ABD'de, enflasyon ile mücadele sonrası faiz oranları ve tahvil getirilerindeki yükseliş hükümet, iş dünyası ve hane halkı için borçlanmayı daha maliyetli hale getirirken şirketler için temerrüt ve iflas riskini artırıyor.


 

Büyük merkez bankalarının yüksek enflasyonla mücadelesi sürerken parasal sıkılaşma döngüsü de devam ediyor.

 

Uluslararası Para Fonunun (IMF) ekim ayında yayımlanan verilerine göre, politika yapıcılar yüksek enflasyon karşısından 2021'in sonlarından beri gelişmiş ekonomilerde faiz oranlarını ortalama 400 baz puan, gelişmekte olan ekonomilerde ise yaklaşık 650 baz puan artırdı.

 

Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD'de Merkez Bankası (Fed) politika faizini 22 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 5,25-5,50 aralığına çıkarırken Avrupa Merkez Bankası (ECB) refinansman faizini yüzde 4,50, mevduat faizini yüzde 4 ve marjinal fonlama faizini yüzde 4,75'e yükseltti.

 

Merkez bankalarının agresif para politikası sıkılaşmasına rağmen enflasyon, başta ABD ve Avrupa olmak üzere birçok ekonomide alışılmışın dışında yüksek kalmaya devam ediyor.

 

Analistler, enflasyonun yüksek seyrini sürdürmesi nedeniyle merkez bankalarının faiz oranlarını daha uzun süre yüksek seviyede tutmasının gerekebileceğini belirtiyor.

 

YÜKSELEN TAHVİL FAİZLERİ DE FİNANSAL KOŞULLARI SIKILAŞTIRIYOR

 

Büyük merkez bankalarının devam eden enflasyon endişeleriyle politika faizlerini uzun süre yüksek tutacaklarına dair beklentiler tahvil piyasalarında satış baskısını destekliyor.

 

Tahvil fiyatı ile tahvil faizi ters yönlü hareket ederken tahvil satışları tahvil arzını artırdığı için tahvil fiyatları düşerken tahvil faizleri yükseliyor.

 

Özellikle ABD'de enflasyonun yüzde 2 hedefinin oldukça üzerinde seyretmesi ve makroekonomik verilerin ekonomik aktivitenin istenilen düzeyde yavaşlamadığını göstermesi tahvil piyasalarındaki satış baskısının başlıca sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor.

 

Geçen ay yüzde 5'i aşarak 16 yılın zirvesini gören ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi, son günlerdeki gevşemeye rağmen yüksek seyrini koruyor. Şu sıralarda ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 4,50, 30 yıllık tahvil faizi ise yüzde 4,63 seviyesinde bulunuyor.

 

Fed yetkilileri, uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükselişin yaz aylarından bu yana finansal koşulların sıkılaşmasına katkıda bulunduğuna işaret ediyor.

 

Analistler, yükselen tahvil faizlerinin, ABD'de hükümetin ve şirketlerin fonlama maliyetlerini de artırdığına ve şirketlerin karlılığını olumsuz etkileyebileceğine dikkati çekiyor.

 

Bloombergin analizine göre, ABD'de 33 trilyon doların üzerindeki kamu borçlarının yıllık faiz ödemeleri Ekim 2023’un sonunda 1 trilyon doları aştı.

 

ABD hükümetinin tahmini faiz gideri, hükümetin aylık ödenmemiş borç miktarını ve ödediği ortalama faizi belirten hazine verileri kullanılarak hesaplanıyor.

 

30 Eylül'de sona eren mali yılda ABD hükümetinin faiz ödemeleri bir önceki yılki 717,6 milyar dolardan 879,3 milyar dolara yükseldi. Bu da hükümetin toplam harcamalarının yaklaşık yüzde 14'ünü oluşturdu.

 

Son aylarda, 10 yıllık gibi uzun vadeli ABD hazinesi tahvillerinin getirilerindeki artış, hükümetin artan bir faiz faturasıyla karşı karşıya kalmaya devam edeceğine işaret ediyor. Yıl bitmeden, federal hükümetinin bütçe açığı 2023 mali yılında geçen yıla kıyasla yüzde 23 artarak 1,7 trilyon dolara çıktı.

 

Tahvil faizlerinin yükseliş eğilimi yatırımcıların karar alma süreçlerini önemli derecede etkilerken bu durum piyasalardaki risk algısını artırıyor.

