Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu hafta İnsanHaklarıEylem Planı'nı açıklamasının ardından gözler gelecek hafta kamuoyuyla paylaşılacakekonomi paketine çevrilirken, kasım ayından bu yana değişen ve takdir toplayan ekonomi politikalarının yanı sıra reformların uygulanacağına dair kararlılığıngösterilmeside ülke ekonomisinde not artırımlarını beraberinde getirecek bir rotanın şekilleneceğine işaret ediyor.

Hazine ve Maliye Bakanı LütfiElvan öncülüğünde uzun süredir üzerinde çalışılan,makroekonomik istikrar politikaları ve yapısal politikaları içeren ekonomik paketin gelecek hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanması bekleniyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusupaketikamuoyuna açıklayarak ülkeyiistikrar ve güven temelinde büyütme kararlılığınıbir kez daha ortaya koyacaklarını ifade etmişti.

Açıklanacak paketin, sürdürülebilir büyümeyi destekleyici,enflasyonist baskıları azaltıcı ve yapısal kırılganlıklara cevap veren bir dizi unsuru içinde barındırması bekleniyor. Hayata geçirilecek politikaların yabancı yatırımcıların güvenini tazeleyeceği,ülke imajı ve kredibilitesine artırıcı etki yapacağı değerlendiriliyor.Tüm bunların, not artırımlarınıda beraberinde getirebileceğine işaret ediliyor.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's deekonominin yapısal dengesizliklerine cevap veren bir dizi ekonomik reformun, orta vadede yukarı doğru not baskısına yol açabileceğini bildirmişti.

"TEŞVİK, DIŞ TİCARET VE VERGİ MEVZUATI DEĞİŞTİRİLMELİ"

Akademisyen, ekonomist ve yazar Prof. Dr.EmreAlkin,dünyada reform kelimesininekonomiden ziyadesiyasal ve sosyal haklar için kullanıldığını belirterek, "Reformdan kasıt çok ciddi bir model değişikliği yoksa pakettir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının kastettiği de şu; yeni ekonomi yönetiminin piyasa dostu söylemleri, arz ve talep dengesine dikkat eden adımları devam ettikçe ülke notunun yükselmesi için umut var. Ancak bu piyasa dostu ekonomi yönetimine destek verecek unsurlar, uzun zamandır geciktirilmiş adalet, hak ve özgürlüklerle ilgili reformlardır." dedi.

Eğitim anlayışının da değiştirilmesigerektiğini vurgulayan Alkin, bilim ve teknik üretilmesinin önemine işaret etti.

Vergi avantajlarının birçok ülkede sağlandığını, ancak bunun bir teşvik olmadığını belirten Alkin, şu değerlendirmelerde bulundu: "Teşvik mevzuatı en baştan ele alınmalı. Herkese teşvik veren bir sistemimiz var, buna reform denmesi imkansız.Benim için en büyük reform teşvik mevzuatının gözden geçirilmesi ve seçici şekilde teşviklerin verilmesi. Seçici teşvikler, istihdama değil tamamıyla yoğun dijitalleşmeye, ardından da mevcut istihdamın dijital ekonomiye kaydırılması için verilmeli. Bizim emek yoğun sektörlere teşvik vermeye devam etmememiz,mutlaka dijitalleşme trenini 3 yıl içinde yakalamamız lazım.Bunun ardındanda döviz kazandırıcı faaliyetlerin sayısının artırılması ve bunların cesaretlendirilmesi geliyor.Ekonomiyi ilgilendiren mevzuatın dakika başı değiştirilmemesi de önemli. Öte yandan dış ticaret rejiminin tamamen liberal, modern hale getirilmesi gerek. Dış ticaret rejimi bu sert haliyleTürkiye ekonomisine bir fayda sağlamıyor. İkinci büyük reform bu olacaktır."

Alkin, vergi reformunun isevatandaşın mevsimine bakılmaksızın her ay satın almak zorunda kaldığı ürünler üzerindeki vergilerin düşürülmesi yoluyla yapılabileceğini, böylece düşük gelirli vatandaşın mağduriyetinin giderilebileceğini söyledi.

Özetle teşvik mevzuatının gözden geçirilmesi, dış ticaret mevzuatının modern hale getirilmesi ve vergi mevzuatında vatandaş lehine yenilik yapılması gerektiğinden bahseden Alkin,"Ancak bunlaryapılırsa yine de kredi derecelendirme kuruluşları not artırmaz. Türkiye'nin kredi notunu yükseltecek tek şey 15 Temmuz'daki alçak saldırının ardından içine girdiğimiz teyakkuz durumunun sona erdiğini göstermemiz gerek.Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu hafta yaptığı bir konuşmada benim söylediğimden bahsederek, demokratikleşme açısından yeni bir dönemin müjdesini verdi. Ben de heyecanla bekliyorum." diye konuştu.

