tatil-sepeti

DR. İLHAMİ FINDIKÇI


ifindikci@degerdanismanlik.com.tr

 

“Bir başarı hikâyesi yazdığımı söylüyorlar. Ben böyle düşünmüyorum. Başarı için sadece mal, mülk, büyük inşaatlar, üretim gücü, zenginlik gibi eldeki verilere bakarsanız bir başarı var. Ancak başarı, sahip olduğunuz sayısal sonuçlarla sınırlı değildir. 

 

Asıl başarı, günün sonunda yaptıklarınızdan duyduğunuz toplam yaşam tatminidir. 70 yaşına yaklaşan bir iş adamı olarak kendimi başarılı görmüyorum. Çünkü çekilen bunca çileye, yapılan bunca işlere rağmen bugün mutlu değilim. 

 

Maddi olarak istediğim her şeyi yapabiliyorum, istediğim yerlere gidebiliyorum, istediğim kişileri işe alabiliyorum, yeni işler kurabiliyorum. Ama kalabalık aileme, yüzlerce çalışanıma, her alanda ulaşabildiğim önemli kişilere rağmen yalnızım. 

 

İnsanlar bu varlığın içinde çektiğim yokluğu bilseler sanırım şaşırırlar ve üzülürler. İlk zamanlarda iş ortamımdaki başarıya nasıl eriştiğim ve şimdi yaşadığım duygusal sorunların, aynı yolu yürüyen genç iş insanlarına katkısı olacağına inanıyorum.

 

YOKLUKTAN GELDİK

 

Yokluktan gelen bir ailenin evladı olarak kendi köyümüzde çiftçilikle uğraştıktan sonra rahmetli annemin desteğiyle büyük şehir hayalimin peşinden koştum. Bin bir zorlukla kendimi İstanbul’a attım. 

 

İstanbul’un zor yıllarında önce inşaatlarda çalıştım ve duvar ustası oldum. Çok iyi tuğla örerdim ve hızıma yetişemezlerdi. Bekâr odasında geçen üç yılımda hayatı öğrendim diyebilirim. Çalışmak için köyden gelen bazı arkadaşların yaşadıkları çeşitli sorunlardan kendi adıma dersler alıyordum.  

 

Ben çok azimliydim, hedeflerim vardı, durmadan yeni şeyler yapmak, yeni işler öğrenmek ve işimde yükselmek istiyordum. Öyle de oldu çok şükür. Ahlakı elden bırakmadan doğru ve dürüst çalışırsanız Allah da yardım ediyor. Duvar ustalığından sonra sıva yapmayı, sonra da kalıpçılığı öğrendim. Kalfalığını yaptığım ilk inşaattan sonra kendimi hazır hissettim ve müteahhitliğe başladım. 

 

Ve inşaatları kendi başıma yapıp daire satmaya başladım. Para kazandıkça daha büyük işlere girdim, çevrem genişledi. 

 

Benimle gurur duyan ailemi İstanbul’a taşıdım. Annem, babam ve iki kardeşim, benim kurduğum alt yapının üzerine geldi. 

 

Kardeşlerim yaşadığım zorluğu çekmesinler diye çok çaba gösterdim. Yanımda işe başlattım. Yüksek eğitim görmeleri için çok uğraştım. Çünkü eğitimsizliğin zorluğunu çok çektim. 

 

İş ortamındaki başarım artarak devam etti. Artık kardeşlerim de işin içindeydi. İnşaata, tekstil ve turizm işlerini de ekledik. Sivil toplum görevlerim de oldu. İşin ve ailenin merkezindeydim ve bütün kararlarda bana tabi olunurdu ama ben, babam, annem ve kardeşlerime danışırdım.  

