tatil-sepeti

Dünyadaki birçok müze, gece müzeciliğiyle turist çekiyor. Gece müzeciliğiyle kişi başı turist harcaması yükselirken, ziyaretçi sayısı da yüzde 20 ila 30 arttı. Türkiye’de ise gece müzeciliğiyle Efes ve Pamukkale travertenlerinde ziyaretçi sayısının yüzde 47 arttığı belirtiliyor.


 

 

 

HABER: BARIŞ CABACI

 

Gece müzeciliği, dünya genelinde müzelerin gece saatlerinde açık kalmasını sağlayarak, ziyaretçi sayılarını artırmayı hedefleyen ve kültürel etkinlikleri daha geniş kitlelere ulaştıran bir trend olarak hızla yaygınlaşıyor. Uzmanlar, Night At Museum (Müzede Bir Gece) filmine konu olmuş, hatta kitaplara ilham kaynaklığı etmiş bu uygulamanın günümüzde oldukça ilgi gördüğünü belirtiyor. Ziyaretçiler müzelere gece gittiğinde sadece müzeyi gezmiyor, ayrıca çeşitli etkinliklere de katılabiliyor. Louvre Müzesi’nden Viyana’daki Uzun Müze Gecesi’ne kadar birçok büyük müze ve kültürel kurum, gece etkinlikleriyle kültürel zenginliklerini sergiliyor.

 

İLK FRANSA VE İTALYA’DA  

 İstanbul Arkeoloji Müzesi

Dünyada gece müzeciliği başlatan ülkeler arasında Fransa ve İtalya yer alıyor. Fransa’nın başkentinde bulunan Louvre Müzesi, gece müzeciliği sayesinde her yıl yaklaşık 450 bin fazladan ziyaretçi ağırlıyor. Gece ziyaretleri, müzenin yıllık ziyaretçi sayısını yüzde 20 artırdı. Dünya genelinde ise gece müzeciliğiyle toplam ziyaretçi sayısında yüzde 20 ila 30 arasında bir artış sağlanıyor. Viyana’da her yıl ekim ayında düzenlenen Uzun Müze Gecesi, tek bir biletle 100’den fazla müzeye erişim sağlıyor. Geçen yıl bu etkinliğe 183 binden fazla kişi katıldı. Etkinlik sırasında müzeler özel turlar ve sergiler düzenleyerek ziyaretçilere benzersiz deneyimler sunuyor. Ziyaretçi sayısı ve turizm gelirinin artmasında gece müzeciliğinin popülerleşmesinin de etkili olduğu belirtiliyor.   

 

3 MEVSİM YAPILACAK

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı da Türkiye’nin 2024 yılı için belirlediği 60 milyon turist ve 60 milyar dolar gelir hedefi için Geleceğe Miras programı kapsamında 4 etkinlik başlattı. Bu etkinliklerden biri de gece müzeciliği. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın gece müzeciliği uygulaması, Türkiye’nin tarihi ve arkeolojik zenginliklerinin daha geniş kitlelere tanıtılması ve turizm sezonunun 12 aya yayılması için en önemli adımlardan biri olarak görülüyor. Üç mevsim yapılan gece müzeciliği, ilk etapta Efes ve Pamukkale Ören Yeri müzelerinde başladı. Turizmde sürdürülebilirliği ve çeşitliliği artırmayı amaçlayan bu adım, Türkiye’nin 2028 yılı için belirlediği 100 milyar dolar turizm geliri hedefine ulaşmasında da önemli rol oynayacak.

 Side Antik Kenti (Antalya)

YÜZDE 47 ARTTI

 

Gece müzeciliğinde en çok ışıklandırma ve güvenliğe dikkat edilmesi gerekiyor. Bunun için Bakanlık, İstanbul’da restore edilen tarihi yapıları gece müzeciliğine uygun olarak hazırlıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortak çalışmalar yürüten Green Enerji’nin araştırmasına göre, dünya genelinde bir turistin yaptığı günlük efektif harcama 12 dolar, gece müzeciliği ile bu rakam 120 dolara yükseliyor. Araştırmada, ayrıca Efes ve Pamukkale travertenlerinde gece müzeciliği sayesinde ziyaretçi sayısının yüzde 47 arttığı belirtiliyor. Ören yerlerindeki gece müzeciliğinde kullanılacak enerji de müzelerin yanına kurulan Güneş Enerji Sistemleri’nden elde ediliyor.

