 ile iyi ve kötü huylu tümörler, solunum sistemi hastalıkları, üçüncü sırada ise yüzde 5,3 ile sinir sistemi ve duyu organları hastalıkları takip etti. Ölüm nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arası en önemli farkın iyi ve kötü huylu tümörlerde olduğu görüldü. Bu nedenle hayatını kaybeden yaşlı erkeklerin oranı yaşlı kadınların oranının yaklaşık iki katı oldu. ALZAYMIRDAN ÖLEN YAŞLILAR ARTTI Alzaymır hastalığından hayatını kaybeden yaşlıların sayısı, 2015 yılında 12 bin 59iken 2019'da13 bin 498'e yükseldi. Bu hastalıktan ölen yaşlıların oranı 2015'te yüzde 4,3 iken bu oran 2019'dadeğişmedi. Bu hastalıktan ölen yaşlıların oranı cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerde azalış, kadınlarda artış olduğu görüldü. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2015 yılında erkeklerde yüzde 3,4, kadınlarda yüzde 5,2 iken bu oranlar 2019'daerkeklerde yüzde 3,2'ye, kadınlarda ise yüzde 5,4'e yükseldi. Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, mutlu olduğunu beyan eden 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin oranı 2020'de yüzde 48,2 iken bu oranın 65 ve daha yukarı yaştaki bireyler için yüzde 57,7 olduğu belirlendi. Yaşlı bireylerin genel mutluluk düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde, 2020'de erkeklerin yüzde 56,1'i, kadınların ise yüzde 59'u mutlu olduğunu beyan etti. Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, yaşlı bireylerin 2015'te en önemli mutluluk kaynağı yüzde 66,8 ile aileleri, yüzde 16,5 ile çocukları, yüzde 7,3 ile torunları, yüzde 4,7 ile eşleriiken 2020'de yüzde 66,9 ile aileleri, yüzde 16,9 ile çocukları, yüzde 6,8 ile torunları ve yüzde 5,4 ile eşleri oldu. Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre, internet kullanan 65-74 yaş İnternet kullanan yaşlı bireyler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla internet kullandığı görüldü. İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2020'de yüzde 34,9 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 20,4 olarak belirlendi.

18 Mart 2021 Perşembe

Kadın çalışanların yüzde 62’si son 3 ayda en az bir kez şiddete maruz kaldı

Sabancı Üniversitesi açıklamasına göre, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD)iş birliği, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Sabancı Vakfı desteğiyle 2014 yılında başlattığı İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesi kapsamında hazırladığı "Salgın Sürecinde Çalışma Hayatı ve Ev İçi Şiddet"raporu, salgın sürecinde kadın çalışanların yaşadığı ev içi şiddetin arttığını ortaya koydu. Online toplantıyla paylaşılan rapora göre, kadın çalışanların yüzde 62’si son 3 ay içinde ev içinde veya birlikte oldukları kişiler tarafından şiddetin bir türüne en az bir kez maruz kalırken, şiddete maruz kalan kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türü yüzde 58 ile psikolojik şiddet oldu. Bunu yüzde 15 ile sosyal şiddet, yüzde 12 ile fiziksel şiddet ve yüzde 9 ile cinsel şiddet takip etti. "TEK BİR GÜN DEĞİL, HER GÜN ŞİDDETE HAYIR DEME ZAMANIDIR" UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami ise Kovid-19 küresel salgını süresince, kadınlar ve kız çocuklarının, aile içi şiddete karşı daha kırılgan bir duruma geldiğini, buna ayrıca, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine kısıtlı erişim ile derinleşen ekonomik ve sosyal stresin de eklendiğini kaydetti. Mohtashami,rapora ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı (BADV) projesi, işyerinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarının önlenmesi ve söz konusu vakalara müdahale edilmesi yönünde gerekli mekanizmaların tesis edilmesi konusunda özel sektörün aktif bir aktör olabileceğini gösteren başarılı bir projedir. Bu raporda da kanıtlandığı gibi, BADV projesi kapsamındaki şirketler, çalışanlarının salgın süresince etkili destek alabilmeleri için daha verimli ve dayanıklı önleme ve müdahale mekanizmaları sunabilmişlerdir. Ancak, yine bu rapor, işimizin henüz tamamlanmadığını da göstermektedir. İş yerindeki kadınların seslerine, deneyimlerine ve ihtiyaçlarına öncelik verebilmek için ev içi şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik çabalarımızı yoğunlaştırmamız ve yaratılmış olan ivmeyi daha da artırmaya devam etmemiz gereklidir. Artık harekete geçip, tek bir gün değil, her gün şiddete hayır deme zamanıdır." "İŞ DÜNYASINI KADINA YÖNELİK EV İÇİ ŞİDDETLE MÜCADELE POLİTİKALARI GELİŞTİRMEYE DAVET EDİYORUM" Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan ise konuşmasındasalgınlabirlikte kadınların ev içi ve bakım emeği yüküyleev içinde maruz kalınan şiddet oranlarının artığını belirterek, "Şirketlerin aile içi şiddetle mücadeledeki etkin rollerini artırabilmeleri için çalışanların mevcut politikalara yönelik farkındalığının artırılması, yöneticilerin şiddet belirtileri hakkında bilgilendirilmeleri gerekiyor. Evden çalışan kadınların ev-iş dengesi kurmasına kurumsal destek sağlamak da bir o kadar mühim." ifadelerini kullandı. Salgının kadının insan hakları üzerindeki olumsuz etkilerini minimuma indirebilmek için bilimsel araştırmalarla ihtiyaçları tespit etmek ve çalışmalarıbu öncelikler ışığında şekillendirmek gerektiğini aktaran Safkan,"İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesi kapsamında eğitim alan ve politika geliştiren şirketler sadece çalışanlarının eşitliğini sağlamakla kalmayıp toplumsal adalete de önemli ölçüde katkı sunuyor. Tüm iş dünyasını kadına yönelik ev içi şiddetle mücadele politikaları geliştirmeye ve uygulamaya davet ediyor ve bu yayının bu konuda kendilerine rehberlik edeceğini umuyorum." diye devam etti. "ŞİDDETİN TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ SAĞLANMADAN TAMAMEN SONA ERMESİ MÜMKÜN DEĞİL" TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Oya Ünlü Kızıl da raporla ilgili değerlendirmesinde İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin en önemli katkılarından birinin salgının etkilerine dair düzenli olarak cinsiyete göre ayrıştırılmış veri sağlaması olduğunu belirtti. "Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan tamamen sona ermesi mümkün değil." ifadesini kullanan Kızıl, şunları kaydetti: "Ölçemediğini yönetemezsin kuralına paralel olarak, etkili müdahaleler tasarlayabilmemiz için kadınların karşı karşıya kaldıkları olumsuzlukların görünür olması şart. Yani, salgının etkilerine dair düzenli olarak cinsiyete göre ayrıştırılmış veri ve bilgi toplanması çok önemli. İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin en önemli katkılarından birinin de bu alanda düzenli olarak veri sağlaması olduğunu düşünüyorum. Ayrıca şirketlerin toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik izledikleri stratejiler ve yürüttükleri faaliyetlerin güçlenerek devam etmesi de çok önemli. Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan tamamen sona ermesi mümkün değil. Toplumun kadına ve erkeğe biçtiği roller ve beklentilerin yarattığı bu hiyerarşi, bu alt-üst ilişkisi kadınların, aile yaşamından eğitime, istihdama ve siyasete kadar her alanda ayrımcılığa uğramasına ve/veya şiddet görmesine neden oluyor. WEPs imzacısı olan, İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı projesinin içinde yer alan ya da herhangi bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitliği alanında emek veren şirketlerin sayısının artması gerekiyor."