"EKONOMİ DIŞINDA HUKUK VE YARGI REFORMU DA ÖNEMLİ"

Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.ErhanAslanoğlu dasıkı para politikası ve enflasyonla mücadelenin ön plana çıkmasının, Türkiye'nin sürdürülebilir büyümesi için önemli bir koşul olduğunu söyledi.

Bunun görülmeye başlaması ile Türkiye'nin mevcut kredi notunun düşük seviyelerde bulunması nedeniyle kredi derecelendirme kuruluşlarının da harekete geçme ihtiyacı duyacağını belirten Aslanoğlu, "Merkez Bankası'nın hükümete sunduğu mektupta da vardı; finansal istikrar ve fiyat istikrarının sağlanması amacına ulaşmak içinsadece sıkı para politikası değil, bununekonomi ve ekonomi dışı reformlarla da desteklenmesi gerek." dedi.

Aslanoğlu, ekonomide gıda enflasyonunun çözülmesi yönünde bir politikaya ihtiyaç duyulduğunu aktararak, şunları kaydetti: "Gıda enflasyonu çok ciddi bir sıkıntı yaşatıyor. Bunun çok kısa vadeli bir çözümü yok. Türkiye'de tarımsal arzı artırmaya yönelik planlı bir döneme geçmeye, daha radikal ve 3-5 yıllık bir tarım reformu açıklamayave net hedefleri koymaya ihtiyaç var. Türkiye'nin gıda ile ilgilisorunu çözebilmesi için gıdada arzı,talebin üzerine çıkarması gerek. Bir başka politika ihtiyacı konusu da;döviz kurlarına baskı yapan unsurları ortadan çıkarmamız gerekiyor. Burada cari işlemler hesabında açığı azaltan, mümkünse fazlaya geçiren bir değişime ihtiyacımız var. En büyük döviz ihtiyacımız, ithalattan kaynaklanıyor.Doğal gaz ve benzeri rezerv buluşlarının 2023 sonrası belli bir katkısı olacak ama Türkiye'nin yenilenebilir enerji konusunda bir hamle yapması ve buradaki çabalarını hızlandırması gerek. Rüzgar ve güneş enerjisi ile ithalat faturasını düşürmeye ihtiyacımız var. Tabii ki bu da zaman alacaktır ancak bu beklentiyi yaratmamız önemli."

Türkiye'ninihracatta da menzili artırması veyüksek teknolojiye geçmesi gerektiğini vurgulayan Aslanoğlu, bunun da sadece piyasaya bırakılmaması, sanayi planı, stratejik bir plan ya da gerekirse kamu-özel iş birliği ile başarılması gerektiğini ifade etti.

Aslanoğlu, ekonomi dışında da hukuk ve yargı reformunun önemine dikkati çekerek, "Türkiye'nin iç ve dış yatırımlarını artırması için yatırım yapılabilir ortamını iyileştirmesi gerek. Burada da hukuk ve yargı sistemi çok önemli.Reform var, çabavar.Bunların uygulanacağına ilişkin bir çaba da görülürse not artırımları gelir. Ancak reformların uygulanmayla beraber ilerlemesi gerekiyor. Türkiye'nin şu anda en ihtiyaç duyduğu şey reformların uygulamaya geçmesi." diye konuştu.

"REFORMLARDA KATMA DEĞERİ YÜKSEK ÜRÜN İHRACATI VE ÜRETİMİNE ODAKLANILMALI"

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.SeferŞener iseMerkez Bankası'nın sıkı para duruşunun ve sadeleşme adımının devam etmesinin, kredi not artışını beraberinde getireceğini söyledi.

Kasım ayından bu yana piyasalara verilen açık güven telkini ve sadeleşme adımının, özellikle nisan sonrasında enflasyon artış hızındaki yavaşlamayı da beraberinde getireceğini vurgulayan Şener, yerli ve yabancı güveninin yeniden tesis edileceğini kaydetti.

Şener, Merkez Bankası'nın sıkı para politikası duruşunu kararlılıkla devam ettirmesi durumundatalep yönlü enflasyonun dezavantajının da kısmi olarak ortadan kalkacağını vurgulayarak, şu görüşleri dile getirdi: "Türkiye reformlarda katma değeri yüksek ürün ihracatı ve üretimine odaklanmalıdır. Bu şekilde sağlanacak büyüme doğrudan halkın refah seviyesine de yansıyacaktır. Mülkiyet haklarının uluslararası standartlara göre geliştirilmesi ve uluslararası yatırımların daha net anlaşılabilir hukuki standartların getirilmesi, reformlar açısından pozitif bir algı oluşturacaktır. Dünya konjonktürüne uygun yeşil enerjiye dönük yatırımlar da önem taşımaktadır. Kredi derecelendirme kuruluşlarının not değerlendirmesinde genellikle 4 temel esas alınır. Bunlar makroekonomik gidişat, fiyat istikrarı, jeopolitik ve siyasi riskler, finansal istikrar. Türkiye, bu dört alanda çabasını yoğunlaştırır ve reformları kararlılıkla uygularsaekonomide yeni bir sıçrama yakalayabilir. Bu dayatırımcı algısını iyileştirecek, derecelendirme kuruluşlarınot artırımına gitmeye başlayacaktır."

