tatil-sepeti

Anadolu toprakları, buharlı lokomotifin dünyada ilk defa kullanılmasından 33 yıl sonra 23 Eylül 1856'da İzmir-Aydın hattının inşasıyla demiryoluyla tanıştı. Sultan 2. Abdülhamid'in çok önem verdiği ve hayata geçirdiği Hicaz Demiryolu Projesi ile sosyal, kültürel ve ekonomik olarak şekillenmesinde de bir milat yaşayan Osmanlı topraklarında, 1923 yılına kadar toplam 4 bin 136 kilometre demiryolu ağı örüldü. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün çok büyük önem verdiği projeler arasında yer alan demiryolu ağı, Atatürk döneminde yapılan büyük yatırımlarla genişledi ve 1950'ye gelindiğinde 7 bin 900 kilometreye ulaştı. Daha sonraki süreçte yılda ortalama sadece 18 kilometre demiryolu yapılabilen Türkiye'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2023 hedefleri doğrultusunda başlattığı çalışmalarla 2003-2019 yıllarında bu rakam yılda ortalama 135 kilometreye çıktı. Yapılan yatırımlar sonucu 12 bin 803 kilometre demiryolu ağına ulaşıldı.

HEDEF 18 BİN KİLOMETRE

Yapılan büyük yatırımlarla yüksek hızlı trenle (YHT) tanışan Türkiye, dünyada 8'inci, Avrupa'da ise 6'ncı YHT teknolojisi kullanan ülke konumuna yükseldi. Planlanan çalışmalar tamamlandıkça demiryolu sektöründe uluslararası ve bölgesel çapta önemi büyük oranda artan, demiryolu taşımacılığının kalbi olma yolunda hızla ilerleyen Türkiye'de, 2023'e kadar 5 bin 509 kilometre daha yeni demiryolu hattının tamamlanmasıyla toplam hat uzunluğu 18 bin kilometreye ulaşacak.

YERLİ ÜRETİM KATKISI

Türkiye, ülkenin ilk ağır sanayisi Karabük Demir ve Çelik Fabrikalarının (Kardemir) demiryolu alanında yaptığı yatırımlarla ray ve tren tekeri üretiminde bölgesinde tek, dünyada ise söz sahibi ülkelerden oldu. Kardemir Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yolbulan, dünyada tren tekeri üretebilen 16 fabrikadan biri olduklarını belirterek, yakın bölge ülkeleri arasında da hem ray hem de tren tekerinin tek üreticisi konumunda bulunduklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde yola çıktıklarını ve demiryolu alanında büyük yatırımlar yaptıklarını vurgulayan Yolbulan, “Uluslararası standartlarda tren rayını yerli imkânlarımızla üretiyoruz. Yılda 450 bin ton ray, 200 bin adet demiryolu tekeri üretme kapasitemiz var. Ürettiğimiz 770 bin ton ray TCDD tarafından hızlı ve konvansiyonel hatlarımızda kullanıldı. Kalite konusunda dünyanın yetkili bütün kurumlarından testler yapılarak sertifikalar alındı” diye konuştu.

TEKER İTHALATI BİTECEK

Türkiye'nin kısa sürede demiryolu tekeri ithalatını bırakacağını ve Kardemir'in bu boşluğu dolduracağını belirten Mustafa Yolbulan, “Önümüzdeki 2 yıl içinde 150 bin adet demiryolu tekerini de ihraç eder hale geleceğiz. Kardemir'de yapılan üretimler sayesinde 100 milyonlarca dolar ülkede kaldı. Çankırı Hızlı Tren Makas Fabrikası’nın ortaklarındanız. Bu alanda da katkımız sürüyor. Mantarı sertleştirilmiş ray üretmeye yönelik tesisimizi devreye aldık. Anadolu'nun demiryolu ağının daha da gelişmesiyle daha çok kalkınacağını biliyoruz. Bunda ne kadar çok katkımız olursa biz o kadar gurur duyuyoruz” diye konuştu.

02 Nisan 2020 Perşembe

Etiketler : Gündem

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, yalan haberlerle kasıtlı şekilde gündem oluşturulmaya çalışıldığını ifade ederek, "Dedikodulara itibar etmeyiniz. Cumhurbaşkanımızın tam destek verdiği programımızı daha da güçlendireceğiz. Hedeflere ulaştığımızda vatandaşlarımızın refahı kalıcı olarak artacak" dedi.


 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Bir süredir yalan haberlerle kasıtlı bir şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Vatandaşlarımızdan istirhamım; üretilen dedikodulara itibar etmeyiniz ve politikalarımız ile ilgili bizden duymadığınız hiçbir haber veya söylentiye lütfen inanmayınız." diye konuştu.

