tatil-sepeti

Türkiye’nin ABD ve Avrupa pazarına yönelik ihracatında gözlenen yüksek oranlı artışların global tedarik rotalarında tarihi bir dönüşüme işaret ettiğini vurgulayan Avdagiç, “Üretime ara vermeyen Türkiye, salgın döneminde dünyanın ‘B Planı’ oldu. Zor dönemde üretimiyle dünyanın nefes almasına katkı sağladı” diye konuştu.

Mevcut konjonktürün küresel tedarik zincirinde güçlü bir hub olmaya odaklanmada, Türkiye’nin tarihi bir fırsatın kapısını araladığını belirten Avdagiç, “Bu fırsatı değerlendirmek için olabildiğince hızlı harekete geçmek zorundayız. Zira fırsatlar karınca hızıyla gelir, şimşek hızıyla gider” dedi.

HABER: MÜGE BİBER - ŞEREF KILIÇLI - BARIŞ CABACI

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Oda’nın kasım ayı olağan Meclis Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşmada, pandemi sonrasında dünya tedarik zincirinde yaşanan dönüşüme dikkat çekti ve bu durumun Türkiye için açtığı fırsat penceresini değerlendirdi. Salgın sonrasında bütün ekonomilerin zorlu bir sınava girdiğini belirten Başkan Avdagiç, şöyle devam etti: “Covid-19 kaynaklı kapanmaların ve kısıtlamaların kaldırılmasıyla emtia fiyatlarında yükseliş başlamıştı. Sonra buna navlun krizi eşlik etti, şimdi de enerji krizi eklendi. Bir başka ifadeyle Covid-19’un birincil yıkıcı etkilerinden kurtulan küresel ekonomi, şimdi de emtia-navlun-enerjiden oluşan üçlü kıskaç arasında sıkışmış durumda. Bütün ülke ekonomileri bu kıskaçta büyük bir sınav veriyor. Ve bu sınav, Batılı ekonomilerin tedarik zincirlerinde de önemli bir sorgulamayı gündeme getirmiş durumda.”

TEDARİKTE BÜYÜK SORGU

Üstelik ne uzmanların, ne de iş dünyasının bu üçlü ‘navlun-emtia ve enerji’ kıskacının ne kadar süreyle etkili olacağını kestiremediğine dikkat çeken Avdagiç, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ama çok açık olan bir gerçek var: Birçok Avrupalı ve Amerikalı şirket, Çin’de üretim ya da Çin’den tedarik seçeneğini bugün ciddi ve en önemlisi kalıcı olarak sorguluyor. Çünkü ekonomi uzmanları, emtia, navlun ve enerji krizinin yol açtığı maliyet artışları karşısında Batılı ülkelerin, Çin’le yaptıkları tedarik stratejilerini gözden geçirmek zorunda olduğunu vurguluyor. Türkiye’nin son dönemde ABD ve Avrupa pazarına yönelik ihracatında gözlenen yüksek oranlı artışlar, aslında tedarik rotalarında tarihi bir dönüşümün yaşandığına da işaret ediyor. Bu gelişme, Cumhuriyet tarihinde Türkiye’nin dünya ihracatından aldığı payı ilk defa yüzde 1’in üzerine taşıdı. Biz şunu görüyoruz ki, üretime ara vermeyen Türkiye, salgın döneminde dünyanın ‘B Planı’ oldu. Zor dönemde üretimiyle dünyanın nefes almasına katkı sağladı.”

HIZLI HAREKET ŞART

Başkan Avdagiç, “Tedarik zincirlerinin hasar gördüğü süreçte, dünya tedarik zincirinin en sağlam halkalarından biri olduğumuzu gösterdik. İnanıyoruz ki, korona sınavını başarıyla veren Türkiye, yakın bir gelecekte dünyanın A Planı haline de gelmeyi başaracaktır” ifadesini kullandı.

Türkiye ekonomisinin yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve yüksek cari açıkla mücadele reçetesinde tek ilacın üretim olduğunu vurgulayan Avdagiç, küresel durumun gelecek dönemde gerek üretim ve gerekse lojistikte, eşi benzeri görülmemiş fırsatları Türkiye’ye sunacağını belirterek, “Ancak bunun tek bir şartı var: Hükümet ve özel sektör olarak, bu fırsatı değerlendirmek için olabildiğince hızlı harekete geçmek zorundayız. Zira fırsatlar karınca hızıyla gelir, şimşek hızıyla gider. Bin bir uğraş ile önümüze gelen fırsatı değerlendiremezsek, elimizden uçup gittiğini görme talihsizliğini yaşayabiliriz” diye konuştu.

ATILACAK ADIMLAR

Uluslararası sermayeyi çekecek ortamı hazırlamanın ve yatırım ortamını iyileştirecek adımları hızlandırmanın önemine vurgu yapan Avdagiç, Türkiye ekonomisinin, sürdürülebilir büyüme patikasında yol almasını önemsediklerini ifade ederek, şunları kaydetti: “Rekabetin gücü, sürdürülebilirliği ile sınırlıdır. Bu bakımdan Türkiye ekonomisinin, sürdürülebilir büyüme patikasında yol almasını önemsiyoruz. Bu çerçevede ekonomimizin bir yandan mevcut büyüme potansiyelinin artırılması, bir yandan da makul bir oranda büyümenin sürdürülebilirliğinin sağlanması, iş dünyamızın temel beklentisidir.”

KONJONKTÜRÜN GETİRDİĞİ FIRSAT

Hükümetin ve özel sektörün dinamizmi, kararlılığı ve odaklanması ile Türkiye’nin dünya değer zincirinin güçlü bir parçası olacağına inandığını belirten Başkan Avdagiç, “Yine inanıyoruz ki, mevcut konjonktür, küresel tedarik zincirinde güçlü bir hub olmaya odaklanmada, Türkiye’ye her zamankinden daha güçlü tarihi bir fırsatın kapılarını aralayacaktır” ifadesini kullandı.

YAPILACAK ÖDEVLER

“Peki ne yapmalıyız?” diye soran Avdagiç, yapılacakları da şöyle özetledi: “Bize düşen, bir an önce yapısal reformları da tamamlayarak, makro dengeleri tesis ve tahkim etmektir. Uluslararası sermayeyi çekecek ortamı hazırlamak, yatırım ortamını iyileştirecek adımları hızlandırmaktır. Daha da önemlisi, ihtiyaç duyulan alanlarda gerekli yatırımları selektif olarak etkili şekilde teşvik etmektir.”

TÜRKİYE’NİN GÜÇLENEN YANLARI

Başkan Şekib Avdagiç, Türkiye’nin global tedarikte konumunu güçlendiren gelişmeleri de şöyle özetledi:

Denizde artan kapasite: Türk yatırımcılar, yılın ilk yarısında satın aldıkları büyük tonajlı yeni gemiler sayesinde ilave olarak 1 milyon DWT [Deadweight ton] kapasite oluşturdu. Türk armatörleri ve sanayi grupları, yine bu dönemde 100’e yakın gemi siparişi verdi. Bunlar geleceğe ilişkin umudun somut göstergeleridir. Ayrıca bu yılın başında 29 milyon DWT olan Türk sahipli gemi tonajı yüzde 10’a yakın artarak 32 milyon DWT’ye ulaştı. Küreselde kapasite artışının yüzde 3’ler düzeyinde bulunduğu dikkate alındığında, Türk deniz ticaret filosundaki yüksek büyümenin boyutu açık biçimde görülüyor. Böylece denizyolu taşımacılığındaki payımızın yüzde 40 oranda artması ayrı bir övünç kaynağıdır.

