Karadeniz'deki Sakarya Gaz Sahası’ndan üretilen ve şebekeye aktarılan doğalgaz akışının günlük 4 milyon metreküp seviyesinde olduğu belirtiliyor. Bundan sonraki hedef ise üretimi kısa sürede günlük 10 milyon metreküpe çıkarıp yüzde 150 artış elde etmek.


 


 

Türkiye'nin ortalama yıllık tüketimi 60 milyar metreküp baz alındığında, Karadeniz doğalgazı günlük 10 milyon metreküp üretim ile yıllık ihtiyacın yüzde 6'sını karşılayabilecek. Üretim günlük 40 milyon metreküpe çıktığında ise yıllık ihtiyacın yaklaşık yüzde 25'ine cevap verebilecek.

 

HABER: ŞEREF KILIÇLI

 

Doğalgazın yüzde 99’unu, petrolün ise yüzde 92’sini dış kaynaklardan tedarik eden Türkiye, enerji ithalatı için geçen yıl 96 milyar 548 milyon dolar harcadı. 2023 yılının ocak-eylül döneminde yani 9 ayda enerji ithalatı için harcanan miktar ise yaklaşık 52 milyar dolar seviyesinde. Yılsonunda rakamın 70 milyar doları aşabileceği kaydediliyor. Enerji fiyatları, bu yıl Avrupa'da gaz stoklarının artması ve Çin’de beklentinin altında kalan zayıf talebin etkisiyle geçen yılki seviyelerine göre önemli ölçüde geriledi. Dolayısıyla bu durum Türkiye’nin enerji ithalat faturasına da yansıdı.

 

ENERJİDEKİ DAĞILIM

 

Türkiye’nin elektrik üretimindeki dağılıma bakıldığında ise 2022 yılında yüzde 34.6’sı kömürden, yüzde 22.2’si doğalgazdan, yüzde 20.6’sı hidrolik enerjiden, yüzde 10.8’i rüzgardan, yüzde 4.7’si güneşten, yüzde 3.3’ü jeotermal enerjiden ve yüzde 3.7’si diğer kaynaklardan elde edildi. Enerji, aynı zamanda tüm sektörlerin üretim süreçlerini doğrudan etkileyen bir sektör konumunda. 

 

Enerjide yerlilik oranının artırılması hem cari açık hem sektörlerin üretim maliyeti ve rekabet gücü bakımından büyük önem taşıyor. Diğer taraftan, yerli üretimin artırılması ve yenilenebilir enerjiye dönüşüm konusunda hızlı bir süreç de yaşanıyor.

 

ÜRETİM ARTIŞI

 

Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’ü aynı zamanda enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için çok sayıda projenin devreye alınacağı yıl ilan eden Türkiye, başta Karadeniz doğalgazı olmak üzere yeniliklerin de heyecanını yaşıyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Karadeniz doğalgazındaki günlük üretimin kısa sürede yüzde 150 artırılacağına işaret eden açıklamalarda bulundu. Doğalgazda dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla başlatılan off-shore hidrokarbon arama ve üretim faaliyetleri kapsamında Karadeniz’deki Sakarya Gaz Sahası’nda 710 milyar metreküplük doğalgaz keşfinin gerçekleştirildiğini hatırlatan Bayraktar, “Üç yıldan kısa sürede üretime başladığımız bu sahadan bugün itibarıyla şebekemize günlük 4 milyon metreküplük gaz akışı mevcut. Bu üretimi kısa sürede günlük 10 milyon metreküpe, ardından da 40 milyon metreküpe çıkarmayı hedefliyoruz” dedi. 

