tatil-sepeti

ABD'de resesyon endişelerinin azalması ve Fed'in faiz indirimi beklentileriyle, emtia piyasasında tarım ürünleri öncülüğünde hafif bir yükseliş görüldü. Altın, kahve ve kakao gibi ürünlerde dikkat çekici artışlar yaşanırken, bakır ve petrol fiyatları baskı altında kaldı.


 

ABD'de açıklanan enflasyon ve perakende satışlar verisinin resesyon endişelerinin azaldığına işaret etmesiyle Fed'in faiz indirimi yapacağına yönelik beklentilerin gücünü koruması emtia piyasasını olumlu etkileyen ana unsur oldu.

 

Ülkede, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), temmuzda aylık bazda yüzde 0,2 ile beklentilere paralel, yıllık bazda ise yüzde 2,9 ile tahminlerin altında arttı. Art arda dördüncü ayda yavaşlamaya devam eden yıllık enflasyon, Mart 2021'den bu yana en düşük seviyesini kaydetti.

 

Analistler, ABD'de, enflasyonun Fed'in yüzde 2 hedefine ulaşma yolunda ilerlediğini gösterdiğini aktararak, bunun da bankanın istihdamı maksimuma çıkarma olan diğer hedefine daha fazla odaklanmasına olanak tanıyacağını belirtti.

 

Ülkede, perakende satışlar, temmuzda aylık yüzde 1 ile beklentilerin üzerinde artış kaydederken, perakende satışlarda bu dönemde yaşanan artış, Ocak 2023'ten bu yana kaydedilen en yüksek aylık yükseliş oldu.

 

Para piyasalarındaki fiyatlamalarda bankanın yıl sonuna kadar 100 baz puanlık faiz indirimine gideceğine kesin gözüyle bakılırken, 50 baz puanlık faiz indiriminin kasım ya da aralıktaki toplantılarda yapılabileceği öngörülüyor.

 

Geçen ay ABD'de ekonomik aktivitenin öngörülenden daha sert yavaşlayabileceği endişesiyle küresel piyasalarda görülen tarihi satış baskısının etkilerinin varlık fiyatları üzerinde de görülmesi emtia piyasasındaki fiyatlamalarda ürün bazlı ayrışmalara neden oldu.

 

Ülkede resesyon endişelerinin azalması ve Fed'in faiz indirimi yapacağına yönelik beklentilerin gücünü korumasıyla geçen ay tarım grubu öncülüğünde emtia piyasasında hafif yükseliş eğilimi görüldü.

 

DEĞERLİ METALLERDE KARIŞIK BİR SEYİR GÖRÜLMESİNE KARŞIN ALTINDA TARİHİ ZİRVE GÖRÜLDÜ

 

Ağustosta ons bazında altın yüzde 2,3, paladyum yüzde 4,2 değer kazanırken, gümüş yüzde 0,5, platin yüzde 5 değer kaybetti. Altının ons fiyatı geçen ay 2 bin 531,7 dolarla tarihi zirveyi gördü.

 

Fed'in faiz indirimlerine yaklaştığına dair beklentilerin güçlenmesi, merkez bankaları ve Çinli tüketicilerden gelen satın alımlar ile Orta Doğu ve Ukrayna'daki çatışmalar altının ons fiyatını destekledi.

 

Analistler, değerli metallerde özellikle altında güvenli liman özelliğinin öne çıktığını, altın fiyatlarının gücünü korumasında jeopolitik risklerin payının büyük olduğunu söyledi.

Tahvil faizlerindeki gerileme de altındaki fiyat artışlarını destekledi.

 

BAZ METALLERDE ALÜMİNYUMDAKİ YÜKSELİŞ YÜZDE 6'YA DAYANDI

 

Öte yandan tezgah üstü piyasada geçen ay fiyatlar libre bazında bakırda yüzde 0,3, kurşunda yüzde 2,3 gerilerken, alüminyumda yüzde 5,9, nikelde yüzde 1,4, çinkoda yüzde 7,6 yükseldi.

