tatil-sepeti

İklim değişikliğiyle mücadele ve cari açığın azaltılması için Türkiye'nin elektrik üretim portföyünde 49 bin megavat kurulu güce ulaşan yenilenebilir enerji kaynakları büyük önem arz ediyor. Bu kaynaklar içinde hidroelektrikten sonra en yüksek kapasiteyi yaklaşık 9 bin megavatla rüzgar enerjisi oluşturuyor.

Geçen hafta üst üste rekor üretim gerçekleştirilen rüzgar türbinlerinin faaliyete girerek elektrik üretmeye başlaması yaklaşık 5 yıl gerektiriyor.

İlk olarak türbinin kurulacağı yerin potansiyelinin tespit edilmesi için belirlenen sahalarda en az 2 yıl rüzgar güç ölçümleri yapılması gerekiyor. Sahalara yerleştirilen ölçüm direkleri üzerinden üç boyutlu modellemelerle potansiyel belirleniyor. Ölçüm direklerinin sayısı potansiyelin doğru ölçülmesinde önemli rol oynuyor. Ölçümler sonrasında yatırımcıya kapasite tahsisi yapılması, her bir türbin için yaklaşık 30 farklı kurumdan ayrı ayrı gerekli izinlerin alınması, mühendislik çalışmalarının ardından projelendirme aşamasına geçilmesi gerekiyor.

Projelendirme aşamasında finansal model ve yatırım maliyetinin hesaplanmasının ardından yatırım kararı alınıyor. Toplamda santralin elektrik üretimine kadar geçen süre 5 yılı aşıyor. Rüzgar enerjisi yatırımlarında maliyetin yüzde 80'ini türbin oluşturuyor.

HER 5 MEGAVATLIK TÜRBİN 5 BİN HANENİN ELEKTRİK İHTİYACINI KARŞILIYOR


Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği verilerine göre, Türkiye'de halihazırda 3 bin 579 rüzgar türbini aktif olarak elektrik üretiyor.

Bir rüzgar türbini yaklaşık 8 bin parçadan oluşuyor. Ana parçalar olan kule, kanat ve jeneratör, nasel iç aksamları, kule iç aksamları gibi çoğu kısım Türkiye'de üretiliyor. Rüzgar sanayisi, enerji kaynakları içinde yüzde 65 ile en fazla yerliliği sağlayan sektörlerden biri olarak öne çıkıyor.

Rüzgar türbininin ana parçalarından biri olan kule uzunluğu 120 ve kanat uzunluğu 80 metreyi buluyor. Böylece, türbinlerin toplam uzunluğu 200 metreye ulaşıyor.

Fabrikalarda üretilen kanat, kule ve naseller tırlarla taşınarak santral sahasında monte ediliyor. Montaj esnasında 1000 tonu bulan vinçler kullanılıyor. Yaklaşık 20-30 metre derinliğinde temeller üzerine dikilen türbinler, gerekli testlerin yapılmasının ardından 3 metre/saniyede devreye girebiliyor. Rüzgarın hızı 25 metre/saniyenin üzerine çıktığında türbin çalışmayı durdurarak kendini korumaya alıyor.

Rüzgar türbinlerinin kapasiteleri değişiyor. Türbinlerin üretimi proje bazlı gerçekleştiriliyor. Şu anda piyasada en yüksek rüzgar türbini kapasitesi 5,5 megavat seviyesinde bulunuyor. Bu kapasitede bir türbin yaklaşık 5 bin hanenin ihtiyacını karşılayabilecek miktarda elektrik üretebiliyor. Böyle bir türbinin maliyeti 3 milyon avroyu buluyor.

İKİ SEYŞELLER ADASI KADAR ALANDA HARİTALAMA ÇALIŞMASI


Enerjisa Üretim Kıdemli Yenilenebilir İş Geliştirme ve Operasyonel Mükemmellik Müdürü Ezgi Deniz Katmer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, rüzgar enerjisinde potansiyelin doğru ölçülmesinin çok önemli olduğunu söyledi.