 

BORÇLANMA DAHA MALİYETLİ HALE GELİRKEN TEMERRÜT RİSKİ ARTIYOR

 

Para politikasındaki sıkılaşma borçlanmayı daha pahalı hale getiriyor, yüksek faiz oranları borçlular için kırılganlıkları ve temerrüt riskini artırıyor.

 

On yılı aşkın süredir düşük faiz oranlarıyla ucuz borca alışkın olan işletmeler, borçlanmanın daha maliyetli hale gelmesiyle faiz giderlerini karşılamakta ve borcunu ödemekte zorlanıyor.

 

IMF'nin Küresel Finansal İstikrar Raporu, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde, faiz giderlerini karşılamakta zorlanan küçük ve orta ölçekli firmaların paylarının arttığını gösteriyor.

 

Finansal açıdan daha zayıf firmaların borç aldığı kaldıraçlı kredi piyasasında da temerrütlerin arttığı belirtiliyor.

 

IMF'ye göre, gelecek yıl 5,5 trilyon dolardan fazla kurumsal borcun vadesi gelmesiyle bu sorunların daha da kötüleşmesi bekleniyor.

 

ABD'DE TEMERRÜT ORANI YÜZDE 5'E YÜKSELDİ

 

Yüksek faiz oranları borçlanma maliyetlerinin artırmasının yanı sıra tüketicilerin harcama gücünü de azaltıyor.

 

Bu durum şirketlerin kazançları üzerinde de baskı oluştururken bir temerrüt dalgasını tetikleyebileceğinden, daha fazla şirketin iflasına ve iş kaybına yol açabileceğinden endişe duyuluyor.

 

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in son raporuna göre, küresel temerrüt oranı eylül ayı itibarıyla yüzde 4,5 ile 2021'den bu yana en yüksek seviyesinde bulunuyor.

 

Söz konusu oranın yüzde 4,1 olan tarihsel ortalamanın da üzerinde olduğu dikkati çekiyor.

 

Kredi derecelendirme kuruluşunun raporunda, yavaşlayan ekonomik büyüme, agresif faiz artırımları ve yüksek enflasyon ortamında temerrüt hızının arttığı belirtiliyor.

 

ABD'de ise kredi temerrüt oranın ağustos ayındaki yüzde 4,9 seviyesinden eylül ayı sonunda yüzde 5'e yükseldiği görülüyor.

 

TEMERRÜTLERDEKİ ARTIŞIN GELECEK YIL DA DEVAM EDECEĞİ TAHMİN EDİLİYOR

 

Bu yıl temerrütlerde görülen artış eğiliminin gelecek yıl da devam etmesi beklenirken, Moody's, ABD'deki temerrüt oranının ocak ayında yüzde 5,4'e yükseleceğini öngörüyor.

 

Analistler, faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalacağı beklentisi, krediye erişimin azalması, "inatçı" enflasyonla ekonomik büyüme üzerinde artan baskı sonucu kötüleşen ekonomik ortam, hükümet veya merkez bankası desteklerinin eksikliği gibi faktörlerin temerrütlerdeki artışı tetikleyeceğini belirtiyor.

 

İFLAS BAŞVURULARINDA ARTIŞ

 

Yüksek faiz ortamı hem işletmeleri hem de tüketici olumsuz etkilerken iflas başvurularının da arttığı görülüyor.

 

S&P Market Intelligence'ın verilerine göre, bu yılın ikinci çeyreğinde 157 olan iflas başvurusunda bulunan şirketlerin sayısı üçüncü çeyrekte 182'ye yükseldi.

 

Bu yıl eylül sonu itibarıyla ise toplam 516 şirket iflas başvurusunda bulundu.

 

ABD'de geçen sene toplam 372, 2021'de 406 ve Kovid-19 salgının başladığı 2020'de ise 639 şirket iflas başvurusunda bulunmuştu.

 

Analistler, temerrüt oranları ve iflas başvurularındaki artışı, dünya genelinde "yüksek faiz oranlarının can yakmaya başladığının bir işareti" olarak yorumluyor.

09 Kasım 2023 Perşembe

Çin’in, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yatırımı 2023’te yüzde 16 artarak 1.3 milyar dolara ulaştı. Bu rakam, Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptığı yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

NECMİ UYSAL

 

Çin ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında artan ekonomik ilişkilere paralel olarak Çin’in BAE’deki yatırımları 2023 yılında yüzde 16 artış ile 1.3 milyar dolara yükseldi. 