"REFORMLARDA EKONOMİNİN DIŞINDA HUKUK TARAFI DA ÖNEMLİ"

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Ekonomi Araştırmaları Direktörü Nurullah Gür deuluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye karşı çok objektif bir tavır takınmadığını belirterek,içinde bulunulan not gruplarını,"Türkiye'nin ekonomik gerçekleri ile uyuşmayan, dış politikadaki durumunun siyasi biryorumlanması" olarak gördüğünü söyledi.

Orta gelir tuzağını kırmak isteyen her gelişmekte olan ülke gibi Türkiye ekonomisinin de açık bir şekilde reforma ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Gür, "Son yıllarda ekonominin içinden geçtiği türbülans, beraberinde enflasyon ve dolarizasyon gibi sorunlar getirdi. Bunların çözülmesi gerekiyor. Reformlar; enflasyonu kalıcı bir şekilde düşürme ve dolarizasyonu belli ölçülerde azaltmaya yönelik hamleler olmalı." dedi.

Gür, gıda enflasyonunun çözülmesi için atılması gereken adımlar bulunduğunu belirterek, bunlardan birinin çiftçilerin pazara daha kolay erişmesi için aracı sayısının azaltılması, diğerinin de hal yasası olduğunu ifade etti.

Bankacılık sektörününTürkiye'de reel sektörün yatırım ihtiyaçlarına cevap verme noktasında yetersiz kaldığını anlatan Gür, bu noktada sermaye piyasalarının derinleştirilmesi gerektiğini aktardı.

Gür, salgın döneminde tasarruf sahiplerinin sermaye piyasalarına yöneldiğini, ancakşirketlerin halka arz konusunda yeteri kadar iştahlı olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti: "Hem uzun vadeli düşünen tasarruf sahiplerini hem de şirketleri sermaye piyasalarına çekecek düzenlemeler, kurallar ve yeni enstrümanlar olmalı. Diğer taraftan, Türkiye'nin kur şoklarını yaşadığı zaman, bundan etkilenmesinin altında yatan sebeplerinden biri; Türkiye'de özellikle orta ve yüksek teknolojili ürün gruplarındaki üretimin dışarıya olan bağımlılığı. İthal ara malları burada ciddi bir sorun teşkil ediyor. Bunlardan Türkiye'de üretilebilecek olanlara dair teşvik sistemi gerek. Bu noktada da Türkiye'deki sektör bazlı teşvik anlayışını bir kademe daha ileriye taşıyıp, ürün bazlı bir teşvik sistemine geçilmesi önemli. Yenilenebilir enerji teknolojilerinin Türkiye'de daha fazla üretilmesi için de bazı teşvik sistemleri geliştirilebilir. Kovid-19 sonrası küresel ticaret sistemi ve üretim zincirleri değişimden geçecek. Bu noktada Türkiye'nin ticaret ve üretim üssü olması çok da sürpriz olmaz, bu altyapımız var. Ancak Türkiye'nin; yeniliklerin önünü açacak, teknoloji transferi sağlayacak, istihdam yaratacak doğru yabancı sermayeyi çekmek için bazı düzenleme ve teşvik sistemlerine ihtiyacı var. Bu reform paketi buna dair bazı maddeler yer alabilir."

Nurullah Gür, istihdamın Türkiye'nin önemli meselelerinden biri olduğunu, bunun için esnek çalışma modellerine yönelik düzenlemeler yapılması gerektiğini dile getirdi. Reformlarda ekonominin dışında hukuk tarafının da önemli olduğunu vurgulayan Gür,"Hukuk reformları, özellikle mahkemelerin daha etkin ve hızlı çalışmasına yönelik alınabilecek tedbirler de Türkiye'de sermaye piyasalarının gelişimi gibi temel konu başlıklarında ekonominin önünü açacaktır. Hukuk paketi de reformlar açısından Türkiye ekonomisi için önem arz etmektedir." ifadelerini kullandı.

05 Mart 2021 Cuma

Etiketler : Gündem

Küresel pay piyasalarında, Fed yetkililerinin temkinli sözle yönlendirmelerine karşın ülkede açıklanan verilerin enflasyon endişelerini yatıştırmasıyla pozitif bir seyir izlenirken, gelecek hafta yurt içinde gözler TCMB'nin faiz kararına çevrildi.


