Pazartesi, 09 Eylül, 2024
BTM girişimcilerinden Göncü Musa Zeytun, hayata geçirdiği Dostext projesiyle işitme engellilere ‘kulak vermeye’, onların sesi olmaya çalışıyor. Dostext, işaret dili çalışmalarını dijitale aktararak işitme engelli bireylerin iletişim sorunlarına çözüm sunuyor.
TUĞÇE ÖZKUŞ
Adana’da hurda toplayıcılığı yapan Göncü Musa Zeytun, çocukluk hayalini gerçekleştirip mühendis olduktan sonra işitme engelli arkadaşı ile daha rahat iletişim kurabilmek için Dostext isimli girişimini kurdu. Dostext projesi, işaret dili çalışmalarının sanal ortamla ve yapay zeka ile etkileşimini sağlayarak işitme engelli bireylerin iletişim sorunlarına çözüm üretiyor. Projenin amacı, onlara destek vermek ve eşit yaşam koşulları sağlamak.
Üç aşamadan oluşan Dostext projesi, ilk aşamada elektronik dünyadaki tüm yazı ve sesleri işaret diline çeviriyor. İkinci aşamada, işitme engelli bireylerin hareketlerini ses ve yazıya dönüştürerek karşılıklı iletişimi kuruyor. Projenin üçüncü aşaması ise metaverse’e uyumluluğun sağlanması ve engellerin kaldırılmasından oluşuyor. Göncü Musa Zeytun, Dostext’in detaylarını ve girişimcilik serüvenini, İstanbul Ticaret’e anlattı.
SOKAKTA KAĞIT TOPLUYORDUM
Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Ben, Adanalı, 30 yaşında ve şu an üçüncü üniversitesini okuyan bir mühendisim. Daha önce sokakta kağıt toplayan biri iken, şu an Adana’da Dostext Yazılım A.Ş. ve Bilişim Vadisi’nde BiBi Animasyon olmak üzere iki şirketim var. Son 4-5 yıldır startuplarla ilgiliyim ve bu alanda çalışmalarını sürdürüyorum.
500 MİLYON İŞİTME ENGELLİ
Girişiminiz hangi soruna çözüm üretiyor?
Dostext, işitme engelli bireylerin iletişim ve bilgiye erişim ile ilgili sorunlarına çözüm üretiyor. İşitme engelliler, sanılanın aksine yazıları okuyamazlar; çünkü onların gramer bilgisi işitenler kadar yok. Ayrıca onların iç sesi yok. Onlarla iletişime geçebilmek için işaretlerini bilmek zorundasınız. Dostext, tüm bu sorunları rtadan kaldırabilecek bir girişim. Dünyada yaşayan 7.5 milyar işiten ile 500 milyon işitme engelli bireyin iletişimini sağlayacak olan bir startuptan bahsediyoruz. Düşünmesi, hayal etmesi ve bunun sonrasında da başarıya ulaştığımızda alacağımız manevi motivasyon tarif edilemez.
GÖNÜLLÜLER VE DESTEKÇİLER
Girişiminiz kaç kişilik bir ekipten oluşuyor?
Kemik kadromuz altı kişiden oluşuyor. Ancak gönüllüler ve destekçilerimizle beraber çok büyük bir kadroya sahibiz. Büyük bir kitleye hitap ediyoruz. Üniversite öğrencileri ve kulüpleri, en büyük destekçimiz. Kendisini bu motivasyonda hisseden herkes ekibimizin bir parçası oluyor aslında.
EN TEMEL HAK İLETİŞİM
Dostext nasıl ortaya çıktı?
Bu girişim fikri, tanıştığım işitme engelli bir bireyle başladı. Onunla iletişim kuramıyordum. Sonra, ‘Ben seninle iletişim kuramıyorum, peki sen diğer insanlarla nasıl iletişim kuruyorsun’ diye sorular sormaya başladım. Aslında gördüklerim, buz dağının sadece küçük bir bölümüymüş. Bunu fark edince çözüm üretmek için çalışmalara başladım. Projemin örneklerinin olduğunu ve örnek dil kütüphaneleri bulursam bunu çok rahat yapabileceğimizi düşündüm. Birbirine sahip çıkan insanlar olarak birleştik. Önce birbirimize sahip çıktık, sonra bu enerjiyle dünyada yaşayan 500 milyon insana en temel hakkını yani iletişimi geri verecek Dostext’i hayata geçirdik.
