İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, "Son 50 yılın en sıcak üçüncü kış mevsiminin yaşandığı bu dönemde en büyük endişemiz su kaynaklarındaki azalma" dedi.

 

İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) tarafından açıklanan “Su Riskleri Projesi”nin 1. faz sonuçlarına göre, tarımsal su ihtiyacının 2050 yılına kadar 1,5 katına çıkması beklenen Kızılırmak Havzası’nda, buğday üretiminde damla sulama yöntemiyle Delice ilçesi proje alanında ortalama yüzde 30 su tasarrufu sağlandı.

 

SKD'den yapılan açıklamaya göre, küresel ısınmayla birlikte tüm dünyada giderek artan su riskleri, tarımsal üretimi, su kaynaklarının sürdürülebilirliğini ve dolayısıyla gıda güvenliğini tehdit ediyor. Su kaynaklarının sürdürülebilir olarak kullanılması, su riskiyle karşı karşıya olan ülkelerin ulusal güvenlik konusu haline geliyor. Sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesiyle son 50 yılın en sıcak üçüncü kış mevsiminin yaşandığı Türkiye, su kriziyle karşı karşıya olan ülkeler arasında yer alıyor. Uzun dönem iklim değişikliği tahminlerine göre, Türkiye'de su kaynaklarının yaklaşık yüzde 25 azalması bekleniyor.

 

Yarı kurak iklim kuşağında yer alan Türkiye’de, su kaynaklarının etkili kullanılması her geçen gün daha büyük önem kazanıyor. Bu kapsamda, SKD Türkiye ve Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü, Ülker’in ana sponsorluğunda ve Brisa, IC İçtaş İnşaat, PepsiCo, Sütaş, Toros Tarım ve TürkTraktör’ün destek sponsorluğunda gerçekleştirilen “Su Riskleri Projesi” ile tarımda su verimliliği ve su ayak izi farkındalığının sağlanması amaçlanıyor. Mayıs 2022’de Orta Anadolu’da başlatılan projenin 1. faz raporu kamuoyuyla paylaşıldı.

 

Proje kapsamındaki çalışmalar, Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Gökşen Çapar koordinatörlüğünde, Prof. Dr. Süleyman Kodal, Prof. Dr. Y. Ersoy Yıldırım, Prof. Dr. Yeşim Ahi, Öğr. Gör. Çiğdem Coşkun Dilcan ve Öğr. Gör. Dr. Tolga Pilevneli tarafından yürütüldü. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan Ulusal Su Planı’nda yer alan konular ile uyumlu olan proje kapsamında, gereğinden fazla sulama yapılmaması ve uygulama hatalarının önüne geçilmesi için Kırıkkale ili Delice ilçesi Çerikli beldesinde 100 çiftçiye “Modern Sulama Yöntemleri” ve “Gübre Kullanımı” konulu eğitimler verildi.

 

"YÜZDE 30 ORANINDA SU TASARRUFU SAĞLANMASI ÇOK ÖNEMLİ BİR BAŞARI"

 

Açıklamada görüşlerine yer verilen SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, iklim krizi ile mücadelenin su kaynaklarının korunmasında yetersiz kaldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Son 50 yılın en sıcak üçüncü kış mevsiminin yaşandığı bu dönemde en büyük endişemiz su kaynaklarındaki azalma. SKD Türkiye olarak yürütülen mevcut çalışmalarla iklim krizi ile mücadele edeceğimizi her fırsatta dile getiriyor, yaratıcı ve yenilikçi çözümler ortaya koymak için var gücümüzle çalışıyoruz. Ülkemizde su kaynaklarının yüzde 70’ten fazlası tarımda kullanılıyor, tarımsal faaliyetler için ihtiyaç duyulan su miktarının sürdürülebilir bir şekilde sağlanabilmesi için su verimliliğinin artırılması kilit bir role sahip. Su Riskleri Projesi ile su kaynaklarının sürdürülebilir metotlarla verimli kullanımına yönelik önemli çıktıları olan bir araştırmayı ortaya koyduk. Tarımda modern sulama yöntemlerinin uygulanmasının su güvenliği için önemini araştırmamızda gördük. Kırıkkale ili Delice ilçesinde gerçekleştirilen proje uygulamasında, damla sulama yöntemi uygulanarak üretilen buğday için yüzde 20 oranında ürün verimliliği ve yüzde 30 oranında su tasarrufu sağlanması çok önemli bir başarı. Bölgedeki çiftçilerin modern sulama yöntemleri ile ilgili eğitim almış olması da farkındalığı artırdı. Şimdi modern sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılması için elimizden gelen tüm çabayı göstereceğiz.”

