Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, bütün dünyanın sanayide yeni bir döneme girmek üzere olduğunu söyledi.


 

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, bütün dünyanın sanayide yeni bir döneme girmek üzere olduğunu belirterek, "O da temiz enerji teknolojileri imalatı dönemi. Ülkeler arasında ciddi bir ekonomik rekabet var bu yarışta daha avantajlı konuma geçmek için. Türkiye, hangi alanlarda rekabet avantajı olduğunu saptayıp, bu alanlarda önder hale gelebilir." dedi.

 

Birol, Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) ve Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği (Wind Europe) tarafından Rüzgar Enerjisi Tedarik Zinciri Zorlukları Çözümleri ve Avrupa Birliği (AB) Bölgesi İçin Alternatifler başlıklı toplantının ardından, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

 

Ülkelerin, geleceğin güneş panelleri, rüzgar türbinleri, küçük modüler reaktörler ve elektrikli araçlar gibi temiz enerji teknolojilerine ait olduğunu gördüğünü söyleyen Birol, bu nedenle sanayide bütün dünyanın yeni bir döneme girmek üzere olduğunu dile getirdi.

 

Birol, "temiz enerji teknolojileri imalatı dönemi" olarak tanımladığı bu yarışta daha avantajlı konuma geçmek için ülkeler arasında ciddi bir ekonomik rekabet olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: "Şu anda bunu yıllar öncesinden düşünüp doğru bir strateji geliştiren Çin, gerçekten temiz enerji teknolojileri imalatında en önemli oyuncu. Dünyada üretilen güneş panellerinin yüzde 80'i, bataryaların yüzde 80'i Çin'den geliyor. Dünyada satılan her iki elektrikli arabadan birisi Çin'de. Çin bu konuda çok önemli adımlar attı. Bu adımları gören birçok ülke kendi imalatçılarına teşvikler vererek Çin ile rekabete girme planları yapıyor. Öncelikle ABD, Enflasyonu Azaltma Yasası ile birlikte çok ciddi teşvikler vermeye başladı. Bunun da esas nedeni temiz enerji teknolojilerinde Çin ile ekonomik rekabete girmek. Şu anda Avrupa'da yine sıfır emisyon sanayisine yönelik bir kanun çıkarmak üzere, kendi sanayicilerini teşvik etmek için. Hindistan, Endonezya ve Kanada'da da bu yönde adımlar atıyor. Tüm bu ülkelerin amacı, tek bir ülkeye bağlı olmamak."

 

"TÜRKİYE VE AVRUPA, RÜZGAR ENERJİSİ SANAYİSİNDE BİRLİKTE ÇALIŞABİLİR"

 

Avrupa'nın geçmişte doğal gazda tek bir ülkeye bağımlı olmasından dolayı acı dersler çıkardığını ve her alanda kaynak çeşitliliğinin son derece önemli olduğunu belirten Birol, Avrupa'nın özellikle rüzgar teknolojilerinde Türkiye ile birlikte çalışmasının oldukça akıllıca bir politika olacağını ifade etti.

 

Birol, Türkiye hem Avrupa'nın en önemli ekonomik partnerlerinden birisi olduğunu hem de Türkiye'de rüzgar sanayisinde önemli adımlar attığını dile getirerek, "Türkiye, rüzgar sanayisi ile akraba olduğunu düşünebileceğimiz otomotiv sanayisinde gerçekten önde gelen ülkelerden birisi. Bu bakımdan Türkiye ve Avrupa'nın bu konuda birlikte çalışabileceğini düşünüyorum." dedi.

 

Dünyadaki temiz enerji teknolojileri imalatı yarışının çok büyük ve geniş bir yarış olduğuna dikkati çeken Birol, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye burada hangi alanlarda rekabet avantajı var, onları saptayıp o konularda önder hale gelebilir. Hepsinde rekabet edemeyiz. Seçmemiz gerekiyor, hangisinde daha avantajlı durumdayız ve hangisinde bizim için liderlik oynama şansımız olabilir diye. Bu da ciddi bir araştırma gerektiriyor. Bu yapıldıktan sonra, Türkiye'nin sanayi ve imalat potansiyeli son derece yüksek. Birçok tecrübeleri var. Bunlardan faydalanıp, Türkiye bazı temiz enerji teknolojilerinin imalatında ciddi bir rol oynayabilir, hem kendi ihtiyacını üretip hem de bunu Avrupa ve çevredeki ülkelere satmak açısından."