ASLA PES ETMEDİK
Girişiminizi hayata geçirirken ne gibi zorluklar yaşadınız?
Öncelikle 8 binden fazla insana tek tek projeyi anlattım. Sadece ekibi toplamak 6 ayımı aldı. Sonrasında projenin geliştirilmesi yine bir 6 ay sürdü. Son olarak küçük bir yatırım aldık. Bu yatırımdan sonra da bir yıldır bu şirketi ayakta tutmaya çalışıyorum. Bu süreçte çok fazla zorluklarla karşılaştık. Projeyi ilk duyduklarında insanlardan çok fazla olumlu tepkiler aldık. Ancak daha önce böyle bir çalışmanın yapılmamış olduğunu fark ettiklerinde herkes korkmaya başladı ve projeden ayrılmalar oldu. Biz de bu işi başarmaktan başka şansımız olmadığını söyledik. Çünkü iletişim, 500 milyon insanın en temel hakkı ve bunu başarmak zorundayız. Yaptıklarımdan asla pişman değilim. İyi ki böyle bir oluşumun içindeyim.
RAKİPLERİMİZDEN FARKIMIZ
Türkiye’de ve küresel pazarda benzer girişimler var mı?
Projemizin Türkiye’de benzerleri var. Ancak bizim projemiz 1.0, 2.0, 3.0 adımlarından oluşuyor. 1.0 adımımız yani konuşmayı işaret diline çeviren animasyonlarla ilgili örnekler var. Ancak ne yazık ki tam bir örneğimiz yok. 2.0’da yani işitme engellilerin yaptıkları hareketlerin sese ya da yazıya çevrilmesi anlamında da bir çalışma dünyada yok. Türkiye’de ve dünyada yüz mimikleri yapılmıyor.
Biz bu noktada da benzerlerimizden ayrılıyoruz. Özetle, farkımız daha gerçekçi ve her zaman için 60 FPS’den aşağı olmamamız. Şimdiye kadarki örnekler maksimum 15 FPS...
BTM’YE SONSUZ TEŞEKKÜR
BTM projenize ne gibi katkılar sağladı?
BTM ile yollarımız İstanbul Ticaret Üniversitesi’ndeki sunumum esnasında kesişti. İyi ki böyle bir platformla yollarım kesişmiş. BTM yatırımcılarla görüşme, projemi daha da fazla geliştirebilmem için mentor desteği ve kuluçka programı gibi birçok katkıda bulundu. Kuluçka merkezi çok önemli. Orada benim gibi birçok girişimci ve girişim var. Onlarla aynı ortamı paylaşmam, işbirliklerini kovalamam bile benim için çok anlamlıydı. Beni İstanbul Ticaret Odası ile tanıştıran, dünya çapında yarışmalara katılmam için önayak olan, firmalarla iletişimi sağlayan BTM’dir! Yani benim aslında ihtiyacım olan, bir startupın her zaman için ihtiyacı olan networkü sağladı. Bu yüzden BTM’ye sonsuz teşekkür ve minnetle…
KULUÇKA MERKEZİ ÇOK AMA…
Türkiye’de girişimcilik ekosistemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de çok fazla kuluçka merkezi var. Girişimleri desteklediğini söyleyen çok fazla kurum var. Ancak bunların hiçbiri bir BTM, bir Bilişim Vadisi değil. Startup ekosistemi de ne yazık ki daha tam olarak gelişmedi. Yatırımcılar bu ekosistemin ne olduğunun farkında değil. Özellikle yüksek teknoloji ürünler üretiyorsanız bunu anlatabilmeniz çok zor. Ama şuna inanıyorum ki, Türk gençleri mutlaka başaracak ve ekosistem Türk gençlerine ayak uydurmak zorunda kalacak. İnancımız, motivasyonumuz hâlâ çok yüksek. Çalışıyoruz, üretiyoruz, kazanacağız.
HAYALLERİNİZE SAHİP ÇIKIN!
“Startup sahibi olan arkadaşlarıma şunları söylemek isterim. Bu yol gerçekten çok zor, çok emek isteyen, asla yılmamanız gereken bir yol. Sizi küstürmek, üzmek isteyenler olacak ama ülkemizi terk etmeyin. Startuplarınıza, fikirlerinize, hayallerinize sahip çıkın. Bir gün biz başaracağız; bunun haklı gururunu, onurunu ve şerefini yaşayacağız.”
