tatil-sepeti

BTM girişimlerinden HyperCut, sosyal medya hesapları için hazırlaması saatler süren video içeriklerinin, dakikalar içinde ve herhangi bir teknik bilgi gerektirmeden üretilmesini sağlıyor.


Uygulamayla sadece videoları ekleyip, popüler ses ve müzikleri kullanarak, dakikalar içinde kusursuz geçiş ve efektlere sahip video içerikleri oluşturulabiliyor. HyperCut’ta içerik üreterek para kazanmak da mümkün.

 

TUĞÇE ÖZKUŞ

 

BTM girişimlerinden HyperCut, video düzenleme sürelerini kısaltan ve teknik bilgi gerektirmeyen bir mobil uygulama. Sosyal medya hesapları için hazırlaması saatler süren içerikleri dakikalar içerisinde yapabilme imkanı sunuyor. Kullanıcılar uygulamayla sadece videoları ekleyip, popüler ses ve müzikleri kullanarak, dakikalar içinde video içerikleri üretebiliyor. HyperCut’ın kurucu ortaklarından Batuhan Karasu, girişimin ortaya çıkış sürecini ve BTM yolculuğunu, İstanbul Ticaret’e anlattı.

 

TEKNİK BİLGİ GEREKTİRMİYOR

 

HyperCut’ı, ‘video düzenleme sürelerini kısaltan ve teknik bilgi gerektirmeyen bir mobil uygulama’ olarak tanımlayan Karasu, “HyperCut, kullanıcıların tek ekranda ve tek adımda videolarını ekleyerek, popüler ses ve müzikleri kullanarak saatler süren video düzenleme süreçlerini kısaltıyor. Kullanıcılar, sadece videoları ekleyerek, popüler ses ve müzikleri kullanarak, dakikalar içinde kusursuz geçiş ve efektlere sahip video içerikleri oluşturabilirler” dedi. 

 

YAPAY ZEKALI MODELLER

 

Karasu, HyperCut fikrinin medya ajanslarında çalışırken markaların video taleplerinin artması ve saatler süren video düzenleme sürecinde ortaya çıkan bir ihtiyaç sonucu doğduğunu söyledi. HyperCut’ın şu anda sadece iOS cihazlarda çalıştığını belirten Karasu, gelir modeline ilişkin de şu bilgileri paylaştı: “Gelir modeli tekil ödeme, aylık ve yıllık abonelik modellerinden oluşuyor. Gelecekte bu modellerin yanı sıra yapay zeka araçlarını da kullanarak yeni gelir modelleri eklemeyi planlıyoruz.”

 

GÜÇLENEREK BÜYÜYEN EKİBİMİZ VAR

 

Ekiplerinin 2 yazılım mühendisi, 1 ürün yöneticisi, 2 dijital pazarlama uzmanı, 1 tasarımcı ve danışma kurulu üyeleriyle birlikte toplam 7 kişiden oluştuğunu anlatan Batuhan Karasu, “Maddi sıkıntılar ve başarısız prototiplere rağmen güçlenerek ilerleyen bir ekibimiz var. Ekibin uyumu ve sorunlara çözüm odaklı yaklaşımımız, bu zorlukları aşmamıza yardımcı oldu” dedi.

 

İÇERİKTEN PARA KAZANABİLİRSİNİZ

 

Hedef kitlelerinin, dünya genelinde sosyal medyada bireysel ya da marka olarak bulunan her kullanıcıyı kapsadığını vurgulayan Karasu, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de 1, globalde ise 8 farklı rakibimiz mevcut. Bizi rakiplerimizden ayıran başlıca özelliğimiz, uygulamanın terminolojisi ve kendi içindeki topluluğu ile oluşturduğumuz ekosistemi. Uygulamanın içindeki videoları ‘hype’, video üreticilerini ise ‘hyper’ olarak tanımlıyoruz. Bunun yanı sıra düzenleme yaptığınız ekran, tüm rakiplerimizden farklı olarak kamera ekranı ile birlikte açılıyor. Yani kameranızı açıp anı yakalarken aynı anda video düzenlemelerinizi de tamamlamış oluyorsunuz. Eğer iyi bir video editörü iseniz HyperCut’ta içerik üreterek para kazanmanız mümkün. ‘Basit, hızlı, profesyonel’ mottosuyla Türkiye pazarında hızla büyümeyi hedeflerken, globalde rakiplerimizi zorlayacak özelliklerle dikkat çekmeyi planlıyoruz.”

