OECD başekonomisti Lombardelli, "Gıda ve enerji fiyatlarının birçok ülkede tüketici fiyatlarındaki ağırlığı göz önüne alındığında, enflasyonda yeni yukarı yönlü baskılardan endişe etmek için yeterli neden var" dedi.



 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) başekonomisti Clare Lombardelli, enflasyonist baskılar, merkez bankalarının para politikası kararları ve Türkiye ekonomisindeki gelişmelere ilişkin sorularını yanıtladı.

 

Küresel ekonominin enflasyon ve düşük büyümenin yarattığı çifte zorlukla karşılaşmaya devam ettiğini dile getiren Lombardelli, "Enflasyonun inatçılığı önemli bir endişe kaynağı. Enflasyonun daha inatçı olması para politikasının daha da sıkılaşmasını gerektirebilir ki bu da ekonomi üzerinde baskı oluşturacak bir unsur. Bu durumda finansal piyasalar risk ve getirileri yeniden değerlendirirken, durum finansal varlıklarda ani ve önemli fiyatlamanın görülme ihtimalini artırabilir." diye konuştu.

 

Lombardelli, enflasyonla bağlantılı bir başka endişe veren durumun ise para politikasının kapsamı ve hızı olduğunu dile getirdi.

 

Dünya genelinde enflasyonu düşürmeye yönelik hızlı ve kararlılıkla uygulanan para politikasının doğru olduğunu vurgulayan Lombardelli, "Enflasyonist baskının kalıcı bir şekilde azaldığına, kısa vadeli enflasyon beklentilerinin daha da yumuşadığına, iş gücü ve ürün piyasalarında aşırı kaynak baskılarının azaldığına dair açık işaretler oluşana kadar para politikasının kısıtlayıcı kalması gerekiyor." dedi.

 

Lombardelli, para politikasındaki sıkılaşmanın etkilerinin giderek daha görünür hale geldiğine işaret etti. Japonya hariç büyük ekonomilerde bankaların kredi kullandırma standartlarının sıkılaştığını ve kredi büyümesinin birçok ekonomide yavaşladığını belirten Lombardelli, konut kredilerinde keskin düşüş görüldüğünü söyledi.

 

Para politikasındaki sıkılaşma devam ederken enflasyonun bu yıl ve 2024'te kademeli olarak yavaşlamasını beklediklerini dile getiren Lombardelli, şöyle devam etti: "Ancak çoğu ekonomide enflasyonun merkez bankası hedeflerinin üzerinde kalmasını bekliyoruz. Diğer yandan, para politikasının hızlı ve küresel olarak senkronize halde sıkılaştırılmasının tam etkilerinin 2024'te büyüme öngörülerini şekillendireceğini öngörüyoruz. Bunun yanı sıra enerji piyasalarında sıkışıklık devam ediyor ve petrol, kömür ve gaz piyasalarında arz kesintileri ihtimali söz konusu. Gıda fiyatlarının yeniden artması ve arz kısıtları, gıda güvenliğini kötüleştirebilir. Gıda ve enerji fiyatlarının birçok ülkede tüketici fiyatlarındaki ağırlığı göz önüne alındığında, enflasyonda yeni yukarı yönlü baskılardan endişe etmek için yeterli neden var. Ayrıca, Çin'deki beklenenden daha keskin görülen yavaşlama önemli bir risk haline geldi ve bu durum ülkenin ana ticaret ortaklarındaki büyümeyi baskılayabilir."

 

"2024'ÜN BELİRLİ BİR DÖNEMİNE KADAR FAİZ İNDİRİMİ MUHTEMEL DEĞİL"

 

Lombardelli, enflasyonu kalıcı olarak düşürme, maliye politikası desteğini ayarlama ve sürdürülebilir büyümeyi canlandırma ihtiyacının politika yapıcılar için de zorluklar yarattığını ifade etti.