ÖNCELİĞİMİZ TÜRKİYE, SONRA DÜNYA
“Animasyon kütüphanemizde animasyonlar üretildikten sonra hedefimiz önce Türkiye pazarındaki ihtiyaçları karşılamak. İkinci durağımız American Sing Language olacak. Daha sonra Rusya, Çin, Dubai ve en sonunda da Avrupa Birliği ülkeleri… Bunların hepsinde açık var. Sistemimiz bütün açıkları kapatıyor. Yurt dışından çok fazla teklif aldık. Ancak biz Türkiye’de üretmek ve sonra dünyaya satmak istiyoruz. İyi bir iş yapıyoruz, iyi bir teknoloji geliştiriyoruz. Yaptığımız işte iyiyiz ve arkasındayız.”
23 Ekim 2023 Pazartesi
Elektrik veya hidrojen gücüyle veya her ikisinin kombinasyonuyla çalışabilen sıfır CO2 üreten bir tren teknolojisi geliştirildi. İkincil rotalarda emisyonsuz çalışmayı mümkün kılan, hafif, hidrojen ya da pil gücüyle çalışabilen, ikisi arasında geçiş yapabilen bu tren dünyada bir ilk.
Avrupa’nın en ikonik trenlerinden biri olan Stadler RS1 Railbus, demiryollarında uzun yıllardır seyahat ediyor. Üretildiğinde ilk yeni nesil dizel trenlerden olan tasarım, ya doğrudan dizel ya da kolza tohumu yağından yapılan biyodizel ile çalışabiliyor ve şu an hizmette olan bu nitelikte yaklaşık 500 tren var. Onlar hâlâ rayları arşınlarken çevre dostu trenler üretme iddiasındaki Stadler şirketi kısa süre önce Flirt H2 adlı yeni nesil trenlerinin, tek bir hidrojen tankıyla 46 saat boyunca 2 bin 803 km yol kat ederek dünya rekoru kırdığını duyurdu.
RS ZERO PİYASAYA SÜRÜLDÜ
Şirket, şimdi ise elektrik veya hidrojen gücüyle veya her ikisinin kombinasyonuyla çalışabilen sıfır CO2 üreten bir tren olan RS Zero’yu piyasaya sürdü. Nispeten hafif tasarımı sayesinde RS Zero, özellikle yan hatları işleten ray operatörlerine yönelik bir tren. Stadler tarafından yeni duyurulan tren tek vagonlu bir hidrojen modeli, ancak çift vagonlu konfigürasyonları da mevcut. Hidrojenle çalışan tek bir araç 700 km yol kat edebilirken, çift kurulum bunu 1.000 km’ye ulaştırıyor. Pil enerjisi çok daha az menzile sahip. Tek bir araç tek bir şarjla 80-100 km yol gidebilirken, çift araç konfigürasyonu 90-180 km arasında yol kat ediyor. Her iki konfigürasyon da araçları 120 km/s azami hıza ulaştırabiliyor. Çift seçenek, demiryolu operatörlerinin rotalarının uzunluğuna ve rahat ettikleri yakıt türüne uygun aracı seçmelerine olanak tanıyor. Ayrıca, dünyanın ilk hidrojenle çalışan demiryoluna sahip Almanya, tamamen pille çalışan modellere geçtiğini duyurduğundan, RS Zero’da her iki seçeneğin bir arada sunulması, akıllıca bir iş hamlesi gibi görünüyor.
VERİMLİLİK VE KONFORDA İDDİALI
RS Zero, verimliliği maksimum konforla birleştiren ve tüm yolcular için mümkün olan en iyi erişilebilirliği sağlayan bir tren olma iddiasında. Erişilebilirlikten bahsetmişken, tren vagonlarının alçak bir giriş yüksekliği ve basamaksız alçak bir taban alanı var. Bu da onları hareket kabiliyeti sorunları olan kişiler için erişilebilir kılıyor. Trenler ayrıca bisikletler ve diğer hacimli seyahat ekipmanları için çok amaçlı bir alana sahip. Eko-etik anlayışına uygun olarak, iç döşeme yüzde 98 yenilenebilir kaynaklardan geliyor. Yan duvarlar da PET şişeler gibi geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılmış ve iklim kontrol sistemi çevre dostu bir soğutucu ile gerçekleştiriliyor. Prototip, eylül ayı sonunda Berlin’de düzenlenecek InnoTrans 2024 kongresinde sergilenecek.