 

AİLENİN KÜLTÜRÜNÜ YAŞATAMADIK

 

Babamın vefatından sonra aile binasından çıkıp farklı evlerde oturmaya başladık. Sanki bir el dokundu ailemize ve her şey kötüye gitmeye başladı. Bir kardeşim eşinden boşandı. İşle ilgilenmiyor. Diğeri işe geliyor ama bütün derdi beni eleştirmek ve benimle yarışmak. Lider olmak istiyor ama liderliğin gerektirdiği çaba yok. Çocuklarımız da arzu ettiğim eğitimi alamadı. 

 

Benim oğlum ve kardeşimin kızı şirketimizde işe başladı. Ama onlar da biz de memnun değiliz. Çünkü sadece harcamayı biliyor, alabildiğine tüketiyor, keyif ve eğlence dünyasından çıkmıyorlar. Çekirdek aileler gibi büyük ailede de saygı kalmadı. Yıllardır oluşturduğum düzen ve disiplin bozuldu. İşe gelmeyin, evden maaş verelim deme noktasına geldim.

 

Yaşadığım zorluğu anlatamam. Zira yaşlandım, eski gücüm yok, biri elimden tutsun, bu işleri yürütsün istiyorum ama ne kardeşlerim ne de yeni kuşak bunu yapamıyor. İşler çok büyüdü lakin eskisi gibi hızlı kararlar alamadığımız için küçülmeye başladık. Yalnız karar verdiğimde sorun çıkarıyorlar, birlikte çalışmak için de işe gelmiyorlar.  

 

İşletmelerimiz çok başarılı bir noktadayken aileye, ailenin yeni kuşaklarına zaman ayırmamanın ve kurumsal bir alt yapı oluşturmamanın sıkıntısını yaşıyoruz. İşte bunun için kendimi başarılı görmüyorum. İş, girişim, maddi kazanç, çevre edinme tamam. 

 

Ama bu işleri yarınlara taşıyacak ve sürdürecek aileyi ihmal etmişiz. Ailedeki birliği ve dirliği güçlü tutmayı, ailenin kültürünü ve ahlakını yaşatmayı başaramamışız. Bunun için bunca maddi zenginliğin içinde kendimi büyük bir anlam boşluğunun içinde hissediyorum…” 

25 Eylül 2023 Pazartesi

OSMAN ARIOĞLU



 

Geçtiğimiz hafta 2025-27 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Programda enflasyon ve büyüme rakamlarında revizeler yapıldığını gördük. Geçen hafta sonu kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu B+’dan BB-‘ye çıkardı. 

 

Görünümü ise pozitiften durağana çevirdi.

 

FİTCH KREDİ NOTU

 

Öncelikle kredi notundan bahsedelim. Bu not artırımından sonra Türkiye’nin kredi notu Güney Afrika ile aynı seviyeye geldi. 

 

Önümüzdeki dönemde risk priminde de biraz daha iyileşme görebiliriz. Not artırımı zaten bekleniyordu. Kritik konu, görünümün durağana çevrilmesidir. Bir sonraki açıklamada kredi not artırımının biraz zora girmesi gibi görünse de kesin olarak böyle olur demek değildir. 

 

ENFLASYON VE BÜYÜME RAKAMLARINDA REVİZE

 

OVP ile 2024 yılı enflasyon hedefi yüzde 33’ten yüzde 41.5’e revize edildi. Aslında Merkez Bankası daha önce 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 38’e revize etmiş ve daha sonraki birkaç toplantısında da yüzde 38’de sabit tutmuştu. Merkez Bankası açıklamasında da 38-42 aralığında bir banttan bahsedildiğini dikkate alırsak yeni hedefin Merkez Bankası açıklamalarındaki üst bant civarı olduğunu ve tutturulabilir görüldüğünü belirtelim. 

