tatil-sepeti

Başta sağlık ve kozmetik olmak üzere birçok alanda karşımıza çıkan kolajen, günümüzün en popüler ürünleri arasında yer alıyor.

Teknopark İstanbul’da faaliyet gösteren Collaxir Biyoteknoloji, ‘büyük oranda ithal edilen’  ürünlerin yerli üretimini,balık ve tavuk atıklarından ‘yeşil teknolojiyle’ gerçekleştiriyor.

 

HABER:ÖMÜR KIRBAŞLI

 

Teknopark İstanbul’da yerleşik Collaxir Biyoteknoloji, büyük oranda çöpe giden veya katma değeri düşük ürünlerde kullanılan balık ve tavuk atıklarını, biyolojik, katma değeri yüksek kolajen peptitlerine ve değerli ara ürünlere dönüştürüyor.

 

Collaxir Biyoteknoloji tarafından Türkiye’de ilk kez geliştirilen ürünler cilt, kemik, eklem ve genel vücut sağlığını destekliyor.

 

Collaxir Biyoteknoloji’nin kurucusu Gıda Yüksek Mühendisi Handan Doğan, bir hammaddeden çoklu değerli ürün eldesini sağladıklarını, bunu yaparken de çevresel sürdürülebilirliği ve biyoteknolojiyi insan sağlığına hizmet edecek şekilde kullandıklarını söylüyor. 

 

Doğan, yeşil teknolojiyle geliştirdikleri ürünlerini ve gelecek hedeflerini, İstanbul Ticaret’e anlattı.

 

 

ANNEMİN HASTALIĞI 

 

Şirketiniz hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Bu fikir nasıl doğdu?

 

Collaxir’in temelleri, aslında kişisel bir deneyimden doğdu. 2017 yılında 48 yaşındaki annemin diz kapaklarında yaşadığı sıvı azalması sorununa çözüm arıyorduk. 

 

Doktorların tavsiyesiyle yıllarca kemik çorbalarından tutun, kök hücre tedavileri ve sıvı iğnelerine kadar pek çok yöntemi denedik, ancak kalıcı bir çözüm elde edemedik. 

 

Bu süreçte gıda mühendisi olmam ve sağlıklı yaşama olan ilgim sebebiyle birçok akademik çalışmayı inceledim ve kolajen peptitlerle tanıştım. 

 

O dönemde Türkiye’de bu ürünler çok bilinmiyordu, üretilmiyordu ve tamamen ithal ediliyordu. 

 

Birçok ürünü denedik, sonunda tavuk ve balık kaynaklı kolajen peptitleri içeren takviyeleri düzenli kullanmasıyla yaşadığı problemleri kalıcı olarak çözdük. Ve o günlerden bu yana kolajen peptitler bizim ailemizin kahramanı. 

 

Avrupa ve ABD’de 60-70 yaşındaki insanlar koşarken, bizim insanlarımızın 45’li yaşlarda merdiven çıkarken zorlanması, gerçekten üzücü ve düşündürücü. 

 

Yaşadığımız başarılı deneyimin ardından ‘Bu ürünleri Türkiye’de nasıl üretip insanlara fayda sağlayabilirim?’ sorusuna odaklandım. Sürdürülebilir yeşil teknolojik yöntemlerle balık atıklarından kolajen peptitler üretme projesini geliştirdim. 

 

Kasım 2021’de TÜBİTAK 1512 Bireysel Genç Girişim desteğiyle Teknopark İstanbul’da Collaxir’i kurdum ve Ar-Ge çalışmalarına başladık. 

 

 

BİYOAKTİF PEPTİTLER

 

Ürün veya hizmetlerinizi anlatır mısınız?

 

Günümüzde hammaddeye erişim zorlaşıyor. Bu yüzden hammaddeleri en verimli şekilde kullanarak çoklu değerli ürünler elde etmeye odaklandık. 