 

Ulaştırmada elektrifikasyon ve Çin'in ekonomik büyümesi, petrol talebinde belirleyici olacak

Birol, IEA'nın geçen hafta açıkladığı ve küresel enerji sektörüne yönelik analiz ve projeksiyonlar için en yetkili kaynak olarak kabul edilen Dünya Enerji Görünümü (WEO) 2023 raporundaki bulguları da değerlendirdi.

 

Raporda dünyanın fosil yakıt talebinin 2030'a gelmeden pik yapacağını ve bu tarihten itibaren düşüşe geçeceğini öngördüklerini anımsatan Birol, özellikle petrolün kullanıldığı en büyük sektör olan ulaştırma sektöründe büyük bir elektrifikasyon olduğunu aktardı.

 

Birol, iki yıl önce satılan her 25 arabadan birinin elektrikli olduğunu belirterek, petrol talebini etkileyecek dinamikleri şöyle anlattı: "Bu sene her beş arabadan biri elektrikli. 2030'da ise her iki arabadan biri elektrikli olacak ve bu da petrol talebini düşürecek. Ayrıca, son 10 yılda dünya petrol talebinin büyümesindeki en önemli etken Çin oldu. Son 10 yılda büyümenin üçte ikisi sadece Çin'den geldi. Ancak Çin ekonomisi şimdi yavaşlamaya giriyor. Artık büyüdü ve daha zayıf bir ekonomik büyüme olacak. Bu da daha az petrol talebi demek. Dünya on yıllarca petrol kullanacak özellikle petrokimya tesislerinde ama tüm diğer gelişmelere baktığımızda, petrol talebinin 2030'a gelmeden pik yapacağını sonra yavaşça düşüşe geçeceğini öngörüyoruz. Tabii çok büyük bir düşüş olmayacak çünkü hala petrole ihtiyaç var."

 

"PETROLDE BÜYÜK ŞİRKET SATIN ALMALARI VE YATIRIMLARI İŞ RİSKİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMELİ"

 

Bazı kuruluşların petrol talebine ilişkin farklı görüşlerinin hatırlatılması üzerine Birol, "Bazı diğer teşkilatların görüşleri çok farklı, bu kurumlar hala petrol talebinin çok hızlı şekilde büyüyeceğini düşünüyorlar. Herkesin görüşüne saygı duyuyorum. Petrol hala uzun yıllar bizimle birlikte olacak ancak bazı petrol şirketleri veya teşkilatların dediği gibi ilelebet petrol talebinin artacağını öngörmüyorum. Avrupalı şirketlerin dünya petrol piyasalarına bakışı bizim projeksiyonlarımıza çok benzer şekilde." dedi.

 

Birol, geçen yıl artan fiyatlara bağlı olarak petrol endüstrisinin 4 trilyon dolarla tarihi bir kar elde ettiğini ve bu kazançlarıyla yeni bir opsiyon oluşturmak adına büyük satın almalar yaptıklarını söyledi.

 

Petrol endüstrisindeki büyük satın almaların iki türlü düşünülebileceğini kaydeden Birol, sözlerini şöyle tamamladı: "Büyük şirketlerin petrolün geleceğine güvendikleri için bu satın almaları yaptığını da düşünebiliriz. Satılan şirketlerin de petrolden çıkmak için bu adımı attıklarını da düşünebiliriz. Ancak, ulaştırma sektöründe elektrifikasyon bu hızla devam ederse ki öyle görünüyor ve Çin ekonomisindeki yavaşlama da beklendiği gibi giderse, dünya petrol talebinde büyük bir artış olmayacağı için büyük bir üretim artışına da gerek olmayacak. Bu bakımdan büyük çaplı bu satın almalar ve yatırımları iş riski açısından da düşünmek lazım."

 

Petrol endüstrisi bu ay iki büyük çaplı satın alma anlaşmasına şahit olmuştu. İlk olarak, ABD'li Exxon Mobil, merkezi Teksas'ta bulunan hidrokarbon şirketi Pioneer Natural Resources'ı 59,5 milyar dolara satın almak için anlaşmaya varıldığını duyurmuştu.

 

Yine ABD'li enerji şirketi Chevron, petrol ve gaz arama ve üretim şirketi Hess'i 53 milyar dolara satın almak için anlaştığını açıklamıştı.

30 Ekim 2023 Pazartesi

Çin’in, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yatırımı 2023’te yüzde 16 artarak 1.3 milyar dolara ulaştı. Bu rakam, Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptığı yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

NECMİ UYSAL

 

Çin ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında artan ekonomik ilişkilere paralel olarak Çin’in BAE’deki yatırımları 2023 yılında yüzde 16 artış ile 1.3 milyar dolara yükseldi. 