 

Enflasyonist baskının kalıcı bir şekilde ortadan kalktığı yönünde net işaretler oluşana kadar para politikasının kısıtlayıcı olması gerektiğinin altını çizen Lombardelli, "Bu durumun, çoğu gelişmiş ekonomide 2024'ün belli bir dönemine kadar herhangi bir politika faizi indirimini sınırlandırması muhtemel. Temel enflasyon baskısının özellikle kalıcı olduğu durumlarda bazı ek faiz artışlarına hala ihtiyaç duyulabilir ancak çoğu ekonomide politika faiz oranları zirvede veya zirveye yakın görünüyor." diye konuştu.

 

Lombardelli, küresel ekonomideki mevcut sorunlar nedeniyle tüm ülkelerin giderek artan harcama baskılarıyla karşı karşıya olduğunu belirterek, "Bunun da ötesinde, düşük gelirli ülkelerde borç sıkıntısının artması da endişe verici. Bu artış, kredi sağlayan tüm ülke ve kurumların borç yüklerinin sürdürülebilir olmasını sağlamak ve kalkınmanın önündeki önemli aksaklık riskini azaltmak için ortak harekete geçmelerini özellikle acil hale getiriyor." dedi.

 

"TÜRKİYE EKONOMİSİ BU YIL YÜZDE 4,3 BÜYÜYECEK"

 

Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri ve atılan adımları da değerlendiren Lombardelli, OECD'nin geçen ay yayınladığı ekonomik görünüm raporunda, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 4,3 büyüyeceğini ve 2024'te büyümenin yüzde 2,6'ya çekileceğini öngördüklerini anımsattı.

 

Daha sıkı mali koşullar, mali konsolidasyon ve yüksek enflasyonun hane halkı tüketimini yavaşlatmasını beklediklerini dile getiren Lombardelli, "Ancak bu yılın başında yaşanan depremlerin ardından devam eden yeniden inşa faaliyetleri nedeniyle yatırım artışı yüksek kalacak. Enflasyon ise aşağı yönlü bir seyir izleyecek ama yine de 2024'te enflasyonun yüzde 40 seviyesinde olacağını öngörüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

 

Lombardelli, şunları kaydetti: "Yeni ekonomi yönetiminin mali konsolidasyona yönelik attığı adımlar ekonomiyi yeniden sürdürülebilir bir patikaya koymak açısından önemli. Bu tedbirler olmadan cari açık hızla artardı. Bu açıdan mali disiplinin yeniden tesis edilmesi önemli çünkü ihtiyatlı maliye politikası, Türkiye'de son 20 yıldır önemli bir dayanak oluşturdu.

Merkez Bankası da enflasyon görünümünde önemli bir iyileşme sağlanana kadar para politikasını gerektiği kadar sıkılaştırmaya kararlı olduklarını söyledi. Bu, memnuniyetle karşılanan bir durum. Öte yandan, enflasyon inatla yüksek kalıyor. Yapısal reformlar, makroekonomik çerçeveyi istikrara kavuşturmaya ve uzun vadeli büyüme potansiyelini artırmaya yönelik mevcut çabaları destekleyebilir."

11 Ekim 2023 Çarşamba

Tarım ve Orman Bakanlığı’nca sağlanan desteklerden faydalanmak isteyen üreticilerin kayıtlı olması gereken Çiftçi Kayıt Sistemi'ndeki (ÇKS) 40 yaş ve altındaki kadın çiftçi sayısı son 10 yılda 4.5 katına çıkarak 9 bin 256'dan 41 bin 370'e çıktı.


 

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, ÇKS, tarım politikalarının oluşturulmasına yönelik olarak çiftçilerin faaliyetlerinin kayıt altına alınması amacıyla oluşturuldu.

 

Bitkisel üretim yapan ve bu kapsamda Bakanlık tarafından verilen tarımsal desteklerden yararlanmak isteyen üreticilerin ÇKS'ye kayıtlı olmaları gerekiyor.