Yılın ikinci yarısına yaklaşırken dünya genelinde enflasyon endişelerinin önemli ölçüde azaldığı görülürken, merkez bankalarının yılın ikinci yarısında atacağı adımlara ilişkin fiyatlamalar gündemin odağındaki yerini korumaya devam ediyor.

 

ABD'de, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), nisanda aylık bazda yüzde 0,3 ile beklentilerin altında artarken, yıllık bazda yüzde 3,4 ile beklentilere paralel yükseldi. TÜFE, mart ayında aylık yüzde 0,4 ve yıllık yüzde 3,5 artmıştı.

 

Değişken enerji ve gıda fiyatlarını içermeyen çekirdek TÜFE de nisanda aylık yüzde 0,3 ve yıllık yüzde 3,6 ile beklentilere paralel artış kaydetti. Çekirdek enflasyon martta aylık yüzde 0,4 ve yıllık yüzde 3,8 olmuştu.

 

Ülkede, Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) ise nisanda aylık bazda yüzde 0,5 ile beklentilerin üzerinde artarken, yıllık bazda yükseliş yüzde 2,2 ile beklentiler dahilinde gerçekleşti.

 

Söz konusu verinin ardından açıklamalarda bulunan ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell, ÜFE'de manşet verilerin yüksek olduğunu ancak önceki verilerin aşağı yönlü revize edildiğini belirterek, verileri "karışık" olarak nitelendirdi.

 

Enflasyonu hedefe düşürmenin "sorunsuz bir yol" olmasını beklemediklerini kaydeden Powell, son dönemde yüksek gelen verilerin "sabırlı olunması ve kısıtlayıcı para politikasının işini yapmasına izin verilmesi gerektiğini" gösterdiğini bildirdi.

 

Powell, kısıtlayıcı para politikasının enflasyonu düşürmesinin beklenenden daha uzun sürebileceğine dikkati çekerek, "Elimizdeki verilere dayanarak yapacağımız bir sonraki hamlenin faiz artırımı olabileceğini düşünmüyorum. Politika faizini mevcut seviyesinde tutabileceğimiz bir yerde olacağımızın daha muhtemel olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

 

Analistler, Fed üyelerindeki temkinli tutumun Powell'ın yönlendirmeleriyle daha da pekiştirildiğini belirtti.

 

Buna göre, çarşamba günkü enflasyon verilerinin ardından Fed'in yüzde 74 ihtimalle eylülde faiz indirimine gideceğini gösteren para piyasalarındaki fiyatlamalar, Fed yetkililerinin açıklamalarının ardından yüzde 65 seviyesine indi.

 

Yarın akşam da Powell'ın Georgetown Üniversitesinde yapacağı açıklamaların yatırımcıların odağında bulunduğunu vurgulayan analistler, gelecek hafta Fed yetkililerinin yoğunlaşacak sözle yönlendirmelerinin de takip edileceğini bildirdi.

 

Analistler, gelecek hafta açıklanacak olan Fed'in son toplantısına ilişkin tutanaklarından bankanın gelecek dönemde atacağı adımlara dair ipuçları aranacağını belirtti.

 

Öte yandan, geçen hafta açıklamalarda bulunan New York Fed Başkanı John Williams, yavaşlama sinyali veren enflasyon verilerini memnuniyetle karşıladığını ancak bu olumlu haberlerin Fed'in yakın zamanda faiz oranlarını düşürmeye başlaması için yeterli olmadığını söyledi.

 

Richmond Fed Başkanı Thomas Barkin, hizmet sektöründeki yüksek fiyatları gerekçe göstererek Fed'in enflasyonu yüzde 2 hedefine düşürmek için faiz oranlarını daha uzun süre yüksek tutması gerektiğini belirtti. Barkin, talebin biraz daha yavaşlaması gerektiğini kaydetti.

 

Cleveland Fed Başkanı Loretta Mester, Fed'in faiz oranını mevcut seviyelerde tutmasının hala yüksek olan enflasyonun yüzde 2 hedefine düşmesine yardımcı olacağını belirtti.

 

Atlanta Fed Başkanı Raphael Bostic de Fed'in sabırlı ve dikkatli olması gerektiğini, faiz oranlarını düşürmenin yıl sonuna doğru uygun olabileceğini bildirdi.

 

Bu gelişmelerle, ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi geçen hafta yaklaşık 9 baz puan gerileyerek yüzde 4,42’ye inerken, altının ons fiyatı yüzde 2,3 artışla 2 bin 415 dolara çıktı.