 

Büyüme beklentisinde değişiklik yapılarak 2024 yılı büyüme hedefi yüzde 3.5, 2025 yılı hedefi de yüzde 4 olarak revize edildi. Orta Vadeli Program açıklaması sırasında konuyla ilgili tüm bakanlar masanın etrafında olduğu halde sadece ana başlıkların belirtilmiş olması, içerikle ilgili detaya girilmemesi, kamuoyu nezdinde bir hayli eleştiriye neden oldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP açıklaması sırasında konuya ilişkin detayların 25 Ekim’de açıklanacak 2025 yılı programında olacağını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bütün unsurları ile yetki ve sorumluluğunun Cumhurbaşkanı makamına ait olması, bakanların programın yürütülmesinde yardımcı rol alan aktörler olarak değerlendirilmesi nedeniyle detaylandırmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümeti yıllık programı ile olması doğal karşılanabilir. 

 

OVP’de 2025 yılı büyüme hedefinin yarım puan aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanması ile enflasyonla mücadele programında bir gevşemeye gidileceği yönünde değerlendirmeler ekonomideki yavaşlamanın 2025 yılı ilk yarısında da devam edeceği beklentisi ile uyumlu. Daralmanın 2025 yılının bütününe yayılması ise başka sorunları da beraberinde getirebilir. Genel olarak hükümetlerin en tedirgin olduğu konu, ekonomik büyümenin ciddi şekilde yavaşlaması veya durgunluk içerisine girilmesidir. Bu hem işsizliğin artması hem de ülke kalkınmasının ve dolayısıyla da kişi başı milli gelirin düşmesine neden olabileceğinden hassasiyet gösterilmesi doğaldır. Türkiye’de 2002- 2008 yılları arasında yine bir enflasyonla mücadele programı uygulandı. 2001 yılı ekonomik krizi sonrası negatif büyüyen ülkede güven, kararlılık ve istikrarla enflasyonda ciddi bir iyileşme ile birlikte büyüme oranlarında da makul bir seviye izlenebilir olmuştu. 

 

PROGRAMDA KARARLILIK 

 

Enflasyonla mücadele programında en kritik konu, beklentilerin doğru yönetilmesi ve toplumun genelinde uygulanan enflasyonla mücadele programına inancın devam ediyor olmasıdır. Enflasyon katılaşmadan bu yılın ikinci yarısı ve 2025’in ilk yarısı biraz daha acı çekilecek dönem olarak kalması koşuluyla sonrasının daha yumuşak bir şekilde devam ettirilmesi mümkün olabilir. Geçen 5-6 yıllık dönemde uygulanan programlar kişiler ile doğrudan bağlantılı hale geldi ve birbiriyle zıt uygulamalar yapıldı. Uygulanan programda da esas tedirgin eden bu noktadır. Bu program, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile endeksli görülüyor. Hazine ve Maliye Bakanı konusunda yapılan spekülasyonların programda ne denli hasara yol açabileceği birkaç hafta önceki asılsız dedikodular ile teyit edildi. Bu dedikoduları gidermek için Sayın Şimşek sosyal medya hesabından iki defa istifa ettiği yönündeki tevatürleri yalanlamak durumunda kaldı. 

 

Yüksek enflasyon, toplumu her yönüyle bozucu etkilere neden olur. Şu anda en kritik konu, henüz katılaşmamış olan enflasyonu indirmedeki kararlılığın korunmasıdır. Beklenti yönetimi doğru yapılabildiği ölçüde enflasyon ve büyüme hedefleri yakınsanabilir. Yapısal reformların realize edilmesinde de anlayışın değiştiğine yönelik kanaat omurgayı oluşturur. En az iki yıl daha seçim olmaması halen en büyük avantaj durumundadır.

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon reyting büyüme Fitch kredi

PROF. DR. NURULLAH GÜR



Türkiye’de enflasyon, yıllık bazda tek haneli rakamları en son Ekim 2019’da görmüştü. Salgın döneminde yüzde 10-20 bandında dolanan enflasyon oranı, Aralık 2021’den itibaren başka bir safhaya geçti. O tarihten bu yana ortalama enflasyon yüzde 57.5 seviyesinde gerçekleşti. Beklediğimiz dezenflasyon süreci, Haziran 2024 itibariyle nihayet başladı. Yıllık enflasyon, son üç ayda yüzde 75.45’ten yüzde 51.97’ye geriledi. Bu gerilemeye neden olan temel unsurları şöyle özetleyebiliriz:

 

* Geçen yılın yaz döneminde çok yüksek seviyelerde gerçekleşen aylık enflasyon rakamlarının Haziran-Ağustos 2024 döneminde devreden çıkması neticesinde baz etkisi oluştu. Bu matematiksel durum, yıllık enflasyonu otomatik olarak aşağıya çekti.  