 

 

BTM’YLE GİRİŞİMİMİZİ DAHA İYİ BİR NOKTAYA TAŞIDIK

 

BTM serüvenine de değinen Batuhan Karasu, şunları söyledi: “BTM ailesinin sağladığı destekle, ihtiyaçlarımıza hızlı çözümler bulduk ve kampüs içindeki çalışma ortamında diğer ekosistem üyeleriyle etkileşimde bulunduk. Girişimimizi, BTM’nin sunduğu imkânlarla daha iyi bir noktaya taşıdık. BTM’nin en büyük etkinliği olan Sahne XL’de yer almak ise bizleri gururlandırdı. Bu etkinlikle başlayan hikayemizi daha da ileriye taşımayı hedefliyoruz.” 

 

GİRİŞİMCİLER BÜYÜK RESME ODAKLANSIN

 

Türkiye’deki girişimcilik ekosistemini değerlendiren Batuhan Karasu, “Ekosistem oldukça kalabalık. Bu durumun avantajları kadar dezavantajları da var. Fark yaratan girişimcilerle yolculuğumuza devam etmeye odaklandık” dedi. Karasu, girişimciliğe adım atmak isteyenlere de şu tavsiyelerde bulundu: “Bu yolculuk asla kolay olmayacak, hayal ettiğiniz gibi ilerlemeyecek ve çıktığınız yoldan geri dönmek için onlarca farklı sebebiniz olacak. Ancak büyük resme odaklanıp, gerçekçi ve azimli bir şekilde hayal ettiğiniz yere doğru vazgeçmeden yürüdüğünüz takdirde taşlar yerine oturacaktır.”

29 Ocak 2024 Pazartesi

Önümüzdeki 10 yılda geliştirilmesi planlanan ve gelecek 100 yılın en güçlü cihazları olması beklenen kuantum bilgisayarların avantajları ve riskleri neler? Türkiye, bu yeni teknolojinin neresinde? Prof. Dr. Şevki Işıklı, kuantum bilgisayarını tüm yönleriyle anlattı. İşte detaylar…

Gelecek 100 yılda elimizdeki en güçlü cihazlar olması beklenen kuantum bilgisayarlar bazı avantaj ve riskleri beraberinde getirecek. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevki Işıklı, gelişen kuantum bilgisayarları teknolojisinin önemini kaleme aldı.

Kuantum bilgisayarların gelecek 10 yıl içinde geliştirilmesi bekleniyor. Birçok uzmana göre bu gelişme, öncelikle siber dünyada bir güvenlik kaosu yaratacak ve ardından küresel düzeyde bazı sosyo-politik değişimlere yol açacak. Peki, kuantum bilgisayarlar klasik süper bilgisayarlardan milyonlarca kat üstün işlem kapasitesine nasıl ulaşabilir? Hangi özellikleri onları bir sosyo-politik devrimci yapıyor? Kuantum uçurumun dezavantajlı tarafında kalmamak için Türkiye ne yapabilir?

 

KUANTUM BİLGİSAYARIN ÇALIŞMA PRENSİPLERİ

Kuantum bilgi işlem birimlerine kübit denir. Bitler ve kübitler arasında birçok kritik fark bulunur. Bitler, klasik bilgisayarlarda kullanılır ve sadece 1 ya da 0’ı temsil edebilir, aynı anda tek bir enformasyonu kodlayabilir. Bunlar klasik bilgisayarların bilgi-işlem yeteneklerini kısıtlar. Klasik bitler, madeni paralar gibidir; nesnel olasılıkları tasvir ederler, yani yazı-tura atıldığında, “ya yazı ya da tura” durumunda bulunur, dik konumda bulunmazlar. Kübitler, bitlerden farklı olarak “aynı anda hem 0 hem de 1 durumunda” hatta “0 ile 1 arasındaki herhangi bir ara durumda” da bulunabilirler. Kübitler, aynı anda hem yazı hem de tura olabilen hatta dik durabilen bir sihirli paraya benzer. Kübitlerin bu özelliği, fotonların süperpozisyon karakterinden gelir.

 

Kuantum bilgisayarlara has garip bir özellik olan kübit süperpozisyonları, ölçüldüğünde yalnızca ya 0 ya da 1 değerini alırlar. Gözlemci etkisi denilen bu durum, Schrödinger’in Kedisi kutusunu açtığınızda ölü kedi ile canlı kediyi üst üste görememe durumunun yani çökme prensibinin bilgisayarlardaki uygulamasıdır. Bir kübitin gözlenmemiş durumu ile gözlenmiş durumu arasındaki fark, kuantum hesaplamanın merkezinde yer alır. Çünkü kuantum kapılarında işlem ölçümle gerçekleşir. Bu, klasik bilgisayarda olmayan bir özelliktir. Ölçümde kendini gösteren kesinsizlik ilkesi ve çökme yasası, kırılamaz kuantum şifreler yapmak için kullanılır.