 

Önceki hafta yüzde 0,2 artışla 105,3 seviyesine çıkan dolar endeksi ise geçen haftayı yüzde 0,8 azalışla 104,4'ten tamamladı.

 

Brent petrolün varil fiyatı da haftayı yüzde 1,5 yükselişle 83,7 dolardan kapatırken, bakırın libresinin yüzde 10’un üzerinde değer kazanarak 5,13 dolardan haftayı tamamlaması dikkati çekti.

 

Analistler, bakır fiyatlarındaki yükselişin genellikle ekonomik aktivitedeki güçlenişe işaret ettiğini ancak son dönemdeki artışın arz endişeleri nedeniyle gerçekleşmiş olabileceğini ifade etti.

 

Dünyanın en önemli bakır üreticilerinden BHP Group'un bir diğer önemli üretici Anglo American'ı 43 milyar dolara satın alma teklifinin reddedildiğini aktaran analistler, geçen günlerde yayınlanan Goldman Sachs raporunda da bakır arzına yönelik endişelerin öne çıktığını anımsattı.

 

Analistler, bakır madeninin ara malı olarak birçok üründe kullanıldığına dikkati çekerek, dünya genelinde halihazırda devam eden enflasyonla mücadelenin bakır fiyatlarındaki artıştan olumsuz etkilenebileceğini bildirdi.

 

NEW YORK BORSASI REKOR TAZELEDİ

 

ABD’de enflasyona dair endişelerin azalmasıyla New York borsası rekor tazelerken, Fed yetkililerinin gelecek hafta yoğunlaşacak sözle yönlendirmeleri yatırımcıların odağına yerleşti.

 

Analistler, ülkede TÜFE’nin beklentilerin altında artmasının enflasyonun ikinci çeyreğin başında yavaşlama eğilimine devam ettiğini gösterdiğini ve eylül ayı için faiz indirimi beklentilerini artırdığını belirterek, söz konusu durumun pay piyasalarında risk iştahını artırdığını söyledi.

 

Söz konusu gelişmelerin yanı sıra ABD’de geçen hafta açıklanan diğer verilere göre, perakende satışlar nisanda aylık bazda yatay bir seyir izledi.

 

Perakende satışlarda görülen yavaşlamanın da ülkede enflasyonu besleyen etkenlerin güç kaybettiğine işaret ettiğini aktaran analistler, ilgili verilerin piyasalarda Fed’in faiz indirimlerine ilişkin beklentileri güçlendirdiğini ifade etti.

 

ABD’de ilk kez işsizlik maaşı başvurusunda bulunanların sayısı da 11 Mayıs ile biten haftada 222 bin kişiye düşmesine karşın beklentilerin üzerinde gerçekleşti.

 

Ülkede yapımına başlanan yeni konut sayısı da nisanda yüzde 5,7 artışla 1 milyon 360 bine yükselmesine rağmen piyasa beklentilerinin altında kalırken, sanayi üretimi nisanda bir önceki aya göre değişim göstermedi.

 

Öte yandan, 2021’de hisselerinde yaşanan hızlı yükselişle gündeme gelen ABD’li video oyun satıcısı GameStop’ın hissesinde geçen hafta tekrardan artan oynaklık dikkati çekti.

 

Söz konusu dönemde şirketin hisselerinde yaşanan dalgalanmada adı geçen “Roaring Kitty” adlı Reddit kullanıcısı ve bireysel yatırımcı Keith Gill’in yaklaşık üç yılın ardından ilk kez sosyal medyada geçen hafta paylaşım yapmasının ardından GameStop’ın hisselerinde dalga boyları uzadı.

 

Şirketin hisse fiyatı, önceki haftanın kapanışına göre yüzde 270’in üzerinde değer kazanmasının ardından yoğunlaşan kar satışlarının yanı sıra şirketin daha fazla hisse satmayı planladığını ve ilk çeyrek satışlarında azalış olacağına işaret eden öncü finansal sonuçlarını açıklaması sonrası GameStop’ın hisse fiyatı haftayı 27 artışla tamamladı.

 

Sosyal medya aracılığıyla yatırımcılar arasında popülerlik kazanan ve “Meme Stock” olarak adlandırılan hisselerden AMC’nin hisseleri de yaklaşık yüzde 308’e varan yükselişin ardından gelen satışların etkisiyle gerilemesine rağmen haftayı yüzde 51 değer kazancıyla kapattı.

 

Bu gelişmelerle New York borsasında önemli endeksler rekor seviyelerini yenilerken, Nasdaq endeksi yüzde 2,11, S&P 500 endeksi yüzde 1,54 ve Dow Jones endeksi yüzde 1,24 artış kaydetti.