 

Ülker CEO’su Mete Buyurgan ise eklim değişikliğine uyumlu sürdürülebilir tarım uygulamalarını yaygınlaştırmanın büyük önem taşıdığına dikkati çekti. Buyurgan, şu bilgileri aktardı: “İsrafsız şirket modeliyle ve uzun vadeli sürdürülebilirlik hedefleriyle çalışırken, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğine katkı vermeyi, doğru tarım uygulamalarının yaygınlaşmasına yönelik projeleri desteklemeyi çok önemsiyoruz. Bu sebeple SKD Türkiye’nin iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisini analiz etmeyi ve tarımda verimli sulama stratejileri geliştirmeyi amaçlayan Su Riskleri Projesi’nin ana sponsoru olduk. Projenin birinci fazındaki su tasarrufu ve ürün verimliliği sonuçları da doğru yolda ilerlendiğini gösterdi. Bu projeyle çiftçilerin su kullanımı konusundaki farkındalığını artırmayı ve ülkemizin sürdürülebilir geleceğine katkı sağlamayı hedefliyoruz.”

 

SKD Türkiye, Tarım ve Orman Bakanlığı’nca ülke genelinde başlatılan "Ulusal Su Verimliliği Seferberliği"nin de önemli bir paydaşı. SKD Türkiye su kaynaklarının sürdürülebilir yöntemlerle kullanımı konusunda yürüttüğü çalışmalarla Ulusal Su Verimliliği Seferberliği’ni destekleyecek.

 

RAPORUN ÖN PLANA ÇIKAN SONUÇLARI

 

Sürdürülebilir tarım uygulamaları için önemli bir kaynak niteliği taşıyan raporda ön plana çıkan bulgular şu şekilde:

 

Proje kapsamında seçilen Kırıkkale ili Delice ilçesi Çerikli Beldesi, 250-300 mm yıllık yağış miktarına sahip olup, ülkemizin en az yağış alan havzalarından Kızılırmak Havzası’nda yer alıyor.

 

Proje kapsamında, 2021-2022 sezonunda Çerikli beldesinde buğday ve silajlık mısır üretiminde damla sulama yöntemi uygulanarak, tarımsal su verimliliğinin artırılması hedeflendi.

 

Buğday denemesinde, geleneksel yöntemler ile üretim yapan ve yağmurlama sulama yöntemi kullanan çiftçi uygulamasına kıyasla, damla sulama yöntemi ve optimum sulama programı kullanılan proje uygulamasında yüzde 20 daha yüksek verim (264 kg/da) elde edildi.

 

Silajlık mısır denemesinde ise, damla sulama sistemi kurulan ancak sulama sıklığı çiftçiye bırakılan uygulamaya kıyasla, damla sulama yöntemi ve optimum sulama programı kullanılan proje uygulamasında 70 ve 140 cm lateral aralığına sahip işletme birimlerinde sırasıyla yüzde 23 ve yüzde 3 daha yüksek verim (4.900 kg/da ve 4.100 kg/da) sağlandı.

 

Proje alanında buğdayda yüzde 30, mısır üretiminde yüzde 45’e varan oranda su tasarrufu yapılarak daha iyi verim elde edilmiş olması projenin başarısına işaret ediyor.