 

Üreticiler, ÇKS başvurularını arazilerinin bulunduğu yerdeki Bakanlığa bağlı il ve ilçe müdürlüklerine giderek veya e-Devlet Kapısı üzerinden yapabiliyorlar. e-Devlet Kapısı'nda başvuru imkanından, geçmiş yıllarda ÇKS'ye kayıtlı olan ve arazi bilgilerinde değişiklik yapmayan üreticiler yararlanabiliyor.

 

ÇKS KAYITLARI BELLİ DÖNEMLERDE YAPILIYOR

 

ÇKS'ye her yıl belli dönemlerde kayıt yapılıyor. Bu kayıtlara göre, 2015-2024 dönemini kapsayan 10 yılda çiftçi sayısında artış görüldü. Çiftçi sayısı, 2015'te 2 milyon 197 bin 319 iken bu yıl itibarıyla 2 milyon 319 bin 426'ya ulaştı.

 

Söz konusu dönemde erkek çiftçi sayısı 1 milyon 849 bin 294'ten 2 milyon 2 bin 745'e, kadın çiftçi sayısı da 286 bin 481'den 305 bin 527'ye yükseldi.

 

Söz konusu dönemde, "genç" olarak değerlendirilen 40 yaş altı çiftçi kategorisinde de önemli artış meydana geldi. Bu kategorideki kayıtlı çiftçi sayısı, 3,4 katına çıkarak, 102 bin 374'ten 345 bin 389'a yükseldi. Bu kategorideki erkek çiftçi sayısı bu dönemde 3,3 kat artışla 93 bin 118'den 304 bin 19'a ulaştı. Bakanlıkça sağlanan desteklerde öncelikli olan genç kadın çiftçi sayısı da aynı dönemde 4,5 kat artarak, 9 bin 256'dan 41 bin 370'e çıktı.

 

"TARIM CEBİMDE" UYGULAMASI ÇKS'YE KAYIT İŞLEMLERİNİ KOLAYLAŞTIRIYOR

 

Öte yandan dijital dönüşüm hamleleri kapsamında Bakanlık tarafından uygulamaya alınan mobil uygulama "Tarım Cebimde", üreticilerin iş ve işlemlerini kolaylaştırıyor.

 

Üreticiler uygulamadaki "e-Devlet Hizmetleri" sekmesinden ÇKS kayıt işlemlerini gerçekleştirebiliyor.

17 Mayıs 2024 Cuma

Elektrikli otomobiller, benzinli ve dizel otomobillere kıyasla yaklaşık yüzde 50 daha uygun toplam maliyet avantajı sunuyor.



 

Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği (ODMD) verilerine göre, Türkiye'de yılın 4 ayında 2023'ün aynı dönemine göre "tam elektrikli" otomobil satış sayısı yüzde 273 artışla 20 bin 255 oldu.

 

Tam elektrikli otomobillerin toplam satışlar içindeki payı geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 2,1'den yüzde 6,9'a, hibrit otomobillerin payı ise yüzde 11,1'den yüzde 14,9'a yükseldi.

 

Uzatılmış menzil elektrikli otomobiller de dahil edildiğinde ocak-nisan döneminde toplam pazarın yüzde 22,7'sini içinde elektrikli motor da bulunan araçların temsil ettiği görüldü.

 

Elektrikli otomobile olan ilginin en büyük nedenleri arasında içten yanmalı motora sahip araçlara kıyasla daha düşük toplam satın alma ve bakım maliyeti gibi nedenler yer alıyor.

 

Ancak sigorta ve kasko konularındaki bazı belirsizlikler devam ediyor.

 

DAHA UZUN GARANTİ SÜRELERİ

 

Togg'un raporuna göre, içten yanmalı C-SUV bir otomobille kıyaslandığında Türkiye'de en fazla satılan elektrikli otomobil olan C-SUV segmentindeki Togg T10X, kullanım ömrü boyunca içten yanmalı otomobillere kıyasla yüzde 85 daha uygun bakım maliyeti sunuyor.