Doğru ölçüm yapılamadığı taktirde santralin üretiminde yüzde 30'a varan sapmalar görülebileceğine dikkati çeken Katmer, "Potansiyel doğru ölçüldüğünde sapma oranı en fazla yüzde 5 ila 10 oluyor. 2019'da kazandığımız Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ihaleleri kapsamında Aydın ve Çanakkale'de 250'şer megavat olmak üzere toplam 500 megavat rüzgar enerjisi kapasitesi inşa edeceğiz. Bu bölgelerde potansiyeli doğru ölçümleyebilmek için 25 tane ölçüm direği kurduk. Toplamda iki Seyşeller Adası büyüklüğünde 80 bin hektarlık alanda haritalama çalışması gerçekleştirdik." diye konuştu.

Katmer, YEKA kapsamında söz konusu bölgelerde yaklaşık 40'ar türbin dikeceklerini belirterek, "Santrallerimizi kurmadan önce kuşların göç rotalarını da gözlemliyoruz. Eğer türbinlerimizi yerleştireceğimiz yerler kuşların göç rotasını etkiliyorsa, buna göre aksiyon alıyoruz." dedi.

EN BÜYÜK RİSK YILDIRIM

Enerjisa Üretim Rüzgar ve Güneş Santralleri Bakım ve İşletme Müdürü Nihat Arı, türbinlerinin kanadına yıldırım çarpmasının rüzgar santrallerinde yaşanabilecek en büyük risklerden olduğunu söyledi.

Arı, türbinlerde yıldırım koruma sistemlerinin bulunduğunu, buna rağmen sorunlar yaşanabileceğini ifade etti.

Karlanma ve buzlanmanın da türbinlerde çalışmayı olumsuz etkilediğini dile getiren Arı, "Rüzgar türbinlerinde tüm arızalara gündüz müdahale ediliyor ve türbinler sürekli izleniyor. Türbinlerin bakımı genelde yılda bir kez gerçekleştiriliyor ve türbin başına bakım süresi 2-2,5 gün sürüyor." diye konuştu.

05 Şubat 2021 Cuma

Etiketler : Sektörel

Borsa İstanbul Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasası'nda (KMKTP) standart altının kilogram fiyatı, 2 milyon 947 bin liraya yükseldi.



 

Altın piyasasında en düşük 2 milyon 920 bin lirayı, en yüksek 2 milyon 948 bin lirayı gören standart altının kilogram fiyatı, gün sonunda yüzde 2,7 artışla 2 milyon 947 bin lira oldu. Standart altının kilogram fiyatı, cuma gününü 2 milyon 870 bin liradan tamamlamıştı.

 

KMKTP'de, altında işlem hacmi 2 milyar 361 milyon 615 bin 583,47 lira, işlem miktarı ise 809 kilogram oldu.

 

Tüm metallerde işlem hacmi de 2 milyar 383 milyon 217 bin 514,99 lira düzeyinde gerçekleşti.

 

Altın borsasında bugün en fazla işlem yapan kurumlar, NMGlobal Kıymetli Madenler, Yapı ve Kredi Bankası, AgaBullion Kıymetli Madenler, Ziraat Bankası ile Uğuras Kıymetli Madenler olarak sıralandı.

 

Bugünkü işlemlere ilişkin veriler şöyle:

 

 

 

STANDART TL/KG           DOLAR/ONS

 

Önceki Kapanış 2.870.000,00     2.659,45

 

En Düşük            2.920.000,00     2.600,00

 

En Yüksek          2.948.000,00     2.677,25

 

Kapanış 2.947.000,00     2.677,25

 

Ağırlıklı Ortalama           2.942.184,39     2.660,16

 

Toplam İşlem Hacmi (TL)            2.361.615.583,47             

 

Toplam İşlem Miktarı (Kg)          809,00  

 

Toplam İşlem Adedi       58

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : altın piyasa döviz

Türkiye Sigorta Birliği (TSB) öncülüğünde sigorta sektörünün tüm paydaşları 2 gün süren "Arama Konferansı"nda bir araya geldi.


