Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, yeni yılda herkesin mutabık kaldığı bir asgari ücret tutarında uzlaşılacağını ümit ettiğini söyledi.


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlığının 2024 yılı bütçesine ilişkin yaptığı sunumda, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından aldıkları tedbirlerle yaraları hemen sararak normalleşme sürecine hızlı bir şekilde girdiklerini ifade etti.

 

Bu çerçevede alınan tedbirlere değinen Işıkhan, kısa çalışma ödeneği kapsamında deprem bölgesinde yer alan yaklaşık 110 bin vatandaşa toplam 1 milyar lira ödeme yapıldığını belirtti.

 

Işıkhan, nakdi ücret desteği kapsamında ise 81 bin vatandaşa yaklaşık 695 milyon lira ödeme yapıldığını bildirerek, deprem bölgesinde uygulamaya konulan Toplum Yararına Programlar (TYP) çerçevesinde 57 bin 57 kişi için 6 milyar 912 milyon lira ödenek tahsis edildiğini kaydetti.

 

Kovid-19 salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı ve Filistin-İsrail çatışması gibi ülkelerin ekonomilerini derinden etkileyen olayların yaşandığına dikkati çeken Işıkhan, pek çok ülkede iş gücü piyasalarındaki yapısal sorunların devam ettiğini, istihdam ve iş açıklarının genişlediğini, sosyal eşitsizliklerin derinleştiğini, nitelik ve beceri uyumsuzluklarının kaynakların etkin kullanımını engellediğini dile getirdi.

 

İSTİHDAMDA VE İŞ GÜCÜNE KATILIMDA ARTIŞ EĞİLİMİ SÜRÜYOR

 

Vedat Işıkhan, Bakanlığın, küresel koşulları analiz ederek ve ülkenin yapısal dinamiklerini dikkate alarak "Türkiye Yüzyılı" vizyonuyla daha güçlü, kapsayıcı ve sürdürülebilir sosyoekonomik kalkınmayı teşvike yönelik politikaları uygulamaya devam ettiğini söyledi.

 

Nihai hedeflerinin, bu yüzyılı emeğin, yatırımın, üretimin, istihdamın, büyümenin, kalkınmanın ve refahın yüzyılı yapmak olduğunu vurgulayan Işıkhan, "Küresel ve bölgesel düzeyde yaşanan jeopolitik gerilimler ve ekonomik dalgalanmaların yanı sıra salgın hastalıklar, doğal afetler, su, gıda ve enerji krizlerine rağmen ülkemiz, istihdamda ve iş gücüne katılımda görülen artış eğilimini sürdürmeyi başarmıştır. Bu kapsamda 2028 yılı sonuna kadar 5 milyon ilave istihdam sağlanarak işsizlik oranımızın yüzde 7,5'e gerilemesini hedeflemekteyiz." diye konuştu.

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan, istihdam ve çalışma hayatı alanında özel politika gerektiren gruplar başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerine yeterli bir gelirle kayıtlı, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlandığı koşullarda iş imkanlarının sunulmasının temel amaçları olduğunu vurguladı.

 

Memuru, işçiyi, ücretliyi ve emeklileri hiçbir şekilde enflasyona ezdirmediklerini dile getiren Işıkhan, "21 yıldır bu konuda asla taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz." dedi.

 

Çalışma hayatının tüm paydaşları açısından yeşil ekonomiye geçişin en adil şartlarda gerçekleşmesini sağlamaya yönelik çalışmalara hızla devam ettiklerini anlatan Işıkhan, tüm sendikaları desteklediklerini ve bu kapsamda sendikalaşma oranının artırılmasına önem verdiklerini belirtti.

 

SENDİKALI İŞÇİ VE MEMUR SAYISI

 

Vedat Işıkhan, sendikal hak ve özgürlükler konusunda yaptıkları düzenlemeleri hatırlatarak, "2013 yılında yüzde 9,21 seviyelerinde olan sendikalaşma oranı, 2023 yılı itibarıyla yüzde 14,76 seviyelerine, 2013 yılında 1 milyon olan sendikalı işçi sayısı da 2 milyon 421 bin 940 kişiye ulaşmıştır. Memur sendikalarında ise 2002 yılında yüzde 47,94 olan sendikalaşma oranı, 2023 yılında yüzde 74,54 seviyelerine çıkmıştır. Sendikalı memur sayısı ise 2 milyon 130 bin 644'tür." bilgisini verdi.