 

Sosyal medya hesabı X'ten açıklamalarda bulunan Bakan Şimşek şu ifadeleri kullandı:

 

"PROGRAMIMIZI DAHA DA GÜÇLENDİRECEĞİZ"

 

Bir süredir yalan haberlerle kasıtlı bir şekilde gündem oluşturulmaya çalışılıyor. 

 

Bizim derdimiz memlekete hizmet, gündemimiz yoğun. Bu zor coğrafyada ülkemizin sorunlarını çözmek, potansiyelini ve performansını artırmak için yapacak çok işimiz var.  

 

Enflasyonu düşürmek, cari açığı azaltmak, bütçe disiplini tesis etmek ve yapısal sorunları çözmek konusunda kararlıyız.   

 

Cumhurbaşkanımızın başından beri tam destek verdiği programımızı daha da güçlendireceğiz. 

 

Programımız hedeflerine ulaştığında, vatandaşlarımızın refahı da kalıcı olarak artacaktır.

 

Vatandaşlarımızdan istirhamım; üretilen dedikodulara itibar etmeyiniz ve politikalarımız ile ilgili bizden duymadığınız hiçbir haber veya söylentiye lütfen inanmayınız.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : Hazine Maliye Bakanlığı Mehmet Şimşek

Bu yıl üç büyük uluslararası kredi derecelendirme kuruluşundan not artırımı alan tek ülke olan Türkiye'nin, S&P Global Ratings'ten kasımdaki değerlendirmede yeni bir not artışı daha alması bekleniyor.


 

Türkiye'nin makroekonomi politikalarındaki değişimin ardından, Fitch Ratings, Moody's ve S&P Global Ratings, ülkenin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu yükseltti. Fitch Türkiye'nin notu son değerlendirmesinde "BB-"ye, Moody's iki basamak artışla "B3"ten "B1"e ve S&P Global Ratings de "B"den "B+"ya yükseltti.

 

Söz konusu kuruluşlardan S&P Global Ratings'in, 1 Kasım'da Türkiye'ye ilişkin bu yılki ikinci değerlendirmesini açıklaması bekleniyor.

 

S&P Global Ratings Kıdemli Direktörü Frank Gill, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve 1 Kasım'daki değerlendirmeye ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye ekonomisinde politika değişikliğinin ardından başta dış göstergeler olmak üzere bazı kredi derecelendirme ölçütlerinin iyileştiğini ve bunlar arasında en önemlilerinden birinin net döviz rezervlerindeki artış olduğunu dile getirdi.

 

Cari açığın da çok hızlı şekilde daraldığını ve bu yıl için cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 1'inin biraz üzerinde seyretmesini beklediklerini ifade eden Gill, Brent petrol fiyatlarının düşmeye devam etmesinin, cari açıktaki daralmaya katkı sunduğunu aktardı.

 

Gill, Türkiye'nin net altın ithalatındaki düşüşün de cari açığın azalmasına olumlu yansıdığını ve bunun çok önemli bir gelişme olduğunu belirterek, net altın ithalatının azalmasının yanı sıra Türk lirası mevduat faizlerinin yüzde 60'lara yaklaştığı göz önünde bulundurulduğunda, altın gibi riskten korunma ürünlerinin hane halkı ve firmalar için daha az cazip hale geldiğini anlattı.

 

Kredi notu kararlarında net rezerv seviyeleri ve cari açıktaki pozitif eğilim başta olmak üzere birçok göstergeyi dikkate aldıklarını vurgulayan Gill, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bizim için önemli sorulardan biri Türkiye'de kamu maliyesinin yönünün ne olacağı. Enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek için yetkililerin tüketici talebini azaltması gerekiyor, bu da daha düşük büyüme anlamına gelir ve daha düşük büyüme genellikle daha zayıf mali sonuçlara yol açabilir. Bahsettiğim gibi not kararı için gözden geçirilecek birçok gösterge var. Türkiye'deki ekonomi politikası değişiminin bir yıllık bir düzeltme değil, ekonomiyi enflasyondan arındırmak için çok yıllık bir süreç olduğu göz önüne alındığında, kendimize Türk hükümetinin önümüzdeki birkaç yıl boyunca politikaya bağlı kalıp kalmayacağını sormak zorundayız. Bizim temel tahminimiz, bağlı kalacakları yönünde. Bunu bir yıldan fazladır sürdürüyorlar ve ancak ana senaryomuza ilişkin 'tasarruf yorgunluğu' riskleri de mevcut. Pozitif bir görünüme sahip olduğunda, (Türkiye için kasımda) not artışı mümkün. Net rezervlerdeki iyileşme ve cari açığın hızlı şekilde daralması çok önemli. Not artışı kararı büyük ölçüde bu iki faktöre bağlı diyebiliriz. Ayrıca, Türkiye'nin enerji ve altın ithalatındaki gerileme de çok önemli gelişme. Bu arada, not kararı için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) faiz politikasına da bakacağız."

