tatil-sepeti

Remora Teknoloji; yat, tekne ve gemilerin karaya çıkartılmadan su altı yüzey temizliği ile bakımlarını yapabilen insansız su altı yüzey temizleme robotları geliştiriyor.

Teknopark İstanbul’da faaliyet gösteren şirketin ileri teknolojiyle geliştirdiği robotları geleneksel yöntemlere göre hem zamandan hem de maliyetten tasarruf sağlıyor. Robotlar, aynı zamanda çevresel etkileri de minimize ediyor.

 

ÖMÜR KIRBAŞLI

 

Teknopark İstanbul’da yerleşik Remora Teknoloji, denizcilikte en çok sorun yaşanan alanlardan biri olan gemilerin su altı yüzey temizliği ve bakımları üzerinde çalışıyor. Şirket, gemi ve teknelerin su altı temizliğini otonom bir sistemle gerçekleştirerek denizcilik endüstrisinde dikkat çeken çalışmalara imza atıyor. ‘Derin dünyanın temiz teknolojisi’ mottosuyla yola çıktıklarını ifade eden Remora Teknoloji’nin kurucusu ve CEO’su Enes Sönmez, geliştirdikleri robotları ve çalışmalarını, İstanbul Ticaret’e anlattı. 

 

OTONOM SİSTEM 

 

* Bu fikir nasıl doğdu, nasıl başladınız?

 

Bu girişim, denizcilik tutkusuyla teknolojiye olan inancın birleştiği noktada doğdu. Uzun yıllar boyunca gemi ve yatların bakım süreçlerindeki zorlukları ve maliyetleri gözlemledik. Bu gözlemler bize, denizcilik sektörünün geleceği için yeni bir yol açılması gerektiği fikrini doğurdu. Remora Teknoloji, ‘derin dünyanın temiz teknolojisi’ anlayışıyla sektördeki en büyük problemlerden birine sürdürülebilir, etkili ve yenilikçi bir çözüm sunmak amacıyla hayata geçti. Girişimimizin kalbinde, su altı temizliğini insansız, otonom bir sistemle gerçekleştirerek denizcilik endüstrisinde fark yaratma arzusu var. Denizlere olan sevgimiz ve çevreye duyduğumuz saygı, her ürünümüzde hissediliyor. Remora Teknoloji, sadece bir şirket değil; denizcilik dünyasında çığır açmayı hedefleyen bir vizyonun somutlaşmış hali diyebiliriz. Her inovasyon, büyük bir hayalin ve bu hayali gerçeğe dönüştürme azminin sonucudur. Remora Teknoloji’nin doğuşu, işte tam da bu azmin ve yenilikçi düşüncenin bir eseri diyebiliriz. Denizlerin derinliklerinde fark yaratmaya devam ediyoruz.

 

ZAMAN VE MALİYET FARKI

 

* Ürün veya hizmetleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? 

 

Ürün ve hizmetlerimiz, denizcilik sektöründe çeşitli ihtiyaçları karşılayan ileri teknolojiler geliştirmeye odaklanıyor. Bu bağlamda, şu hizmetleri ve ürünler sunuyoruz:

 

* İnsansız su altı yüzey temizliği: Yat, tekne ve gemilerin karinasında (su altında kalan gövdesi) oluşan yosun, midye ve kekamozların temizliği için geliştirilmiş insansız yüzey temizleme robotlarıdır. Bu robotlar, yat ve teknelerin karaya çıkartılmadan su altında temizleme işlemlerini yaparak, zaman ve maliyet avantajı sağlıyor.

 

* Kestirici bakım ve raporlama hizmeti: İnsansız su altı keşif robotlarımız, gemi ve teknelerin su altında kalan yüzeylerinin detaylı raporlamasını yapıyor. Bu raporlar, yüzeyde oluşabilecek hasarları, yapısal problemleri ve diğer problemleri erken aşamada tespit etmenize olanak tanıyor. Böylece bakım ve onarım süreçlerinizi daha planlı bir şekilde yönetebiliyorsunuz.

 

ÇOK SAYIDA AVANTAJI VAR

 

* Geleneksel yöntemlere göre avantajlarınız neler?

