tatil-sepeti

HABER: ZEYNEP DERELİ

İletişim teknolojileri başta olmak üzere dijital çağın sağladığı olanaklar, insanların kendi coğrafyalarının sınırları içine hapsolmadan çalışmasına ve toplumsal yapılara dahil olmasına olanak tanıyor. Bunu yapmak için çözüm odaklı, çevreye duyarlı, egosundan arınmış, platform ve ekosistem içinde yer almayı bilen yeni bir insan tipine dahil olmak gerekiyor.

Ortaya çıkan bu yeni insan tipi, dünyanın her yerindeki ihtiyaçlara hitap eden küresel bir sistemin parçası olma şansına sahip oluyor ve bunu yaptığı zaman değer kazanıyor. İkamet edilen ve çalışılan şehrin ya da ülkenin birbirinden farklı olmasının gündeme geleceği bir dünyada yaşıyor olacağız ve bu çok daha büyük işlere imza atmayı kolaylaştıracak.

Bu büyüklük bir yandan daha yüksek pazar büyüklüklerine, nüfusa, ekonomiye hitap etmek anlamına gelirken, diğer yandan çok gelişmiş ve çeşitlenmiş servisleri sunan büyük yapılar içinde gelişmişlik düzeyi yüksek operasyonların parçası olmak anlamına geliyor. Her iki biçimde de büyük resimden pay almak anlamına gelecek şekilde küreselleşmenin parçası olmak, günümüzün en önemli ekonomi ve uluslararası ilişkiler konularından biri.

Bu nedenle giderek artan biçimde uluslararası ticaret hacimleri, ticaret savaşları ve ihracattan bahsediyoruz. Yine aynı nedenle son dönemde yazılım ihracatı, servis ihracatı gibi konular ürün ihracatı kadar ve hatta daha fazla tartışılıyor. Bunların hepsi bir birikim oluşturmaya ve kendi alanında marka olmaya dayanıyor. Eğitim, oluşmasına katkıda bulunduğu yetenek havuzu kadar eğitim ekonomisi olarak ele aldığımızda da bize bu tablo hakkında fikir veriyor.

100 MİLYAR DOLAR GELİR

Eğitimin kendisine baktığımızda küresellik özellikleri sergilediğini ve kendi başına da önemli bir iş büyüklüğü oluşturduğunu görüyoruz. Uluslararası eğitim her yıl 100 milyar doların üzerinde gelir oluşturuyor. Türkiye, son yıllarda yapılan yatırımlarla OECD ülkelerinin eğitim sektöründeki payını yüzde 1’e çıkarmış olsa da dünyadaki eğitim pastasından henüz yeterli pay alamıyor. Dünyada 5.5 milyondan fazla öğrencinin kendi ülkesinin dışında eğitim aldığı tahmin ediliyor ve Türkiye’de şu anda şu anda öğrenim gören uluslararası öğrenci sayısı için verilen rakam 125 bin. OECD verileri, bu rakamın 2025 yılında 8 milyona ulaşmasını öngörüyor. Sadece pazar olarak bakıldığında bile, bu dönemdeki yüzde 50’ye yakın büyüme tahmini önemli bir iş fırsatını ortaya çıkarıyor. Ancak eğitim ve öğretim, sadece pazar olarak değerlendirilecek kadar basit bir konu değil.

Bunun nedeni insan ile ilgili olması. Her şeyin ötesinde geleceğin düzenini ve mutluluğunu yaratacak bilgili ve yetenekli bir insan topluluğu ortaya çıkaracak eğitimi sunmak gerekiyor. Bu açıdan bakınca, yurtdışında okumanın başka coğrafyaları ve insanları tanıma; onlarla birlikte yaşama ve iş yapma kültürü yaratma; bunun sonucunda çatışma kültürünün yerine bu etkenlere dayanan paylaşım kültürünü oluşturma konuları, asıl önemli başlıklar haline geliyor. Ancak evrensel değerleri kucaklayarak ortaya çıkan yeni dünya ile uyumlu yaşayacak ve hatta ona yön verecek çocukları yetiştirmek de, bu amaçlara başka bir ülkede okumak kadar etkili bir yanıt vermeyi sağlayabilir.