Hava kargo ile hızlanan ihracat: Hava taşımacılığında Türkiye’nin ortaya koyduğu başarı, çok önemli. Özellikle İstanbul Havalimanı’nın açılmasıyla birlikte ciddi bir kapasite büyümesi var. Ayrıca THY Kargo, pandemide hava kargodaki payını önemli ölçüde artırdı ve pazardan aldığı payı yüzde 5’e çıkardı.

Temiz enerjinin yükselişi: Türkiye olarak özellikle güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarında eşsiz zenginliğe sahip olduğumuzu bir kez daha vurgulamak isterim. Memnuniyetle gözlemekteyiz ki, Türkiye son yıllarda yenilebilir kaynaklardan enerji üretimini hızla artıran ülkeler arasında yer alıyor. 2021 yılında yüzde 35 civarında olması beklenen yenilenebilir kaynaklardan enerji üretiminin payının, 2022’de daha da artarak, yüzde 40’a çıkartılması öngörülüyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre, Türkiye’deki yenilenebilir enerji kurulu gücü 2025’te, geçen yıl sonuna göre yaklaşık yüzde 50 artışla 66.8 gigavata yükselecek. Böylece Türkiye, bu büyümeyle Avrupa’da yenilenebilir enerji kapasitesini en fazla artıran 5’inci, dünyada ise 12’nci ülke olacak.

‘FAİZ-KUR-ENFLASYON’ ÜÇLÜSÜNE ENDEKSLENMEYELİM

İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Öztürk Oran, Oda’nın kasım ayı olağan Meclis Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşmada, ülke gündeminin ‘faiz-kur-enflasyon’ üçlüsüne hapsedilmemesi gerektiğini vurguladı. Son zamanlarda ekonomiye yönelik söylemlerin ‘faiz-kur- enflasyon’ üçlüsüne odaklandığını, ekonominin seyrinin aylık Merkez Bankası toplantılarına endekslenmesi yönünde büyük bir çabaya şahit olduklarını belirten Oran, “Bu, son derece yanlış ve hatta yanlı bir bakış açısıdır. İş dünyamız, vatandaşımız bu algı çabasına kesinlikle geçit vermemeli” dedi.

İçeride gündem, faiz-kur tartışmalarına hapsedilmeye çalışılırken, küresel arenada Türkiye’nin birçok reel başarıya imza attığını anlatan Oran, şöyle devam etti: “Ülkemizin dünya ihracat pastasından aldığı pay, ilk defa yüzde 1’i geçti. IMF’nin ardından Moody’s de Türkiye’nin 2021 büyüme tahminini yüzde 6’dan yüzde 9’a yükseltti. Dünyanın en büyük kredi garanti kuruluşlarından biri, Türkiye’yi yeniden düşük riskli ülkeler grubuna ilave etti. Glasgow’daki iklim zirvesinde ülkemize 3.2 milyar dolarlık yeşil dönüşüm fonunun kapısı açıldı. Borsa İstanbul’da üst üste üç aydır yabancı sermaye girişi yaşanıyor. 200 milyon dolarlık yatırım gerçekleşti.”

Her şeyin yerli yerinde ve ölçüsünde değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Oran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Elbette ticari anlaşmalarımız için kuru önemsiyor, yatırım iştahımızı faiz oranlarına göre belirliyoruz. Ancak ekonomi hiçbir zaman bu iki göstergeden ibaret değildir. İktisat politikaları pratik hayata her daim birebir tesir edemez. Zira öyle olsaydı, kitaplarda yazan teoriler bugün pandemi nedeniyle dünyanın yaşadığı emtia, enerji ve lojistik çıkmazına merhem olabilirdi. Ezber bozan bu dönemde, kur, faiz, enflasyon ne olursa olsun asıl gündemimize odaklanacağız. Nedir bizim gündemimiz; ihracat, e-ticaret, yeşil dönüşüm. Dünyada oluşan bu yeni dengeyi, nasıl lehimize çeviririz, buna kafa yormalıyız.”

MECLİS’TEN YANSIMALAR

İHRACAT FIRSATINI HAMMADDE SEBEBİYLE KAÇIRMAYALIM

Mustafa Balkuv-Örme Kumaş, Çorap ve Trikotaj Meslek Komitesi: Pandemi ülkemize hazır giyimde önemli bir fırsat oluşturdu. Firmalar yoğun bir sipariş dönemiyle karşı karşıya kaldı. Bu fırsatı doğru bir şekilde değerlendirip Avrupalı alıcılarla uzun süreli güven ve istikrar anlayışıyla çalışıp ülkemizin ihtiyacı olan dövizi kazanma amacındayız. Siparişlerimiz ağırlıklı olarak pamuklu mamullerden geliyor. Pamuk talebi geçen seneye göre yüzde 110 arttı. Buna karşın elyafın 2 dolara, ipliğin 4 dolara ihraç edildiğini görüyoruz. Halbuki biz işleyip ihraç ettiğimizde bu rakamları 18-20 dolarlara yükseltiyoruz. Hammadde şeklinde ihraç yerine, hammaddeyi hazır giyimde değerlendirerek katma değeri artırabiliriz ve ülkemize daha çok döviz kazandırabiliriz. Türkiye için stratejik öneme sahip hazır giyimde bu durum ihracatı etkiliyor. Hammadde konusundaki sorunun büyümesi enflasyonu da olumsuz etkiliyor. Bu şartlarda hazır giyim ürünlerinde yüzde 50’nin üzerinde fiyat artışları kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. İhracatta hazır giyimin 20 milyar doları, triko özelinde ise 2.4 milyar doları aşması bekleniyor. Tüm dünyada emtia fiyatları dolar bazında yüzde 20 artmışken bizde yüzde 50’nin üzerinde artmış durumda. Pamuk ipliğini uluslararası piyasaya göre daha pahalı alıyoruz. Hammadde bulmakta yaşanan zorluklar, siparişlerde ne yazık ki gecikmelere neden oluyor. Hammaddeye daha çok ihtiyaç duyulduğu bu dönemde pamuk ve pamuk ipliği ihracatında ise yüzde 70 artış var. Üstelik tekstilde rakibimiz olan ülkelere pamuk ipliği ihracatı yapılıyor. Dolayısıyla hazır giyim ihracatçısını rahatlatmak ve ihracatı artırmak için acilen tedbir almak gerekiyor. Hazır giyim en fazla katma değer yaratan sektörlerin başında geliyor. 18 milyar dolar döviz girdisi sağlıyoruz. Pamuk ve pamuk ipliği ihracatına gözetim uygulanmalı ve iplik ithalatında vergi olmamalı. Bunu geçici bir süre de olsa talep ediyoruz. Küresel ticaret savaşında iplik bizim en önemli ağır silahlarımızdan. Bu olmazsa yakalanan önemli fırsatı kaybetmemiz de söz konusu. Gerekli tedbirlerin alınmasını umuyoruz. Daha çok ihracat için hammadde sorunumuzun çözülmesini istiyoruz. Enerji fiyatındaki artışlar ve asgari ücret artışı gibi diğer konularımız da var. Verilere bakınca, enflasyonun yüzde 20 bandına yerleştiği ortada. Çalışanlarımızın hayat pahalılığı ile mücadelesi de önemli. Bu mücadelede onlara destek vermek ve personeli kaybetmemek gerekiyor. Asgari ücretin sigorta ve vergilerinde devletten indirim bekliyoruz.