 

Geleneksel su altı temizleme ve bakım işlemleri, genellikle dalgıçlar tarafından manuel olarak yapılıyor. Bu süreç, zaman alıcı olmasının yanı sıra oldukça maliyetli ve özellikle zor deniz koşullarında tehlikeli olabiliyor. Ayrıca, manuel temizleme sırasında su altı yüzeylerine zarar verme riski de var. Bizim geliştirdiğimiz insansız su altı robotları ise bu sorunları ortadan kaldırıyor. Robotlarımız, yüzeyleri hızlı ve etkili bir şekilde temizliyor. Üstelik deniz araçlarının karaya çıkarılmasına gerek kalmadan bu işlemi gerçekleştiriyor. Bu da operasyonel kesintileri minimuma indiriyor ve maliyetleri düşürüyor. Ayrıca, hassas fırça yapısı sayesinde robotlarımız yüzeyde herhangi bir hasar bırakmıyor.

 

İLERİ TEKNOLOJİ 

 

* Peki, nasıl bir teknoloji kullanılıyor?

 

Teknoloji tarafına gelirsek, burada gerçekten fark yaratıyoruz. Ürünlerimizde yapay zeka ve makina öğrenmesi gibi ileri teknolojileri kullanıyoruz. Yapay zeka algoritmalarımız, robotların su altı yüzeylerini tarayıp hangi bölgelerin temizlenmesi gerektiğini belirlemesine olanak tanıyor. Bu sayede her temizlik operasyonu optimize ediliyor ve enerji tüketimi minimize ediliyor. Makina öğrenmesi ise robotlarımızın zamanla daha akıllı hale gelmesini sağlıyor. Her operasyon sonrasında elde edilen verileri analiz ederek, sonraki operasyonlarda daha verimli çalışmayı öğreniyorlar. Böylece, robotlarımız sürekli olarak performanslarını geliştiriyor ve denizcilik sektörüne en yüksek kalitede hizmet sunuyoruz. İnsansız su altı temizleme ve muayene robotlarımızın denizcilik sektöründe büyük bir değişim yaratma potansiyeline sahip olduğunu düşünüyoruz. Denizcilik endüstrisi, özellikle çevre dostu ve maliyet etkin çözümler arayışında. Biz de bu ihtiyaca tam anlamıyla yanıt veren, yenilikçi ve sürdürülebilir teknolojiler sunuyoruz.

 

YURT DIŞINDAN İLGİ BÜYÜK

 

* Geliştirdiğiniz ürünün ticari geleceği hakkında neler söylemek istersiniz? Yurt dışından talep var mı?

 

Yurt dışından gelen talepler, bizim bu konuda ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu kanıtlıyor. Avrupa, ABD ve Asya pazarlarından oldukça ilgi görüyoruz. Özellikle, denizcilik sektöründe ileri teknolojilere yönelik artan talep, ürünlerimizin uluslararası alanda rekabetçi bir konuma gelmesini sağlıyor. Bunun yanı sıra, sürdürülebilirlik ve çevre koruma konularında duyarlı olan ülkelerde de ürünlerimize ciddi bir ilgi var. Su altı yüzey temizliği ve muayene hizmetlerinin, özellikle ticari denizcilik ve liman işletmeciliğinde büyük bir pazar potansiyeline sahip olduğunu görüyoruz. Geleceğe baktığımızda, Remora Teknoloji olarak hedefimiz, ürünlerimizi daha da geliştirerek ve yeni pazarlar keşfederek global ölçekte lider bir oyuncu olmak. Bu süreçte, uluslararası işbirlikleri ve distribütörlük anlaşmaları ile ürünlerimizi dünya çapında yaygınlaştırmayı planlıyoruz. Ayrıca, farklı coğrafyalardan gelen geri bildirimleri de dikkate alarak, ürünlerimizi çeşitli iklim ve deniz koşullarına uygun hale getiriyoruz. Tüm bu adımlar, ürünlerimizin ticari başarısını pekiştiriyor ve gelecekte daha büyük başarılara imza atmamıza olanak tanıyor.

 

YENİ SEKTÖRLERE VARIZ

 

* Gelecekte farklı alanlarınız olacak mı, hedefleriniz neler?

 

Gelecekte, Remora Teknoloji olarak denizcilik sektörünün ötesine geçmeyi ve farklı alanlarda da yenilikçi çözümler sunmayı hedefliyoruz. İlk olarak, su altı robotik teknolojilerinde elde ettiğimiz bilgi birikimini ve uzmanlığı diğer endüstrilere taşımak istiyoruz. Özellikle, enerji sektörü, su altı altyapı projeleri ve çevresel izleme gibi alanlarda büyük potansiyel görüyoruz. Bu alanlarda, mevcut teknolojilerimizi adapte ederek veya tamamen yeni çözümler geliştirerek, sürdürülebilirlik ve verimlilik konularında fark yaratmayı planlıyoruz.