 

Asgari ücretin işçi ve işveren kesiminin oy birliğiyle en son net 11 bin 402 liraya yükseltildiğini anımsatan Işıkhan, "Böylece 2002 yılında 184 lira olan bu rakamı, reel olarak yüzde 237 artırmış olduk. Aralık ayı başında 2024 yılı asgari ücretini belirlemek için yine komisyonumuz toplanacaktır. Herkesin mutabık kaldığı bir tutarda uzlaşılacağını ümit ediyorum." ifadelerini kullandı.

 

ORTALAMA MEMUR MAAŞINDAKİ REEL ARTIŞ YÜZDE 125'E ULAŞMIŞTIR

 

Işıkhan, kamu çalışanlarının mali ve sosyal haklarını düzenleyen 7. Dönem Toplu Sözleşmesi ile çalışanlar lehine ciddi iyileştirmeler yapıldığını söyledi.

 

Temmuz ayında yapılan zamlarla en düşük devlet memuru maaşının 22 bin 17 liraya yükseltildiğini dile getiren Işıkhan, şunları kaydetti:

 

"Böylece 2023 yılında en düşük memur maaşındaki artış oranı yüzde 141, ortalama memur maaşındaki artış oranı ise yüzde 128 olmuştur. 2002 yılı aralık ayı ile 2023 yılı ekim dönemine baktığımızda ise en düşük memur maaşındaki reel artış yüzde 192'ye, ortalama memur maaşındaki reel artış ise yüzde 125'e ulaşmıştır. Çalışanlarımıza yönelik enflasyona karşı koruma prensibimizi, önümüzdeki dönemlerde de aynı kararlılıkla sürdüreceğiz."

 

Işıkhan, 3600 ek gösterge düzenlemesi ile çalışan ve emekli 5,3 milyon kamu personeli ve bunların hak sahiplerinin ek göstergelerinin yeniden belirlendiğini anımsatarak, şöyle konuştu:

 

"Öğretmenler, sağlık çalışanları, polisler ve din görevlilerinin ek göstergelerinin 3600'e yükseltilmesinin yanı sıra uzman jandarma ve uzman erbaşlar, avukatlar, şube müdürleri, müdürler ve müdür yardımcıları ile taşra uzman ve denetmenlerinin de ek gösterge rakamları 3600'e yükselmiştir. Yine bazı istisna unvanlarda daha yüksek veya daha düşük artış olmakla birlikte tüm kamu görevlilerinin ek gösterge rakamları 600 puan artırılmıştır. Bununla beraber, birinci dereceye yükselen devlet memurlarımız için 3600 ek gösterge düzenlemesini de hükümet olarak hayata geçireceğiz."

 

İŞSİZLİK ORANINI 2025 YILI İTİBARIYLA TEK HANELİ SEVİYELERE KALICI OLARAK DÜŞÜRMEYİ HEDEFLİYORUZ

 

Bakan Işıkhan, yaptığı sunumda, insana yakışır işler oluşturmak ile çalışma şartlarını iyileştirerek iş sağlığı ve güvenliğini sağlamanın önemli çalışma alanları arasında olduğunu vurguladı.

 

İş sağlığı ve güvenliği alanında atılan adımlarla 2002 yılında yüz binde 13,3 olan ölümlü iş kazası oranının 2022 yılında yüz binde 6,6'ya düştüğüne dikkati çeken Işıkhan, Bakanlığın 904 iş müfettişinin 2023'ün geride kalan bölümünde 3 bin 457 iş yerinde önleyici ve bilgilendirici yaklaşımla rehberlik ve teftiş faaliyeti yürüttüğünü söyledi.

 

Işıkhan, istihdamın 2023 yılının ikinci çeyreğinde tarihin yüksek seviyelerine ulaştığını belirterek, şu bilgileri paylaştı:

 

"Yılın ilk altı ayında, emekliliğe hak kazanma koşullarına yönelik düzenlemelerin ve depremin olumsuz etkilerine rağmen net 220 bin istihdam artışı sağlanmıştır. Ağustos itibarıyla son bir yılda iş gücümüz 507 bin artarak 34,9 milyon, istihdamımız 667 bin artarak 31,7 milyon, işsiz sayımız 160 bin azalarak 3,2 milyon ve işsizlik oranımız 0,6 puan azalarak yüzde 9,2 olmuştur. Bu oran son 9 yılın en düşük işsizlik seviyesidir. Önümüzdeki üç yıllık süreçte istihdamı yıllık ortalama 900 bin kişi artırmayı ve iş gücüne katılım oranlarında öngörülen artışa rağmen işsizlik oranını 2025 yılı itibarıyla tek haneli seviyelere kalıcı olarak düşürmeyi hedefliyoruz. İşsizliğe kalıcı çözüm yaratmak ve ülkemizin istihdam politikalarına yön vermek üzere 2024-2028 dönemini kapsayan yeni bir Ulusal İstihdam Stratejisi hazırlık çalışmalarını başlattık."