 

DOLANIK KÜBİT SÜPERPOZİSYONLARI: KUANTUM IŞINLAMA TEKNOLOJİSİ

Kuantum bilgisayarlara olağanüstü yetenekler kazandıran bir başka prensip dolanıklıktır. İki veya daha fazla kübitin durumları birbirine polarize edildiğinde kübit dolanıklığı ortaya çıkar. Klasik bitler, dolanık hale getirilemezler. Örneğin klasik bitler gerçek madeni paralar gibi davranırlar. Bu durumda sağ elindeki paranın yazı olduğunu öğrendiğinde sol elindekinin durumunu öğrenmiş olamazsın, ona da ayrıca bakmak gerekir. Bu da işlemi doğal olarak uzatır. Buna karşın kübitler, dolanık hale getirilmiş iki madeni para gibi davranırlar. Dolanık madeni paraların yazı mı tura mı olduklarını öğrenmek için sadece birine bakmak yeterlidir; sağ elindeki “yazı” ise sol elindeki de “yazı” olacaktır ve bunun tersi de geçerlidir. Dolanıklık, kuantum bilgisayarlar arasında, sinyalleşme ve zaman kaybı olmaksızın enformasyon transferi yapmak gibi eşsiz avantajlar sağlar.

 

KUANTUM PARALEL HESAPLAMA: OLAĞANÜSTÜ HIZLI

İşlemleri ardışık, sırayla yapan klasik bilgisayarlardan farklı olarak kuantum bilgisayarlar, dolanık kübit süperpozisyonları sayesinde birden fazla hesaplamayı eş zamanlı olarak yapabilir. 100 kübitli bir kuantum bilgisayar 2 bin 100 farklı durumu aynı anda işleyebilir. Bu, trilyonlarca katrilyon işlem demektir ve saniyede 1 exzaflop işlem yapan en hızlı klasik süper bilgisayarların yaklaşık 40 bin yılını alır. Örneğin birçok kapınız olsun ve kilidi açılmış olan tek kapıyı bulmanız gereksin. Klasik bilgisayar, açık kapıyı bulana kadar her kapıyı tek tek dener. Kuantum bilgisayar ise aynı anda birden fazla kapıyı deneyebilir. Paralel hesaplama denilen bu özellik, kuantum paralel hesaplamayı, şifre çözmede, internet aramalarında ve devasa veri setlerini analiz etmede aşırı hızlı olağanüstü bir araç haline getirir.

 

KUANTUM TEKNOLOJİLERİNİN KULLANIM ALANLARI

Gelecek 100 yılda elimizdeki en güçlü cihazlar olması beklenen kuantum bilgisayarlar bazı avantaj ve riskleri beraberinde getirecektir. Öncelikle bu hesaplama canavarlarının gündelik yaşamın bir parçası olması beklenmiyor. Kuantum bilgisayarların internette akan devasa miktardaki verinin analizinde, ultra hassas GPS cihazları ve radarlar geliştirmekte, tıbbi teşhis ve görüntülemede, ilaç geliştirmede, genetik değişiklikleri ve borsa manipülasyonlarını modellemede, karadelikler gibi klasik bilgisayarların işlem kapasitesini aşan karmaşık ve rastlantısal fiziksel yapıları simüle etmede ve en önemlisi kripto-analiz alanında kullanılması bekleniyor.

 

SAĞLADIĞI İMKANLAR VE DOĞURDUĞU RİSKLER

Kuantum bilgisayarların en sansasyonel potansiyeli ve en korkunç riski de şifrelemeyle ilgilidir. Kırılamaz kuantum şifreler, iletişim güvenliği ve veri mahremiyeti için eşsiz koruma sağlayabilir ve siber korsanlığı sonlandırabilir. Fakat siber kuantum koruma kalkanı sadece kuantum bilişim ekosistemindeki veri akışıyla sınırlı olacaktır. Buna karşın risk geniş çaplıdır. Hızlı kuantum hesaplama karşısında klasik şifreleme işe yaramayacaktır. Klasik şifrelerin sağladığı güven, şifre algoritmalarının içerdiği problemi çözmenin zorluğuna yani çözüm için gereken süreye bağlıdır. Bin yılda çözülebilecek bir klasik şifre, bugün için yeterince güvenlidir fakat kuantum bilgisayar için bir saniyede çözülebilir. Simetrik ve asimetrik hatta Block zincir şifreleri dahil olmak üzere, bugünkü dijital dünyamızın hiçbir güvenlik duvarı yeterince dayanıklı değildir. Analizlere göre finansal hizmetler, e-imzalar, SIM kartlar, modemler, kredi kartları, hükümet ve askeri sistemlerinin şifrelerinin kırılması durumunda devasa zararlar meydana gelecektir.