 

ARZ GÜVENLİĞİ

 

Doğalgazda altyapıya da son yıllarda önemli yatırımlar yaptıklarını vurgulayan Bakan Bayraktar, şöyle konuştu: “Türkiye, halihazırda boru hatları vasıtasıyla 3 farklı ülkeden ve 5 gazlaştırma terminali ile de pek çok farklı kaynaktan doğalgaz temin edebiliyor. Gerçekleştirdiğimiz bu projelerle hem ülkemizin hem de bölgemizin enerji arz güvenliğine önemli katkılar sunuyoruz. Rusya-Ukrayna savaşından enerji bağlamında en çok etkilenen Doğu Avrupa bölgesinin doğalgaz arz güvenliğinin sağlanması için ülkemize iletilen talepleri karşıladık ve Bulgaristan, Macaristan, Romanya ve Moldova ile doğalgaz tedarik anlaşmaları imzaladık. Bölge arz güvenliğine daha fazla katkı yapma arzusundayız. Bunu, çeşitlilik sağlayarak daha farklı kaynak ve güzergâhlardan daha fazla doğalgazı bölgeye getirerek yapabileceğimize inanıyoruz.”

 

FİLYOS’TA İŞLENİYOR

 

Karadeniz’deki Sakarya Gaz Sahası’nda 2020 yılında keşfedilen rezervin işletmeye alınma sürecine baktığımızda, Filyos’taki işleme tesisinin devreye alınması 20 Nisan 2023’te başarıyla tamamlandı. Karaya 170 kilometrelik boru hattı ile getirilen Karadeniz gazı, TPAO Filyos Münferit Yatırım Yeri'nde bulunan Sakarya Gaz Sahası Kara Tesisi’nde işleniyor. Gazın içindeki muhtemel su ve yabancı maddeler yine burada ayrıştırılıyor ve boru hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.’nin (BOTAŞ) standartlarına uygun hale getiriliyor. Gaz akabinde BOTAŞ’a ait Ana Ölçüm İstasyonu’na ve ardından ulusal gaz şebekesine aktarılıyor.

 

GÜNLÜK ÜRETİM HENÜZ FAZ-1 SEVİYESİNDE

 

Karadeniz Doğalgazı Projesi, aynı zamanda 2020 yılındaki ilk keşiften üretime kadar dünyanın en kısa sürede yapılan deniz saha geliştirme projesi olarak da kayıtlara geçti. Küresel gaz sektöründe, benzer koşullarda rezerv tespitinden üretime kadar geçen sürenin ortalama 7-8 yıl olduğu belirtiliyor. Öte yandan, Karadeniz’deki doğalgazın çıkarılması süreci fazlar halinde ilerliyor. Günlük gaz üretiminin şu andaki Faz-1’de 10 milyon metreküpe ulaşması öngörülüyor. 

 

Faz-2 üretimine 2026 yılında geçilmesi, günlük üretimin 40 milyon metreküpe çıkması hedefleniyor. Faz-3’te ise Amasra Sahası’nın da üretime dahil edilmesi ve 2028’de günlük 60 milyon metreküp üretim seviyelerine ulaşılması planlanıyor. 

 

Karadeniz doğalgazında günlük üretimin Faz-2’de 40 milyon metreküpe çıkarılması hedefi, yıllık yaklaşık 15 milyar metreküp üretim anlamına da geliyor. Diğer taraftan, Türkiye'nin ortalama yıllık tüketimi 60 milyar metreküp baz alındığında, Karadeniz doğalgazı günlük 10 milyon metreküp üretim ile yıllık ihtiyacın yüzde 6'sını karşılayabilecek. Üretim günlük 40 milyon metreküpe çıktığında ise yıllık ihtiyacın yaklaşık yüzde 25'ine cevap verebilecek. Mevcut rezerv olarak bakıldığında ise Karadeniz doğalgazı, tüm konutların 35 yıllık doğalgaz ihtiyacını tek başına karşılayabilecek kapasiteye sahip.

 

YERLİ DOĞALGAZIN KATMA DEĞERİ ARTIRILACAK

 

Enerjide dışa bağımlılığı azaltmayı öngören hedefler 2024-2026 yıllarına ilişkin Orta Vadeli Program'da (OVP) da yer alıyor. Buna göre, petrol ve doğalgaz arama ve üretim faaliyetleri hızlandırılacak. Yurt dışında TPAO'nun enerji alanında farklı ortaklıklarla faaliyette olduğu üretim sahaları ile potansiyel arz eden sahalar değerlendirilecek. Doğalgaz depolama tesislerinin depolama ve geri üretim kapasiteleri artırılacak. Karadeniz gazı girdi olarak kullanılarak azotlu gübre olan üre üretilecek. Açılması planlanan tesisin faaliyete geçmesiyle birlikte Türkiye’nin yıllık 4 milyon ton olan 2 milyar dolarlık üre ihtiyacı yerli imkanlarla karşılanmış olacak. Böylece yerli doğalgazın hem katma değeri artırılacak hem de tarım sektörüne önemli bir destek daha verilmiş olunacak.