 

Balık atıklarından kolajen peptitler, balık yağı, balık jelatini ve balık yemi üretiyor, yeni ürünler için Ar-Ge çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 

 

Tavuk atıklarından da kolajen peptitler ürettik. Ar-Ge süreçlerini tamamladığımız 3 ürün ve yeşil teknolojik üretim yöntemimiz bulunuyor. 

 

Balık jelatini, balık yağı ve balık proteini için son aşama analizlerini yapıyoruz. Ürünlerimiz, yeşil teknolojik yöntemlerle üretilen ve çeşitli kolajen tipleri içeren, Türkiye’de ve dünya genelinde ilk ve tek ürünlerdir.

 

 

ÜRÜN TİPLERİ VE ÖZELLİKLERİ

 

l Collaxir yeşil teknolojik üretim metodu: Toksik çözücülerin, enerji, su vb. kullanımının minimize edildiği, sıfır atık prensibine uygun, çevre dostu bir yöntemdir. AB Yeşil Mutabakat şartlarına uygun, kısa sürede yüksek verimlilik ve saflıkta ürün elde edilmesini sağlıyor. 

 

l Collaxir kolajen peptitleri: 2000 daltondan düşük molekül ağırlığına sahip, yüzde 90’ın üzerinde protein saflığında, ağır metallerden arındırılmış, yüzde 100 suda çözünen, in vitro ortamda yüzde 90’ın üstünde biyoerişilebilirlik gösteren, kokusuz, helal ve Türk Gıda Kodeksi’ne uygun.  

 

l Balık kolajen peptitleri: Balık derisinden elde edilen bu ürün, Tip I, Tip VI, Tip X kolajen peptitleri içeriyor ve cilt, kemik, eklem başta olmak üzere genel vücut sağlığını destekliyor. 

 

l Deniz kolajen peptitleri: Balık atıklarından (kemik, kıkırdak, pul vb.) elde edilen bu ürün, Tip I, Tip II, Tip IV, Tip V, Tip X, Tip XI, Tip XVIII, Tip XXVII kolajen peptitleri içeriyor. 

 

Cilt, eklem, kemik, saç, kornea, bağırsak ve damar dahil genel vücut sağlığını destekliyor.

l   Tavuk kolajen peptitleri: Tavuk atıklarından elde edilen bu ürün, Tip II, Tip I, Tip IX kolajen peptitleri ve elastin içeriyor. Eklem ve kıkırdak onarımını, yenilenmesini destekliyor. 

 

 

150 FARKLI METOT 

 

Geleneksel yöntemlere göre avantajlarınız neler? Yapay zeka ya da makina öğrenmesi gibi ileri teknolojiler kullanıyor musunuz?

 

Kolajen peptitlerin üretiminde kullanılan geleneksel yöntemler yaklaşık 50-60 yıldır kullanılan yöntemler.

 

Yüksek enerji, su vb. tüketimi, toksik kimyasal kullanımı, uzun süren prosesler nedeniyle çevresel ve ekonomik açıdan sürdürülebilir değil. 

 

AB Yeşil Mutabakatı’nın 2050 yılına kadar karbon nötrlük hedefiyle geleneksel yöntemler yerini daha sürdürülebilir ve çevre dostu teknolojilere bırakmak zorunda. 

 

Biz Collaxir olarak, bu sorunları aşmak ve geleceğin çevre dostu üretim ihtiyaçlarına yanıt vermek için TÜBİTAK desteğiyle kapsamlı bir Ar-Ge çalışması yaptık.

 

10 farklı balık türünü inceledik, en uygun hammaddeleri belirledik, 150’ye yakın metot denemesiyle hedeflediğimiz yeşil üretim yöntemini geliştirdik. 

 

Organik çözücülerle yüksek ısı olmadan, enerji, su vb. kaynakların düşük kullanımıyla atıklardan çoklu değerli ürünler elde ediyoruz. 

 

Bu yöntemle çevresel etkileri minimize ediyoruz, operasyonel maliyetleri düşürerek ürün kalitesini artırıyoruz. 