 

Yarın Powell’ın konuşmasının ardından gelecek hafta Çarşamba mevcut konut satışları ve Fed’in toplantı tutanakları, Perşembe haftalık işsizlik maaşı başvuruları ile yeni konut satışlarının yanı sıra öncü imalat sanayi, hizmet sektörü ve bileşik Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), Cuma günü ise dayanıklı mal siparişleri ve Michigan Üniversitesi tüketici güven endeksi verileri takip edilecek.

 

AVRUPA BORSALARINDA İTALYA HARİÇ NEGATİF SEYİR ÖNE ÇIKTI

 

Geçen hafta bölge genelinde açıklanan enflasyon verilerinin beklentilere paralel gelmesine karşın Avrupa borsalarında İtalya hariç negatif bir seyir hakim olurken, gelecek hafta açıklanacak yoğun veri gündemi yatırımcıların odağına yerleşti.

 

Euro Bölgesi'nde yıllık enflasyon nisanda yüzde 2,4 ve Almanya'da yüzde 2,2 ile beklentilere paralel gerçekleşti.

 

Euro Bölgesi'nde dün açıklanan verilere göre Gayri Safi Yurt içi Hasıla (GSYH) 1. çeyrekte yıllık yüzde 0,4 artışla beklentilere paralel gerçekleşirken, sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 1 gerilese de öngörülerin üzerinde gerçekleşti.

 

Analistler, bölgede ekonomik aktivitenin endişe edildiği kadar güç kaybetmediği ve enflasyonun öngörüler dahilinde yavaşladığına işaret eden verilerin Avrupa Merkez Bankasının (ECB) atacağı adımları rahatlattığını söyledi.

 

Bu gelişmelerin ardından ECB'nin gelecek ay faiz indirimine gideceğine ilişkin beklentiler devam ederken, para piyasalarındaki fiyatlamalar bankanın bu sene toplamda üç faiz indirimine gidebileceğine işaret ediyor.

 

Gelecek hafta açıklanacak olan İngiltere'de TÜFE ve Almanya’da büyüme verilerinin yanı sıra ECB'nin son toplantısına ilişkin yayınlayacağı tutanakların piyasalarda oynaklığı artırabileceğine değinen analistler, söz konusu verilerin merkez bankalarının gelecek dönemde atacağı adımlara ilişkin sinyaller verebileceğini söyledi.

 

Bu gelişmelerle, haftayı İngiltere'de FTSE 100 endeksi yüzde 0,16, Almanya'da DAX endeksi yüzde 0,36 ve Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 0,63 azalışla tamamlarken, İtalya'da MIB 30 endeksi yüzde 3,63 artış kaydetti.

 

20 Mayıs ile başlayan haftanın pazartesi günü Almanya'da ÜFE, salı günü Euro Bölgesi’nde ticaret dengesi, çarşamba İngiltere'de TÜFE ve ÜFE, perşembe günü bölge genelinde öncü imalat sanayi, hizmet sektörü ve bileşik PMI, cuma günü ise Almanya'da büyüme ve İngiltere'de perakende satış verileri takip edilecek.

 

ASYA PAY PİYASALARINDA POZİTİF SEYİR HAKİM OLDU

 

ABD’de artan risk iştahı Asya pay piyasalarına da taşınırken, gözler gelecek hafta Japonya’da açıklanacak enflasyon verilerine çevrildi.

 

Analistler, bölge genelinde geçen hafta açıklanan verilerin karışık sinyaller vermesine karşın ABD’de enflasyonun beklentilerin altında kalmasıyla pay piyasalarında risk iştahının arttığını dile getirdi.

 

Japonya’da açıklanan makroekonomik veriler ülke ekonomisine yönelik endişeleri diri tutmaya devam ediyor. Buna göre, Japonya’da GSYH yılın ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2 azalarak beklentilerin gerisinde kalırken, sanayi üretimi aylık bazda yüzde 4,4 arttı.

 

Ülkede ÜFE aylık bazda yüzde 0,3 ile beklentilere paralel, yıllık bazda ise yüzde 0,9 ile öngörülerin sınırlı da olsa üzerinde artış gösterdi.

 

ABD ile Japonya arasındaki faiz farkının Japon yenini baskıladığını hatırlatan analistler, Fed’in bu sene faiz indirimlerine başlayacağına ilişkin fiyatlamaların güçlenmesiyle Japonya Merkez Bankasının (BoJ) politika alanının genişlemiş olabileceğini bildirdi.

 

BoJ’un haziranda faiz artırımına gideceğine ve bu sene üç kez faizleri artırabileceğine yönelik söylentilerin dolar/yen paritesindeki yükselişi sınırladığı görülüyor.

 

Önceki hafta yüzde 1,8 artışla 155,7 seviyesine çıkan parite, geçen hafta söz konusu gelişmelerin ardından önceki kapanışının hemen altında yatay bir kapanış gerçekleştirdi.