 

Kanada'daki çelik ve alüminyum üreticilerinin, Asya'da üretilen metallerin Kanada pazarını baskıladığını ve iç piyasayı tehdit ettiğini belirtmesi ve ülkenin Başbakanı Justin Trudeau hükümetine Çin ürünlerine hızla yeni gümrük vergileri getirmesi çağrısında bulunması, baz metallerde arz endişelerini gündeme getirerek, alüminyum, nikel ve çinko fiyatlarında artışa neden oldu.

 

Artan bakır stokları ise bakır fiyatları üzerinde baskı oluşturmayı sürdürdü.

 

Bakırda talebe yönelik endişeler devam ederken, Melbourne merkezli madencilik şirketi BHP Group, bu yıl Çin'den gelecek talebin düşeceği öngörüsünde bulundu.

 

Çin ekonomisine yönelik endişeler ile Japonya Merkez Bankasının (BoJ), sıkı para politikasına devam edeceğine yönelik endişelerin güçlenmesi de bakır fiyatlarını aşağı yönlü etkileyen unsurlar arasında yer aldı.

 

BoJ Başkan Yardımcısı Ryozo Himino, yaptığı açıklamada, bankanın finansal piyasalardaki gelişmeleri yakından izleyeceğini vurgulayarak, ekonomi ve fiyatların beklendiği gibi büyümeyi sürdürmesi halinde para politikasının sıkılaştırılmasına devam edileceğini söyledi.

 

Japonya'da ayrıca ağustos ayına ilişkin Tokyo Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yüzde 2,6 artarken, çekirdek Tokyo TÜFE de yüzde 2,4 artışla beklentilerin üzerinde gerçekleşti.

 

Ülkede, sanayi üretimi aylık yüzde 2,8, yıllık yüzde 2 artarak beklentilerin altında oldu.

 

Japonya'da ayrıca perakende satışlar da aylık yüzde 0,2, yıllık yüzde 2,6 artışla beklentileri karşılayamadı.

 

Analistler, ülkede açıklanan Tokyo TÜFE verisinin piyasalarda BoJ'un ileriki aylarda da fazla faiz artırımı yapacağı yönündeki beklentileri canlı tuttuğunu söyledi.

 

Enerji grubuna bakıldığında ağustosta Brent petrolün varil fiyatı yüzde 5,5 azalırken, New York Ticaret Borsasında işlem gören doğal gazın İngiliz Termal Birimi (MMBtu) cinsinden fiyatı yüzde 4,5 arttı.

 

Dünyanın en büyük ham petrol ithalatçısı Çin'den gelen zayıf ekonomik veriler, petrol fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturmaya devam ederek piyasa oyuncularının talep endişelerini destekledi.

 

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubunun ekim ayından itibaren üretimi artırabileceğine yönelik öngörüler de Brent petrol fiyatlarının gerilemesine yol açtı.

 

Doğal gaz fiyatları ise Ukrayna birliklerinin Rusya'nın Avrupa'ya gaz sevkiyatını sağlayan geçiş noktasını ele geçirdiği haberiyle geçen ay sert yükseldi.

 

TARIM GRUBUNDA KAHVE VE KAKAODA SERT YÜKSELİŞ GÖRÜLDÜ

 

Chicago Ticaret Borsasında kile başına fiyatlar, buğdayda yüzde 4,6, mısırda yüzde 0,3 artarken, soya fasulyesinde yüzde 2,2, pirinçte yüzde 1,5 azaldı. Soya fasulyesinin kile başına fiyatı 9,5 dolarla Eylül 2020'den bu yana en düşük seviyeyi gördü.

 

Intercontinental Exchange'de libre bazında fiyatlar, pamukta yüzde 1,5, şekerde yüzde 5, kahvede yüzde 6,5 artış kaydetti. Kakaonun ton başına fiyatı ise geçen ay yüzde 9,7 yükseliş kaydetti.

 

Kahvenin libre fiyatı, ağustos ayında 2,5945 dolarla 13 yılın en yüksek seviyesini test etti.

Küresel ekonomiye yönelik endişelerin bir nebze azalmasıyla tarım grubunda da talep endişeleri düştü.