 

 

Türkiye Sigorta Birliği (TSB)  açıklamasına göre TSB Başkanı Uğur Gülen'in öncülüğünde gerçekleştirilen 2 günlük "Arama Konferansı"nda, iklim değişikliği, yapay zeka, demografik değişim, insan kaynakları, reasürans sorunları, maliyet yönetimi, trafik sigortası ve yeşil dönüşüm konuları ele alındı.

 

Sabancı Üniversitesi Arama Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Oğuz Babüroğlu liderliğindeki "Arama" ekibiyle gerçekleştirilen etkinliğe sigorta şirketlerinin genel müdürleri, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı uzmanları, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumundan (SEDDK) Başkan ve Başkan Yardımcıları, uzmanları, acente, eksper, asistans, meslek örgütleri ile sigorta ekosisteminde yer alan tüm kurum ve kuruluşların temsilcileri katılımdı.

 

Açıklamada etkinlikteki konuşmasına yer verilen Gülen, tüm sektörlerden onlarca temel paydaş ve birçok çevre paydaşla işbirliği halinde faaliyet gösteren sigorta sektörünün 2030 gelecek planını yapmak üzere ilk defa düzenlenen "Arama Konferansı"nda bir araya geldiklerini belirtti.

 

Gülen, "Gelecek nesillere güvenli bir ülke bırakma adına çıktığımız bu yolculukta ortaya konan bu birliktelik sadece Türk sigorta sektörünün barış ve güven içinde birlikteliğini değil ülkemizin depremden iklim değişikliği risklerine, sağlıktan yaşlanmaya koruma açıklarını ortadan kaldıracak güçlü bir iradenin de sembolü olacaktır. Ortak akılla ilerleyerek, sorunlarımızı birlikte çözmek zorundayız. Sigorta sektörü, tek taraflı çözümlerle ilerleyemez. Bu nedenle tüm paydaşlarımızla el ele vererek, sektörümüzü daha güçlü kılacak adımlar atacağız." ifadelerini kullandı.

 

63 MADDELİK RİSK HARİTASI

 

Sektörün gelişimi için birçok önemli konunun ele alındığı etkinlikte, sigortayı vatandaşa, vatandaşı ve kamuyu sigortaya dost yapma hedefine vurgu yapıldı.

 

Tüm paydaşların yüksek katılım gösterdiği beyin fırtınasında sigorta sektörüne ilişkin 63 maddelik bir risk haritası belirlendi. Konferansta, gelecek 5-10 yılda sektörü bekleyen riskler belirlenirken, sigortacılığın ekonomideki ağırlığını artırıp, kamunun üzerindeki yükü hafifletmek adına yapılacaklar tespit edildi.

 

Türkiye'de teminatsız varlık, güvencesiz birey, sigortasız kimse bırakmamak vizyonu ile hedeflerini belirleyen sigorta sektöründe 10 yıllık hedefler ve projelerin bazıları şu şekilde belirlendi: "Dünya sigorta liginde ilk 10'da olmak, 10 trilyon lira prim üretimi, kişi başı prim üretimini 350-400 dolara çıkarmak, penetrasyonu ilk 5 yılda yüzde 5'e akabinde yüzde 7'ye çıkarmak, BES fon büyüklüğünün GSMH'nın yüzde 10'unun üzerine çıkarılması, zorunlu ürünlerde yüzde 100 poliçe sahipliği, yeni finansal ürünlerin geliştirilmesi, tüketicinin sigorta konusunda bilinçlendirilerek bir sigorta kültürünün oluşturulması, serbest piyasa ve serbest tarife. Türkiye Sigorta Platformu oluşturulması, MEB / YÖK işbirliğinde erken yaşta eğitimle okullarda müfredata girmesi, Türk Devletleri Teşkilatı pazarına nüfuz etmek, TSB'nin koordinasyonunda tüm tarafların ortak mutabakatıyla müşteri odaklı sigortacılık kanununun çıkarılması, uçtan uca dijitalleşmeye tüm tarafların entegrasyonunun sağlanması."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : sigorta