 

Analistler, gelecek hafta Japonya’da açıklanacak ulusal ve Tokyo TÜFE verilerinden BoJ’un gelecek dönemde atacağı adımlara ilişkin sinyaller verebileceğini bildirdi.

 

Çin’de ise devam eden deflasyon endişeleri varlık fiyatları üzerinde etkili olmayı sürdürürken, hükümetin attığı destekleyici adımlar ülke pay piyasalarında satış baskısının sınırlanmasına yardımcı oldu.

 

Ülkede geçen hafta açıklanan verilere göre, sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 6,7 artarak beklentileri geride bıraksa da, perakende satışlar yüzde 2,3 yükselişle öngörülerin altında kaldı.

 

Halihazırda sıkıntılı durumda olan gayrimenkul sektörü için ise Çin hükümetinin yerel yönetimlerin makul fiyatlardan konut satın almasına izin vereceği bildirildi. Öte yandan, hükümet vatandaşlara uygulanan mortgage faizlerinde taban uygulamasını kaldırdığını duyurdu.

 

Öte yandan, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının yeniden hızlanabileceği endişesi risk iştahını olumsuz etkileyen başka bir etken olarak öne çıkıyor.

 

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, kritik endüstrilerdeki yerli üretimi desteklemek amacıyla Çin’den ithal edilen çelik ve alüminyum, yarı iletkenler, elektrikli araçlar, bataryalar, kritik mineraller ve güneş pilleri gibi ürünlere yönelik gümrük vergilerini artırma kararı aldı.

 

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, bazı çelik ve alüminyum ürünlerine yönelik tarife oranının bu yıl yüzde 0-7,5’ten yüzde 25’e çıkarılacağı belirtilerek, yarı iletkenlere uygulanan tarife oranının ise 2025 yılına kadar yüzde 25’ten yüzde 50’ye yükseltileceği kaydedildi.

 

Açıklamada, elektrikli araçlara uygulanan tarife oranının bu yıl yüzde 25’ten yüzde 100’e, güneş pillerine yönelik tarife oranının ise yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkarılacağı bildirildi.

 

Analistler, konuya ilişkin haber akışının yakından takip edildiğini ve Çin tarafının atacağı adımların piyasalarda oynaklığı artırabileceğini belirtti.

 

Ayrıca, Çin Merkez Bankası (PBoC) geçen hafta bir yıllık borç verme faizini yüzde 2,50’de sabit bırakırken, piyasa fonlamasını 125 milyar yuana çıkardı.

 

Bu gelişmelerle haftalık bazda Japonya’da Nikkei 225 endeksi yüzde 1,46, Güney Kore’de Kospi endeksi yüzde 0,48 ve Hong Kong’da Hang Seng endeksi yüzde 3,11 artış kaydederken, Çin’de Şanghay bileşik endeksi yatay seyretti.

 

Gelecek hafta Japonya’da açıklanacak veriler öne çıkarken, ülkede pazartesi üçüncül sanayi faaliyet endeksi, Çarşamba çekirdek makine siparişleri ve dış ticaret dengesi, Perşembe öncü imalat sanayi ve hizmet sektörü PMI ve Cuma günü TÜFE verileri takip edilecek.

 

BIST 100 ENDEKSİ HAFTAYI REKORLA TAMAMLADI

 

Yurt içinde ise Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi haftayı 4,16 artışla 10.643,58 puandan tamamlayarak tüm zamanların en yüksek kapanışını gerçekleştirirken, gördüğü en yüksek seviye rekorunu da 10.652,28 puana taşıdı.

 

Gelecek hafta yurt içinde gözler TCMB'nin Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında açıklayacağı faiz kararına çevrildi.

AA Finans'ın beklenti anketine katılan ekonomistlerin tamamı TCMB'nin politika faizini yüzde 50'de sabit bırakmasını bekliyor. Ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 45 olarak hesaplandı.

 

Dolar/TL, haftayı bir önceki kapanışın yüzde 0,48 altında 32,1861’den tamamladı.

 

Öte yandan, geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz "Kamuda Tasarruf ve Verimlilik" paketini açıkladı.

 

Şimşek, yaptığı konuşmada, en önemli önceliklerinin hayat pahalılığını bir sorun olmaktan çıkarmak olduğunu belirterek, "Enflasyonu düşük tek hanelere indirmek. Refah için, sürdürülebilir yüksek büyüme için düşük tek haneli enflasyon olmazsa olmazdır. Fiyat istikrarı bunun en önemli bileşenidir." diye konuştu.

 

Cevdet Yılmaz ise, "Açıkladığımız 'Kamuda Tasarruf ve Verimlilik' paketi kamu harcamalarını azaltırken, yurt içi tasarruflarımızı artırarak cari dengedeki olumlu gidişatı destekleyecek." ifadesini kullandı.