 

Türkiye'de tarımda su verimliliğinin sağlanması için modern sulama yöntemlerinin yaygınlaştırılmasının oldukça önemli olduğu biliniyor. Proje kapsamında yoğun bir saha çalışması gerçekleştirilerek çiftçilerle birebir iletişim kuruldu. Bu süreçte çiftçinin modern sulama yöntemlerinin uygulanmasında eğitim, bilinçlendirme ve teşvik mekanizmaları konusunda bilgilendirilme ihtiyacı olduğu gözlemlendi.

 

İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak, çevre sağlığını korumak ve sürdürülebilir üretimi gerçekleştirmek için mevcut üretim modellerinin gözden geçirilmesi, iyileştirilmesi, akıllı tarım uygulamalarına geçilmesi yönünde girişimlerin başlatılması gerekiyor.

 

Entegre su yönetimi yaklaşımı çerçevesinde kamu, özel sektör, akademi, sivil toplum kuruluşları ve tüm su kullanıcılarının katılımı ve iş birliği ile çözüm odaklı yönetim modellerinin oluşturulması su güvenliği için önem arz ediyor.

02 Şubat 2023 Perşembe

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin, balın dışında Türkiye'de yaklaşık 7 bin ton bal mumu, 4 ton arı sütü, 400 ton polen, 10 ton arı ekmeği ve 10 ton propolis üretiminin yapıldığını söyledi.


Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin, açıklamada, Türkiye'nin 9,2 milyon arılı kovan sayısıyla dünyada 3.,115 bin ton bal üretimiyle de Çin'den sonra 2. sırada yer aldığını söyledi.

 

Türkiye'nin, bal üretimini destekleyecek flora çeşitliliğiyle Avrupa'da 1. sırada olduğunu ifade eden Şahin, ülkede 4 bin 319'u endemik olmak üzere 13 bin 414 bitki türü bulunduğunu dile getirdi.

 

Şahin, dünya genelinde sağlanan başarıyı temellendirmek, sürekliliği sağlamak ve ihracatı arttırmak için tüm arı ürünlerine bir standart getirilmesinin önemli olduğuna işaret ederek, "Bu kapsamda uluslararası standardizasyon örgütü olan ISO'nun arı ürünleri çalışmalarına 34 ülkeyle 2019'dan itibaren katkı ve katılım sağlıyoruz. Bu zaman zarfında çam, geven, kestane, pamuk, ayçiçeği ve narenciye gibi bal çeşitleri üzerinde çalışma başlattık. İlk adım olarak TSE onayıyla çam balında bir standart getirdik. Ardından lavanta ve meşe balı üzerinde çalışılıyor." diye konuştu.

 

Söz konusu bal türleriyle ilgili çalışmaları TAGEM ile yürüttüklerini kaydeden Şahin, bal konusunda dünyayla yarışabilmek için artık bilimsel kimliğin ortaya konulmasının elzem olduğunu belirtti.

 

Ziya Şahin, arı ürünleri ihracatında da önemli bir noktaya gelindiğini vurgulayarak, "Türkiye'de geçen yıl 9 bin 389 ton bal ihraç edildi. Bu ihracattan 32 milyon dolar gelir elde edildi. Yaklaşık 20 ülkeye ihracat yapılırken, başı Almanya, ABD, İspanya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Japonya çekiyor." ifadesini kullandı.

 

BİR KİLOGRAM BALIN MALİYETİ 216 LİRA

 

Balın kalitesi üzerinden pek çok spekülasyon yapıldığını dile getiren Şahin, baldaki sahtecilik ve uygunsuzluk konusunda başta merdiven altı üretim yapanlar olmak üzere buna dahil olan her kesimle mücadelenin çok önemli olduğunu vurguladı.

 

Şahin, sahteciliğin tespiti için balların da kayıt sistemine dahil edilmesi gerektiğine işaret ederek, kovan ve arıcıların yanında üretilen balı da kayıt altına alarak, kimin ne ürettiğinin bilinebileceğini aktardı.