 

DAHA İNŞA EDİLMEDEN KUANTUM KORSANLIK BAŞLADI

Kuantum bilgisayarlar henüz geliştirilmedi, ancak kuantum siber korsanlık çoktan başlamış olabilir. Bazı teknoloji devleri ve yerel devletlerin, çözmeleri mümkün olmasa da bugünden şifrelenmiş veri toplamaya başladıklarından şüpheleniliyor. Bu potansiyel kuantum siber korsanlar, eli kulağındaki kuantum bilgisayarları kullanarak depoladıkları bu gizli verilerin şifresini yakın gelecekte çözmeyi umuyorlar. “Şimdi topla, sonra çöz” diye adlandırılan kuantum siber korsanlık hakkındaki endişeler, saygın kuruluşlar tarafından paylaşılıyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) İç Güvenlik Bakanlığı, gelecek 10 yıl içinde RSA şifreleme şemalarının kırılma riskine karşı federal düzeyde önlem almaya başladığını duyurdu.

 

KUANTUM ÜSTÜNLÜĞÜNE İLK KİM ULAŞACAK

Kuantum bilgisayar geliştirme yarışını başlatan Google Inc., 2019 yılında Sycamore adlı kuantum bilgisayarıyla klasik süper bilgisayarlarla en az 10 bin yıl sürecek bir işlemi 200 saniyede tamamladığını açıkladı. 2023 yılında IBM, Eagle kuantum bilgisayarıyla 100+ kübit ölçeğinde doğru sonuçlar sağladı. DARPA ile işbirliği yaparak çıtayı yükselten Microsoft ise “saniyede bir milyon kuantum işlemi” yapabilen kuantum bilgisayarını gelecek 10 yıl içinde inşa etmeyi planladığını açıkladı. Kuantum bilgisayarı geliştiren ilk kuruluş, post-kuantum denilen bir hızlı hesaplama dönemi başlatacak ve siber evrende bir tür dokunulmazlık zırhına ve orantısız bir avantaja kavuşacaktır.

 

KUANTUM TEKELİ: KUANTUM AVANTAJINA SAHİP OLANLAR

Kuantum teknolojilerinin ona sahip olanlar ile olmayanlar arasında, “kuantum uçurumu” diye adlandırılan yeni bir küresel bölünme yaratması kaçınılmaz görünüyor. Siber kuantum koruma kalkanı sağlamada ve korsanlığa karşı ABD, kuantum üstünlüğü yarışını sürdüren Microsoft ve Google gibi teknoloji devlerini bünyesinde barındırdığı için en avantajlı ülke konumunda görünüyor. ABD’li analistler, en büyük rakibin, kuantum bilgisayar geliştirme girişimlerinde bulunan Çin olduğu konusunda hemfikir. Çin’in olası bir “şifreli veri madeni rezervinin” küresel siyaset ve ekonomide kaos yaratabileceği uyarısında bulunuyorlar. Öte yandan kuantum üstünlüğüne ulaşan küresel teknoloji devleri, kuantum bilgisayar tekelini ellerinde tutmaya devam edebilirler. Bu da onların sahip olduğu ağ egemenliği bir üst seviye çıkarabilir ve bu şirketleri devletlere karşı orantısız biçimde daha güçlü kılabilir.

 

Kuantum siber korsanlığa karşı alınacak önlemler konusunda, durumun ciddiyetinin farkında olan hükümetler acele ediyorlar. ABD hükümeti, 2018 yılında “Ulusal Kuantum Girişim Yasası” çıkarttı. Bu yasayla ABD, kuantum teknolojileri için hem 1,2 milyar dolar tahsis etti hem de Beyaz Saray içinde, federal ülke genelindeki kuantum girişimlerini tek elden yönetmek üzere “Ulusal Kuantum Koordinasyon Ofisi”ni kurdu. ABD'de 2022 yılında 2035 yılına kadar riskleri azaltmayı amaçlayan bir şifre güvenliği muhtırası yayınlandı.