 

Hammadde seçiminde de sürdürülebilirliğe ve sağlık etkilerine odaklandık. Balık; sığır, domuz gibi kaynakların taşıdığı hastalıkları, helal sorunları, yüksek karbon ayak izi gibi dezavantajlarını taşımıyor ve daha yüksek biyoyararlılığı sebebiyle avantajlı. 

 

Collaxir olarak, çevreye duyarlı, sağlık odaklı ürünlerle bu dönüşümün öncülerinden biri olmayı hedefliyoruz.

 

 

YOĞUN TALEP ALIYORUZ

 

Yurt dışından talep var mı?

 

Collaxir Biyoteknoloji ürünleri, kapsamlı Ar-Ge çalışmaları, ileri yeşil teknolojik üretim, yüksek kalite standartları, zengin kolajen tipleri, yüksek biyoerişilebilirlik ve helal uyumluluğu sayesinde uluslararası pazarlarda büyük ilgi görmeye başladı. Ürünlerimizi yeni tanıtmamıza rağmen yurt dışından yoğun talep alıyor ve işbirliği sözleşmeleri yapıyoruz. 

 

2025’te, formülize ettiğimiz hücre yenileyici besin desteklerini ürünleştirmeyi ve entegre üretim tesisimizi kurmayı hedefliyoruz.

 

Bu doğrultuda hedef sektörlerde global partnerlerle stratejik işbirlikleri ve yatırımcılarla görüşmelerimize devam ediyoruz. 

Öncelikli hedefimiz yurt içi pazar ve Kuzey Amerika, ardından Avrupa ve Uzak Doğu.

 

İthal etken maddelerin yerli üretimini hedefliyoruz 

 

Gelecekte farklı alanlarınız olacak mı?

 

Elbette, biyoteknoloji ve yeşil teknolojiyi, sürdürülebilir ve sağlıklı bir yaşamı destekleyecek bir araç olarak kullanıyoruz. 

 

Bu vizyonla gıda takviyesi, sağlık ve kozmetik sektörleri için biyoteknolojik formülasyonlar geliştirmenin yanı sıra, büyük oranda ithal edilen bu etken maddelerin yerli üretimini ülkemize kazandırmak hedeflerimiz arasında. 

 

Bu amaçla TÜBİTAK 1507 desteğiyle 1 yıldır titizlikle yürüttüğümüz projede, kendi ürettiğimiz ve global markaların kolajen peptitleri ile birlikte toplamda 41 etken maddeyi kapsayan Ar-Ge çalışmaları yapıyoruz. Hedefimiz, genel vücut sağlığını destekleyecek, hücre yenilenmesini sinerji odaklı sağlayacak formülasyonlar geliştirmek. 

 

Orta vadede ise ilaç, medikal ve sağlık alanlarında kullanılmak üzere, spesifik peptitleri yüksek saflıkta izole ederek, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılacak öncü ürünler üretmeyi planlıyoruz.

 

Küresel pazara stratejik kapı

 

Teknopark İstanbul’da yer almak hangi faydaları sağlıyor?

 

Teknopark İstanbul, yenilikçi fikirlerin hızla hayata geçirilebileceği, dinamik bir Ar-Ge ekosistemi. Burada, yatırımcılarla daha yakın ilişkiler kurarak potansiyel işbirlikleri için fırsatlar yakalayabiliyoruz. 

 

Ayrıca, Teknopark İstanbul’un sağladığı altyapı, proje ve patent destek hizmetleri, güçlü uluslararası bağlantıları da bizim için büyük bir avantaj. Özellikle yurt dışındaki inovasyon merkezleriyle olan işbirlikleri, küresel pazarlara açılmamız için stratejik bir kapı aralıyor.

 

Kolajen peptitlerin faydaları

 

Cilde güç ve esneklik kazandırır.

Kırışıklıklara iyi gelir.

Kemiklerde kırılganlığı azaltır.

Yara iyileşmesinin doğal sürecinde rol alır.

Kan damarları ve lenf düğümleri oluşturmayı destekler.

Ölü cilt hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.