 

Fransa'da üretimin azalması ve Rusya-Ukrayna kaynaklı riskler buğday fiyatlarının yükselmesine neden oldu.

 

Öte yandan ABD'de soya fasulyesi üretim tahminlerinin yükselmesi fiyatların düşmesine yol açtı. ABD Tarım Bakanlığının (USDA) son tahminleri, 2024-25 döneminde ABD'de kullanılabilecek soya fasulyesi stok oranının 5 yıllık zirve olan yüzde 12,8 olacağını ve bir önceki yılın yüzde 8,4'lük oranının üzerinde gerçekleştiğini gösterdi.

 

Brezilya Tarımsal Kalkınma ve Aile Tarımı Bakanlığına bağlı olan Ulusal Tedarik Şirketi de (Conab) 2023/2024 sezonunda ülkede soya fasulyesi üretiminin artacağı öngörüsünde bulundu.

 

Analistler, pirinç fiyatlarında da arz fazlası nedeniyle birkaç ay boyunca satış baskısı olabileceğini kaydetti. ABD'de üretimin artmasıyla Çin'den gelen talebin azalmasının bir araya gelmesi pirinç ve soya fasulyesi fiyatlarının düşmesinde önemli bir unsur oldu.

 

Şeker piyasasında küresel üretim açığı beklentilerinin devam etmesiyle şeker fiyatları yükseldi.

 

Brezilya'da kahve üretiminin azalabileceğine yönelik artan öngörüler kahve fiyatlarının artmasına yol açarken, ülkede don olaylarına ilişkin endişeler de kahve fiyatlarındaki yükselişi hızlandırdı.

 

Batı Afrika'da yağışların yetersiz olmasıyla kakaoda üretim endişeleri devam etti ve fiyatların geçen ay sert yükselmesinde önemli bir unsur olarak öne çıktı.

04 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : emtia piyasa faiz Fed resesyon tarım

Dünya Ticaret Örgütü'nün 2024 Dünya Ticaret Raporu, küresel ticaretin yoksulluğu azaltmada tek başına yeterli olmadığını vurguluyor. Sosyal önlemler ve uluslararası işbirliği, ekonomiler arasındaki eşitsizlikleri azaltmada kritik öneme sahip.


 

 

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), "2024 Dünya Ticaret Raporu"nu yayımladı.

 

Raporda, küresel ticaretin birçok ülkede yoksulluğun azaltılmasına katkıda bulunduğu, fakat bunun tek başına yoksullukta mücadeleye yardımcı olmadığı belirtildi.

 

Küresel ticaretin fırsatlar sunduğu ifade edilen raporda, ticaretin yanında yoksullukta mücadele ve ekonomiler arasındaki uçurumun kapanması için sosyal önlemlerin ve uluslararası işbirliğinin gerekli olduğu aktarıldı.

 

Raporda ayrıca küresel ticareti daha kapsayıcı hale getirmek için mesleki eğitim, tüketicilerin daha düşük fiyatlardan yararlanmasını sağlamak için rekabet politikası, güvenilir altyapı ve iyi işleyen finansal piyasalar gibi destekleyici iç politikaları içeren kapsamlı bir stratejiye ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.

 

DTÖ'nün raporunda, 2022 Küresel Eşitsizlik Raporu'na atıfta bulunularak, mutlak anlamda küresel gelir eşitsizliğinin 110 yıl önceki kadar yüksek olduğuna dikkat çekildi.

 

Rapora göre, 1910'da dünya nüfusunun en zengin yüzde 10'luk kesiminin geliri, en alttaki yüzde 50'lik kesimin gelirinden 41 kat daha fazla olurken, bu oran 2020'de 38 kat oldu.

 

Ayrıca yoksul ülkelerin, uluslararası ticarete daha az katılma, daha az doğrudan yabancı yatırım alma ve yurt dışından ticari eşyalara daha fazla bağımlılık eğiliminde olduğu aktarıldı.

