Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Gemi sanayimizin inovatif, çevreci ve alternatif enerji kullanma yeteneği ile rekabet gücü gün geçtikçe artmakta, ihracat kapasitesiyle ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır" dedi.


 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Yalova'da Sanmar Altınova Tersanesi'nde yapımı tamamlanan ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü filosuna katılacak Kurtarma 17 ve Kurtarma 18 römorkörlerinin teslimi dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, denizlerin "mavi vatan" olduğunu söyledi.

 

Ecdadın Türk boğazlarında yaklaşık 3 asır mutlak egemenlik devri yaşadığını, Ege Denizi ve Akdeniz'de hakimiyet sağladığını belirten Uraloğlu, bundan hareketle özellikle son 21 yılda denizlerde birçok önemli politikayı hayata geçirdiklerini vurguladı.

 

Yatırım ve uygulanan politikalar sayesinde bugün Türkiye'nin 217 limanında 543 milyon ton yük, 12,4 milyon TEU konteyner elleçlendiğini anlatan Uraloğlu, Tekirdağ, Ambarlı, Kocaeli ve Mersin'deki konteyner limanlarının dünyada ilk 100 liman arasına girdiğini aktardı.

 

Uraloğlu, Türkiye'nin 45,7 milyon dedveyt tona ulaşan deniz ticaret filosuyla dünya sıralamasında 12'nci sırada yer aldığını ve ülkede 1 milyonu aşan amatör denizci ile 138 bin gemi insanının bulunduğunu bildirdi.

 

Türk bayrağının denizcilik sektöründe dünyanın en prestijli bayrakları arasında dalgalandığına dikkati çeken Uraloğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "2003 yılına kadar maalesef neredeyse sadece Tuzla'ya sıkıştırılmış can çekişen bir gemi sanayi sektörümüz vardı. Biz tersaneciliğimizi tüm kıyılarımıza yayacak politikalar geliştirdik ve yatırım yapacak sektör temsilcilerimizin önünü açtık. Sayısal ve kapasite olarak geçmişten bugüne sektörümüze bakacak olursak 2002 yılında 37 olan tersane sayımızı 85'e, yıllık üretim kapasitemizi ise 550 bin dedveyt tondan 4,79 milyon dedveyt tona yükselttik. Tersanelerimizdeki bakım onarım hacmi de 35 milyon dedveyt tona çıktı. Gemi sanayimizin inovatif, çevreci ve alternatif enerji kullanma yeteneği ile rekabet gücü gün geçtikçe artmakta, ihracat kapasitesi ile ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır."

 

Bakan Uraloğlu, gemi inşa sektörünün emek yoğun niteliği ve oluşturduğu geniş faaliyet alanıyla ülkedeki istihdamın artmasına da önemli katkılar sağladığına işaret ederek, "Gemi sanayimizin ihracat rakamı kasım sonu itibarıyla tüm Türkiye'de 1,7 milyar dolar, Yalova'da ise 661 milyon dolar olmuştur. Yani Türkiye gemi sanayi ihracat rakamının önemli bölümü Yalova'da üretilmiştir. Yıl sonu itibarıyla da sektör ihracatının 2 milyar dolara ulaşacağını tahmin ediyoruz. Gemi siparişinde dünyada 7'nci, gemi sökümünde ise dünyada 4'üncü ve Avrupa'da lider konumda olan gemi inşa sanayimiz, bizler için büyük bir gurur kaynağıdır." ifadesini kullandı.

 

"BİRÇOK YENİLİKÇİ PROJEDE TÜRK MÜHENDİSLERİNİN İMZASI VAR"

 

Uraloğlu, özellikle balıkçı gemisi yapımında atağa geçen Türkiye'nin, rakibi İspanya'yı geride bırakarak en fazla ihracat yapan ülke olduğu bilgisini verdi.