 

GELİRİ 5 KAT FAZLA

 

İstanbul’da da gece müzeciliğine dahil olan müzelerin sayısı gün geçtikçe artıyor. İstanbul Arkeoloji Müzesi ile başlayan gece müzeciliğine, önce Yerebatan Sarnıcı, en son da Topkapı Sarayı Müzesi dahil oldu. İstanbul’daki müzelerde, gündüz ve gece müzeciliğindeki fiyat farkı ortalama 5 kat daha fazla. Bir yabancı turist normal müze girişine 25-30 Euro arası ücret öderken, Topkapı Sarayı’nı gece gezmek için 160 Euro ödemesi gerekiyor. Gece müzeciliğinin uygulandığı en kapsamlı yapı olan Topkapı Sarayı Müzesi’nde ziyaretler ise gruplar halinde yapılıyor. İlk grup saat 21.00’de, ikinci grup ise 22.00’de içeri alınıyor ve 300 kişiyle sınırlanıyor. İstanbul’daki müzelerde, Müzekart akşam ziyaretlerinde geçerli olmayacak.

 Topkapõ Sarayõ Müzesi (İstanbul) Yerebatan Sarnõcõ (İstanbul)

NEDEN POPÜLERLEŞTİ?

 

Değişen dünya düzeni ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte tarihi mekanların ışıklandırılmasıyla gece müzeciliği her geçen gün daha popüler hale geliyor. Uzmanlar, artık insanların yaz tatillerini ve kültürel gezilerini bir arada yapabilecekleri yeni bir çözüm olarak gece müzeciliğinin öne çıktığını söylüyor. Bu sayede ziyaretçiler, gündüzün kalabalığından uzak, daha sakin ve büyüleyici bir ortamda bu mekanları keşfetme fırsatı buluyor. Gece müzeciliği sadece turistler için değil, yerel halk için de çekim merkezi haline geliyor. Özellikle yaz aylarında gündüzleri dışarıda zaman geçirmek zorlaşırken, geceleri serinleyen hava sayesinde bu mekanlar daha rahat gezilebiliyor. Ayrıca gece müzeciliği, şehirlerin gece ekonomisine de büyük katkı sağlıyor. Restoranlar ve kafeler gibi gece çalışan mekanlar da bu sayede daha fazla müşteri ağırlayarak yerel ekonomiye katkıda bulunuyor.

 

GECE ZİYARETE AÇIK YERLER

 

* Topkapı Sarayı Müzesi (İstanbul)

* Yerebatan Sarnıcı (İstanbul)

* İstanbul Arkeoloji Müzesi (İstanbul)

* Kız Kulesi (İstanbul)

* Galata Kulesi (İstanbul)

* İstanbul Modern (İstanbul)

* Resim Heykel Müzesi (İstanbul)

* Defter-i Hakani Binasındaki Ayasofya Tarih ve Deneyim Alanı (İstanbul)

* Aspendos Ören Yeri (Antalya)

* Side Antik Kenti (Antalya)

* Patara Antik Kenti (Antalya)

* Perge Antik Kenti (Antalya)

* Hierapolis Antik Kenti (Denizli)

* Efes Antik Kenti (İzmir)

* Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi (Muğla)

* Akdamar Anıt Müzesi (Van)

16 Temmuz 2024 Salı

Zeki insanlar hayatlarının birçok noktasında zeki olmalarının artılarını görürler ancak psikologlar zeki insanların karşılaşabilecekleri zorlukların olduğunu öne sürüyor.

Dört psikolog ve psikoterapist, yüksek IQ'ya sahip insanların karşılaştığı yaygın zorlukları anlattı. Onları aşırı düşünmeye yoran tetikleyici davranışlar olabilir bunlardan bazıları şunlar:  


YÜZEYSEL - KISA KONUŞMALAR 

Derin olmayan, oldukça yüzeysel sıradan konuşmalardan etkilenmeyebilirler. 

Psikolinguistİk araştırmacısı Martina Cola, bu tür kişilerin üzerine düşünemeyecekleri sıradan konuşmalar yerine karmaşık konuşmalardan hoşlandıklarını belirtiyor.


TRENDLERE AYAK UYDURMAK

Modaya uygun giysiler, popüler şarkı ve TV dizileri gibi konular çoğu insanın aksine onların öncelikleri değildir.

Psikoterapist Dr. Jennifer Hartstein, bu kişilerin küçük ve yüzeysel konulara zihinsel enerji ayırmadıklarını söylüyor.


İLİŞKİ VE ARKADAŞLIKLAR 


Yüksek IQ'lu bireyler, arkadaşlık ve ilişkilerinde de zorluklar yaşayabilir. Psikoterapist Jonathan Alpert, bu tarz kişilerin duygusal bağ kurmada zorlandıklarını belirtiyor.

Bu durum, sosyal ortamlarda kaygıya sahip olabilirler ve daha fazla çekinmelerine neden olabilirler. Aynı zamanda bu kişiler daha fazla kişisel alana ihtiyaç duyabilir ve fiziksel temaslardan hoşlanmayabilirler.


DUYGU KONTROLÜ 

Klinik psikolog Dr. Dakari Quimby, bu bireyler için hem kendi duygularını hem de başkalarının duygularını dengelemede zorlanabileceğini ifade ediyor. Bu kişilerin yüksek gürültü, ışık ve sese karşı duyarlılıkları, sabırsızlık ve öfke patlamalarıyla sonuçlanabilir.