 

Ek gümrük tarifeleri gibi küresel ticarete yönelik kısıtlayıcı önlemlerin genellikle düşük gelirli hane halkları, kadınlar ve küçük şirketler üzerinde orantısız bir etkiye sahip olduğu ortaya konulan raporda, zengin ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki eşitsizlikleri azaltmak ve yoksul ülkelere yardım etmek için daha fazlasına ihtiyacın olduğuna işaret edildi.

 

DTÖ Genel Direktörü Ngozi Okonjo-Iweala, rapora ilişkin değerlendirmesinde, rapordan çıkarılabilecek belki de en önemli sonucun, ticaretin, yoksulluğun azaltılması ve ortak refahın oluşturulmasında dönüştürücü rolünün yeniden teyit edilmesi olduğunu dile getirdi.

 

Okonjo-Iweala, "Ancak ikinci en büyük çıkarım, ticaretin ve DTÖ'nün son 30 yıllık küreselleşme sürecinde geride kalan ekonomiler ve insanlar için daha iyi çalışmasını sağlamak üzere yapabileceğimiz çok şey olduğudur." ifadesini kullandı.

09 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : DTÖ ticaret KüreselTicaret eşitsizlik

Küresel salgınlar, savaşlar ve krizler tarım politikalarını dönüştürdü. Türkiye başta olmak üzere ABD, Rusya, AB ve Çin, "gıda arz güvenliği" ve sürdürülebilirliği ön planda tutarak yeni stratejiler geliştiriyor. Türkiye ise üretim planlaması ve desteklerle tarım rotasını güçlendirdi.


Dünyada son dönemde yaşanan salgın, savaşlar ve krizler pek çok alanda olduğu gibi, tarım ve gıda sektöründe de yeni uygulamaları beraberinde getirdi.

 

Ülkelerin önceliğini "gıda arz güvenliğini sağlamak" oluşturdu. Tarımsal üretimde dünyanın önde gelen ülkelerden ABD, Rusya, Çin, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) son dönemde tarım politikalarında güncellemeye gitti.

 

Söz konusu ülkelerde gıda arz güvenliğinin sağlanmasıyla birlikte sürdürülebilirlik, ihracat ve ithalat göstergeleri, uygulanan politikaların anahtarını oluşturuyor.

 

TÜRKİYE ÜRETİM PLANLAMASIYLA TARIMSAL ROTASINI ÇİZDİ

 

Türkiye 70 milyar dolarlık tarımsal hasılayla Avrupa’da birinci konumda bulunurken dünyada ilk 10 arasında yer alıyor. Ülkede geçen yıl tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 77,7 milyon ton, sebzelerde 31,8 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 27,4 milyon ton üretim gerçekleşti.

 

Buna karşın, küresel boyutta yaşanan gelişmeler ve Türkiye’deki üretimi daha da artırmak amacıyla tarım politikalarında çeşitli düzenlemelere gidildi. Öncelikle bu yıl uygulamaya konulan “üretim planlaması” için detaylı bir çalışma yürütüldü.

 

Hazırlıklarda “gıda arz güvenliği” ve “sürdürülebilirlik” ilkeleri ön planda tutuldu. Üretici ve yetiştiricileri daha da güçlendirmek amacıyla tarımsal destekler yeniden dizayn edildi.

 

Bu kapsamda, hayvancılık ve bitkisel üretim destekleri daha sade hale getirildi. Söz konusu desteklerden bütün üreticiler faydalanırken üretim planlaması kapsamında üretim yapanlara ilave destekler sağlanacak.

 

AİLE İŞLETMELERİNİ İLAVE DESTEK GÜÇLENDİRECEK

 

Hayvancılık destekleri 2024-2026 yıllarını kapsayacak şekilde hazırlandı. Hayvancılık işletmeleri içinde önemli paya sahip aile işletmelerine ilk defa ilave destek sağlanması kararlaştırıldı.

 

Üretim planlamasının teşvik edilmesi kapsamında, süt ve besilik materyal üretim planlama bölgesi olarak belirlenen illerde doğan buzağı ve malaklar için temel desteğe yüzde 50, çiğ süt desteğinde ise süt üretim planlama bölgesi illerinde temel desteğe yüzde 40 ilave destekleme yapılacak.