 

Çalışmalarına hız kesmeden devam eden gemi inşa sanayinin dünya balıkçılığında önde olan ülkelere balık avlama ve canlı balık taşıma gemisi ihraç eden konuma geldiğine değinen Uraloğlu, şu değerlendirmelerde bulundu: "Dünyanın ilk hibrit balıkçı gemisi, full elektrikli feribot, LNG-hibrit-elektrikli römorkör, katamaran enerji gemisi gibi birçok yenilikçi projede Türk mühendislerinin imzası var. Bugün Yalova'da 31 faal tersane ve 7 tekne imal yerinin yanında inşası devam eden 2 tersane yatırımı daha bulunmaktadır. Yeni inşa tesislerinin yanında bölgede bulunan 13 yüzer havuz ve 2 kuru havuz ile Yalova, Avrupa'nın en iyi bakım onarım tersanelerine sahiptir. Bölgedeki planlanan toplam tersane alanı yaklaşık 3,4 milyon metrekare olup, yatırımı tamamlanmış mevcut alanların toplamı 2,8 milyon metrekareyi geçmiştir. Halen bölgede uygun alanlarda tersane kurulmasına yönelik planlama çalışmaları da devam etmektedir."

 

Uraloğlu, denizlerin güvenliği ve çevrenin korunması adına atılan her adımın, gelecek nesillere daha güvenli bir dünya bırakma yolunda önemli olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: "Bu amaç doğrultusunda, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak Türkiye'mizin denizlerinde seyir emniyetini, can, mal ve çevre güvenliğini artırmaya yönelik yatırımlarımızı tüm hızıyla sürdürüyoruz. Ülkemizin deniz ticaretindeki büyüme stratejisi, denizcilik sektöründe uluslararası arenada daha fazla söz sahibi olmayı hedefliyor. Bu strateji, sadece ticari anlamda büyümeyi değil, aynı zamanda denizlerimizin güvenliğini, seyir emniyetini ve çevre koruma standartlarını da en üst seviyede tutmayı amaçlıyor. Bu kapsamda Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğümüz, görev ve sorumluluklarını en üst düzeyde yerine getirmek için sürekli olarak gelişen teknolojiye ayak uydurmakta ve filosunu güçlendirmektedir."

 

Acil müdahale ve kurtarma operasyon kabiliyetlerinin artırılmasında etkin bir rol oynayacak olan bu yeni inşa edilen römorkörlerin de Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün deniz güvenliği ve çevre koruma çabalarına önemli katkı sağlayacağını belirten Uraloğlu, "Kurtarma 17 ve Kurtarma 18'in katılımları ile daha da güçlenen filomuz, ülkemizin denizcilik alanındaki kararlılığını ve gücünü bir kez daha göstermektedir. Bu römorkörler, yerli inşa edilerek modern teknolojiyle donatılmıştır. Denizlerimizin tüm zorlu koşullarda bile çevresel hassasiyet ile insan hayatı için özverili bir şekilde görevlerini sürdüren uzman ve deneyimli personelimiz ile birlikte her türlü acil duruma 7/24 hazır şekilde hizmet vereceklerdir." diye konuştu.

 

Konuşmanın ardından römorkörlerin teslimi gerçekleştirildi.

 

Programa, Yalova Valisi Hülya Kaya, AK Parti Yalova Milletvekilleri Ahmet Büyükgümüş ve Meliha Akyol, Yalova Belediye Başkanı Mustafa Tutuk, Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bahçekapılı, Sanmar Yönetim Kurulu Başkan Vekili Cem Seven, Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kıran, Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Mustafa Bankaoğlu, AK Parti İl Başkanı Umut Güçlü ve kurum müdürleri ile diğer davetliler katıldı.

29 Aralık 2023 Cuma

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, açıklayacakları yeni destekleme modelinde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilere kovan başına ilave destekler vereceklerini ifade etti.


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin, bal üretiminde dünyada 2'nci olduğunu bildirdi.