 

KARADENİZ’DEKİ KEŞİF SÜRECİ VE REZERVLER

 

Türkiye’nin son yıllarda doğalgaz keşiflerindeki başarısında, milli enerji politikası çerçevesinde arama ve sondaj filosunu güçlendirmesinin de etkili olduğu kaydediliyor. Nitekim Karadeniz doğalgazındaki sürece bakıldığında, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Ağustos 2020'de Tuna-1 kuyusunda 320 milyar metreküplük bir doğalgaz keşfi gerçekleştirdi. Ekim 2020’de Tuna-1 kuyusundaki sondaj tamamlandığında, kuyudaki rezerv miktarı 85 milyar metreküplük revizyonla 405 milyar metreküp olarak güncellendi. Batı Karadeniz’deki Sakarya Doğalgaz Sahası’nda yapılan söz konusu doğalgaz rezervi keşfi aynı zamanda, küresel ölçekte 2020 yılının deniz alanlarındaki en büyük keşfi oldu. Ardından 2021 yılında yapılan sondaj faaliyetleriyle Amasra-1 kuyusunda ilave 135 milyar metreküp doğalgaz rezervinin keşfedilmesi, bölgedeki rezerv miktarını 540 milyar metreküpe ulaştırdı. 2022 yılında Çaycuma-1 kuyusunda 58 milyar metreküplük doğalgaz rezervinin keşfedildiği duyuruldu. 

 

Yine 2022’de bir diğer önemli gelişme de; Sakarya Gaz Sahası’nda bulunan 540 milyar metreküplük rezervin, bu alanda dünyanın önde gelen firmalarından DeGolyer & MacNaughton’un verileri detaylı analizi neticesinde, 652 milyar metreküp olarak revize edilmesi oldu. Böylece Türkiye’nin Karadeniz’deki gaz rezervi, 2022 yılında toplamda 710 milyar metreküp seviyesine yükseldi.

06 Kasım 2023 Pazartesi

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Memiş, "Global olarak akuakültür yoluyla balık üretiminde, Çin, Norveç ve Şili ilk üçte yer alırken, Türkiye 8. sırada yer almıştır. Avrupa'da lider olma pozisyonunda." dedi.


İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Memiş, yaptığı açıklamada, akuakültürün Türkiye'de 1970'lerde başladığını, mevcut su kaynaklarının kullanılıp ekonomiye kazandırılması ve istihdam sağlamasının amaçlandığını söyledi.

 

Bu kapsamda mühendis yetiştirmek için üniversitelerde su ürünleri fakültelerinin kurulduğunu belirten Memiş, mühendislerin yetişmesiyle beraber sektörde yatırımların hızlandığını, böylece Türkiye akuakültür alanında söz sahibi olmaya başladığını anlattı.

 

Prof. Dr. Memiş, doğal ortamda azalan stokların yetiştiriciliğin artışına neden olduğunun altını çizerek, "Türkiye'de akuakültür yapan 2 bin 382 işletme var. Bunun 553'ü deniz balıkları, kalanı ise iç su tesisleridir. Türkiye'nin akuakültür yoluyla üretim miktarı senelik 500 bin tonu aşmış durumda. Global olarak akuakültür yoluyla balık üretiminde Çin, Norveç ve Şili ilk üçte yer alırken, Türkiye 8. sırada yer almıştır. Ülkemiz, Avrupa'da lider olma pozisyonunda." diye konuştu.