DÜŞÜK GELİRLİ ÇALIŞANLARA DEVLET DE DESTEK VERMELİ

Hacı Demir-Mali Müşavirlik Meslek Komitesi: Yılın üçüncü çeyreğini de tamamladık. Şirketlerin 9 aylık bilançoları açıklanmaya başladı. İşletmeler döviz kurundan kaynaklı bir vergisel artışla karşılaşacak. Ayrıca stoklu çalışanlarda emtia artışı konusu var. Emtia konusunda maliye idaresinin uygun bir değerlendirmesi olmalı. Yani dövizle iş yapan işletmeleri cezalandıracak bir vergi uygulaması değil, adil bir vergi uygulaması olmalı. Enflasyondan arındırma yöntemlerini maliye idaresi tatbik etmeli. Bu enflasyon ortamında özellikle düşük gelirli çalışanların korunmasına devlet de destek vermeli. Sosyal güvenlik primleri, vergi gibi konularda devletin yapabilecekleri var. Düşük gelirli çalışanların vergisinde indirim yapabilir. Devlet ile sektörler birlikte bu yükü paylaşmalı. Vergi diliminde enflasyon artışının olmamasından dolayı maliye idaresi düşük gelirli çalışanlardan bile yüksek vergi alıyor. Gündemdeki bir başka sorun, bu dönem emlak piyasasında inanılmaz bir kira artışı var. Bu konu insanları doğrudan etkiliyor ve sosyal anlamda çok önemli sorunlara yol açabilir. Emlak piyasasındaki kira artışı sorununa karşılık bunun denetlenmesi ve kontrolün sağlanması anlamında da bir mekanizma olmalı. Bir başka mesele, mevzuat değişikliğinden dolayı özellikle kendi şirketinde sigortalı olan şirket ortaklarının sigorta konusunda yaşadığı önemli bir mağduriyet var. Bu, insanların emeklilik yaşı ve prim gibi koşullarını da olumsuz etkiliyor. Bu konuda haklı bir talep var; çözüm için bakanlığa resmi bir başvuru yapmalıyız. Enerji giderlerinde büyük bir artış var. Dışarda çalışan personelin yemek çeki gideri 25.5 lira olarak uygulanıyor. Çünkü maliye idaresinin kabul ettiği gider bu şekilde. Ancak bu ücret yeterli değil ve çözüm için bir orta yol bulunmalı.

GIDA İHRACATINA GÖZETİM GETİRİLMELİ

Turan Kuytak-Restoran ve Yiyecek İçecek Hizmetleri Meslek Komitesi: Hazır yemek sanayicisi, temel girdilerin yükselmesi nedeniyle ciddi sıkıntı içinde. Toptancılardan aldığımız ürünlerde fiyatlar 5 kat arttı. Bunların yanında enerji, navlun ve bunun gibi sıkıntılar da sektörümüzü durma noktasına getiriyor. Tüm sektörler gibi gıda sektörü de ürün tedarikinde sıkıntılar yaşıyor. Bunun yanı sıra sektörümüzün ihracata yönelmesi bizi gıda ürünü bulamama konusunda korkutuyor. Çünkü sektör iç piyasanın taleplerini bir yana bırakarak ihracata yöneldi. Bu durumun özellikle ürün bazında kontrol altına alınması lazım, yoksa yakın zamanda bazı gıda ürünlerinin tedariki gitgide zorlaşacak. O yüzden bazı gıda ürünlerinin ihracatına gözetim getirilmeli.

EK GÜMRÜK VERGİLERİNE ÇÖZÜM BULUNMALI

Serdar Keskin- Gümrük Müşavirliği Meslek Komitesi: Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Aziz Atatürk’ü özlemle yad ediyorum. Resmi Gazete’de 18 Nisan’da yayımlanan karar ile yerli üretimin, ithal ürünlere karşı korunmasını sağlamak amacıyla ilave gümrük vergisi geldi. Konuyla ilgili İthalat Genel Müdürlüğü’ne itiraz yazımızı yazdık. 5 Mayıs’ta yayınlanan karar ile ek 30 gün süre verildi. Bu süre verildikten sonra ‘acaba hangi tarihten itibaren 30 gün ek süre verildi’ tartışması başladı. O da çözüldü. Sonra 11 Mayıs’ta Resmi Gazete kararı ile yine ilave gümrük vergisi çıktı ve yayın tarihinde yürürlüğe girdi. Bu konuda da yazımızı yazdık. Cevap olarak ‘vergi alınacak ama ceza kesilmeyecek’ diye cevap geldi. Bir buçuk yılda gümrük ilavelerinde her şeye bir ceza kesiliyor. 5 Kasım’dan önce kesilen cezalar ile ilgili itiraz safhasındayız. Aslında bu konularda bizlerin değil, TOBB ve TİM’in uğraşması gerekiyor. İTO’dan komite kararı çıkarsak, bu sefer de geç kalıyoruz. Bu konuya çözüm lazım.

KAĞIT FİYATLARINDA ARTIŞ, İŞLERDE İSE YOĞUNLUK VAR

Mehmet Develioğlu-Kağıt, Kırtasiye ve Ambalaj Meslek Komitesi: Ben ambalaj işi yapıyorum. Sektörümüzün ekonominin veya sanayi-nin nabzını tutan bir sektör olduğunu düşünüyorum. Tüm sektörleri ilgilendiriyor. Son 2 yıldır kağıt fiyatlarında ciddi farklılıklar var. 2 sene önce 2 TL olan kağıt bugün 10 TL. İthal kağıtta ise yüzde 50 fark var. Bu kadar şey üst üste gelince bütün hammadde girdilerinde artış var. 40 yıldır bu sektördeyim, yine de tarihimin en önemli işlerini şimdilerde yapıyorum. Ürün yetiştiremez pozisyondayız. Ambalaj sektöründe ihracatta ciddi manada artış var. Bu kadar hammaddenin yok olduğu dönemde, nakit finansmanında sıkıntılar olmasına rağmen işler yoğun halde. Ambalaj sektöründe yatırım yapmayı düşünmeyen bir sektör mensubu yok. Makina yatırımına gidiliyor, personel alınıyor. Ama ciddi anlamda ara eleman talebi var.