 

AKTİF İŞGÜCÜ HİZMETLERİ MEVZUATINDA DEĞİŞİKLİK YAPARAK KAPSAMI GENİŞLETECEĞİZ

 

İŞKUR'un bu yılın ocak-eylül döneminde 885 bin 482 kişinin özel sektörde istihdamına aracılık ettiğini bildiren Işıkhan, "İşe yerleştirme hizmetlerimizi ve diğer aktif iş gücü piyasası programlarımızı, özel politika gerektiren gruplara yönelik olarak yoğunlaştırıyoruz. 2002 ila 2023 eylül döneminde 4,3 milyon kadının, 460 bin engellinin ve yaklaşık 4,4 milyon gencin işe yerleşmesine aracılık ettik. Kadınlar, gençler, engelliler, uzun süreli işsizler gibi özel politika gerektiren kişiler için kurduğumuz iş kulüplerimiz, halihazırda 81 ilde 101 birimde hizmete devam etmekte olup uygulamanın başladığı 2017 yılından 2023 yılı eylül ayı sonuna kadar hizmetlerimizden 247 bin 823 kişi faydalanmıştır." dedi.

 

Sanayi sektöründeki işverenlerin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetiştirmek için aktif iş gücü piyasası programlarını geliştirerek sürdüreceklerini vurgulayan Işıkhan, şunları söyledi:

 

"Milletvekillerimizden bir ricamız bulunmaktadır. Kendi illerinizde istişarelerde bulunurken iş arayan vatandaşlarımızı İŞKUR'a yönlendirmenizi istiyorum. Bu rakamlar bizlere İŞKUR'da ne kadar fazla açık iş olduğunu göstermektedir. Önümüzdeki dönemde, özellikle sayın milletvekillerimizden ve sahadan çokça talep gelen Aktif İşgücü Hizmetleri mevzuatında değişiklik yaparak kapsamı genişleteceğiz. Öncelikle ve özellikle gençler olmak üzere her ailede en az bir çalışan olmasını sağlayacak Hane Bazlı İstihdam Destek Sistemi'ni hayata geçiriyoruz."

 

VERİLER, SÜRDÜRÜLEBİLİR SOSYAL GÜVENLİĞE KAVUŞULDUĞUNU GÖSTERİYOR

 

Bakan Işıkhan, sosyal güvenlik sisteminin mali açıdan sürdürülebilir seviyede olduğunu bildirerek, sosyal güvenlikte 2002 yılında yüzde 71,5 olan gelirlerin giderleri karşılama oranının 2023 yılı sonunda yüzde 95 olarak gerçekleşmesinin öngörüldüğünü vurguladı.

 

Aynı dönemde yüzde 60,9 olan prim gelirlerinin emekli aylıklarını ve sağlık giderlerini karşılama oranının 2023 yılı sonunda yüzde 74,6 olarak gerçekleşmesinin tahmin edildiğini aktaran Işıkhan, "2002 yılında SGK açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 2,2 seviyesinde iken, 2023 sonunda yüzde 0,44 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmektedir. Bu veriler, mali açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemine kavuşmuş olduğumuzu göstermektedir." dedi.

 

Prim borçlarının takip ve tahsilat süreçlerini etkinleştireceklerini ifade eden Işıkhan, sunumunu şöyle sürdürdü:

 

"Sosyal Güvenlik Kurumunda sürdürülebilirliği güçlendirmek amacıyla sosyal güvenlik sisteminde kişilerin daha çok istihdamda kalmasını teşvik eden, hakkaniyeti ve aktüeryal dengeyi önceleyen yaklaşımla esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştıracağız. Sosyal güvenlik mevzuatı ve uygulamalarını, değişen iş gücü piyasası koşullarına ve yeni nesil esnek çalışma şekillerine daha uyumlu hale getireceğiz. Kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ücretle mücadelede veri analizine dayalı, risk odaklı denetim faaliyetlerini artırarak prim tabanını genişleteceğiz."