 

TEKNOPARK İSTANBUL BİZE YENİ KAPILAR AÇIYOR

 

* Teknopark İstanbul’da yer almak hangi faydaları sağlıyor?

 

Teknopark İstanbul, girişimcilik ekosistemiyle sıkı bir bağa sahip. Burada yer almak, yatırımcılarla daha yakın temasta olmamızı ve potansiyel işbirlikleri için yeni kapıların açılmasını sağlıyor. Bir diğer önemli nokta da Teknopark İstanbul’un uluslararası bağlantıları. Teknopark İstanbul, küresel pazarlara açılmamız için stratejik bir konum sağlıyor. Teknopark İstanbul’un yurt dışındaki teknoparklar ve inovasyon merkezleri ile olan işbirlikleri, uluslararası alanda iş geliştirme fırsatları sunuyor ve bizi global rekabette daha güçlü kılıyor.

26 Ağustos 2024 Pazartesi

Elektrik veya hidrojen gücüyle veya her ikisinin kombinasyonuyla çalışabilen sıfır CO2 üreten bir tren teknolojisi geliştirildi. İkincil rotalarda emisyonsuz çalışmayı mümkün kılan, hafif, hidrojen ya da pil gücüyle çalışabilen, ikisi arasında geçiş yapabilen bu tren dünyada bir ilk.


 


 

Avrupa’nın en ikonik trenlerinden biri olan Stadler RS1 Railbus, demiryollarında uzun yıllardır seyahat ediyor. Üretildiğinde ilk yeni nesil dizel trenlerden olan tasarım, ya doğrudan dizel ya da kolza tohumu yağından yapılan biyodizel ile çalışabiliyor ve şu an hizmette olan bu nitelikte yaklaşık 500 tren var. Onlar hâlâ rayları arşınlarken çevre dostu trenler üretme iddiasındaki Stadler şirketi kısa süre önce Flirt H2 adlı yeni nesil trenlerinin, tek bir hidrojen tankıyla 46 saat boyunca 2 bin 803 km yol kat ederek dünya rekoru kırdığını duyurdu.

 

RS ZERO PİYASAYA SÜRÜLDÜ

 

Şirket, şimdi ise elektrik veya hidrojen gücüyle veya her ikisinin kombinasyonuyla çalışabilen sıfır CO2 üreten bir tren olan RS Zero’yu piyasaya sürdü. Nispeten hafif tasarımı sayesinde RS Zero, özellikle yan hatları işleten ray operatörlerine yönelik bir tren. Stadler tarafından yeni duyurulan tren tek vagonlu bir hidrojen modeli, ancak çift vagonlu konfigürasyonları da mevcut. Hidrojenle çalışan tek bir araç 700 km yol kat edebilirken, çift kurulum bunu 1.000 km’ye ulaştırıyor. Pil enerjisi çok daha az menzile sahip. Tek bir araç tek bir şarjla 80-100 km yol gidebilirken, çift araç konfigürasyonu 90-180 km arasında yol kat ediyor. Her iki konfigürasyon da araçları 120 km/s azami hıza ulaştırabiliyor. Çift seçenek, demiryolu operatörlerinin rotalarının uzunluğuna ve rahat ettikleri yakıt türüne uygun aracı seçmelerine olanak tanıyor. Ayrıca, dünyanın ilk hidrojenle çalışan demiryoluna sahip Almanya, tamamen pille çalışan modellere geçtiğini duyurduğundan, RS Zero’da her iki seçeneğin bir arada sunulması, akıllıca bir iş hamlesi gibi görünüyor.

 

VERİMLİLİK VE KONFORDA İDDİALI

 

RS Zero, verimliliği maksimum konforla birleştiren ve tüm yolcular için mümkün olan en iyi erişilebilirliği sağlayan bir tren olma iddiasında. Erişilebilirlikten bahsetmişken, tren vagonlarının alçak bir giriş yüksekliği ve basamaksız alçak bir taban alanı var. Bu da onları hareket kabiliyeti sorunları olan kişiler için erişilebilir kılıyor. Trenler ayrıca bisikletler ve diğer hacimli seyahat ekipmanları için çok amaçlı bir alana sahip. Eko-etik anlayışına uygun olarak, iç döşeme yüzde 98 yenilenebilir kaynaklardan geliyor. Yan duvarlar da PET şişeler gibi geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılmış ve iklim kontrol sistemi çevre dostu bir soğutucu ile gerçekleştiriliyor. Prototip, eylül ayı sonunda Berlin’de düzenlenecek InnoTrans 2024 kongresinde sergilenecek.