 

2025-2027 yıllarını kapsayacak bitkisel üretime yönelik desteklemelerle tarımsal üretimin ve gıda arz güvencesinin sürdürülebilirliğinin sağlanması, üretim planlamasına katkı sağlaması, verim ve kalitenin artırılması, tarımsal üretimde çevreci yaklaşımların benimsenmesi ve uygulanan politikaların etkinliğinin artırılması amaçlandı.

 

Bitkisel üretimin desteklenmesi programıyla çiftçilere temel destek, planlı üretim desteği ve üretimi geliştirme destekleri sağlanacak.

 

Arpa, aspir, ayçiçeği (yağlık), buğday, kolza (kanola), fasulye (kuru), mercimek, mısır (dane), nohut, pamuk (kütlü), patates, soğan (kuru), soya ve yem bitkileri planlama kapsamına alındı.

 

Türkiye'de bu yıl tarım sektörüne doğrudan ve dolaylı 520 milyar lira destek sağlanması planlanmıştı.

 

ABD'DE TARIM POLİTİKALARI "ÇİFTLİK YASASI" ÜZERİNE KURULU

 

Türkiye gibi dünyanın önde gelen ülkeleri de son dönemde tarımsal politikalarında bazı revizyonlara gitti.

 

ABD’de mevcut temel tarım politikalarının temel taşını 2018 sonunda yürürlüğe giren ve “Çiftlik Yasası” olarak da bilinen Tarım Geliştirme Yasası oluşturuyor.

 

Söz konusu yasa, çiftçilerin gelirlerini artırmaya, sürdürülebilir uygulamaları teşvik etmeye ve gıda güvenliğini sağlamaya odaklı uygulanıyor.

 

RUSYA’DA “GIDA GÜVENLİĞİ DOKTRİNİ” BELİRLEYİCİ

 

Rusya hükümeti, tarımsal üretimin geliştirilmesi, tarım sanayisinin regülasyonu, balıkçılık sanayisi, kırsal alanların düzenlenmesinin yanı sıra tarım arazilerinin cirosuna ve arazi ıslahının geliştirilmesine etkin katılımı içeren 4 program yürütüyor.

 

Rus hükümetinin gıdada kendine yeterlilik için uyguladığı "Gıda Güvenliği Doktrini" kapsamında tahıl üretimi 2022'de gerekli düzeyin üstüne çıkarak yüzde 159 seviyesinde gerçekleşti.

 

AB'DE "ORTAK TARIM POLİTİKASI" BELİRLEYİCİ

 

AB, üye ülkelerdeki çiftçileri çeşitli yöntemlerle destekleyerek, tarım sektörünün sürdürülebilirliğini sağlamayı ve gıda güvenliğini artırmayı hedefliyor. Bu destekler, AB’nin ortak tarım politikası kapsamında belirlenip uygulanıyor.

 

AB’nin 1962’de uygulamaya koyduğu politika, tarımsal verimliliği artırmayı, gıdada dışa bağımlılığı azaltmayı, istikrarlı ve uygun fiyatlı gıda temin edilmesini ve çiftçilere adil bir yaşam sunulmasını amaçlıyor. Bu politika, gelişmelere göre güncelleniyor.

 

ÇİN’DE “GIDA GÜVENLİĞİ” HASSASİYETİ

 

Tarihte birçok kez kıtlık ve gıda krizinin yaşandığı Çin'de 1,4 milyarı aşan nüfusun gıda güvenliğini sağlamak, hükümetin birincil öncelikleri arasında yer alıyor. Bu bağlamda Çin hükümeti, tarım ürünlerinin sistemli ve planlı şekilde üretilmesi, kendine yeterlilik ve tarım arazilerin yanlış ve tarım dışı faaliyetlerle azaltılmasına karşı mücadeleye yönelik çalışmalara devam ediyor.

 

Son dönemde yaşanan savaşlar, afetler, krizler Türkiye gibi bu ülkelerde de üretim planlamasında bazı değişiklikleri beraberinde getirdi.

09 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : gıda tarım üretim