 

TCMB Başkanı Fatih Karahan da Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen Katar Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, yılın ikinci yarısında koşulların dezenflasyonist olacağını belirterek, "Manşet enflasyonda belirgin bir düşüşün eşiğindeyiz." dedi.

 

Ayrıca, geçen hafta yurt içinde açıklanan verilere göre, Mart 2024'te cari işlemler hesabı 4 milyar 544 milyon dolar açık verdi.

 

TCMB'nin toplam rezervleri, 10 Mayıs haftasında bir önceki haftaya göre 7 milyar 547 milyon dolar artarak 134 milyar 402 milyon dolara çıkarken, geçen hafta yaklaşık son 3 yılın en güçlü rezerv artışı kaydedildi.

 

Yurt dışında yerleşik kişilerin 10 Mayıs haftasında aldığı 2 milyar 832,6 milyon dolarlık DİBS, 2013'ten bu yana en güçlü alım olarak kayıtlara geçerken, yabancıların DİBS stoku, 6 milyar 796 milyon dolarla son 3 yılın zirvesine çıktı.

 

Gelecek hafta pazartesi yurt dışı ÜFE ve uluslararası yatırım pozisyonu, salı tarımsal girdi fiyat endeksi, perşembe TCMB'nin faiz kararının yanı sıra tüketici güven endeksi, cuma günü ise finansal hizmetler güven endeksi verileri takip edilecek.

 

Analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 10.700 ve 10.800 seviyelerinin direnç, 10.600 ve 10.500 puanın destek konumunda olduğunu kaydetti.

18 Mayıs 2024 Cumartesi

Akkuyu Nükleer AŞ İnşaat ve Üretim Organizasyonu Direktörü Denis Sezemin, Akkuyu NGS'nin birinci ünitesindeki çalışmalara ilişkin, "Şu an bütün ekipmanların, sistemlerin başlatma ve ayarlama çalışmaları ile testlerini yapıyoruz." dedi.


Akkuyu Nükleer AŞ İnşaat ve Üretim Organizasyonu Direktörü Denis Sezemin, Silifke ilçesinde katıldığı bir etkinlik sonrasında gazetecilere, Akkuyu NGS'deki bütün çalışmaların onaylanmış olan proje takvimine göre ilerlediğini söyledi.


Birinci ünitede ana inşaat çalışmalarının bittiğini dile getiren Sezemin, bu ünitede reaktör koruma kabı içerisindeki özel çelik halatlarının germe operasyonunu yaptıklarını belirtti.


Bu çalışmanın önemli olduğuna değinen Sezemin, "Bu da nükleer güç ünitesinin, reaktör binasının çok sağlam olmasını sağlayacak. Ayrıca reaktör binasında ve diğer bütün sistemlerde başlatma ve ayarlama çalışmalarını yürütüyoruz. Onlar da santralin daha ileride güvenli çalışmasını sağlayacak." diye konuştu.


Reaktör binasında yakıt yükleme makinesinin montajının tamamlanmak üzere olduğunu vurgulayan Sezemin, şöyle devam etti:


"Bu makine nükleer yakıtı reaktörden bekletme havuzuna yerleştirecek. Türbin binasında ise türbin tesisinin ana parçaları tasarım projesinde öngörülen yerlerine konulmuştur. Şu an su veya buhar temini gibi farklı amaçlarla kullanılacak olan boru hatlarının montajını yapıyoruz. Toplam 3 bin ton boruların montajının yapılması gerekiyor. Genel olarak diğer nükleer santral tesislerinde de çalışmalarımızı çok aktif olarak sürdürüyoruz. Hatta bazı tesislerde son aşamalara gelmiş bulunmaktayız. Bunlar arasında su hazırlama tesisi, deniz suyunu tuzdan arındırma tesisi, laboratuvarlar ve diğer tesislerde çalışmalar büyük ölçüde ilerlemiş ve neredeyse tamamlanmak üzere."


Sezemin, Akkuyu NGS'deki tüm çalışmaların Nükleer Düzenleme Kurumu ve diğer bağımsız kuruluşlar tarafından çok sıkı bir şekilde denetlendiğini belirtti.


Akkuyu NGS'deki çalışmalar hakkında bilgi veren Sezemin, şunları kaydetti:


"Nükleer güç santralini büyük bir pazıl olarak düşünecek olursak, son parçalarını bir araya getiriyoruz. Bununla bağlantılı olarak birinci ünitede dediğim gibi ana inşaat ve montaj çalışmalarının çoğu tamamlanmıştır. Biz şu an bütün ekipmanların, sistemlerin başlatma ve ayarlama çalışmaları ile testlerini yapıyoruz."

18 Mayıs 2024 Cumartesi