Dünya basını ve sosyal medyada, geçmiş yıllarda defalarca tartışma konusu olan özel jet krizi yeniden gündem oldu. Dünya Ekonomik Forumu'na (WEF) katılanların özel jet kullanımındaki yoğunluk, dikkatleri çekti.


Bu yıl 53'üncüsü düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu için yüzlerce katılımcı İsviçre'nin Davos kasabasına gitti. Birçok uluslararası organizasyonun lideri ile iş dünyası temsilcilerinin yer aldığı forumda, 130 ülkeden 50'si devlet başkanı olmak üzere 2 bin 700 kişi katıldı. 

 

"Parçalanmış Dünya'da İşbirliği" teması ile başlayan 53. Dünya Ekonomik Forumu'nda başta iklim krizi, Rusya-Ukrayna Savaşı, Kovid-19 salgınıyla mücadele ve göç gibi konular masaya yatırıldı. Zirvede dünyanın karşı karşıya kaldığı çok sayıda sorun ele alınırken, liderler 'daha sürdürülebilir ve dayanıklı bir dünya için krizlerle koordineli şekilde mücadele edilmesi ve eylemlerin işbirliği içinde yürütülmesi' çağrısında bulundu. Ancak iklim krizinin önemli yer tuttuğu Davos Zirvesi'ne çok sayıda liderin özel jetle katılması, yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. 

 

ARKA PLAN VE İDDİALAR

 

Dünya basını ve sosyal medyada, geçmiş yıllarda defalarca tartışma konusu olan özel jet krizi yeniden gündem oldu. Foruma katılanların özel jet kullanımındaki yoğunluk, dikkatleri çekti. CE Delft'de yayınlanan bir çalışmayı referans alan çok sayıda sosyal medya kullanıcısı, zirveye katılan her 10 kişiden 1'inin özel jetiyle Davos kasabasına ulaştığını öne sürdü. Özel jet uçuşlarının 350 bin otomobilin bir haftalık emisyonuna eş değer olan 9.7 ton karbondioksite neden olduğu yazıldı.

 

Katılımcılar, bir yandan iklim krizi konusunda çözüm önerileri arayışında olduklarını ifade ederken, diğer yandan zirveye özel jetle gitmeleri sosyal medya kullanıcıları ve aktivistler tarafından eleştirildi. 

 

Dünya Ekonomik Forumu gerçekleşmeden bir süre önce, iklim aktivistleri özel jet kullanımının yasaklanması çağrısında bulundu. Bir çevre örgütü tarafından yapılan açıklamada "Davos'un mükemmel derecede yeterli bir tren istasyonu var, yine de bu insanlar 21 km kadar kısa bir yolculuk için uçağa binmekten rahatsız olmuyorlar." ifadelerine yer verildi. 

 

ARAŞTIRMA VE BULGULAR 

 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisine göre "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, tüm insanların hak ve özgürlüklerinin tam olarak gerçekleştirilebileceği bir toplumsal ve uluslararası düzene sahip olduğunu garanti eder. İklim değişikliği bu düzeni ve tüm insanların hak ve özgürlüklerini tehdit ediyor. Şimdi ciddi bir önlem almazsanız, bu durum korkunç zararlar yaratacaktır. Uluslararası işbirliği ve dayanışma, iklim değişikliğinin hafifletilmesi ve uyum için hayati öneme sahiptir. İklim eylemine insan hakları perspektifinden yaklaşmak da aynı derecede önemlidir, çünkü insan hakları yükümlülükleri, standartları ve ilkeleri, iklim değişikliği alanında uluslararası, bölgesel ve ulusal politika oluşturma sürecini bilgilendirme ve güçlendirme, politika tutarlılığını, meşruiyetini ve sürdürülebilirliği teşvik etme potansiyeline sahiptir." 

 

SERA GAZI EMİSYONU NEDİR?
 

Sera gazı emisyonları, Birleşmiş Milletler tarafından paylaşılan yukarıdaki metinde yer alan yaşam hakkını ve diğer özgürlüklerini tehdit etmektedir.

 

Anadolu Ajansı Yeşil Hat'ın bu konuda yaptığı haberde sera gazı emisyonlarının, iklim değişikliğinin en temel nedeni olarak öne çıktığı belirtiliyor. Atmosferdeki birikimi ve insan faaliyetlerinden etkilenmesi sebebiyle karbondioksitin emisyon çeşitleri arasında iklim değişikliğine en fazla sebep olan tür olduğu tespit ediliyor. Ayrıca metan gazı ve diazot monoksit gibi diğer emisyon çeşitlerinin de bulunduğu belirtiliyor.