Kalp hastalıkları riskini azaltmaya yardımcı olur.

Kemik kaybını önleyip, kas kütlesini artırır.

Saç derisini ve saçları güçlendirir.

Kanın pıhtılaşmasına yardımcı olur.

Bağışıklık sistemini destekler.

Eklem ağrılarını hafifletir.

10 Ekim 2024 Perşembe

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, otoyol, devlet ve il yollarına inşa edilen fiber ağ uzunluğunun 7 bin 676 kilometreye ulaştığını bildirerek, "Tüm kara yollarımızdaki fiber ağımızı yaklaşık 20 bin kilometreye ulaştıracağız" dedi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS) kapsamında kara yolu ağında gerçekleştirdikleri fiber optik altyapı çalışmalarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) sorumluluğundaki yollarda, güncel teknolojileri kullanan ve tüm ulaşım modlarıyla entegre yerli ve milli bir akıllı ulaşım ağı sistemini devreye aldıklarına işaret eden Uraloğlu, Türkiye'deki devlet ve il yolu ağının 64 bin 768 kilometreye, otoyol ağının ise 3 bin 726 kilometreye ulaştığını anımsattı.

Uraloğlu, 68 bin 494 kilometrelik ulusal kara yolu ağında güvenli, yenilikçi, çevreci ve sürdürülebilir bir akıllı ulaşım ağı oluşturmak için çalışmaları kararlılıkla yürüttüklerini aktardı.

Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmelerin etkisiyle kara yollarındaki trafiğin yönetiminde nesnelerin interneti ve karar destek gibi uygulamaların kullanıldığını anlatan Uraloğlu, "Tüm bu sistemlerin ortak bir merkezin çatı yazılımıyla kontrol edileceği entegre bir AUS yapısını hayata geçirmek için çalışmalarımıza hız verdik. Bu projeler, yollarda zaman ve enerji tasarrufu sağlamanın yanı sıra trafik güvenliğini ve sürdürülebilirliği de artıracak." değerlendirmesinde bulundu.

 

AŞAMA AŞAMA TAMAMLANIYOR

Bakan Uraloğlu, AUS kapsamında kurulacak sistemlerin birbirleriyle ve diğer ulaşım modlarıyla haberleşmesini sağlayacak etkin bir haberleşme altyapısı kurduklarına dikkati çekerek, KGM sorumluluğundaki yolları akıllı hale getirmek için otoyol, devlet ve il yollarındaki ağ uzunluğunu 15 bin kilometreye çıkarmayı planladıklarını bildirdi.

Bu fiber kablo ağı içerisinde yer alan 6 bin 973 kilometrelik yolu, trafik değerleri, AUS merkezlerinin tesis edilmesi ve bütçe olanakları doğrultusunda önceliklendirdiklerini belirten Uraloğlu, bunu da 5 aşamada gerçekleştireceklerini ifade etti.

Uraloğlu, birinci aşamada, pilot bölge olan Tekirova-Antalya-Gazipaşa ile Antalya-Sandıklı bölgesindeki 520 kilometrelik kesimde fiber optik haberleşme altyapısı yapımının tamamlandığı bilgisini paylaşarak açıklamasını şöyle sürdürdü: "İkinci aşamada, Ankara-Bursa-Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü ve Ankara-İzmir, İzmir-Denizli-Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü sınırları güzergahındaki 1452 kilometrelik kara yolu ağına fiber optik kablo haberleşme altyapısı yapımını tamamladık. Üçüncü aşamada ise Ankara-İstanbul-Edirne Kapıkule Sınır Kapısı, İstanbul-Karayolları Bursa 14. Bölge Müdürlüğü sınırı, İstanbul-İpsala güzergahlarında kara yolları ile İstanbul 1. ve Ankara 4. bölge müdürlükleri sorumluluk ağındaki muhtelif kesimlerde fiber optik kablo haberleşme altyapısı çalışmaları devam ediyor."