 

Arıcıların 2003'ten itibaren desteklerden faydalandığına ve sektöre 2023'e kadar 1,6 milyar lira destek sağlandığına işaret eden Yumaklı, "Verilen desteklerin de etkisiyle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedildi. 2002'de 74 bin ton olan bal üretimimiz 2023'te 115 bin tona çıktı. Söz konusu dönemde arılı kovan sayımızı da 4,1 milyondan 9,2 milyona çıkarttık. Amacımız, kovan sayılarını artmasının yanında kovan başına alınan balın veriminin ve kalitesinin de artmasını sağlamak." değerlendirmesinde bulundu.

 

Yumaklı, Bakanlık olarak çalışmalarını 5 ana eksende sürdürdüklerine dikkati çekerek, "Bunlar verimlilik, kalite, sürdürülebilirlik, kayıtlılık ve sektöre yatırım. Arıcılıkta da bu 5 ana eksen etrafında adımlar atacağız. Bu kapsamda yeni destekleme modelimizde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilerimize kovan başına ilave destekler verilecek." ifadelerini kullandı.

 

İklim değişikliğinin bal arıları üzerinde etkilerine yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaların sürdüğünü belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"İklim değişikliğinin arılar üzerindeki etkilerinin bertaraf edilmesi amacıyla Arıcılık Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi için çalışmalara başladık. Bunu, ilgili kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yapacağız. Bölgesel ırk ve ekotiplerle yapılan arıcılığın geliştirilmesi, bitki örtüsünün korunması, arıcılık yönetimi, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi konuları kapsayacak eylem planıyla, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzlukların arılar üzerindeki etkisinin en aza indirilmesini amaçlayacağız."

 

Bu arada, Dünya Arı Günü, Birleşmiş Milletler kararıyla yeryüzündeki yaşamın devamlılığının sağlanmasında önemli rol üstlenen arıların önemine dikkati çekmek amacıyla her yıl 20 Mayıs'ta kutlanıyor.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Türkiye, halen uluslararası 82 birliğin üyesi. Orta ölçekli devletlerin yer aldığı MIKTA da bunlardan biri.


10 yıl önce kurulan MIKTA ile ülkelerarası dış ticaret ortalama yüzde 49 arttı. Birlik; dünya barışı, sürdürülebilirlik, sağlık, gıda güvenliği ve göç sorununu da ana gündem maddeleri olarak belirledi.

 

BARIŞ CABACI

 

Türkiye, diplomaside etkin bir oyuncu olarak, uluslararası ve bölgesel birliklere katılarak hem ticaretini hem de siyasi ağırlığını artırıyor. Güvenlik ve ekonomik işbirliği alanlarında son dönemlerde daha etkin olan Türkiye, çeşitli platformlarda liderlik rolü de üstleniyor. Türkiye’nin etkin olduğu en önemli resmi uluslararası birliklerin başında OECD, Birleşmiş Milletler (BM), NATO, Avrupa Konseyi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GUAM), Türk Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) geliyor. 

 

82 BİRLİK ÜYELİĞİ

 

Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu 11 uluslararası birlik bulunuyor, üye olunan birlik sayısı ise 2024 itibariyle 82 oldu. Resmi birliklerin yanı sıra gayriresmi kuruluşlara da üye olan Türkiye, bölgesinde ve uluslararası arenadaki varlığını gösteriyor. Bunlardan biri de kıtalararası önemli geçiş noktalarını kapsayan MIKTA. MIKTA; Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya arasında 2013’te kuruldu ve gayriresmi bir istişare ve eşgüdüm platformu olarak faaliyet gösteriyor. 

 

2022’DE LİDERLİK TÜRKİYE’DE

 

MIKTA hayata geçirildiği günden bu yana Dışişleri Bakanları düzeyinde yılda üç kez toplanıyor. 2022 yılında MIKTA Dönem Başkanlığı Avustralya tarafından Türkiye’ye devredildi. Türkiye’nin MIKTA Başkanlığındaki öncelikleri ise şöyle: Küresel sağlık, etkin göç yönetimi ve gıda güvenliği. MIKTA ülkeleri, G20 ve diğer önde gelen uluslararası örgütlerle daha yakın işbirliği ve eşgüdüm içinde bulunmayı ve üye ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesini hedefliyor. Bu çerçevede, MIKTA ülkeleri Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve OECD nezdindeki daimi temsilcilikleri başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde büyükelçiler/daimi temsilciler düzeyinde çalışma toplantıları düzenliyor, küresel meselelere ilişkin pek çok konuda ortak çalışmalar yürütüyor. 