 

Haberde altı çizilen Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, enerji sektöründen kaynaklanan karbon emisyonları 2021'de bir önceki yıla göre %6 arttı ve tarihin en yüksek seviyesine yükseldi. Havacılık sektörü ise küresel CO2 emisyonlarının yaklaşık %2.8’ini oluşturuyor. Uzmanlar az gibi görünen bu oranın tehlikeli olduğunu belirtiyor. Küresel Çevresel Değişim Dergisi’nin, 2020 yılında yaptığı araştırmada küresel nüfusun sadece %1'inin, ticari havacılık sektörü tarafından yayılan CO2'nin %50'sinden sorumlu olduğu tespit edildi.

 

Avrupa Ulaştırma ve Çevre Federasyonu’nun çalışmalarına göre özel bir jetin saatte iki ton karbondioksit yaydığı saptandı ve bu verinin, Avrupa Birliği’ndeki ortalama bir kişinin yaydığı sera gazı emisyonlarının birkaç ayına eş değer olduğu belirtildi. Avrupa Taşımacılık ve Çevre Federasyonu yetkilileri, “Özel jetle uçmak, karbon ayak izimizi azaltmaya çalışmamız gereken şu zamanlarda, iklim için yapılabilecek en kötü şeydir. Petrol bağımlılığımızı ve sera gazı emisyonlarımızı azaltmak için uçuş alışkanlıklarımızdan vazgeçmeli ve özellikle özel jet uçuşlarını engellemeliyiz.” ifadelerini kullandı.

 

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin son raporunda fosil yakıtlar nedeniyle dünyanın karbon bütçesinin hızla tükendiği, emisyonların hızla keskin şekilde düşürülmesi ve yeni fosil yakıt yatırımı yapılmaması gerektiği belirtildi.

 

Ulaşım ve Çevre Federasyonu’nun çalışmalarına göre özel jetlerin ticari jetlerden 5 ila 14 kat, trenlere kıyasla ise 50 kat daha fazla çevre kirliliğine sebep olduğu kaydedildi.

 

Bir çevre örgütü tarafından danışmanlık şirketi CE Delft'e yaptırılan bir araştırmaya göre, 2022 yılında düzenlenen toplantıda Davos yakınlarındaki yedi havalimanına 1.040 özel jetin indiği veya havalandığı tespit edildi. 

 

Araştırmalara göre 2022’de Davos’ta gerçekleşen zirve haftası boyunca özel jetli uçuşların sayısının forum olmayan haftalara kıyasla daha fazla olduğu tespit edildi. Kaydedilen uçuşların yarısından fazlasının 750 kilometreden daha kısa olduğu saptandı. Çevre örgütü sözcüsü, “Bu uçuşların birçoğu birkaç saatlik tren yolculuğu ile değiştirilebilir” ifadelerini ekledi.

 

Anadolu Ajansı Teyit Hattı iddiaların arka planını araştırmak için 2022 yılında CE Delft danışmanlık şirketi tarafından yürütülen “Dünya Ekonomik Forumu'na yapılan özel uçuşlardan kaynaklanan CO2 emisyonları” çalışmasını gerçekleştiren Jasper Faber ile görüştü.

 

Jasper Faber; -“WEF 2022'nin düzenlendiği ilk hafta ve sonrasındaki günlerde, Davos çevresindeki havalimanlarından gerçekleştirilen iniş-kalkış sayısını analiz ettik.

 

WEF haftası boyunca yaklaşık 500 uçuş daha gerçekleştirildiğini ve bu uçuşların WEF'ten önceki ve sonraki haftalardaki uçuşlardan 7 kiloton daha fazla CO2 yaydığını tespit ettik. Toplamda, WEF haftası boyunca yaklaşık 1000 uçuş gerçekleştirildi ve CO2 emisyonları 9.7 kilotondu. Forumun olmadığı haftalarda bu oran 2.3 kiloton olarak saptandı.9.7 kiloton, ortalama 35.000 otomobilin Paris'ten Davos'a gidiş-dönüşüne eşdeğerdir. Ayrıca 2023 yılında, katılımcı sayısının 2.500'ü aşması bekleniyor ve bunların çoğu mekana ulaşmak için özel uçuşlar kiralayacak." dedi.

 

TARAFLAR NE DİYOR?

 

Aktivistler Davos’a özel jetle gittiği iddia edilen katılımcılar için 'bir yandan iklim krizi için çözüm önerileri arayışında olup diğer yandan zirveye özel jet kullanarak gitmelerini samimi olmayan bir tutum olarak değerlendirdi. 