 

Bakan Işıkhan, 2002 yılında yüzde 52 olan kayıt dışı istihdam oranının yıllar itibarıyla düşüş eğilimine girdiğini ve 2023'ün ikinci çeyreğinde yüzde 26,63'e gerilediğini sözlerine ekledi.

02 Kasım 2023 Perşembe

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, kira artışında yüzde 25 sınırına ilişkin, "Devam etmesi için bir sebep görmüyorum, etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Devam etmesi yönünde de yapılan bir çalışma yok" dedi.


Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı TRT Haber'de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Ekonomi programının gerçekten çalıştığını belirten Şimşek, her şeyden önce ekonomide dengeleme sürecine girdiklerini söyledi.

 

Şimşek, iç talepte bir yumuşama olduğunu vurgulayarak, "Net ihracatın etkisi ekonomide olumluya dönmeye başladı. Büyümede kompozisyon değişiyor, dengelenme var. Bu da beraberinde ortaya çıkan dengesizlikleri gideriyor. Cari açık, Türkiye'nin dış dünyayla olan açığı geçen yıl mayıs ayında 57 milyar dolar civarındaydı. Büyük bir açık... Bu sene bu açık büyük ihtimalle mayıs itibarıyla 30 milyar doların altına düşmüş olacak. Dolayısıyla çok ciddi bir iyileşme var. Türkiye'nin dış açığında neredeyse yarı yarıya düşüş var. Önemli dengesizlikten birisi bu çerçevede giderilmiş oldu." diye konuştu.

 

TÜRKİYE'YE FON AKIŞINDA ÖNGÖRDÜĞÜMÜZDEN ÇOK DAHA BÜYÜK BİR ARTIŞ VAR

 

Programın çalıştığını özetleyen bazı göstergelere de işaret eden Şimşek, şöyle devam etti:

 

"Örneğin Türkiye'nin risk primi geçen sene mayıs ayında 700 baz puanın üzerindeydi. Bugün 270'in altına düştü. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelere göre çok muazzam bir performans göstermişiz. Sadece bizim risk primimiz düşmemiş, bize benzer ülkelere oranla risk primimiz çok daha hızlı şekilde düşmüş. Bunun düşmesi, programın çalıştığını özetleyen bir gösterge. Çünkü bu Türkiye'ye fon akışında maliyeti belirleyen unsurlardan biri. Türkiye'ye fon akışında bizim öngördüğümüzden çok daha büyük bir artış var. Özellikle yerel seçimlerden sonra son 1,5 ayda o kadar ciddi bir fon akışı ve TL lehine bir portföy değişikliği var ki TCMB'nin swap hariç rezerv pozisyonu neredeyse 49 milyar dolarlık bir iyileşme gösterdi. Bahsettiğim 1,5 aylık bir süreç. Belirsizlikler azaldıkça, programın çalıştığı ortaya çıktıkça Türkiye'ye rağbet artıyor."

 

Şimşek, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch'in 12 yıl sonra, S&P'nin ise 11 yıl sonra Türkiye'nin notunu artırdığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

 

"Artırmakla kalmadılar, 'program bu şekilde çalışmaya devam ederse notu tekrar artıracağız.' şeklinde pozitif görünümde duruyorlar. Ekonomide büyümenin kompozisyonu iyileşiyor. Daha sürdürülebilir daha dengeli bir büyüme var ve makroekonomik dengesizlikler yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Bütçe disiplini, Türkiye'ye fon akışındaki muazzam artış, dış dengedeki, rezervdeki ve risk primindeki iyileşme... Bütün bunlar şunu net şekilde ortaya koyuyor; programa olan güven güçlü, sürekli pekişiyor."

 

2 KANALDAN PARA POLİTİKASINA, DEZENFLASYON İÇİN DESTEK VERECEĞİZ

 

Geçen yıl ekim ayına göre enflasyon beklentilerinde muazzam bir iyileşme olduğunu ifade eden Şimşek, gelecek 12 ayda enflasyon düşüşü öngörüldüğünü, bunun şimdi yüzde 33 civarına, 24 aylık perspektifte ise yüzde 22'ye kadar indiğini kaydetti.

 

Şimşek, bunu performansla da destekleyeceklerini fakat sürekli şekilde programı güçlendireceklerini belirterek, deprem dışındaki harcamaları çok güçlü şekilde kontrol altına aldıklarını anlattı.