15 Kasım 2021 Pazartesi

Etiketler : Gündem

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, "Geçen sene bir geçiş dönemiydi, mayıstan bu yana enflasyonda çok hızlı bir düşüş var, önümüzdeki aylarda bu devam edecek, piyasanın enflasyon beklentilerini baz alırsak eylülde enflasyon 40'lı rakamlara inecek." dedi.



 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Geçen sene bir geçiş dönemiydi, mayıstan bu yana enflasyonda çok hızlı bir düşüş var, önümüzdeki aylarda bu devam edecek, piyasanın enflasyon beklentilerini baz alırsak eylülde enflasyon 40'lı rakamlara inecek. Şu anda hedeflerimiz çerçevesinde gidiyor." dedi.

 

Şimşek, Global Liderler Zirvesi'nin ikinci gününe video mesaj yolladı. Konuşmasında Orta Vadeli Program (OVP) ve Türkiye ekonomisinin gelecek dönem perspektifi hakkında katılımcılara bilgi veren Şimşek, programın işleyişini ve hedeflerini anlattı.

 

OVP'nin nihai hedefinin sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı olduğuna dikkati çeken Şimşek, sürdürülebilir yüksek büyüme için mutlaka fiyat istikrarının sağlanması, mali disiplinin yeniden tesisi edilmesi ve sürdürülebilir cari açık konusunun olmazsa olmaz olduğunu dile getirdi.

 

Burada en kritik konunun ise yapısal dönüşüm olduğunu belirten Şimşek, şunları kaydetti: "Çünkü yapısal dönüşümle rekabet gücümüzü artıracağız ve verimliliği artırarak refah seviyemizi yükselteceğiz. Programımızın en önemli önceliği enflasyonu tek haneye düşürmektir. Geçen sene bir geçiş dönemi yaşadık enflasyonda. Enflasyon mayıs ayında zirveyi buldu, bu sene sonu itibarıyla enflasyonu, TCMB'nin hedef bandının üst kısmı olan yüzde 42-41,5'le bitirmeyi ümit ediyoruz. Gelecek sene enflasyonun yüzde 20'nin altına ki OVP'nin hedefi yüzde 17, 2026 sonunda da tek haneye düşürmeyi hedefliyoruz. Bunun için TCMB elindeki bütün imkanları seferber etmiş durumda ve dolayısıyla enflasyon beklentileri ve enflasyonu çıpalamış durumda. Yazın başlayan belirgin dezenflasyon önümüzdeki aylarda devam edecek, enflasyon hedeflerimizin gerçekçi olduğuna ve bunları tutturabileceğimize inanıyoruz. Diğer önemli hedefimiz, bütçe açığını kalıcı bir şekilde yüzde 3’ün altına çekmek. Deprem nedeniyle, EYT nedeniyle geçen sene ve bu sene bütçe açığımız oldukça yüksek seyrediyor. Bütçe açığı gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oran olarak geçen sene yüzde 5,2 idi, bu sene 4,9’a gerilemesini bekliyoruz ama gelecek sene bizim için kritik bir sene. Dezenflasyon sürecini desteklemek için bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 3 civarına düşürmeyi hedefliyoruz. Sonraki yıllarda da yüzde 3’ün altına çekerek dezenflasyona güçlü bir destek vereceğiz.”

 

“DAHA DENGELİ, DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR, YÜKSEK BÜYÜMEYE GEÇİŞ YAPACAĞIZ”

 

Bakan Şimşek, diğer hedeflerden birinin de cari açığın kalıcı bir şekilde yüzde 2 ve altına çekilmesi olduğuna işaret ederek, geçen sene cari açığın yüzde 4 civarında olduğunu, bu yıl muhtemelen yüzde 2'nin altında yüzde 1,7 olarak öngördüklerini anımsattı.

 

Şimşek, şunları söyledi: "Gelecek sene yüzde 2 civarı bir cari açık öngörümüz var, sonraki senelerde ise yüzde 1,5-2 arası bir cari açık hedefliyoruz. Şimdi cari açığın yüzde 2-2,5 olması demek; Türkiye'nin dış borcunun milli gelire oranı artık düşüyor demektir. İkinci olarak da rezerv birikimine imkan sağlıyor. Çünkü hedeflerimizden bir tanesi de Türkiye'nin rezerv yeterliliğini artırmak, böylece Türkiye'nin dış kırılganlıklarını azaltmak. Tabii bu politikaların bir sonucu olarak da büyümede geçici bir yavaşlama olacak ama daha dengeli, daha sürdürülebilir, yüksek büyümeye geçiş yapacağız. Geçen sene büyüme bildiğiniz gibi yüzde 5 civarıydı fakat bunun 8 puandan fazlası iç talep kaynaklıydı, net ihracatın katkısı da eksi 3 puanın üzerindeydi, dengesiz bir büyümeydi ve bu enflasyonu, cari açığı doğuruyordu. Bu sene büyüme daha mütevazı, o uzun vadeli ortalamalarımıza göre, dezenflasyon programı nedeniyle yüzde 3,5 civarında bir büyüme öngörüyoruz ama bu büyümenin 1 puanı dış talepten gelecek, 2,5 puanı da iç talepten gelecek. Gelecek sene büyümeyi yüzde 4, daha sonra da 4,5 ve yüzde 5 olarak öngörüyoruz ama net ihracatın katkısı pozitif olmaya devam edecek."

 

"PROGRAMIMIZ, ÖZÜNDE BİR DEZENFLASYON PROGRAMI"

 

Bakan Şimşek OVP'nin özünde bir dezenflasyon programı olduğunun altını çizerek, dezenflasyonla birlikte sürdürülebilir yüksek büyümeye geçmek istediklerini dile getirdi.

 

Dezenflasyonun amacının Türkiye'de öngörülebilirliği, refahı kalıcı bir şekilde artırmak olduğuna işaret eden Şimşek, "Ve Türkiye'de dezenflasyon başlamış durumda. Programımız çalışıyor mu? Büyümede dengelenme bizim önceliklerimizden bir tanesiydi. Geçen sene iç talebin büyümeye katkısı özellikle ilk üç çeyrekte yüzde 8 ile 11 arası, bu çok yüksek bir rakam. Net ihracatın katkısı da eksi. Bu dengesiz bir büyüme, biz daha dengeli bir büyümeye geçişi sağlamış durumdayız. Büyümede geçici bir yavaşlama var ama bu geçici. Dezenflasyonla birlikte, enflasyonun kalıcı bir şekilde düşmesiyle birlikte Türkiye'nin hem büyüme potansiyeli yükselecek hem de büyüme performansı yükselecek." ifadelerini kullandı.

 

Enflasyonla büyüme arasında kısa vadede bir etkileşim bulunduğunu belirten Şimşek, orta ve uzun vadede enflasyonun tek haneye inmesinin Türkiye'nin büyüme potansiyelini ve büyüme performansını yükselteceğini söyledi.