 

Değerlendirmelerini Anadolu Ajansı Teyit Hattı’na paylaşan Ulaştırma ve Çevre Federasyonu yetkilileri, hükümetlerin iklim krizini yönetebilmeleri adına şu önerilerde bulundu: “2030'dan sonra, Avrupa içinde 1000 kilometrenin altındaki özel jet uçuşları için yalnızca hidrojen ve elektrikle çalışan uçaklar kullanılmalı.  2030'da bir yasak yürürlüğe girene kadar, fosil yakıtlı özel jetlere bilet ve yakıt vergileri uygulanmalıdır. Avrupa'dan kalkan tüm özel uçuşlar için en az 3000 € bilet vergisi alınmasını öneriyoruz. Bu yeni teknolojilerin geliştirilmesini beklerken, şirketler ve bireyler özel jet kullanımlarını azaltma taahhüdünde bulunmalıdır. Dünya Ekonomik Forumu ise 2019'da benzer tartışmalar gündeme geldiğinde resmi internet sitesinde yayınladığı bir metinde, katılımcılara özel jet kullanmamaları hatta aynı uçağı birkaç katılımcının paylaşması konusunda çağrıda bulundu. 

26 Ocak 2023 Perşembe

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Ülkemiz insanlarının üçüncü ülkelerden gelen yatırımları da dahil edildiğinde, Romanya'daki doğrudan yatırımlarımız 7,5 milyar dolar gibi oldukça yüksek bir seviyeye ulaşmış durumdadır" dedi.


 

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, resmi ziyarette bulunmak üzere Romanya'nın başkenti Bükreş'e geldi. Bükreş Henri Coanda Havalimanı'nda, Türkiye'nin Bükreş Büyükelçisi Özgür Kıvanç Altan ve diğer ilgililerce karşılanan Yılmaz, daha sonra Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) tarafından düzenlenen Türk İş Dünyası Yuvarlak Masa Toplantısı'na katıldı.

 

Burada konuşan Yılmaz, Romanya'nın Türkiye için çok kıymetli bir ülke olduğunu belirterek, iki ülke arasındaki ilişkilerin son derece iyi ve olumlu olduğunu, ittifak ve stratejik ortaklık temelinde ilişkileri geliştirdiklerini söyledi.

 

Romanya'nın, Avrupa ve Balkanlar'da, Türkiye'nin siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel ilişkilerinin en üst düzeyde bulunduğu ülkelerden biri olduğuna işaret eden Yılmaz, 2023 yılında Romanya'nın, AB ülkeleri içinde Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı 6. ülke konumunda yer aldığını ifade etti.

 

Yılmaz, Türkiye'nin, Romanya'ya geçen yıl 6,9 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğini, ithalatın ise 3,6 milyar dolar olduğunu aktararak, toplam ticaret hacminin 10,6 milyar dolara yükseldiğini kaydetti.

 

Romanya'nın, AB ülkeleri arasında Türkiye'nin dış ticaret hacmi açısından Almanya, İtalya, Fransa, İspanya, Hollanda ve Polonya'dan sonra 7. sırada yer aldığını aktaran Yılmaz, şöyle devam etti: "Bu yılın ilk üç ayındaki rakamlar, bu yıl çok ciddi bir artış gerçekleşeceğine işaret ediyor. İnşallah 13 milyar dolarları yakalarız ama daha orta uzun vadede çok daha yüksek bir ticaret hacmini hedefliyoruz. İkili ticaret hacmimiz Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın işaret ettiği gibi 10 milyar dolar seviyesini aşmış durumda ve bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Bu ivmenin de devam edeceğine inancımız tamdır. Doğrudan yatırımlar açısından Romanya, AB ülkeleri arasında Türk şirketlerinin yatırım yaptığı ilk 10 ülke arasında, müteahhitlik sektöründe ise Avrupa'da birinci sırada gelen bir ülke. 5 bine yakın firmamız faal, kayıtlı firma sayısı çok daha yüksek elbette. Ülkede elektronik ürünlerden gıda sektörüne, bilgi iletişim sektöründen mobilya sektörüne kadar önemli yatırımlarımız bulunmaktadır. Ülkemiz insanlarının üçüncü ülkelerden gelen yatırımları da dahil edildiğinde Romanya'daki doğrudan yatırımlarımız, 7,5 milyar dolar gibi oldukça yüksek bir seviyeye ulaşmış durumdadır. Bu firmalar genel olarak imalat, metal sanayi, gıda, inşaat ve sağlık alanında faaliyet göstermektedirler."

 

Yılmaz, Türkiye'de ise Romanya sermayeli firma sayısının 293 olduğunu, özellikle motorlu taşıtlar, ulaştırma ve turizm sektörlerinde bu firmaların faaliyet gösterdiğini dile getirerek, "Amacımız, Romanya ile karşılıklı menfaatler çerçevesinde, kazan-kazan anlayışı temelinde bu yatırımları daha da arttırmaktır." diye konuştu.