 

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'ni güçlü şekilde uygulayacaklarının altını çizen Şimşek, "En önemli konu verimliliği ve Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak yapısal reformları hızlandıracağız. Dolayısıyla 2 kanaldan para politikasına, dezenflasyon için destek vereceğiz. Önce bütçe disiplini, ikinci olarak reformları hızlandırarak verimlilik artışı üzerinden destek vereceğiz. Şuna inanıyorum ki programı güçlendirdikçe çok daha iyi sonuçlar da alacağız. Biz programı güçlendirmeye başladık. Tasarruf paketini açıklamamız bunun bir ayağı ama daha önümüzdeki dönemde programı güçlendirecek ilave adımlar atacağız. Bunların bir kısmı kamu maliyesi bir kısmı yapısal dönüşüm ayağında olacak."

 

BU PROGRAM, TÜRKİYE'NİN KENDİ PROGRAMI

 

Şimşek, bu programın içeride ve dışarıda ciddi bir rağbet gördüğünü aktararak, bazı uluslararası platformlarda programın başarısı konuşuldukça, "Bu program, Türkiye'nin öz evlatları tarafından hazırlanmamış" gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldığına dikkati çekti.

 

Bunun doğru olmadığını dile getiren Şimşek, şunları kaydetti:

 

"İlk gün devir teslimde çok net bir tutum sergilemiştim. 'Bundan sonra bizim politikalar, kurala dayalı yani öngörülebilir olacak. İkinci olarak uluslararası normlara uygun olacak' demiştim. Uluslararası normlara uygun, kurala dayalı, kredibilitesi yüksek bir programı ortaya koymanız, sonra bu programla başarı elde etmeniz, dışarıda övüldüğü için bunu sanki dışarıda hazırlanmış bir program olarak lanse etmek bence doğru bir yaklaşım değildir. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Bey'i, beni, bir kenara bırakalım. Strateji ve Bütçe Başkanlığındaki, Hazine ve Maliye Bakanlığındaki çok değerli arkadaşlarımızın ortaya koyduğu katkıları görmezden gelmektir. Bu program, özü itibarıyla Türkiye'nin kendi programıdır. Programın dışarıdan rağbet görmesi ve övülmesi, bu programın 'dışarıdan' yapıldığı anlamına gelmiyor. Biz, hiçbir uluslararası kuruluşla program hazırlık evresinde bir diyaloğa girmedik. Tabii ki üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlarla diyaloğumuz her zaman güçlü, onlarla bir araya geliriz, programımızı anlatırız. Hangi ülkeye gidersem mutlaka bir fırsat bulup, orada Türkiye'nin potansiyelini ve neden yatırım yapılması gerektiğini anlatırım. Bu program, kendi öz evlatları tarafından hazırlanmıştır, kurala dayalıdır ve uluslararası normlara uygundur."

 

KİRALARDA YÜZDE 25 ZAM SINIRI

 

"Kiralarda yüzde 25 zam sınırı uygulamasının uzatılıp uzatılmayacağına" ilişkin ise Şimşek, şöyle konuştu:

 

"Devam etmesi için bir sebep görmüyorum, etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Devam etmesi yönünde de yapılan bir çalışma yok. Zaten bir süreliğine bu düzenleme yapılmıştı. Ben hükümetimiz adına, verilmemiş bir karar üzerine yorum yapamam ama büyük ihtimalle devam etmez diye düşünüyorum. Piyasada, fiyatlara müdahale edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Arz artışı üzerinden fiyatların aşağı inmesini sağlamak lazım. Bunun için daha çok yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı önemsiyoruz."

 

Maliye politikasının para politikasının gerisinden geldiği eleştirilerine cevap veren Şimşek, geçen sene çok büyük bir deprem felaketi yaşandığını ve bu felaketin yaralarını sarmayı önceliklendirdiklerini söyledi.

 

Şimşek, bu sene büyük ihtimalle bütçe açığının hedefledikleri oranın çok altında kalacağını aktarırken, "Maliye politikası ayağında dezenflasyona, yani Merkez Bankasının enflasyonu düşürme çabasına güçlü destek vermiş olacağız." diye konuştu.

 

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'yle yatırımların, arzı, rekabet gücünü ve verimliliği artıracak alanlara aktarılması üzerinde durduklarını bildiren Şimşek, "Önümüzdeki dönemde önceliğimiz önemli sanayi üslerini limanlara bağlamak. Bunu önceliklendireceğiz çünkü rekabet gücünü artırmak, karbon ayak izini düşürmek istiyoruz. 'Maliye politikası gereken desteği vermiyor' demek, 'deprem konusunda gereken hassasiyeti göstermeyin' demekle eşdeğer hale geliyor. Deprem konusunda ne gerekiyorsa yapacağımızı söyledik ama deprem dışındaki alanlarda disiplin, harcama kontrolü ve harcamaların verimli alanlara aktarılması bizim için olmazsa olmaz." ifadesini kullandı.