 

TOPLAM YATIRIMIN YÜZDE 60’I

 

Bu rakam tüm Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptıkları toplam yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

BAE’NİN ÇİN’DEKİ YATIRIMLARI YÜZDE 120 ARTTI

 

Diğer taraftan Birleşik Arap Emirlikleri’nin Çin’deki yatırımları ise geçtiğimiz yıl yüzde 120 artış gösterirken, Arap ülkelerinin Çin’de yaptıkları yatırımların yüzde 90’ına karşılı geliyor. 

 

PETROLE BAĞIMLILIKTAN KURTULMA ÇABASI

 

Birleşik Arap Emirlikleri de Suudi Arabistan’ın yaptığı gibi ekonomisini petrole bağımlılıktan kurtarıp çeşitlendirmeye çalışıyor. 

 

Bu kapsamda Çin ile BAE arasındaki karşılıklı ekonomik ilişkiler artış gösterme eğiliminde. 

 

EN BÜYÜK İHRACAT PAZARI

 

Nitekim BAE, Çin’in Arap ülkeleri arasındaki en büyük ikinci ticaret ortağı olurken, aynı zamanda en büyük ihracat pazarı konumunda. 

 

Diğer taraftan BAE, 2023 yılında doğrudan yabancı yatırım pazarında aktif proje bakımından 1.277 proje ve 23 milyar dolarlık yatırım ile dünyada üçüncü sırada bulunuyor.

 

Geçtiğimiz yıl körfez yatırım fonu ise Çin’de 2.3 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi.

17 Mayıs 2024 Cuma

Merkezi Fransa'nın Strazburg kentinde bulunan Avrupa Konseyi, yapay zekayla ilgili ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti.


Kuruluşunun 75. yılını kutlayan Avrupa Konseyine 46 üye devletin dışişleri bakanları, yıllık toplantıları kapsamında Strazburg'da bir araya geldi.

 

Avrupa Konseyinden yapılan açıklamaya göre, üye ülkelerin dışişleri bakanları, Konsey'in çevre, göç, insan kaçakçılığı ve gazetecilerin korunması dahil farklı alanlarda gelecekte izleyeceği yolu belirledi.

 

Bakanlar, yapay zekaya ilişkin ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti. Sözleşmenin imza faslı eylülde Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta başlayacak.

 

Hukuki bağlayıcılığı olan sözleşme, yapay zekaya başvurulurken uluslararası insan hakları, demokrasi ve hukuk devletine yönelik hukuki düzenlemelere uyulduğunu garanti altına almayı amaçlıyor.

 

Sözleşmeye üye devletlerin, yapay zeka sistemlerinin kullanımı sırasında insan hakları düzenlemeleriyle aykırı riskleri belirlemeye, ölçmeye ve önlemeye yönelik önlemler alması gerekecek.

 

Üye devletlerden ayrıca, yapay zeka sistemlerinin eşitlik ilkesine, ayrımcılık yasağına uymasını ve özel hayatı korumasını sağlaması isteniyor.

 

Bu arada, Ukrayna'nın desteklerini ifade eden bakanlar, toplantıda bu ülke için "Hasar Kaydı" mekanizmasının önemini de kaydetti.

 

Söz konusu mekanizma kapsamında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna topraklarında oluşan hasarların tazminat taleplerine ilişkin kanıt ve bilgiler toplanıyor.

 

Bakanlar, Ukraynalı çocukların korunması ve "kaçırılan Ukraynalı" çocukların geri getirilmesi için atılan adımları memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.

 

Toplantıda, 2025'te gençlik bakanlarını bir araya getiren bir konferans düzenlenmesi kararlaştırıldı.

 

BAKANLAR KOMİTESİ BAŞKANLIĞINI LİTVANYA DEVRALDI

 

Toplantı kapsamında Liechtenstein, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığı görevini Litvanya'ya devretti.

 

Litvanya Başbakanı İngrida Simonyte, ülkesinin Bakanlar Komitesi Başkanlığı dönemindeki öncelikleri hakkında bilgi verdi.

 

Buna göre, Litvanya'nın öncelikli görevleri arasında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna'yı desteklemek, Reykjavik Zirvesi'nde alınan kararları uygulamak, otoriterliğe karşı Konsey'in değerlerini korumak, demokrasiyi, insan haklarını ve üye devletlerde hukuk devletini savunmak yer alacak.

17 Mayıs 2024 Cuma