Dördüncü aşamada, İstanbul, Ankara, Samsun, Trabzon, Bursa ve Kastamonu bölge müdürlüklerinin sorumluluk alanında yer alan yaklaşık 1733 kilometrelik kara yolu kesimine fiber optik kablo haberleşme altyapısı tesis edilmesi için ihale çalışmalarının devam ettiğine dikkati çeken Uraloğlu, 2025 yılı içerisinde bu ihaleleri gerçekleştirmeyi planladıklarını aktardı.

 

3 BİN 47 KİLOMETRELİK HABERLEŞME ALTYAPISININ TESİSİ TAMAMLANDI

Bakan Uraloğlu, ülke genelindeki mevcut 3 bin 726 kilometrelik otoyol ağında 4 bin 629 kilometrelik haberleşme altyapısı bulunduğunu belirterek şunları kaydetti: "Bugüne kadar devlet ve il yollarında 3 bin 47 kilometrelik haberleşme altyapısını tamamladık, otoyollarla birlikte fiber ağ uzunluğu 7 bin 676 kilometreye ulaştı. Diğer ulaşım modlarıyla etkin haberleşme altyapısı kurmak için devlet ve il yollarına 3 bin 47 kilometre fiber kablo inşa ettik. Devlet ve il yollarına 12 bin kilometre daha fiber ağ kurmayı planlıyoruz. Böylece tüm kara yollarımızdaki fiber ağımızı yaklaşık 20 bin kilometreye ulaştıracağız. Gelecek projeksiyonunda bu ağı daha da uzatacağız."

22 Ekim 2024 Salı

SAHA EXPO Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı’nın açılışında konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır, "Dünyadaki muadillerine göre kabiliyet avantajı sunması açısından ön plana çıkan savunma ürünlerimiz, ülkemizin stratejik hamlelerinde güç çarpanı olmaya devam ediyor" dedi.

Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük sanayi kümelenmesi SAHA İstanbul tarafından Cumhurbaşkanlığı himayesinde organize edilen, 6 bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığının desteklediği, Anadolu Ajansının global iletişim ortağı olduğu SAHA EXPO Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı başladı.

Bakan Kacır, İstanbul Fuar Merkezi'nde (İFM) 26 Ekim'e kadar devam edecek etkinliğin açılışında yaptığı konuşmada, ilki 2018'de gerçekleştirilen organizasyonun kısa sürede dünyanın savunma ekosisteminin tüm paydaşlarının buluşma noktası haline geldiğini söyledi.

Son 1 yılda 40 binden fazla insanın İsrail tarafından öldürüldüğüne dikkati çeken Kacır, "2 milyona yakın insan evinden, yerinden edildi. İsrail şimdi çatışmayı başka ülkelere taşıyor. Bütün bunlara uluslararası kurumların seyirci kaldığı bir sistemin güven telkin etmesi söz konusu olabilir mi?" diye konuştu.

Kacır, bugün dünyanın birçok yerinde ortaya çıkan çatışmaların uluslararası sistem tarafından çözüme kavuşturulamadığına işaret ederek, Birleşmiş Milletler'in mevcut sisteminin insanlık için adaleti tesis etme kabiliyetinin bulunmadığını dile getirdi.

Dünyanın farklı coğrafyalarında terör örgütlerinin farklı aktörler tarafından kullanıldığını ve ülkelerin barış ve istikrarını tehdit etmeyi sürdürdüğünü vurgulayan Kacır, böyle bir tabloda ülkelerin askeri caydırıcılık için daha fazla yatırım yaptığını ifade etti.