 

Şimşek, Türkiye'ye ciddi bir fon akışı olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye'nin cari açığı düşüyor, Türk lirası çok cazip, dolayısıyla lirada geçen sene olduğu gibi ciddi bir değer kaybı için sebep yok. Bu, enflasyonu düşürmeyi destekleyecek." değerlendirmesini yaptı.

 

Bu sene vergi artışı olmayacağını ve enflasyonu düşürmekte kararlı olduklarını bildiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Gelecek sene enflasyonu yüzde 14'e, bir sonraki sene de tek haneye düşürmek için maliye, para ve gelirler politikasında geri adım atmayacağız. Enflasyonu düşürünceye kadar bize durmak yok. Enflasyonu düşürürsek gelir dağılımı iyileştiririz, işçimizi ve emeklimizi korumuş oluruz. Enflasyonu düşürürsek fonlama maliyetleri düşer, sanayicimizi, üreticimizi korumuş oluruz. Yatırımları teşvik etmiş oluruz. Öngörülebilirliği artırmış oluruz. Enflasyon düştükçe bu ülke daha yüksek sürdürülebilir bir büyüme patikasına girecek. Geçmişte bunu başardık, tekrar başaracağız."

 

Şimşek, Merkez Bankasının rezerv biriktirmesine ilişkin de "Piyasadan döviz almasak lira 30'un altına, 20'li rakamlara düşerdi. Merkez Bankamız bu kadar döviz biriktirmeseydi, gelen dövizi satın almasaydı lira nominal olarak değer kazanacaktı. Biz rezerv biriktirdik çünkü rezerv pozisyonumuzu güçlendirmemiz lazım." dedi.

 

GRİ LİSTEDEN HER HALÜKARDA ÇIKARIZ

 

Türkiye'nin Mali Eylem Görev Gücünün (FATF) gri listesinden çıkışına ilişkin süreci de değerlendiren Şimşek, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ve FATF'ın şubat ayında bir toplantı yaptığını ve Türkiye'nin gri listeden çıkmak için bir eylem planı hazırladığını anımsattı.

 

Mehmet Şimşek, FATF'ın, Türkiye'nin eylem planını başarıyla uyguladığını ifade ettiğini belirterek, "Dolayısıyla yerinde denetim yaparak 'Türkiye'den çıkış sürecini başlatabiliriz.' dediler. Bu karar alındı. Mayıs ayının başında buraya çok kapsamlı geniş bir heyet geldi, ben de heyetle bir araya geldim. Çünkü siyasi sahiplenme çok değerlidir." diye konuştu.

 

Terörün finansmanının kurutulmasının Türkiye için önemine dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:

 

"Bunun için bizim uluslararası normlara, uluslararası listelere ihtiyacımız yok ki. Biz bu konuda kararlıyız. Kara para aklamayla, terörizmin finansmanıyla mücadelede dozu en yüksek düzeye çıkartmaya devam edeceğiz. Listeden çıksak da çıkmasak da bu konuda çok kararlıyız. Ne gerekiyorsa yapacağız. MASAK'ı teknoloji ve insan kaynağı olarak güçlendiriyoruz. Yapay zeka algoritmaları dahil olmak üzere sürekli arkadaşlarla istişare halindeyiz. Ekibimizi güçlendireceğiz, idari kapasitemizi artıracağız, kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla çok güçlü şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Dolayısıyla her halükarda bu listeden çıkarız. Zamanlama konusu, umarım siyasi mülahazalar araya girmez. Siyasi sahiplenme konusunda hiç tereddüt bırakmayacak şekilde bir duruşumuz var ve inanıyorum ki Türkiye'nin çıkması gerekiyor."

 

(TASARRUF) PAKET KİT'LERİ DE YEREL YÖNETİMLERİ DE KAPSIYOR

 

Bakan Şimşek, orta vadeli programları (OVP) genellikle 3 yıllık perspektifle ortaya koyduklarını, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'nin de OVP'yi güçlendirecek bir adım olduğu için 3 yıllık perspektifi olduğunu dile getirdi.