 

Arıcılığın son yıllardaki fiyat artışlarından da ciddi şekilde etkilendiğini belirten Şahin, şunları kaydetti:

 

"Arıcılık tarla bitkilerindeki gibi sabit yerde yapılan bir üretim faaliyeti değil. Her gezginci arıcımız yılda 5-6 konaklama bölgesi değiştirerek, yılda ortalama 20 bin kilometre yol kat ediyor. Son yıllardaki akaryakıt, besleme, sarf malzeme, makine/ekipman ve işçilik benzeri giderler bir anda yükseldi. Geçen yılki bal maliyetine güncel enflasyon eklendiğinde, bir kilogram bal maliyeti 216 lira olmaktadır. Arıcıların elinden tutulmalı, desteklenmeli."

 

ÇİN VE BREZİLYA'NIN TÜRKİYE'DEN PROPOLİS TALEBİ VAR

 

Şahin, son yıllarda birliklerin kurulmasıyla arıcıların, balın yanında, propolis, bal mumu, arı sütü, polen, arı zehri gibi ürünlerin de üretimini yaptıklarına işaret ederek, "Balın dışında Türkiye'de yaklaşık 7 bin ton bal mumu, 4 ton arı sütü, 400 ton polen, 10 ton arı ekmeği, 10 ton propolis, 600 bin ana arı üretimi yapılıyor. 2020 yılına kadar propolisi yurt dışından ithal ederken şu an için bu ürünlerde ihracatçı konumdayız. Özellikle Çin ve Brezilya'nın Türkiye'den propolis talebi var." diye konuştu.

 

Şahin, bal dışındaki ince işçilik gerektiren arı ürünlerindeki üretimi arttırmak için özellikle kadın çiftçilere ve girişimcilere daha fazla destek verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, açıklayacakları yeni destekleme modelinde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilere kovan başına ilave destekler vereceklerini ifade etti.


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin, bal üretiminde dünyada 2'nci olduğunu bildirdi.

 

Arıcıların 2003'ten itibaren desteklerden faydalandığına ve sektöre 2023'e kadar 1,6 milyar lira destek sağlandığına işaret eden Yumaklı, "Verilen desteklerin de etkisiyle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedildi. 2002'de 74 bin ton olan bal üretimimiz 2023'te 115 bin tona çıktı. Söz konusu dönemde arılı kovan sayımızı da 4,1 milyondan 9,2 milyona çıkarttık. Amacımız, kovan sayılarını artmasının yanında kovan başına alınan balın veriminin ve kalitesinin de artmasını sağlamak." değerlendirmesinde bulundu.

 

Yumaklı, Bakanlık olarak çalışmalarını 5 ana eksende sürdürdüklerine dikkati çekerek, "Bunlar verimlilik, kalite, sürdürülebilirlik, kayıtlılık ve sektöre yatırım. Arıcılıkta da bu 5 ana eksen etrafında adımlar atacağız. Bu kapsamda yeni destekleme modelimizde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilerimize kovan başına ilave destekler verilecek." ifadelerini kullandı.

 

İklim değişikliğinin bal arıları üzerinde etkilerine yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaların sürdüğünü belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"İklim değişikliğinin arılar üzerindeki etkilerinin bertaraf edilmesi amacıyla Arıcılık Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi için çalışmalara başladık. Bunu, ilgili kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yapacağız. Bölgesel ırk ve ekotiplerle yapılan arıcılığın geliştirilmesi, bitki örtüsünün korunması, arıcılık yönetimi, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi konuları kapsayacak eylem planıyla, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzlukların arılar üzerindeki etkisinin en aza indirilmesini amaçlayacağız."

 

Bu arada, Dünya Arı Günü, Birleşmiş Milletler kararıyla yeryüzündeki yaşamın devamlılığının sağlanmasında önemli rol üstlenen arıların önemine dikkati çekmek amacıyla her yıl 20 Mayıs'ta kutlanıyor.

20 Mayıs 2024 Pazartesi