 

T10X satın alanlara 3 yıl/100 bin kilometre garanti ve 8 yıl/160 bin kilometre batarya garantisi sunulurken, fosil yakıtlı bir C-SUV otomobile 2-4 yıl arası garanti veriliyor.

 

Bakım periyodu Togg T10X için 2 yıl ya da 40 bin kilometre olarak belirlenirken, içten yanmalı C-SUV bir otomobilin bakım aralığı ise 1 yıl ya da 15-20 bin kilometre aralığında olabiliyor.

 

RUTİN BAKIM MASRAFLARI

 

Elektrikli otomobillerin ve T10X'in rutin bakımları arasında yalnızca "polen filtresi" ve "fren hidrolik" sıvısı bulunuyor. Söz konusu aksamların 2 yıl bakım maliyeti 3-5 bin lira arasında değişkenlik gösterebiliyor.

 

İçten yanmalı araçlarda 2 yıllık bakımlar arasında yer alan "motor yağı, hava, polen, yağ filtreleri ve yakıt filtresinin yanı sıra fren hidrolik sıvısı ve buji bakım" maliyetleri 25-30 bin liraya kadar yükselebiliyor.

 

DAHA UYGUN TOPLAM MALİYET AVANTAJI

 

Elektrikli otomobiller, düşük toplam kullanım maliyetiyle içten yanmalı modellere karşı daha rekabetçi pozisyon alıyor.

 

Yine Togg T10X özelinde bakıldığında, "finansal maliyet", "3 yıl MTV" ve "3 yıl enerji/yakıt masrafı" gibi maddeler çerçevesinde elektrikli araçlar yüzde 48 daha uygun toplam maliyet avantajı sunuyor.

 

ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLERDE 10 KATA KADAR YAKIT EKONOMİSİ SAĞLANABİLİYOR

 

Diğer yandan, Skywell Türkiye Distribütörü Ulu Motor'dan alınan bilgilere göre ise elektrikli otomobillerde 10 kata kadar yakıt ekonomisi sağlanabiliyor.

 

Bakım maliyetleri açısından benzinli veya dizel seçeneklerde ağır bakımlarda farklı arıza durumlarına bağlı olarak farklı parçalar da değişebiliyor ve maliyetler çok daha yüksek seviyelere çıkabiliyor. Elektrikli araçların en ağır bakımı ise neredeyse benzinli dizel seçeneklerin standart bakımına eş değer seviyelerde gerçekleşiyor.

 

Bu bağlamda standart bakımlar kıyaslandığında elektrikli otomobiller toplam maliyet açısından yaklaşık yüzde 50 avantajlı oluyor.

 

BATARYA MALİYETLERİ ARAÇ SATIŞ FİYATLARININ YAKLAŞIK YÜZDE 20-25'İNE TEKABÜL EDİYOR

 

Satın alma maliyetleri açısından önceden batarya maliyetleri yüksek olduğu için elektrikli araçlar benzinli veya dizel emsallerine göre çok daha pahalıydı ancak halihazırda batarya maliyetleri ciddi anlamda düştü.

 

Dolayısıyla gelinen noktada elektrikli araçlar benzinli ve dizel emsallerine göre çok daha uygun hale geldi. Satın alma maliyetleri açısından vergisel anlamda da elektrikli araçların avantajları bulunuyor. Ayrıca çeşitli finansman koşullarıyla tüketici kredileri de sunuluyor.

 

Elektrikli otomobillerdeki bataryaların ekonomik ömrü 10 yıl olarak açıklanıyor. Bataryalar bu süreç sonunda tamamen kullanılamaz hale gelmiyor ancak kapasite kaybına bağlı olarak menzil kaybı yaşanabiliyor.

 

Bugünün koşullarında batarya maliyetlerinin araç satış fiyatlarının yaklaşık yüzde 20-25'ine tekabül ettiği belirtiliyor.

17 Mayıs 2024 Cuma