 

Paketin çok iyi bir izleme, raporlama, kontrol ve yaptırım boyutları olduğunu aktaran Şimşek, "Her kurumun ve idarenin, izleme ve raporlama açısından bir sorumlu tayin etmesi gerekiyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak biz kontrolü yapacağız. Yaptırım gerektiren bir uyumsuzluk söz konusuysa Cumhurbaşkanlığına raporlanacak. Kamunun tamamını kapsıyor, sadece merkezi hükümeti değil. Bu arada haberleri olsun, KİT'leri de yerel yönetimleri de kapsıyor. Tekrar altını çizmek istiyorum, verimlilik boyutu da önemli." ifadelerini kullandı.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Emtia piyasasında Fed'in faiz indirimlerine ilişkin beklentilerin güçlenmesi ABD'nin yaptırım kararları ve Çin'in attığı adımlarla geçen hafta sert yükselişler yaşanırken tarım grubunda üretimin artacağına yönelik öngörülerle negatif ayrışma görüldü.


Emtia piyasasında geçen hafta yükseliş eğilimi hakimdi.

 

ABD'de enflasyona dair endişelerin ve dolara talebin azalması emtia gruplarında genel olarak talebi olumlu etkiledi.

 

Analistler, ülkede Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) beklentilerin altında artmasının, enflasyonun ikinci çeyreğin başında yavaşlama eğilimine devam ettiğini gösterdiğini ve eylül ayı için faiz indirimi beklentilerini artırdığını belirterek, söz konusu durumun emtia piyasasında risk iştahını artırdığını söyledi.

 

ABD'nin Çin'e yönelik yaptırım kararlarına Çin'den de misilleme gelebileceğine ilişkin öngörüler de arz endişelerini tetikledi.

 

Emtia piyasasında, Fed'in faiz indirimlerine dair beklentilerin güçlenmesi, ABD'nin yaptırım kararları ve Çin'in ekonomisini güçlendirmek için attığı adımlarla geçen hafta sert yükselişler görülürken tarım grubu, üretimin artacağına yönelik öngörülerle negatif ayrıştı.

 

Geçen hafta ons bazında altın yüzde 2,3, gümüş yüzde 11,5, platin yüzde 8,6, paladyum yüzde 3,1 değer kazandı.

 

Gümüşün onsu, 31,59 dolarla Şubat 2013'ten bu yana en yüksek seviyeyi test etti.

 

ABD'nin petrol hariç ithalat fiyat endeksinin son 16 ayın en büyük artışını kaydetmesinin ardından enflasyondan korunma aracı olarak artan talepten dolayı değerli metallerde sert yükselişler görüldü.

ABD'NİN ÇİN İÇİN GÜMRÜK VERGİLERİNİ ARTIRMA KARARIYLA BAZ METALLER SERT YÜKSELDİ

 

Baz metallerde geçen hafta ABD'nin Çin için gümrük vergilerini artırma kararıyla sert yükselişler yaşandı.

 

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, kritik endüstrilerdeki yerli üretimi desteklemek amacıyla Çin'den ithal edilen çelik ve alüminyum, yarı iletkenler, elektrikli araçlar, bataryalar, kritik mineraller ve güneş pilleri gibi ürünlere yönelik gümrük vergilerini artırma kararı aldı.

 

Çin hükümetinin ülke ekonomisi için attığı destekleyici adımlar özelikle baz metallerde talebin daha fazla artabileceği öngörülerini öne çıkardı.

 

Halihazırda sıkıntılı durumda olan gayrimenkul sektörü için ise Çin hükümetinin yerel yönetimlerin makul fiyatlardan konut satın almasına izin vereceği bildirildi. Öte yandan, hükümet vatandaşlara uygulanan mortgage faizlerinde taban uygulamasını kaldırdığını duyurdu.

 

Bu gelişmelerle, tezgah üstü piyasada geçen hafta fiyatlar, libre bazında, bakırda yüzde 10,1, alüminyumda yüzde 4,1, çinkoda yüzde 3,3, kurşunda yüzde 3,2, nikelde yüzde 10,5 artış kaydetti.

 

BAKIRIN LİBRESİ, 5,24 DOLARLA TARİHİ ZİRVEYİ GÖRDÜ

 

Ekonomilerde en kötünün görüldüğü beklentisi ve artık faiz indirimlerinin başlayacağına yönelik öngörülerle özellikle bakır piyasasında yeniden toparlanma yaşandı.

 

Uzak Doğu'da, faiz indirimlerinin başlayabileceğine yönelik beklentilerle bölgeye verilen siparişlerde de artışlar olması bakır talebinde canlanmaya yol açtı.