 

* Sıkı para politikası ve ekonomi politikalarındaki artan öngörülebilirliğin bir sonucu olarak döviz kurları, daha istikrarlı bir aralıkta seyretmeye başladı. Hatta TL reel bazda değerlendi. Bu gelişme, ithalat fiyatlarının enflasyonu artırıcı etkisini sınırladı. 

 

* Sıkı para politikası, iç talebi yavaşlattı. 

 

n Küresel emtia fiyatlarının stabil bir seyir izlemesi ve asgari ücrete ara dönemde zam yapılmaması, reel sektör için maliyetleri hafifletti. Böylece, bazı şirketlerin fiyat artışlarında aşırıya kaçmaya yönelebilmeleri için gerekçeleri azalmış oldu. 

 

TAHMİNLER GÜNCELLENDİ

 

Enflasyonda düşüş trendi başlamış olmasına rağmen Merkez Bankası’nın yüzde 38’lik yıl sonu hedefinin tutması mümkün gözükmüyor. Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Program’daki (OVP) 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 41.5 olarak güncellendi. Önceki OVP’de 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 33 idi. Durum böyle olunca akıllara kritik bir soru geliyor: 

 

Neden enflasyon tahminleri tutmadı? Bu sorunun birkaç cevabı var: 

 

* Enflasyonu kontrol altına almak için para politikası sıkılaştırıldı. Bu gerekliydi. Ama para politikasını destekleyecek yapısal politikalar yeterince kapsamlı ve hızlı biçimde devreye giremedi. Önceki yazılarımda da altını çizdiğim üzere, sıkı para politikası enflasyonla mücadelenin ön koşulu olmakla birlikte yeterli koşulu değildir. 

 

* Para politikasının iletişim ayağı zayıf kaldı. Dolayısıyla, enflasyon beklentileri yeterince iyi yönetilemedi. Bu durum, fiyatlama davranışları ve tüketim eğilimlerinin normalleşmesini geciktirdi. 

 

* Fiyatı kamu tarafından yönetilen ve yönlendirilen mal ve hizmetlere yönelik fiyat ayarlamaları dezenflasyon sürecini yeterince desteklemedi.  

 

ÇÖZÜM NEREDE?

 

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız? Para politikasının etki alanına girmeyen ama enflasyonu ilgilendiren alanlara dair diğer ekonomi politikalarını daha etkin çalıştırmamız lazım. Ekonominin planlama, üretim, teşvik, dağıtım ve aracılık faaliyetlerini ilgilendiren sorunlarına dair kalıcı çözümler üretmeliyiz. Enflasyonla mücadelenin her boyutunu vatandaşa ve şirketlere daha fazla dokunarak anlatmalıyız. Maliye politikalarını hem enflasyonla mücadeleyi destekleyecek hem de enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumda daha adil biçimde paylaşılmasını sağlayacak şekilde çalıştırmalıyız. 

 

Bunları yapmakta yetersiz kaldığımız durumda, sıkı para politikası daha uzun süre devrede kalabilir. Yani yüksek faiz, ekonomiyi gereğinden uzun süre yorabilir. Bu durum, reel sektörün üretim kapasitesine, yatırım iştahına ve rekabet gücüne zarar verir; sabit gelirli vatandaşların yaşam koşulları daha da zorlaşır. İşte bu yüzden enflasyonla mücadeleyi çok boyutlu bir strateji ve politika setiyle yürütmemiz gerekiyor. 

18 Eylül 2024 Çarşamba

Etiketler : enflasyon