 

"MİLLİ VE ÖZGÜN TEKNOLOJİLER GELİŞTİRMEKTEN BAŞKA ALTERNATİF YOK"

Geçen 10 yılda küresel savunma sanayi harcamalarının 1,75 trilyon dolardan yaklaşık 2,5 trilyon dolara çıktığı bilgisini veren Kacır, şöyle devam etti: "Dünyadaki krizlerin ve çatışmaların en yoğun yaşandığı coğrafi hat içindeki ülke olarak bu tabloya kayıtsız kalma lüksüne sahip değiliz. Milli güvenlik stratejilerimize çerçeve çizmeye çalışan, ülkemizi masada ve askeri sahada zayıflatmak isteyen ülkelerin örtülü ve açık ambargolarına uzun yıllar maruz kaldık. Parasını ödediğimiz savunma ürünlerinin tedarik ve bakım süreçlerinde türlü zorluklarla karşılaştık. Tecrübelerimiz, ülkemizin bekası için savunma sanayisinde milli ve özgün teknolojiler geliştirmekten başka bir alternatifin bizler için söz konusu olmadığını gösterdi. Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde son 22 yılda ortaya konulan güçlü siyasi irade ve istikrarlı devlet politikaları, milli ve özgün ürünleri önceleyen uzun dönemli AR-GE, yatırım ve tedarik planlamaları ve nitelikli insan kaynağı yatırımlarıyla savunma sanayimiz büyük bir atılım gerçekleştirdi. Ana yüklenicileri, alt yüklenicileri, KOBİ'leri, araştırma kuruluşları ve üniversiteleriyle Türkiye'nin iftihar kaynağı sektörleri arasında yerini aldı."

 

"İHA VE SİHA'LARIMIZLA TERÖRÜ VATAN TOPRAKLARIMIZDAN KAZIDIK"

Kacır, ürün, sistem ve alt sistem bazlı yerlileşme çalışmaları neticesinde savunma sanayisinde yerlilik oranını 22 yılda yüzde 20'den yüzde 80'lerin üzerine çıkardıklarını anlattı.

Savunma projelerinin niteliği ve niceliğinin büyük bir gelişim gösterdiğini belirten Kacır, şöyle konuştu: "2002'de sadece 62 savunma projesi yürütülürken bu sayı 1000'in üstüne çıktı. Türkiye'nin milli ve özgün savunma sanayisi ürünleri, artık dünyada harp paradigmasını ve jeopolitik dengeleri değiştirici unsurlar olarak tanımlanıyor. Havadan deniz platformlarına, kara araçlarından uzay sistemlerine kadar pek çok kritik alanda, yerli ve milli teknolojileriyle yeni çağın lider ülkeleri arasında yer alma yolunda hızla ilerliyoruz. Küresel ölçekte savaş paradigmalarını değiştiren İHA ve SİHA'larımızla terörü vatan topraklarımızdan kazıdık. Sınırlarımızda ülkemizi tehdit eden terör unsurlarının barınmasına müsaade etmiyoruz. MİLGEM projeleri ve TCG Anadolu ile mavi vatanda ve uluslararası sularda özgürce yol alıyoruz. Değer zincirinde barındırdığı 3 bin 500'ü aşkın firması ve 90 binin üzerinde nitelikli insan kaynağıyla savunma sanayimiz başarılarına her geçen gün yenilerini ekliyor. Ekosistem aktörleri arasındaki güçlü işbirliği, uluslararası kalitede üretim kabiliyetleri ve inovatif AR-GE yaklaşımı, yalnızca Türkiye'nin değil, dost ve kardeş ülkelerin de ihtiyaçlarını adresleyen başarılı güvenlik çözümlerini mümkün kılıyor. Dünyadaki muadillerine göre kabiliyet avantajı sunmasının yanında rekabetçi edinim maliyetleri açısından da ön plana çıkan savunma ürünlerimiz, ülkemizin stratejik hamlelerinde güç çarpanı olmayı sürdürüyor."

 

"BU GÜÇLÜ İVMEYİ ASLA KAYBETMEYECEĞİZ"

Kacır, muharebe sahasında kendilerini kanıtlayan ve güvenlik güçlerinin tecrübeleri doğrultusunda sürekli iyileştirilen savunma ürünleri ihracatının geçen yıl 5,5 milyar dolara ulaştığını bildirdi.