 

"CARİ AÇIKTAKİ İYİLEŞME ÇOK CİDDİ BİR ŞEKİLDE SAĞLANMIŞ DURUMDA"

 

Bakan Şimşek, "Cari açıktaki iyileşme çok ciddi bir şekilde sağlanmış durumda. Geçen sene mayısta, bu programın hemen arifesinde cari açığımız 57 milyar dolar civarıydı, bugün cari açığımız 20 milyar doların altına düşmüş durumda, programın başarısı burada çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Çok büyük ihtimalle milli gelire oran olarak cari açığı yüzde 2'nin oldukça altında bir seviyede bu yılı tamamlayacağız. Önümüzdeki senelerde de cari açığı yüzde 2'nin altında tutmayı hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.

 

Mali disiplin konusunda yapılan çalışmalar hakkında da bilgi veren Şimşek, AK Parti hükümetlerinin en önemli özelliklerinden bir tanesinin mali disiplini uzun bir süre sağlaması olduğunu dile getirdi.

Şimşek, "Bizim için en önemli hedeflerden bir tanesi bütçe açığını kalıcı bir şekilde yüzde 3 ve altına çekmektir. Bu sene bütçe açığı geçen seneye göre biraz daha düşük olacak, yüzde 4,9 ama gelecek sene 3,1'lik bir bütçe açığını hedefliyoruz. Bütçe açığını düşürme hedefimizin esas itibarıyla gayesi, TCMB'ye enflasyonu tek haneye düşürmekte yardımcı olmaktır, güçlü destek vermek." dedi.

 

Reformlara alan açma hedefinde olduklarına dikkati çeken Şimşek, diğer önceliklerden bir tanesinin de rezerv yeterliliğine ulaşmak olduğunu söyledi.

 

Şimşek, "147 milyar dolar civarında bir brüt rezerve sahibiz ama swap hariç net rezervlerdeki artış oldukça dramatik. 2012-2013 ekonomide iyi bir dönemimizdir, o dönemde net rezervlerimizdeki artış 38 milyar dolar civarıdır. Halbuki son 1 yılda net rezervlerimizde neredeyse 78 milyar dolarlık bir artış oldu. Bu programa olan güvenin en belirgin göstergesi, programın çalıştığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu rezerv artışının birden fazla kaynağı ve büyük oranda da güvene dayalı bir artıştır bu. Swap hariç net rezervlerimiz uzun bir aradan sonra tekrar pozitife döndü ve şu anda 17,4 milyar dolarlık bir seviyede. IMF'nin tanımına göre IMF 1 ve üstü rezervi yeterli olarak görüyor, biz şu anda 0,97'ye ulaşmış durumdayız yani neredeyse o yeterliliği sağlamış durumdayız." değerlendirmesinde bulundu.

 

"KKM BİZİM İÇİN BİR RİSK FAKTÖRÜ, ORADAN ÇIKIŞI TAMAMLAMAK İSTİYORUZ"

 

Bakan Şimşek, önemli hedeflerden bir tanesinin de Kur Korumalı Mevduat'tan (KKM) çıkış olduğunu belirtti.

 

Geçen sene ağustosta KKM'nin neredeyse 144 milyar dolar seviyesine çıktığını anımsatan Şimşek, şöyle devam etti: "Uyguladığımız program sayesinde KKM'yi bu süreçte yaklaşık 96 milyar doların üzerinde azalttık ve şu anda 48 milyar doların altına düşmüş durumda. Bizim hedefimiz piyasayı bozmadan önümüzdeki aylarda KKM'den çıkış çünkü bu bizim için bir risk faktörü, oradan çıkışı tamamlamak istiyoruz. Yine KKM'nin toplam mevduat içerisindeki payı yüzde 26'nın üzerinden yüzde 10'un altına düşmüş durumda. TL mevduatın toplam mevduat içerisindeki payı da yüzde 52'nin üzerine çıkmış durumda. Geçen sene yüzde 32 seviyesine kadar düşmüştü. Dolayısıyla bütün bu göstergeler şunu gösteriyor, programımız çalışıyor, programımıza güven pekişiyor ve biz bunu başaracağız çünkü bu program, güçlü bir program, iç tutarlığı olan bir program ve nihai hedeflerimize de ulaşmada tabii ki önemli mesafe katettik ama daha önümüze 2 yıllık bir süreç var.

 

Dezenflasyonu sağlayabilmek için ticari kredilerdeki büyüme daha ılımlı hale getirildi, bu normaldir çünkü kredi genişlemesi üzerinden bir aşırı ısınmayla karşı karşıyaydık geçen sene. O aşırı ısınmadan şimdi daha makul, daha ılımlı bir kredi büyümesine doğru evrilmiş durumdayız. Bütün bunların sayesinde Türkiye'nin çok önemli kazanımları oldu. Mesela, geçen mayısta Türkiye'nin risk primi 703 baz puandı, 12 Eylül itibarıyla 272 baz puana kadar düştü. Tabii ki bu hala yüksek bir seviye fakat risk primimizdeki düşüşte diğer gelişmekte olan ülkelere göre çok ciddi bir şekilde pozitif yönde ayrıştık."

 

"GEÇİŞ DÖNEMİNDE TABİİ Kİ BİRTAKIM SIKINTILAR, YAN ETKİLER VAR AMA BUNLAR GEÇİCİ"

 

Bakan Şimşek, "Türkiye hem dış finansmana erişiyor, daha ucuza erişiyor hem de daha uzun vadeli erişiyor. Zaten bu programın amacı da reel sektörümüzün, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılaması için daha ucuza, daha makul maliyetlerle ve daha uzun vadeli finansmana erişiminin önünü açmaktır. Evet, bu geçiş döneminde tabii ki birtakım sıkıntılar, yan etkiler var ama bunlar geçicidir. Dolayısıyla bütün bunlar aslında bizim doğru yolda olduğumuzu gösteriyor." diye konuştu.

 

"2024'te dünyanın önde gelen 3 derecelendirme kuruluşundan not artırımı alan dünyada tek ülkeyiz." diyen Şimşek, şunları kaydetti: "Önümüzde yapacak çok şey var ama OVP sayesinde yatırım yapılabilir seviyeye geçmişe oranla çok daha hızlı şekilde ulaşacağız. Programın en büyük hedefi, en kritik hedefi, enflasyonun kalıcı olarak tek haneye, ondan sonra da düşük tek haneye yani yüzde 5'lerin altına indirilmesi. Geçen sene bir geçiş dönemiydi, bir sürü faktörün etkisiyle mayısta enflasyon yüzde 75'in üzerinde bir seviyede zirveye ulaştı ama mayıstan bu yana enflasyonda çok hızlı bir düşüş var. Önümüzdeki aylarda bu devam edecek ve enflasyon yüzde 52'ye inmiş durumda, inanıyorum ki piyasanın enflasyon beklentilerini baz alırsak eylül ayında enflasyon 40'lı rakamlara inecek. Yılı dediğim gibi bizim öngörümüz yüzde 41,5'la kapatmak. Gelecek sene de enflasyonu dediğim gibi yüzde 20'nin altına çekmek, bir sonraki yılda yüzde 10'unun altına çekmek gibi bir hedefimiz var. Şu anda hedeflerimiz çerçevesinde gidiyor."