18 Mart 2021 Perşembe

Ekonomik belirsizlikler devam ediyor

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, Brüksel'deki Avrupa Parlamentosu (AP) Ekonomik ve Mali İşler Komitesi'nde 'Parasal Diyalog'başlıklı oturumda yaptığı konuşmada, ekonomik durumun genel olarak geçen yıla göre daha iyi göründüğüne, küresel talepteki toparlanma ve ilave mali önlemlerin Euro Bölgesi'ne katkı sağladığına işaret etti. Avro Bölgesi ekonomik görünümün kısa vadede yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve aşılamalardan kaynaklı "belirsizliklerle" çevreli olduğuna dikkati çeken Lagarde, "Yüksek Kovid-19 vaka oranları, mutasyonlu türlerin yayılması, kısıtlayıcı tedbirlerin uzatılması ve sıkılaştırılması, Avro Bölgesiekonomik aktivitesiniolumsuz etkilemeyi sürdürüyor" diye konuştu. Lagarde, Avro Bölgesi'nde gayri safi yurt içi hasılanın (GSYH), 2020'nin dördüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,7 azaldığını anımsatarak, bu yılın ilk çeyreğinde dedaralma öngördükleri ifade etti. Avro Bölgesi'nde aşılamalardaki ilerleme ve kısıtlayıcı tedbirlerin kademeli biçimde yumuşaması ile birlikte özellikle yılın ikinci yarısında hızlı ekonomik toparlanma beklediklerini anlatan Lagarde, 2021'de yüzde 4, 2022'de yüzde 4,1 ve 2023'te yüzde 2,1 büyüme tahmin ettiklerini belirtti. Lagarde, Avro Bölgesi'nde yıllık enflasyonun geçici etmenlerden ötürü son aylarda arttığını hatırlatarak, bu durumun bir kaç ay daha devam edeceğini söyledi. ECB'nin bir sonrakiçeyrekte Pandemi Acil Varlık Alım Programı (PEPP) kapsamında varlık alımlarını hızlandıracağına işaret eden Lagarde, programın piyasa koşullarına uygun ve esnek biçimde uygulanacağını anlattı. Lagarde, ECB'nin görevini yapacağını ve ekonomik toparlanmayı desteklemek için gerekli araçları kullanacağını ifade ederek, "Döviz kurundaki gelişmeleri ve bunun orta vadeli enflasyon görünümüne olası etkileri konusunu izlemeye devam edeceğiz. Enflasyonun sürdürülebilir biçimde hedefimize doğru ilerlemesini sağlamak için tüm enstrümanlarımızı uygun şekilde ayarlamaya hazırız"değerlendirmesinde bulundu.

18 Mart 2021 Perşembe

Orta Doğu'nun silah ithalatı yükseldi

Orta Doğu ülkelerinden yapılan silah ithalatı 2016-2020 döneminde yüzde 25 yükseldi.

18 Mart 2021 Perşembe