İhracatın bu yılın 9 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12 arttığını vurgulayan Kacır, "Dünyanın en büyük savunma ve havacılık firmaları listesinde yer alan Türk savunma sanayi firmalarının sayısındaki artış bizleri gururlandırıyor. Milli Teknoloji Hamlemizin işaret fişeğini yakan bu güçlü ivmeyi asla kaybetmeyeceğiz. Yapay zeka, otonomi, siber güvenlik, uzay, hipersonik, kuantum ve biyoteknoloji gibi savunma sanayisini yeniden şekillendiren alanlardaki gelişmeleri yakından izlemeye ve bunlara öncülük etmeye devam edeceğiz." dedi.

Kacır, her geçen gün daha geniş bir uygulama alanı bulan yapay zekanın etik ve strateji bağlamında insanlığı yeni sorunlarla karşı karşıya getirdiğini ifade etti.

 

"TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE YOLUNDA EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ"

Dünyada kritik altyapıların yazılım odaklı hale gelerek dijitalleşmesinin, siber uzayı savaşların yeni bir sahası haline getirdiğini ve dijital savaş kavramını gündeme taşıdığını belirten Kacır, şunları kaydetti: "Düşman unsurlarını etkisiz hale getirme senaryolarında oyun değiştirici rol üstlenen siber güvenlik çalışmaları, askeri doktrinlerde yerini sağlamlaştırdı. Dünya savunma sanayisini adeta yeniden tanımlayan bu yenilikçi teknolojileri, ülkemizin küresel savunma liginde stratejik bir oyuncu olması için önemli bir fırsat penceresi olarak görüyoruz. Geleceğin potansiyel muharebe trendlerinin yakalanmasına ve yönlendirilmesine imkan tanıyacak kapsamlı bir tedarik politikası ve yetkinlik inşası sürecini başlattık. Testleri devam eden KIZILELMA ve ANKA-3 ile ülkemizi daha ileri noktaya taşıyoruz. Yerli mühimmatlarımızla görev icra edecek yeni nesil İHA'larımızla tam bağımsız Türkiye yolunda emin adımlarla ilerliyoruz."

Bölgesel tehditlere karşı caydırıcı, uzun menzilli hipersonik balistik füze sistemlerinin geliştirilmesine yönelik çalışmaların başarıyla devam ettiğini vurgulayan Kacır, siber güvenlikte değişen dinamikler doğrultusunda kabiliyet havuzunu genişletecek projeleri öncelikli olarak değerlendirdiklerini söyledi.

 

"128 MİLYAR LİRALIK SABİT YATIRIMIN ÖNÜNÜ AÇTIK"

Dünyanın kara, deniz ve hava kuvvetlerinin ardından artık uzay kuvvetlerini konuştuğuna dikkati çeken Kacır, şu değerlendirmede bulundu: "Türkiye, uzay bilimi ve teknolojilerindeki nitelikli insan kaynağı, güçlü tasarım ve mühendislik kabiliyetleriyle uzaydaki hak ve menfaatlerini korumaya her zamankinden daha hazır konumdadır. Fergani firmamızın çalışmalarını yürüttüğü Milli Küresel Konumlama Sistemi ile askeri operasyonlarımızın güvenliği açısından önemli bir riski bertaraf edeceğiz. Bakanlık olarak, askeri ve siyasi bağımsızlığımızı perçinleyecek inisiyatifleri bugüne kadar nasıl desteklediysek 'Türkiye Yüzyılı'nda da en güçlü şekilde destekleyeceğiz. 2002'den bugüne savunma sanayisinde 883 yatırım için teşvik belgesi düzenledik, 128 milyar liralık sabit yatırımın önünü açtık. TÜBİTAK aracılığıyla 1493 savunma sanayi projesine ve 2 bin 233 bilim insanına ve gencimize 38 milyar lira destek sağladık. Dünya savunma sanayisinde geliştirilen en ileri sistemler, çok uluslu işbirlikleriyle ortaya çıkıyor. Türkiye olarak, ortak fayda esasında, savunma sanayisinde sahip olduğumuz imkan ve kabiliyeti dostlarımızla ve müttefiklerimizle paylaşmaya her zaman hazırız."

22 Ekim 2024 Salı