 

YIL SONU ENFLASYON BEKLENTİSİ YÜZDE 43, 2025 İÇİN YÜZDE 23

 

Frank Gill, Türkiye'ye ilişkin enflasyon beklentilerini de paylaşarak, Türkiye'de yıllık manşet enflasyonun yüzde 52 ile hala oldukça yüksek seviyede bulunduğunu ve enflasyonu düşürmenin zaman aldığını vurguladı.

 

Çok yüksek kalmaya devam eden hizmet enflasyonuna karşın gıda enflasyonunun hafiflediğini aktaran Gill, "Enflasyonu düşürmek muhtemelen birkaç yıl alacak. Bu nedenle Türkiye'de enflasyonun 2027'ye kadar tek haneli rakamlara düşeceğini öngörmüyoruz. Kademeli bir dezenflasyon süreci bekliyoruz. Bu yıl sonu için enflasyon öngörümüz yüzde 43, 2025 sonu için yüzde 23 ve 2026 sonu için yüzde 10 seviyesinde. 2027 sonunda enflasyonun yüzde 10'un altına gerileyeceğini öngörüyoruz." ifadesini kullandı.

 

Gill, yavaş gerçekleşmesi beklenen dezenflasyon sürecinin önemli bir ayağının Türk lirasının dolar ve avro karşısında "çok az değer kaybetmesinin sürdürülmesi" olduğunu belirterek, "Gelecek yıl Türk lirasının enflasyonun altında değer kaybedeceğini düşünüyoruz." dedi.

 

TCMB, KASIMDA "TEMKİNLİ GEVŞEME" BAŞLATABİLİR

 

TCMB'nin para politikası kararlarını yakından izlediklerini söyleyen Gill, manşet enflasyonun yüzde 50'nin üzerinde olduğu düşünüldüğünde, Bankanın para politikasını çok erken gevşetmesinin bir risk olduğunu dile getirdi.

 

Gill, "Bizim temel senaryomuz Merkez Bankasının yılın son çeyreğinde çok temkinli şekilde faiz indirimine başlayabileceği yönünde. Bu muhtemelen kasımda olabilir ancak buradaki 'temkinli yaklaşımı' vurgulamak gerek." değerlendirmesinde bulundu.

 

TCMB'nin politika faizinin bu yıl sonunda manşet enflasyonun üzerinde olacağını öngördüklerini ifade eden Gill, "Enflasyonun yıl sonunda yüzde 42-43 seviyesinde olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle politika faizinin kesinlikle yüzde 45'in altına inmesini beklemiyoruz." diye konuştu.

 

Gill, özellikle 2025'in mali konsolidasyon açısından önemli olduğunu ve Orta Vadeli Program'da iddialı mali sıkılaşma tedbirlerinin bulunduğunu vurgulayarak, "Mali sıkılaşmanın büyük bir kısmı 2025'te devreye girecek. Bu nedenle ilk olarak iddialı mali hedefler ve ayrıca talepteki yavaşlama nedeniyle 2025 biraz zor olabilir. Bu yüzden, önümüzdeki yıl politika yapıcıların yeniden dengeleme programına bağlı kalıp kalmayacaklarının gerçekten test edilebileceğini düşünüyoruz." görüşünü paylaştı.

 

"RESESYON ÖNGÖRMÜYORUZ"

 

Gill, Türkiye'de tüketici talebinin yavaşlamaya başladığını belirterek, "Bu yıl yüzde 3,6 ekonomik büyüme bekliyoruz, büyümenin gelecek yıl yüzde 2 seviyesine gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Ancak biz Türkiye'de bir resesyon beklemiyoruz. 2025'teki yavaşlamanın ardından, 2026'da yüzde 3'e ulaşan bir toparlanma öngörüyoruz. Türkiye ekonomisinde 2019'daki gibi keskin bir yavaşlama olabilir ancak herhangi bir takvim yılı için negatif bir büyüme beklemiyoruz." öngörüsünü dile getirdi.

 

Türkiye'nin oldukça güçlü, çeşitli ve açık bir ekonomisi olduğunu kaydeden Gill, özel sektörün dirençli olduğunu belirtti.

 

Gill, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşmasının birçok avantaj sağladığına işaret ederek, "Türkiye, özellikle ekonomik açıklık açısından diğer gelişmekte olan ülkeler olan Arjantin ve hatta Brezilya'nın sahip olmadığı avantajlara sahip, özellikle ekonomik açıklık noktasında. Bu da iç talep zayıfsa şirketlerin ihracata odaklanabileceği anlamına geliyor." dedi.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : NotArtışı derecelendirme kredi