 

Türkiye'nin akuakültür ile çipura, levrek ve alabalık ürettiğini dile getiren Memiş, "Bu balıklarda birinci pazarımız Avrupa ve 100'ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Türkiye akuakültür alanında dünyada yerini aldı. Çünkü doğal stoklar azaldığından, avcılıktan balık gelmiyor. Bunun için kontrollü şartlar altında balık yetiştirip yine insanımıza bu önemli gıdayı sunmak zorundayız." ifadelerini kullandı.

 

AKUAKÜLTÜRDE ÜRETİM KONTROLLÜ ŞARTLARDA YAPILIYOR

 

Prof. Dr. Memiş, akuakültürün bilimden en çok yararlanan alan olduğuna dikkati çekerek, bununla üretimin sağlıklı bir ekosistemde gerçekleştirildiğini kaydetti.

 

Akuakültürün temiz sularda yapılmak zorunda olduğunu vurgulayan Memiş, şöyle devam etti:

 

"Su kalitesindeki herhangi bir değişiklik üretimi negatif yönde etkiliyor. Bunun yaşanmaması için işletmeler temiz alanlarda üretim yapmak zorundalar. Türkiye bu açıdan riskli değil, üretimlerimiz temiz alanlarda yapılıyor. Türkiye'de akuakültür üretimi Karadeniz, Ege Denizi'nde Çanakkale'den aşağıda, Ege Denizi’nde İzmir, Muğla, Akdeniz'de Antalya ve İskenderun Körfezi'nde yapılıyor. Akuakültürde bütün üretim kontrollü şartlarda yapılıyor, istediğimiz zaman ürün alıyoruz. Tabii ki denizlerimizin ve iç sularımızın kalitesinin de üretim hedefleriyle birlikte yönetilmesi gerekiyor. Çünkü başarı ancak bu şekilde yakalanabilir ve sürdürülebilir. Hızlı büyümeyi sürdürebilmek hedeflenen başarıyı yakalamak için İstanbul Üniversitesi de üzerine düşeni yaparak Su Bilimleri Fakültesi kurmuş ve bu konuda uzman yetiştirmek maksadıyla su bilimleri ve mühendislerini mezun etmeye başlamıştır."

 

Türkiye'nin turizm ülkesi olduğunu, deniz kıyılarına gelen turistlerin birinci tercihinin balık olduğunu kaydeden Memiş, bunun için bunun mutlaka üretim yapılması gerektiğini ifade etti.

 

RAS, AKUAPONİK VE IMTA SİSTEMLERİ TÜRKİYE'DE DE YAPILMAYA BAŞLANDI

 

Prof. Dr. Memiş, doğal ortamda azalan balıkların akuakültür yöntemiyle elde edilebildiğini, bu sayede her mevsim balığa her yerde ulaşılabildiğini aktardı.

 

Su ürünleri yetiştiriciliği yaparken suyun kesinlikle temiz olması gerektiğini vurgulayan Memiş, "Su kalitesinde bozulma yaşanması ihracatımızı ve iç piyasadaki balık varlığını düşürebilir. Bu nedenle sularımızı ve su ürünleri üretim alanlarımızı korumak zorundayız." dedi.

 

Prof. Dr. Memiş, bunun için çevre dostu, suyu koruyan sistemlerin geliştirilmesinin önemli olduğunun altını çizerek, "Bu kapsamda RAS, akuaponik ve IMTA gibi sistemler konuşulmaya başlandı. Bu sistemler çevre dostu ve yenilikçi akuakültür sistemleridir ve gelecek için oldukça önemlidir. Bu tip ekosistemi bütünüyle ele alan bilimsel çalışmalar dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yapılmaya başlandı." diye konuştu.

 

KIRMIZI LİSTEDEKİ BALIKLARIN NESLİNİN DEVAMI İÇİN DE AKUAKÜLTÜRÜ KULLANIYORUZ

 

Prof. Dr. Memiş, Türkiye'de birçok balık türünün neslinin tükenme tehlikesi yaşandığını, kırmızı listedeki balıkların neslinin devamı için de akuakültürü kullandıklarını söyledi.