DÜZENLİ EKONOMİ İÇİN

 

Bu toplantıların en sonuncusu ise geçen hafta Meksika’da düzenlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığındaki Türk heyeti, toplantı kapsamında bölgedeki büyükelçilikleri ziyaret etti. Toplantının ardından açıklama yapan TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin hiçbir uluslararası platformu boş bırakmaması gerektiğine işaret ederek, “Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun çok taraflı toplantıların hepsinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor ve çok etkin bir şekilde yer alıyor. Şimdiye kadar MIKTA’da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık ve kendi görüşlerimizi ifade ettik. 

10 yılı aşkın bir kuruluş olan MIKTA’nın, hedeflerini tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Bu kuruluş kurulduğundan bu yana ülkelerarası ticaretin artması da önemli hedeflerinden biri” diye konuştu. 

 

DÖNÜM NOKTASI 2013

 

2010 yılında 5 ülke arasında ilk müzakereler başlasa da MIKTA’nın resmileşmesi 3 yıl sürdü. İlk görüşmelerden beri ülkeler arasındaki ticaret rakamları karşılıklı olarak arttı. Bu birlik, yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) imzalanmasına da vesile oldu. Bu kapsamda, Türkiye ile Güney Kore arasında 2013 itibariyle STA devreye girdi. Türkiye tarafında tarife satırlarının yüzde 65’inde, Güney Kore tarafında ise yüzde 80’inde liberalizasyon sağlandı. Bu süreç 2018’de tüm tarife satırlarının yüzde 90’ının liberalizasyonuyla tamamlandı. Diğer ülkelerde çeşitli ticaret anlaşmaları imzalanarak ticareti geliştirici hamleler de bulunuyor. 

 


COĞRAFİ KARDEŞLİK

 

Geçtiğimiz G20 zirvesinde MIKTA üyesi ülkelerin liderleriyle görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: “Ülkemiz, MIKTA’nın, bölgesel ve küresel sorunlara yapıcı çözümlerin kolaylaştırılması, küresel yönetişimin daha da etkinleştirilmesi ve küresel yönetişim mekanizmalarında ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi bakımından önemli katkılarda bulunabilecek potansiyele sahip. Bu bağlamda MIKTA platformundaki işbirliğinin daha da geliştirilmesini destekliyoruz. 

MIKTA, uzak coğrafyada kardeşliğimizi pekiştiren bir platform oldu.”

 

AFRİKA KITASI ANGAJMANI

 

Bundan sonraki süreçte Türkiye ve MIKTA’nın orta ölçekli güç araçları arasında nasıl bir paralelliğin olduğu ve her iki aktörün araçlarının nasıl daha uyumlu hale getirilebileceği meselesi de oldukça önemli. MIKTA’nın küresel sıralamalarda orta ölçekte konumlandığını, üye ülkelerin dış politika havzaları sayesinde çok büyük bir coğrafi alana hitap ettiğini belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Parlar Dal, bir demeçte şunları söyledi: “BM ile G20 toplantıları çerçevesinde gündem oluşturmaya çalışarak küresel hiyerarşi ile koordineli bir yol haritası çizmeye çalıştığı dikkate alınırsa, Türkiye’nin orta ölçekli güç kimliğine daha fazla yatırım yaparak MIKTA’nın diplomasi araçlarını çeşitlendirmesinin olası olduğu söylenebilir. Bu çerçevede Türkiye’nin, MIKTA’nın da gündeminde yer alan konularda, BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, Dünya İnsani Zirvesi gibi örneklerde de ortaya koyduğu uluslararası toplantı ve zirve diplomasisi tecrübesinin MIKTA’nın mevcut orta ölçekli güç araçlarını ciddi oranda destekleyebileceği değerlendirilebilir. Buna ek olarak MIKTA ülkeleri arasında Afrika kıtası ile en fazla angajmana sahip olması bakımından Türkiye’nin, MIKTA’nın niş diplomasi anlayışına uygulama alanı açarak, MIKTA’ya Afrika gündemini kolayca taşıyabileceği öne sürülebilir.”