 

TÜRKİYE’NİN ALABİLECEĞİ ÖNLEMLER

Kuantum hesaplamayla doğrudan ilgili planlanmış veya açıklanmış bir girişime sahip olmayan Türkiye’nin, gizli belgeleri ve iletişim kanallarında akan devasa verileri koruma altına almak için atabileceği adımlar var. İlk olarak hassas hükümet verileri işaretlenmeye, sistem açıklarının bir envanteri çıkarılmaya başlanabilir. Mevcut dijital alt yapıyı, gelecekteki kuantum bilişim eko-sistemine entegre etmek için AR-GE çalışmaları yapılabilir. Türkiye tekno-devlerin egemenliğini yerel düzeyde sınırlandıracak önlemler arayabilir veya milletler arası bir girişime dahil olmayı tercih edebilir. Nihayetinde Türkiye'de tüm bu süreci yönetecek bir koordinasyon merkezi kurmakla işe başlanabilir.

02 Kasım 2024 Cumartesi

Türkiye, BM Uluslararası Telekomünikasyon Birliği Küresel Siber Güvenlik Endeksi'nin son raporuna göre, 194 ülkenin yer aldığı değerlendirme sürecinde bütün kriterlerden tam puan aldı.

Türkiye, siber güvenlik alanındaki çalışmalarıyla Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Küresel Siber Güvenlik Endeksi'nde değerlendirilen 194 ülke arasında bütün alanlardan tam puan alarak "rol model" ülke listesine girdi.

2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'na göre, Türkiye'de ağustos itibarıyla teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alan 10 bin 888 firmanın yüzde 59'u ve 1323 AR-GE merkezinden yüzde 18'i bilgi iletişim teknolojileri alanında faaliyet gösteriyor.

Siber güvenlik sektörünün gelişmesini ve bütünleşmesini temin amacıyla Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı ile TÜBİTAK Siber Güvenlik Enstitüsü işbirliğiyle geniş katılımlı bir sektör ekosistemi oluşturulurken üniversitelerin de buraya dahil edilmesine yönelik çalışmalar devam ediyor.

Söz konusu çalışmalarla siber güvenlik alanındaki münferit AR-GE faaliyetlerinin ve girişimlerin bütünleşik bir yapıda, işbirliğine dayalı olarak geliştirilmesi ve desteklenmesi amaçlanıyor.

 

KÜMELENMEDE 255 FİRMA FAALİYET GÖSTERİYOR

Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi ve Savunma Sanayii Başkanlığı koordinasyonunda yürütülen Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi bünyesinde eylül ayı itibarıyla 255 firma, 401 ürün ve 649 hizmetle faaliyet gösteriyor.

Türkiye'nin siber güvenlik alanındaki yapılanması ve çalışmaları uluslararası alanda da dikkatle takip ediliyor.

BM ITU Küresel Siber Güvenlik Endeksi'ne göre, Türkiye, 194 ülkenin yer aldığı değerlendirme sürecinde "Birinci Seviye Örnek Alınan Ülkeler" arasında yer aldı. ITU, bu yıl sıralama yapısından seviyelendirme yapısına geçti.

Ülkeler yasal düzenlemeler, hukuki düzenleme, teknik altyapı, organizasyonel yapılanma, kapasite geliştirme ve kurumlar arası işbirliği alanlarına göre değerlendirilerek sevilendirildi.

Türkiye, tüm alanlarda 20 tam puan alarak "örnek alınan ülkeler" arasında en üst seviyede yer aldı.

 

"TÜRKİYE GÜÇLÜ BİR ORGANİZASYONEL YAPIYA KAVUŞTU"

Siber Güvenlik, e-Yönetişim ve e-Devlet Kıdemli Uzmanı Mustafa Afyonluoğlu, siber güvenlikte kurumsal işbirliğinin belkemiği olan 2 bin 304 siber olaylara müdahale merkezi (SOME) ve 14 sektörel SOME ile Türkiye'nin oldukça güçlü bir organizasyonel yapıya kavuştuğunu söyledi.

Bu yıl 4'üncüsü hazırlanan "2024-2028 Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve Eylem Planı"nın da stratejik açıdan siber güvenliğe ilişkin hedeflerin tüm ülkede bütüncül olarak ele alınmasını sağlayacağını vurgulayan Afyonluoğlu, "Özellikle kritik altyapılardaki siber güvenliğin önemi değerlendirildiğinde, Elektronik Haberleşme Kanunu'nda yer alan ilgili maddelerden ziyade müstakil bir kanun olarak düzenlenmesi, bu alanla ilgili daha güçlü bir hukuki altyapıyı beraberinde getirecektir." dedi.

02 Kasım 2024 Cumartesi