 

Türkiye için ekonomik değeri olan nesli tehlike altında olan türlere endemik alabalık ve mersin balığının örnek verilebileceğine değinen Memiş, bu balıkları akuakültür yoluyla ürettiklerini bildirdi.

 

Akuakültürün hedeflerini gerçekleştirmek için suyun ve ekosistemin yönetimini iyi bilen mühendislere ihtiyaç olduğunun altını çizen Memiş, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesinin bu anlamda donanımlı mühendisler yetiştirdiğini ve sektörün gelecek hedeflerini karşılayabileceklerini ifade etti.

 

Prof. Dr. Memiş, mühendislerin çalışabilmesi için sektörün biraz daha adım atmasının önemli olduğunu kaydederek, öğrencilerin sahada çalışma olanaklarının arttırılması gerektiğini sözlerine ekledi.

02 Haziran 2024 Pazar

Ovacık ve Hozat ilçelerinde bazı köylüler, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün koordinesinde bu yıl 80 dekar alanda patates yetiştiriciliğine başladı.


Tunceli'nin Ovacık ve Hozat ilçelerinde bazı köylüler, İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün koordinesinde bu yıl 80 dekar alanda patates yetiştiriciliğine başladı.

 

Verimli topraklara sahip kentte, tarım ve hayvancılık faaliyetleri birçok ailenin geçim kaynakları arasında bulunuyor.

 

Ovacık ve Hozat ilçelerinde İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün destekleri doğrultusunda bu yıl 80 dekar alanda patates yetiştiriciliğine başlayan bazı köylüler, torbalarla tarlalara taşıdıkları patates tohumlarını toprakla buluşturmak için yoğun mesai harcıyor.

 

Günün erken saatlerinde araziye giden üreticiler, ilk olarak traktörler yardımıyla patateslerin ekileceği alanlarda sürüm işlemi yapıyor.

 

TOPRAĞI HAYVAN GÜBRESİYLE VERİMLİ HALE GETİRİYORLAR

 

Toprağı hayvan gübresiyle harmanlayan köylüler, daha sonra patatesleri kazma, kürek, el arabası, tırmık ve çapa kullanarak geleneksel yöntemlerle toprağa gömüyor.

Mevsim işçileri de çalıştıran köylüler, sonbaharda patatesleri hasat ederek bir kısmını ihtiyaçları için ayıracak, diğer kısmını da satıp kazanç sağlayacak.

 

MEMLEKETİNE DÖNEREK ÜRETİCİ OLDU

 

Üreticilerden Nihat Firik, uzun yıllar Bursa'nın Kestel ilçesinde yaşadıktan sonra Tunceli'ye yerleştiğini söyledi.

 

Ovacık'ta tarımla ilgili çalışmalara yöneldiğini belirten Firik, "Özellikle Ovacık'ın patates üretimi konusunda çok verimli toprakla sahip olduğunu düşünüyorum. Bu yıl ortalama 3-4 dönümlük bir alanda patates ektik ama üretimimizi her yıl devam ettireceğiz. Patates yetiştiriciliğini bölgede yaygınlaştırmak istiyoruz ve buradaki insanlara katkı sunmayı amaçlıyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Firik, patatesin kumlu ve humuslu toprağı sevdiğini dile getirerek, "Çünkü, patates toprak içerisinde yumrularıyla beraber kendine yer bulup büyüyen bir ürün. O nedenle toprağın çok iyi işlenip ve güzel şekilde gübrelenmesi gerekiyor." dedi.

 

Üretici Ali Haydar Eren de yaşamını sürdürdüğü Ovacık'ın Konaklar köyünde bağ, bahçe ve tarla işleriyle uğraştığını dile getirdi.

 

Dört mevsim ilçede vakit geçirdiğini anlatan Eren, "Tarımsal faaliyetlerde sürekli aynı ürünleri yetiştirmemeye ve yeni şeyler üretmeye yöneldim. Bu sene organik patates ekimine karar verdim. Sabah 07.00 gibi işe başlıyorum ve öğlen 1 saat dinlenme molası verdikten sonra tekrar patates ekimi için işe koyuluyorum." diye konuştu.

02 Haziran 2024 Pazar