 

"MÜTEAHHİTLİK FİRMALARIMIZ BUGÜNE KADAR 211 PROJEYİ ÜSTLENMİŞ DURUMDALAR"

 

Dünyanın en büyük 250 müteahhitliği 2023 yılı listesinde, Türkiye'den 40 firmanın yer aldığını vurgulayan Yılmaz, bu sayıyla Türkiye'nin Çin'den sonra ikinci sırada bulunduğunu, Türk müteahhitlerin dünyanın birçok yerinde çok başarılı projelere, birçok ülkede sembol projelere imza attığını söyledi.

 

"Romanya'nın ülkemize coğrafi yakınlığı, mevcut ulaşım imkanları, burada faaliyet gösteren iş insanları ve müteahhitlerimizin varlığı, iki ülke arasındaki ticaret ve işbirliği potansiyelini de arttırmaktadır. Müteahhitlik firmalarımız bugüne kadar 211 projeyi üstlenmiş durumdalar Romanya'da ve bunun toplam değeri 11 milyar dolar mertebesine ulaşmış durumda." diyen Yılmaz, müteahhitlik firmalarının, alt ve üst yapı projeleri kapsamında özellikle kara yolu, tünel, köprü, ticaret merkezi ve konut alanlarında uluslararası tecrübelerini Romanya ile paylaşmalarından büyük bir memnuniyet duyduklarını kaydetti.

 

"ROMANYA'DAN DA ÜST DÜZEY BİR ZİYARET GERÇEKLEŞECEK TÜRKİYE'YE"

 

Yılmaz, Romanya ile vize işlemlerinin daha hızlı ve kolay gerçekleşmesini arzu ettiklerini belirterek, bunun, Romanya'daki Türk firmalarının daha etkili çalışmaları hem de Romanya'ya daha büyük katkılar sunmaları bakımından önemli olduğunu ifade etti.

 

Bu çerçevede Romanya ile karşılıklı adımları devam ettireceklerini dile getiren Yılmaz, şöyle konuştu:

"Sayın Dışişleri Bakanımız ile gelmeden bir konuştum. Özellikle Romanya'dan Türkiye'ye gelenlerin çok daha kolay bir şekilde işlemlerinin gerçekleşmesi yönünde bir karar süreci başlatılmış durumda. Henüz imzadan çıkmadığı için detay vermek istemiyorum ama güzel bir gelişme sağlanıyor bu anlamda, onu söyleyebilirim. Yine önümüzdeki dönemde, yakın bir gelecekte Romanya'dan da üst düzey bir ziyaret gerçekleşecek Türkiye'ye. Bu da ilişkilerimiz açısından yine önemli bir kilometre taşı olacak diye inanıyorum. Üst düzey ziyaretlerin karşılıklı olarak yapılması şüphesiz ticari, ekonomik ilişkilerimize de yansıyor. Siyasi alanda, diğer alanlardaki ilişkilerimizin yanı sıra ekonomik ilişkilerimiz açısından da çeşitli faydalar oluşturduğunu ifade etmek isterim."

25 Nisan 2024 Perşembe

Batı ülkeleri, sıfır emisyon hedefine yönelik nükleer enerjiden faydalanma yolunu seçerken, Çin de yoğun hava kirliliğine karşı nükleer enerjiye yöneliyor. Nitekim Çin, hali hazırda toplam gücü 30.3 gigawatt olan 26 nükleer santral ile dünya birincisi.


 

NECMİ UYSAL

 

Çin Nükleer Enerji Ajansı verilerine göre Çin, inşa halinde olan toplam gücü 30.3 gigawatt olan 26 nükleer santral ile bu alanda dünya birincisi. 

 

5 SANTRALİN İNŞASINA BAŞLANDI

 

Sadece geçtiğimiz yıl 5 adet santralin kurulmasına izin verilmiş ve inşaatlarına hemen başlanmış durumda.

 

YOĞUN HAVA KİRLİLİĞİ

 

Enerji ihtiyacının önemli bir kısmını kömür santrallerinden sağlayan ve bu trendin de bir süre daha devam etmesi bekleyen Çin’de yaşanan yoğun hava kirliliği, hükümeti nükleer enerjiden daha fazla faydalanmaya zorluyor. 

 

BATI ÜLKELERİ FAYDALANIYOR

 

Batı ülkelerinin birçoğu sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak amacıyla nükleer enerjiden faydalanma yolunu seçiyor. 

 

2050 İTİBARİYLE KAPASİTE 3 KATINA ÇIKARILACAK 

 

Nitekim geçtiğimiz kasım ayında Dubai’de yapılan iklim zirvesinde ABD ve diğer 21 ülke, sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak amacıyla 2050 yılı itibariyle nükleer enerji kapasitelerini 3 katına çıkarmayı taahhüt ettiler. 

 

25 Nisan 2024 Perşembe