 

ORTA ÖLÇEKLİ DEVLETLERDE KALKINMANIN ÖNEMİ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Yıldırım, MIKTA’nın ve benzer birliklerin gelişmekte olan ülkeler için önemli olduğunu belirterek, şunları paylaştı: “MİKTA üyeliği bizim için çok kıymetli. Buradaki en önemli kilit nokta, teoride "host culture" (ev sahibi kültürü) kavramıdır. Kültürler ve ülkeler arası uluslararası ticareti geliştirme üzerine yapılan araştırmalarda, kültürel ve ekonomik güçlerin ulusların zenginliği ve eksiklikleri açısından birbirleriyle ticaret etmelerinin önemli olduğu belirtilmektedir. Benzer özelliklere sahip ülkelerin bir arada olması büyük önem taşır. Bu amaçla, ülkeler belirli boyutlarda benzerlik gösterdiklerine göre gruplandırılmış ve Türkiye de farklı, daha önce aklımıza gelmeyen ülkelerle, örneğin Yeni Zelanda ile, bir araya getirilmiştir. Bu çerçeveden baktığımızda, MIKTA üyeliği orta üst, orta ve gelişmeye yakın gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin bir güç birliğidir. Türkiye burada çok kilit bir rol oynar. Bazı niş alanlarda, özellikle perakendecilikte ve CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) uygulamalarında, Endonezya ve Meksika'da nörobilimle alakalı gelişmelerde karşılaştırmalı üstünlük teorisine uygun olarak bizim onlardan öğreneceğimiz ve Türkiye'nin de nispeten daha iyi olduğu konularda onlara öğreteceğimiz pek çok konu bulunmaktadır. Aslında karşılıklı olarak eksikleri tamamlama yeri, tamamen MIKTA ülkeleriyle yapılacak olan ticaretin girişimi ile eşdeğer niteliktedir. Bu yüzden MIKTA'yı çok önemsiyoruz. İhracatçımızın bu konuya verdiği önem de bu durumu desteklemektedir. Teoride, güç birliği yapmak için benzer kültür özelliklerine sahip olmak gerektiği vurgulanmaktadır. Belirsizlikle ilgili davranışlarda, sanayide, teknolojide, üretimde, tarımda hangi alanlarda daha ağırlıklı olduğumuza, bireysel mi kolektif mi yaklaşıma daha yakın olduğumuza baktığımızda, tüm bu boyutlar açısından değerlendirdiğimizde, MIKTA ülkeleri arasındaki bu güç birliğini anlayabiliyoruz. Kısa bir süre sonra, niş alanlarda birlikten doğan güçle ilerlediklerinde, diğer daha güçlü birlik ülkelerinin ticaretinde de önemli bir rekabet gücü oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu noktada, buradaki ticari diplomasinin yönetimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bu bölgelere özgü hızlı bir durum analizi tespiti ve buna özgü bir rekabet stratejisi ve stratejik planın hazırlanması önemlidir. Stratejik plan doğrultusunda ilerleme kaydedilmesi, bütün ticari diplomasiye yön veren kurum ve kuruluşların bu bilinçle farkındalığının arttırılması, hızlı bir dış ticaret potansiyelini göstermektedir.”

 

BİRLİĞİN ANA GÜNDEM MADDELERİ

 

Enerji

Terörizmle mücadele ve güvenlik

Ticari ve ekonomik işbirliği

İyi yönetişim ve demokrasi

Sürdürülebilir kalkınma

Gıda güvenliği

 

20 Mayıs 2024 Pazartesi