 

Bakan Şimşek, "Hedeflerimizi tutturdukça, enflasyon düştükçe, bu enflasyon beklentileri daha da iyileşecek. Böylece Türkiye'nin hem programı çalışacak hem de öngörülebilirlik daha da artacak." dedi.

 

Şimşek, Global Liderler Zirvesi'nin ikinci gününe video mesaj yolladı. Konuşmasında Orta Vadeli Program (OVP) ve Türkiye ekonomisinin gelecek dönem perspektifi hakkında katılımcılara bilgi veren Şimşek, programın işleyişini ve hedeflerini anlattı.

 

Piyasadaki enflasyon beklentilerine dikkati çeken Şimşek, hem reel sektörde hem de finansal kuruluşlardaki beklentilerin de düştüğünü dile getirdi.

 

Bakan Şimşek, 72 katılımcının enflasyon beklentilerine değinerek, şöyle konuştu: "Hem reel sektörden hem de tabii ki finansal kuruluşlardan. Ekim ayında '12 ay sonra enflasyon ne olacak?' diye sorduğumuzda piyasa diyordu ki yüzde 45,3 olacak. Bugün diyor ki yüzde 27,5 olacak. Ciddi, yaklaşık 18 puanlık enflasyon beklentilerinde iyileşme var. 24 ay sonrası enflasyon ne olacak diye sorduğumuzda, ekim ayında yüzde 26 civarı olacak diyorlardı, şimdi ise yüzde 18 civarı. Dolayısıyla gördüğünüz gibi yavaş yavaş enflasyon beklentileri bizim hedeflerimize yakınsamaya başladı. İnanıyorum ki biz hedeflerimizi tutturdukça, enflasyon düştükçe, bu enflasyon beklentileri daha da iyileşecek ve böylece Türkiye'nin tabii ki hem programı çalışacak hem de öngörülebilirlik daha da artacak."

 

Yapılan reformların programda önceliklendirdikleri diğer bir alan olduğunu kaydeden Şimşek, OVP'de yüzlerce yapısal reform eylemi olduğu bilgisini paylaştı.

 

Şimşek, "Şunu söyleyeyim. Yılın ilk iki çeyreğinde biz yapısal reformlar anlamında öngördüğümüz adımların yüzde 67'sini tamamladık. Şimdi diyebilirsiniz ki ya işte 'Niye yüzde 100 değil?' Dünya mükemmel bir dünya değil. Yüzde 67 iyi bir oran yani üçte ikilik. Önemli olan bunu sürekli kılmaktır ve ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemde reformlarda daha da hızlanacağız. Çünkü siyasi istikrar var, seçimlerin hepsini geride bıraktık. Şimdi tabii ki yüce Meclisimizin desteğiyle reformlarımızı hızlandıracağız inşallah." şeklinde konuştu.

 

Çok kapsamlı bir reform gündemine sahip olduklarını anlatan Şimşek, yapısal reformlarda en önemli önceliğin beşeri sermayenin kalitesinin artırılması olduğunu belirtti.

 

Şimşek, bunun insana yatırım demek olduğunun altını çizerek, eğitimde kalitenin insanların niteliklendirilmesi, becerilerinin artırılması, işbaşı eğitim gibi birçok konunun yer aldığını söyledi.

 

"REFORMLARLA VERİMLİLİK ARTACAK, ARTIŞ SAYESİNDE TÜRKİYE'DE ENFLASYON DÜŞECEK"

 

Bakan Şimşek, yatırım ortamının iyileştirilmesi, sermaye piyasalarının derinleştirmesi ve kamu maliyesi alanında da önemli reformlar öngördüklerini dile getirerek, bunları uyguladıklarını bildirdi.

 

Şimşek, "Yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm. Peki bütün bu reformlar nasıl bu programı etkileyecek? Burada verimlilik artışı olacak. Verimlilik artışı sayesinde Türkiye'de enflasyon düşecek. Refah artacak, gücümüz artacak. İşte bütün bunlar aslında potansiyel büyümemizi yükseltecek, büyüme performansımızı yükseltecek. Onun için yapısal reformlar bizim programın en önemli bileşenidir. Yani bir taraftan tabii ki işte mali disiplin, dezenflasyon, işte dış dengedeki iyileşme ama esas bunları kalıcı hale getirecek olan yapısal reformlardır." dedi.

 

Kaynak denildiği zaman beşeri sermayeden bahsettiklerini ifade eden Şimşek, konuşmasına şöyle devam etti: "Teknoloji ve inovasyon ekosistemini güçlendirmesinden bahsediyoruz. Bir taraftan sektörel politikalara ihtiyacımız var. Mesela yeni bir sanayi politikası. Enerjide dönüşüm, yani yeşil dönüşüm, tarım, özellikle lojistik ve gıda arzının artırılmasına yönelik yatırımlar. Ulaştırma, özellikle rekabet gücümüzü artıracak ulaştırma yatırımları. Birazdan göstereceğim mesela, ulaştırmada biz kara yollarına büyük yatırımlar yaptık. Ama bu ihtiyaç azaldı artık. Havalimanları, limanlar, bu ihtiyaçların hepsi azaldı. Şimdi bizim tek önceliğimiz var, demir yolu. Ama buradaki en önemli öncelik ne? Tabii ki organize sanayi bölgelerini limanlara bağlamak. Rekabet gücümüzü artırmak ve karbon ayak izimizi azaltmak."

 

"BİZİM AMACIMIZ TÜRKİYE'Yİ YÜKSEK GELİRLİ ÜLKELER GRUBUNA SOKMAK"

 

Şimşek, dış entegrasyon alanında da önemli reformlara ihtiyacın olduğuna vurgu yaparak, siyasi istikrarın olması, yatırım ortamının iyileştirilmesi, Avrupa Birliği (AB) ve yakın coğrafyayla entegrasyon gibi konuların önemli başlıklar olduğunu kaydetti.

 

Bu reformların amacına değinen Şimşek, "Bizim amacımız Türkiye'yi yüksek gelirli ülkeler grubuna sokmaktır. Bakın yine biraz tarihi bir perspektif sunalım. Türkiye 1950'li yıllarda düşük orta gelir grubuna geçiyor. Çok uzun bir süre 2000'li yılların başına kadar düşük orta gelirli grup içerisinde kalıyor. AK Parti hükümetleriyle birlikte kalıcı olarak 2004'ten itibaren Türkiye üst orta gelir grubuna çıkıyor. Bu önemli bir kazanım. Ama 2004'ten beri oradayız, 20 yıldır oradayız. Şimdi hedefimiz Türkiye'yi yüksek gelir grubuna çıkarmak, yani sınıf atlatmak. İşte programın önemli hedeflerinden bir tanesi de budur. Bunun için ne lazım? Bir, tabii ki bizim çalışma çağındaki nüfusumuzun iyi bir şekilde kullanmamız lazım. Yani istihdamı artırmamız lazım, iş gücüne katılım oranlarını artırmamız lazım." ifadelerini kullandı.