UYKU SORUNLARI

Zeki bireyler zihnini kapamada zorlanmakla birlikte düşüncelerini geride bırakamayabilirler. Bu durum onları uykusuzluğa sürükleyebilir. Dr. Hartstein'e göre zeki insanların kendilerini rahatlatmayı bilmedikleri için uyku problemleri yaşayabilirler.

16 Ekim 2024 Çarşamba

Türk dilinin en önemli eserlerinden biri kabul edilen Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün, yazılışının 950. yılına özel düzenlenen ikinci atölye çalışmasıyla dilsel ve kültürel mirası derinlemesine incelendi.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÖMER), 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan ve Türk dilinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yazılışının 950. yılına özel atölye çalışmasının ikincisini düzenledi. 

 

‘Yazılışının 950. Yılında Dîvânu Lugâti’t-Türk: Yazma Nüshadan Metin İncelemesi’ adlı atölyeye, Doç. Dr. Arzu Çiftoğlu Çabuk, Dr. Öğretim Üyesi Zebiniso Kamalova, Öğr. Gör. Eyüp Tugay Bahar, araştırmacı Sinem Büyükkahraman, üniversiteden akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

 

 

TÜRK DİLİNİN ZENGİNLİĞİ

 

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Arzu Çiftoğlu Çabuk, eserin Türk dili ve kültürü için taşıdığı önemin altını çizdi. 

 

Atölyede konuşmacı olan Öğr. Gör. Eyüp Tugay Bahar, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yalnızca bir sözlük olmadığını, ansiklopedik niteliğiyle birçok alanı kapsadığını vurguladı. 

 

Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazılan eserin, aynı zamanda Türk dilinin zenginliğini ve derinliğini göstermek için oluşturulduğunu belirten Bahar, “Dîvânu Lugâti’t-Türk, sadece Türkiye Türkçesi değil, Türk dünyasının tüm lehçelerini kapsayan bir başucu eseri. 

 

Bu eser, Türk dilinin köklü bir miras olduğunu ve dilin kültürel değerlerini yaşattığını gösteriyor” dedi. 

 

Atölye sırasında Alper Tunga Destanı’na ait ağıtlardan örnekler verilerek, eserin Türk halk bilimi açısından da büyük öneme sahip olduğu açıklandı.

 

 

KARAHANLI TÜRKÇESİ 

 

Atölyede, eserin yazıldığı dil olan Arapça üzerinde de duruldu. 

 

Eserin yalnızca Karahanlı Türkçesi ile işlenmediği, o dönemde farklı Türk boylarının ağız ve lehçe özelliklerini de içerdiği, böylece eserin bir dialektoloji çalışması niteliği taşıdığı vurgulandı. 

 

Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün, Arap alfabesiyle yazılan ilk büyük Türkçe eserlerden biri olması da eserin tarihi önemini bir kez daha ortaya koydu.

 

 

HARİTA VE COĞRAFYA 

 

Atölyede dikkat çeken bir diğer konu ise Dîvânu Lugâti’t-Türk’te yer alan haritalar oldu. Eyüp Tugay Bahar, eserdeki haritaların, Türk boylarının yaşadığı coğrafyalarla ilgili dönemin ilk bilgilerini içerdiğini belirtti. 

 

Haritalarda dağlar, nehirler ve şehirler detaylı bir şekilde gösterilmiş olup, bu haritaların dönemin Türk dünyasını anlamak açısından büyük bir kaynak olduğu ifade edildi.

 

 

EDEBİ AÇIDAN DEĞERİ

 

Atölyenin son bölümünde, eserin dil bilimsel ve edebi açıdan değeri ele alındı. 

 

Öğr. Gör. Eyüp Tugay Bahar, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün klasik Arapça sözlükçülük anlayışına göre düzenlendiğini, ancak Türkçeye özgü kelime türetme yöntemleri ve deyimlerle dilin zenginliğini ortaya koyduğunu söyledi. 

 

Türk edebiyatının ilk baş eserlerinden biri olarak kabul edilen Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün, manzum parçalara ve atasözlerine de yer verdiği, bu yönüyle dilin sadece yapısal değil, kültürel bir hazinesi olduğu katılımcılarla paylaşıldı.

 

 

Geleceğe yönelik çalışmalar

 

Eserin günümüz Türkçesi üzerindeki etkilerini tartışan katılımcılar, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yalnızca 950 yıllık bir miras değil, aynı zamanda bugüne kadar gelen bir dil ve kültür hazinesi olduğunu dile getirdi.

 

Atölye sonunda, eserin farklı bölümleri üzerinde daha detaylı çalışmaların yapılmasına ve benzer akademik etkinliklerin devam ettirilmesine karar verildi. 

 

Bu tür çalışmaların, Türk dilinin kökenlerine inen, kapsamlı analizler sunan ve gelecekteki dil çalışmalarına katkı sağlayan nitelikte olduğu ifade edildi.

16 Ekim 2024 Çarşamba