 

Özellikle elektrikli araç kullanımının ve yenilenebilir enerjinin artması da bakır fiyatlarında sert artışlara neden oldu. Aynı zamanda uluslararası ticarette de ABD'nin Çin'e engeller koyması, yeni vergiler getirmesi, Rusya'ya uygulanan yaptırımlar da özellikle bakır fiyatlarının yönünü etkiledi.

 

Çin'deki devalüasyon endişeleri de bakır fiyatlarının artmasına neden olan önemli bir faktör olarak öne çıktı.

 

Melbourne merkezli madencilik şirketi BHP Group, Güney Amerika'daki bakır varlıkları için Londra merkezli Anglo American'a 43 milyar dolarlık teklif yapmıştı. Anglo American ise bu teklifi reddederek kendisini bir bakır devine dönüştürmek için planladığı bir yeniden yapılanmayla elmas, platin ve kömür madenciliğinden çıkmaya karar verdi.

 

Analistler, madencilik şirketlerinin girişimlerinin de bakıra olan talebi ortaya koyduğunu dile getirdi.

 

Nikel fiyatları ise dünyanın en büyük maden yataklarından bazılarını barındıran Fransa'nın, topraklarından 17 bin kilometre uzaklıktaki kolonisi Yeni Kaledonya'daki şiddet olaylarının üretimi kesintiye uğratmasıyla sert yükseldi.

 

Enerji grubuna bakıldığında ise Brent petrolün varil fiyatı yüzde 1,4, New York Ticaret Borsası'nda işlem gören doğal gazın İngiliz Termal Birimi (MMBtu) cinsinden fiyatı yüzde 17,1 arttı.

 

Petrol fiyatlarının yükselişinde, dünyanın en çok petrol tüketen ülkeleri ABD ve Çin'de talebin artacağı beklentisi etkili olmaya devam ediyor.

 

ABD Enerji Enformasyon İdaresinin açıkladığı resmi veriye göre, ülkedeki benzin stokları bir önceki hafta yaklaşık 200 bin varil, ticari ham petrol stokları ise yaklaşık 2 milyon 500 bin varil azaldı. Piyasa beklentisi, ham petrol stoklarının yaklaşık 400 bin varil azalacağı yönündeydi.

 

Dünyanın en çok petrol tüketen ülkesinde stokların beklentilerin üzerinde düşmesi ülkede talebin arttığına işaret ederek fiyatları yukarı yönlü destekliyor.

 

Doğal gaz fiyatları, ABD Enerji Enformasyon İdaresinin haftalık doğal gaz stoklarının beklenenden daha az arttığını bildirmesinin ardından yükseldi. Bu durum, aşırı arza ilişkin endişelerin azalmasına yardımcı oldu.

 

ŞEKERİN LİBRESİ 0,1795 DOLARLA EKİM 2022'DEN BU YANA EN DÜŞÜK SEVİYEYİ GÖRDÜ

 

Tarım grubu, geçen hafta negatif seyretti.

 

Chicago Ticaret Borsası'nda geçen hafta kile başına fiyatlar buğdayda yüzde 2, mısırda yüzde 3,6, pirinçte yüzde 3,1 azalırken, soya fasulyesinde yüzde 0,7 arttı.

 

Intercontinental Exchange'de libre bazında fiyatlar pamukta yüzde 1,8, kahvede yüzde 2, şekerde yüzde 6,2 azalış kaydetti. Kakaonun ton başına fiyatı ise yüzde 17,4 azaldı.

 

Şekerin libresi 0,1795 dolarla Ekim 2022'den bu yana en düşük seviyeyi gördü.

 

Dünya buğday ve pirinç üretim tahminlerinin artış göstermesi, fiyatlarda değer kaybına neden oldu.

 

Fildişi Sahili, Gana ve Endonezya'da yağışların artmasının üretime yönelik endişeleri azaltmasıyla kakao fiyatlarında sert düşüş görüldü.

 

Brezilya'da artan şeker üretimi fiyatların düşmesine sebep oldu.

 

Kahve stoklarının yeniden artış göstermesi ve üretim fazlası beklentileri, fiyatlarda değer kaybına yol açtı.

 

Uluslararası Kahve Organizasyonu (ICO) 2023/2024 sezonunda 1 milyon torba üretim fazlası olacağını tahmin ediyor. Avustralya'da pamuk üretiminin artacağı beklentileri de fiyatları aşağı yönlü etkiledi.

20 Mayıs 2024 Pazartesi