 

Şimşek, Türkiye'ye benzer ülkelere göre çalışma çağındaki nüfustaki büyümenin hala iyi olduğunu belirterek, ülkenin yaşlandığını ancak hala bir fırsat penceresi olduğuna işaret etti.

 

15-20 yıllık bir fırsat penceresi olduğunu dile getiren Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu: "Dolayısıyla bu fırsat penceresini iyi kullanacağız ve Türkiye'yi dediğim gibi yüksek gelirli ülkeler grubuna sokacağız. Özellikle burada en önemli reform alanlarından bir tanesi kadınların iş gücüne katılım oranı artırmaktır. Bunun için ne gerekiyorsa, bir eylem planı çalışıyoruz ama zaten uzun bir süredir çabalıyoruz. Türkiye'nin tabii kadınların iş gücüne katılım oranı son 20 yılda yüzde 20'lerden yüzde 36'ya kadar geldi. Ama OECD ortalaması yüzde 66. Türkiye eğer OECD ortalamasını kadınların iş gücüne katılımında yakalarsa bizim milli gelir büyüklüğümüz yüzde 20 daha yükselir. Dolayısıyla yüksek gelirli ülkeler grubuna girmek yetmez, orada yükselmek ve kalıcı bir şekilde Türkiye'yi daha müreffeh bir ülke haline getirmek için mutlaka bizim kadınların iş gücüne katılım oranını artırmamız lazım, artırıyoruz ama bunu hızlandıracağız. Yani son 20 yılda artırdık, bunu hızlandıracağız."

Mehmet Şimşek, programdaki diğer bir önemli konunun sanayide dönüşüm olduğuna dikkati çekerek, kişi başı gelire göre imalat sanayi katma değerinin milli gelire oran olarak oldukça yüksek olduğunu söyledi.

 

Şimşek, buna rağmen neden zengin olunmadığını anlatarak, Türkiye'nin katma değer zincirinde arzuladığı yerde olmadığını aktardı.

 

Ekonomik kompleksite endeksinde Türkiye'nin arzulanan yerde olmadığını kaydeden Şimşek, son 20 yılda epey ilerleme sağlandığını fakat buna ivme kazandırılması gerektiğini vurguladı.

 

Şimşek, "Bu da kendi kendine olmuyor. Onun için bir program çalıştık ve bu programları devreye koyduk ve bunun sayesinde bu birazdan bahsedeceğim program sayesinde yüksek teknoloji ihracatımızın kişi başına milli gelirimize göre ki şu anda çok düşük onu arttıracağız. Peki nasıl yapacağız? Burada aktif sanayi politikaları uygulamalarıyla yapacağız. Burada 4-5 tane önemli başlığımız var. Yakın dönemde Sayın Cumhurbaşkanı'mız tarafından açıklanan HIT-30 programı. Bu programın amacı 8 önemli alanda 30 öncelikli yatırımı çok güçlü bir şekilde desteklemektir. Yarı iletkenlerden, mobiliteye kadar, yeşil enerjiden, ileri imalata kadar sağlıklı yaşamdan, dijital teknolojiler, haberleşme ve uzay teknolojilerinden değer zincirini tamamlayan yatırımlara kadar. Birçok alanda çok güçlü destekler vereceğiz ve bu öncelikli yatırımları hayata geçirip Türkiye'nin hem katma değer zincirindeki yerini yükselteceğiz hem de yüksek teknolojili ihracatımızın oranını artıracağız." açıklamalarında bulundu.

 

"ENERJİDE DÖNÜŞÜM BİZİM İÇİN BİR ZARURET"

 

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye'nin dış ticaret açığını incelediklerini ve dış ticaret açığına sebep olan en büyük 284 ürün belirlediklerini belirterek, 300 milyar lira kaynak ayırdıklarını ve geçen sene aralık ayında bu programı açıkladıklarını anlattı.

 

Şimşek, "Dedik ki dünyada veya Türkiye'de bu teknolojiye sahip bu orta-yüksek ve yüksek teknoloji ürünleri üretecek yerli, yabancı işbirlikleri, girişimciler gelirlerse ve fizibilite teknik anlamda finansal fizibiliteyi geçerlerse biz kendilerine iki yıl ödemesiz, 10 yıl vadeli, Türk lirası cinsinden çok elverişli koşullarda kredi imkanı sunacağız dedik. Dolayısıyla sanayide dönüşümü aktif bir şekilde biz yapacağız." şeklinde konuştu.

 

Enerjide dönüşümün kendileri için bir zaruret olduğuna değinen Şimşek, 2003-2024'ün temmuz ayı itibarıyla Türkiye'nin enerji ithalatının kümülatif olarak 905 milyar dolar olduğu bilgisini paylaştı.

 

Şimşek, "Bu enerji ithalatı, bu arada bütün bu dönemdeki cari açığımızın da 1,4 katı. Bunlar gerçekten büyük rakamlar. Yani eğer Türkiye enerjide dönüşümü sağlayıp kendi yeterliliğini kısmen sağlayabilirsen cari açığı kalıcı bir şekilde ortadan kaldırabilirsin. Bu da yeşil dönüşümü önceliklendirmemizi gerektiriyor. Bakın son 20 yılda ciddi bir şekilde yenilenebilir enerjiye yatırım yaptık. Yenilenebilir enerjinin toplam elektrik üretimi içerisindeki payını yüzde 39'dan yüzde 55'e çıkarttık. 2035 yılında yüzde 60'ın üzerine çıkartacağız. Nükleerle birlikte inşallah bu daha da artacak. Dolayısıyla enerjide dönüşümü yapıyoruz, yapacağız demiyoruz, fiilen yapıyoruz. Ama bunu hızlandıracağız." ifadelerini kullandı.

 

Yenilenebilir enerjide kurulu güç bakımından, Türkiye'nin dünya sıralamasında 2000'li yılların başında 17'nci sıradayken bugün 11'inci sırada olduğunun altını çizen Şimşek, gelecek yıllarda ilk 10'a, hatta ilk 5'e girmeyi hedeflediklerini dile getirdi.

 

Şimşek, "Çünkü büyük potansiyelimiz var. Bakın Avrupa'da jeotermalde birinci sıradayız, rüzgarda yedinci sıradayız, güneş enerjisinde sekizinci sıradayız. Fakat, geçenlerde Oxford ve Cambridge Üniversitesi akademisyenlerinin yaptığı bir çalışma var ve bu çalışmada diyorlar ki Türkiye'nin yeşil kompleksite potansiyeli yani yeşil dönüşümle dünyanın yeşil dönüşümüne katkıda bulunma potansiyeli Türkiye'nin çok yüksek. Türkiye dünyada altıncı sırada, Çin birinci sırada. Dolayısıyla biz sadece kendi yeşil dönüşümümüzü sağlamayıp aynı zamanda aslında bu alana yapacağımız yatırımlarla dünyada yeşil dönüşüm için de biz katkı verebileceğiz." diye konuştu.