09 Eylül 2024 Pazartesi
3D baskı kullanarak farklı tür materyalleri kimyasal kullanmadan yapıştırmanın yolu bulundu. İki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bu buluş sayesinde üretim önemli ölçüde değişebilir. Yeni yeşil birleştirme tekniklerinin mobilya, otomotiv ve havayolu sanayinde kullanılabileceği öngörülüyor.
AYŞE BAŞAK
Yanıcı yapıştırıcılara duyulan ihtiyacı ortadan kaldırabilecek gözenek seviyesinde süper güçlü bağlar oluşturan bir birleştirme yöntemi keşfedildi. Avusturya Graz Üniversitesi bilim insanları, 3D baskı kullanarak farklı tür materyalleri kimyasal kullanmadan yapıştırmanın yolunu buldu. İki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bu buluş sayesinde üretim önemli ölçüde değişebilir.
KİMYASALLARIN ZARARI
Endüstriyel yapıştırıcılar A parçasını B parçasına birleştirmek için ideal görünse de özellikle petrol bazlı kimyasallardan üretilenlerin bir kısmı çevre için son derece zararlı olabilir. Söz konusu yapıştırıcıların üretimi için çok fazla enerji ve kaynak gerekir. Üretimleri esnasında doğaya zararlı maddeler açığa çıkar, kullanım ömürlerinin sonuna ulaştıklarında içerikleri toprağı ve yeraltı sularını kirletebilir. En önemlisi, yapıştırıcı üretiminde kullanılan kimyasallar, bu süreçte çalışan, bunlara temas eden, soluyan işçiler için zararlı olabilir. Bu yüzden, ağır kimyasal içeren yapıştırıcılara alternatif üretme gayreti artıyor. Bir süredir, bitkilerden yapılan yeniden kullanılabilir yapıştırıcılar, ömrünü tamamladıktan sonra biyolojik olarak parçalanan yapıştırıcılar gibi nispeten çevre dostu alternatifler geliştiriliyor. Avusturya Graz Teknoloji Üniversitesi araştırmacıları, ahşap türleri ve iki tür plastik, paslanmaz çelik ve bir titanyum alaşımı arasında bağ kurabilen bir yaklaşıma yönelerek alternatif arayışını farklı bir zemine taşıdı ve iki yeni malzeme birleştirme tekniği içeren bir buluş gerçekleştirdi.
‘EKLEME’ İLE DAHA GÜÇLÜ
İlkinde, araştırmacılar ‘ekleme’ adını verdikleri bir 3D baskı süreci kullandı. Çeşitli malzemeleri doğrudan işlenmemiş bir ahşap parçasına, ahşaptaki gözeneklere nüfuz edecek ve bir yapıştırıcının yapacağı türde bir bağ oluşturacak şekilde 3D yazdırdılar. Ardından doğasını anlamak için kurdukları bu bağı kopardılar. Bağ koparıldıktan sonra, ahşap gözeneklerinde polimer ve polimerde kırık ahşap lifleri buldular. Bu da araştırmacılara kırılmanın ahşapta ve polimerde meydana geldiğini, ancak eklemde olmadığını gösterdi, yani sonuç başarılıydı. Ekip, daha karmaşık yapılar veya ek malzemenin bağlanacağı daha büyük gözenekler oluşturmak için yüzeyi ahşap lazerler kullanarak kazırsa 3D yazdırılmış bağların daha güçlü olacağını öngörüyor.
BİRLEŞTİRME TEKNİĞİNİN KULLANIM ALANLARI
Araştırmacıların bulduğu ikinci birleştirme tekniğine ‘ultrasonik birleştirme’ adı verilmiş. Bu teknikte, ahşap ve metal polimerlerin birleşme noktasına yüksek frekanslı, düşük titreşimli dalgalar göndermek için sonotrot adı verilen bir aletten istifade ediliyor. Bu alet, iki malzemeyi birbirine bağlamak için yeterli ısı üreten sürtünmeyi yaratıyor. Bu teknik, özellikle büyük bileşenler ve 2D yapılar için uygun görülüyor. Bilim insanları, geliştirdikleri yeni yeşil birleştirme tekniklerinin mobilya, otomotiv ve havayolu sanayinde kullanılabileceğini öngörüyor.
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
07 Eylül 2024 Cumartesi
06 Eylül 2024 Cuma