 

TOPLAM YATIRIMIN YÜZDE 60’I

 

Bu rakam tüm Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptıkları toplam yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

BAE’NİN ÇİN’DEKİ YATIRIMLARI YÜZDE 120 ARTTI

 

Diğer taraftan Birleşik Arap Emirlikleri’nin Çin’deki yatırımları ise geçtiğimiz yıl yüzde 120 artış gösterirken, Arap ülkelerinin Çin’de yaptıkları yatırımların yüzde 90’ına karşılı geliyor. 

 

PETROLE BAĞIMLILIKTAN KURTULMA ÇABASI

 

Birleşik Arap Emirlikleri de Suudi Arabistan’ın yaptığı gibi ekonomisini petrole bağımlılıktan kurtarıp çeşitlendirmeye çalışıyor. 

 

Bu kapsamda Çin ile BAE arasındaki karşılıklı ekonomik ilişkiler artış gösterme eğiliminde. 

 

EN BÜYÜK İHRACAT PAZARI

 

Nitekim BAE, Çin’in Arap ülkeleri arasındaki en büyük ikinci ticaret ortağı olurken, aynı zamanda en büyük ihracat pazarı konumunda. 

 

Diğer taraftan BAE, 2023 yılında doğrudan yabancı yatırım pazarında aktif proje bakımından 1.277 proje ve 23 milyar dolarlık yatırım ile dünyada üçüncü sırada bulunuyor.

 

Geçtiğimiz yıl körfez yatırım fonu ise Çin’de 2.3 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi.

17 Mayıs 2024 Cuma

Merkezi Fransa'nın Strazburg kentinde bulunan Avrupa Konseyi, yapay zekayla ilgili ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti.


Kuruluşunun 75. yılını kutlayan Avrupa Konseyine 46 üye devletin dışişleri bakanları, yıllık toplantıları kapsamında Strazburg'da bir araya geldi.

 

Avrupa Konseyinden yapılan açıklamaya göre, üye ülkelerin dışişleri bakanları, Konsey'in çevre, göç, insan kaçakçılığı ve gazetecilerin korunması dahil farklı alanlarda gelecekte izleyeceği yolu belirledi.

 

Bakanlar, yapay zekaya ilişkin ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti. Sözleşmenin imza faslı eylülde Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta başlayacak.

 

Hukuki bağlayıcılığı olan sözleşme, yapay zekaya başvurulurken uluslararası insan hakları, demokrasi ve hukuk devletine yönelik hukuki düzenlemelere uyulduğunu garanti altına almayı amaçlıyor.

 

Sözleşmeye üye devletlerin, yapay zeka sistemlerinin kullanımı sırasında insan hakları düzenlemeleriyle aykırı riskleri belirlemeye, ölçmeye ve önlemeye yönelik önlemler alması gerekecek.

 

Üye devletlerden ayrıca, yapay zeka sistemlerinin eşitlik ilkesine, ayrımcılık yasağına uymasını ve özel hayatı korumasını sağlaması isteniyor.

 

Bu arada, Ukrayna'nın desteklerini ifade eden bakanlar, toplantıda bu ülke için "Hasar Kaydı" mekanizmasının önemini de kaydetti.

 

Söz konusu mekanizma kapsamında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna topraklarında oluşan hasarların tazminat taleplerine ilişkin kanıt ve bilgiler toplanıyor.

 

Bakanlar, Ukraynalı çocukların korunması ve "kaçırılan Ukraynalı" çocukların geri getirilmesi için atılan adımları memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.

 

Toplantıda, 2025'te gençlik bakanlarını bir araya getiren bir konferans düzenlenmesi kararlaştırıldı.

 

BAKANLAR KOMİTESİ BAŞKANLIĞINI LİTVANYA DEVRALDI

 

Toplantı kapsamında Liechtenstein, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığı görevini Litvanya'ya devretti.

 

Litvanya Başbakanı İngrida Simonyte, ülkesinin Bakanlar Komitesi Başkanlığı dönemindeki öncelikleri hakkında bilgi verdi.

 

Buna göre, Litvanya'nın öncelikli görevleri arasında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna'yı desteklemek, Reykjavik Zirvesi'nde alınan kararları uygulamak, otoriterliğe karşı Konsey'in değerlerini korumak, demokrasiyi, insan haklarını ve üye devletlerde hukuk devletini savunmak yer alacak.

17 Mayıs 2024 Cuma