 

"ÖNÜMÜZDEKİ 25-30 YIL İÇERİSİNDE 70 MİLYAR DOLARLIK DEMİR YOLU YATIRIMI YAPACAĞIZ"

 

Bakan Şimşek, sektörel önceliklerinden birinin de tarım ve tarımda dönüşüm olduğunu söyleyerek, tarım arazilerinin üretime kazandırılması, stratejik tarım ürünlerinde üretim planlaması, sözleşmeli üretim ve seri yatırımlarını modernleştirmesi gibi önemli konuların yapıldığını söyledi.

 

Şimşek, "Organize tarım bölgelerinin sayısının artırılması ki bu konuda epey bir kaynak ayıracağız, akıllı tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması. Bütün bunlar bizim tarımda dönüşümü önceliklendirdiğimizi gösteriyor. Bakın enerjide dönüşüm, sanayide dönüşüm ve tarımda dönüşüm. Bunlar bizim için kritik alanlar, bunlar verimliliği arttıracak, bunlar rekabet gücümüzü artıracak." dedi.

 

Altyapı yatırımlarına da değinen Şimşek, 2003'ten bu yana 277 milyar dolarlık yatırım yaptıklarını ve 2053'e kadar da yaklaşık 200 milyar dolar daha yatırım yapmayı planladıkları bilgisini paylaştı.

 

Şimşek, "Ama bu yatırımların büyük bir kısmı demir yollarına olacak. Şu anda bizim önceliğimiz sanayi bölgelerinin liman bağlantısını sağlayıp rekabet gücümüzü artırmak. Şöyle söyleyeyim, önümüzdeki 25-30 yıl içerisinde 70 milyar dolarlık demir yolu yatırımı yapacağız." açıklamasında bulundu.

 

"TÜRKİYE YAPAY ZEKA ALANINDA İYİ BİR NOKTADA"

 

Şimşek, Global Liderler Zirvesi'nin önemli bir temasının da yapay zeka olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin yapay zeka alanında iyi bir noktada olduğunu belirtti.

 

Şimşek, IMF'nin yapay zeka hazırlık endeksine işaret ederek, şunları kaydetti: "Türkiye, dikkat ederseniz gelişmekte olan ülke ortalamalarından çok daha hazırlıklı. Bu bizim için çok değerli ama bu yetmez. Bu önemli başlıklara ciddi yatırım yapacağız. Dolayısıyla her ne kadar gelişmekte olan ülkelere göre yapay zeka hazırlık endeksinde daha iyiysek de biz gelişmiş ülkelerle yarışmak istiyoruz, onlarla arayı kapatmak istiyoruz. Çünkü yapay zeka diğer sanayi devrimlerinden çok farklı. Yapay zeka, çok ciddi fırsatlar içeriyor ama yeterince hazır değilseniz, yapay zekaya hükmedemezseniz, önümüzdeki dönemde çok büyük tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz. Dolayısıyla yapay zeka bizim önceliklendirdiğimiz bir alan. Dijital altyapıdan tutun, inovasyon, entegrasyon ekosisteminden beşeri sermaye yani insandan ve regülasyondan, etikten, bütün alanlarda ciddi bir çaba içerisinde olacağız."

 

Dünya Bankasının grafiğine de değinen Şimşek, yeni teknolojilere hazırlık endeksine göre, Türkiye'nin burada da çok kötü olmadığını ve katedeceği mesafe olduğunu dile getirerek, konuşmasını şöyle sonlandırdı: "OVP gördüğünüz gibi sadece sıkı para politikasını içermiyor, sadece mali disiplin tesisini de içermiyor. Geçici bir düzeltme peşinde değiliz. Bizim programı, gerçekten ilgileniyorsanız, tavsiye ederim, web sitemizde var, uzun bir metin. Gerçekten okumanızı tavsiye ederim. Ortalıkta işte önce 'program yok' dediler, sonra 'program var ama kimse bu programı satın almaz dediler', sonra 'kaynak geliyor ama bu sıcak para' dediler. Sürekli bir şekilde programı okumayanlar, programı anlamayanlar böyle bir perspektifle yaklaşmaya, yaklaşmada ısrar ediyor. Tabii ki eleştiriye açığız. Sizlerin yapıcı eleştirileri bizim için çok değerlidir. Ama şunun altını çizmek istiyorum, Türkiye bu programla dengesizliklerini giderecek ve yüksek sürdürülebilir büyüme patikasına tekrar geçecektir. Bunu başaracağız ama tabii ki bu programa olan inanç, bu başarıyı hızlandırır."

19 Eylül 2024 Perşembe

Etiketler : MehmetŞimşek enflasyon

Merkez Bankası'nın faiz kararını değerlendiren OSTİM Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berra Doğaner, "İndirimlerin kasım ve aralık gibi yılın son aylarında başlaması tamamen aylık enflasyonun seyrine bağlı olacak" dedi.


 

HABER: FEDAYİ YILDIRIM

 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de tuttu.

 

Bankanın kararını istanbulticaretgazetesi.com’a değerlendiren OSTİM Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berra Doğaner, merkez bankasının politika faizini beklendiği şekilde yüzde 50 seviyesinde bıraktığını ve herhangi bir değişiklik yapmadığını hatırlattı. 

 

"İLAVE PARASAL SIKILAŞTIRMA" İFADESİ KALDIRILDI

 

Dr. Doğaner, ancak PPK metninde, bir önceki metne göre değişiklikler olduğunu kaydederek, şunları söyledi: 

 

“Zaten bu toplantıda faiz indirimi yapılmayacağı aşağı yukarı tahmin edildiği için asıl dikkatler metne çevrilmişti. Metindeki en önemli değişiklik, ‘ilave parasal sıkılaştırma’ ifadesinin kaldırılmış olması. Merkez bankasının, mevcut parasal sıkılaştırma düzeyini yeterli bulduğunu anlıyoruz.”

 

ENFLASYONDA KALICI DÜŞÜŞ SAĞLANANA KADAR... 

 

“Öte yandan aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı düşüş sağlanana kadar ve enflasyon beklentileri de merkez bankasının tahmin aralığına yaklaşana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceği belirtilmiş” diyen Dr. Doğaner, politika metninden faiz indirimlerinin başlangıcı için enflasyonun seyrinin takip edileceğinin anlaşıldığını kaydetti. 

 

MERKEZ BANKASI FAİZ İNDİRİMİ ADIMINI NE ZAMAN ATAR?

 

Dr. Doğaner, şunları söyledi: “İndirimlerin kasım ve aralık gibi yılın son aylarında başlaması tamamen aylık enflasyonun seyrine bağlı olacak. Zira politika metninde aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin bir değişim olmadığı ifade edilmiş. Ayrıca hizmet enflasyonunun yılın son çeyreğinde iyileşeceği kaydedilmiş. Bu metni, bir bütün olarak değerlendirdiğimizde şahin ve tüm risklere vurgu yapan çok iyi kaleme alınmış bir metin olduğunu düşünüyorum.”

19 Eylül 2024 Perşembe

Etiketler : MerkezBankası OSTİM faiz