09 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : elektrik hidrojen CO2

3D baskı kullanarak farklı tür materyalleri kimyasal kullanmadan yapıştırmanın yolu bulundu. İki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bu buluş sayesinde üretim önemli ölçüde değişebilir. Yeni yeşil birleştirme tekniklerinin mobilya, otomotiv ve havayolu sanayinde kullanılabileceği öngörülüyor.


 

AYŞE BAŞAK

 

Yanıcı yapıştırıcılara duyulan ihtiyacı ortadan kaldırabilecek gözenek seviyesinde süper güçlü bağlar oluşturan bir birleştirme yöntemi keşfedildi. Avusturya Graz Üniversitesi bilim insanları, 3D baskı kullanarak farklı tür materyalleri kimyasal kullanmadan yapıştırmanın yolunu buldu. İki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bu buluş sayesinde üretim önemli ölçüde değişebilir. 

 

KİMYASALLARIN ZARARI

 

Endüstriyel yapıştırıcılar A parçasını B parçasına birleştirmek için ideal görünse de özellikle petrol bazlı kimyasallardan üretilenlerin bir kısmı çevre için son derece zararlı olabilir. Söz konusu yapıştırıcıların üretimi için çok fazla enerji ve kaynak gerekir. Üretimleri esnasında doğaya zararlı maddeler açığa çıkar, kullanım ömürlerinin sonuna ulaştıklarında içerikleri toprağı ve yeraltı sularını kirletebilir. En önemlisi, yapıştırıcı üretiminde kullanılan kimyasallar, bu süreçte çalışan, bunlara temas eden, soluyan işçiler için zararlı olabilir. Bu yüzden, ağır kimyasal içeren yapıştırıcılara alternatif üretme gayreti artıyor. Bir süredir, bitkilerden yapılan yeniden kullanılabilir yapıştırıcılar, ömrünü tamamladıktan sonra biyolojik olarak parçalanan yapıştırıcılar gibi nispeten çevre dostu alternatifler geliştiriliyor. Avusturya Graz Teknoloji Üniversitesi araştırmacıları, ahşap türleri ve iki tür plastik, paslanmaz çelik ve bir titanyum alaşımı arasında bağ kurabilen bir yaklaşıma yönelerek alternatif arayışını farklı bir zemine taşıdı ve iki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bir buluş gerçekleştirdi.

 

‘EKLEME’ İLE DAHA GÜÇLÜ

 

İlkinde, araştırmacılar ‘ekleme’ adını verdikleri bir 3D baskı süreci kullandı. Çeşitli malzemeleri doğrudan işlenmemiş bir ahşap parçasına, ahşaptaki gözeneklere nüfuz edecek ve bir yapıştırıcının yapacağı türde bir bağ oluşturacak şekilde 3D yazdırdılar. Ardından doğasını anlamak için kurdukları bu bağı kopardılar. Bağ koparıldıktan sonra, ahşap gözeneklerinde polimer ve polimerde kırık ahşap lifleri buldular. Bu da araştırmacılara kırılmanın ahşapta ve polimerde meydana geldiğini, ancak eklemde olmadığını gösterdi, yani sonuç başarılıydı. Ekip, daha karmaşık yapılar veya ek malzemenin bağlanacağı daha büyük gözenekler oluşturmak için yüzeyi ahşap lazerler kullanarak kazırsa 3D yazdırılmış bağların daha güçlü olacağını öngörüyor.

 

BİRLEŞTİRME TEKNİĞİNİN KULLANIM ALANLARI

 

Araştırmacıların bulduğu ikinci birleştirme tekniğine ‘ultrasonik birleştirme’ adı verilmiş. Bu teknikte, ahşap ve metal polimerlerin birleşme noktasına yüksek frekanslı, düşük titreşimli dalgalar göndermek için sonotrot adı verilen bir aletten istifade ediliyor. Bu alet, iki malzemeyi birbirine bağlamak için yeterli ısı üreten sürtünmeyi yaratıyor. Bu teknik, özellikle büyük bileşenler ve 2D yapılar için uygun görülüyor. Bilim insanları, geliştirdikleri yeni yeşil birleştirme tekniklerinin mobilya, otomotiv ve havayolu sanayinde kullanılabileceğini öngörüyor. 

09 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : 3D baskı kimyasal