HİZMET İHRACATINA ODAKLANALIM

Bu oyun sahasında etkin bir oyuncu olabilmek için yeni özelliklere sahip olmak ve küresel talebe hitap edebilmek gerekiyor. Beklentilerin büyüklüğü düşünüldüğünde bu alana odaklanmak gerektiğini görüyoruz. Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan cari açığını kapatmak için son dönemde hizmet ihracatını artırmaya odaklanması ve en önemli döviz gelir kalemleri olan turizm, taşımacılık, eğitim, sağlık gibi alanların yanına hizmeti de ekleme niyetini ortaya koyması, bu bakış açımızı destekliyor.

Hizmet ihracatı, geçmişte yurtdışına çağrı merkezleri üzerinden destek sağlanması ile gündeme gelmişti. Bu dönemde bunun düşük nitelikli bir iş olduğu yönündeki eleştiriler ile karşılaşılırken, sonrasında Türkiye’den doğuya kayan bu işlerin ne kadar önemli bir ekonomi yarattığını gözlemlemekle yetinmiştik. Bugün gelişen teknoloji, çok daha yüksek katma değerli işleri uzaktan yani coğrafi sınırlamaların etkisi altından kalmadan sunmaya olanak tanıyor.

BULUT EKONOMİSİ

Bulut teknolojisi ve her şeyin servis olarak sunulmasına olanak veren XaaS yöntemi şimdiden dünyanın herhangi bir yerinden diğer yerlerine ulaşıp ekonomik değeri olan işler yapmaya olanak tanıyor. Eskiden çok büyük yatırımlarla kurulan teknolojik altyapılar üzerinden kendi çevrelerindeki sınırlı bir kitleye hizmet veren şirketler, şu anda bulut üzerinde ister platformu ister yazılımı isterlerse de bütün altyapıyı servis olarak kullanarak kendi işlerini yayabildikleri gibi yepyeni işleri de başlatabiliyor. Aynı zamanda şirketler kendi geliştirdikleri uygulamaları aynı sistem üzerinden başka şirketlerin kullanımına açabiliyor.

Bu yeni dünyada önemli olan, sunulması kolaylaşan bu servisleri almak için farklı olduğunuza inanarak sizi tercih eden bir kitleye sahip olmanız. Bu da doğrudan doğruya sizin sunduğunuz müşteri deneyiminiz ve marka değeriniz ile bağlantılı.

Günümüzde bu önerme sadece şirketler için değil, insanlar için de geçerli olmaya başladı. Bir dijital projenin geliştirilmesinde çalışacak kişiler artık uzakta olsalar da sisteme bağlanarak işlerini yapabiliyorlar. Bunun yarattığı değişim muazzam ve dijital yeteneklerin dünya üzerindeki yayılma biçimi ile başarılı dijital projelerin ortaya çıktığı ülkeler arasındaki ayrımı ortadan kaldırıyor.

Burada dikkat çekici olan sadece teknolojiden anlayan ve anlamlandıran insanların küresel olarak kabul gören ürünler geliştirmeleri değil. Aynı derecede dikkat çekici olan nokta, yaşanmakta olan sorunun farkında olup bu soruna yaratıcı bir çözüm geliştirmek. Farkındalık dinleme, düşünme, görme ve harekete geçme boyutları ile bu tür başarılı örnekleri geliştirme yeteneğini birden çok açıdan destekliyor. Çözüm odaklılık ise, farkındalık desteği ile birlikte özgün tasarımlara giden yolu açıyor.

Bunlar, işletmelerin asıl faaliyet alanlarındaki süreçlerini karlı kârlı bir biçimde sürdürürken çevrelerine de faydalı olmasını sağlayan yaratıcı çözümler. Bu çözümlerin dünyamızın geleceğine katkıda bulunduğunu görmek zor değil.
Z kuşağı ile birlikte dünyanın kaynaklarının daha sağlıklı biçimde kullanılmasına ve paylaşılmasına yönelik duyarlılığın artması, bulut ekonomisi ile birlikte düşünüldüğünde şimdiye kadar alışık olmadığımız yeni ekonomik modellerin ortaya çıkmasını sağlayacak.

29 Mayıs 2019 Çarşamba

Etiketler : Teknoloji

TÜİK’in 2024 yılı Çocuklarda Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’na göre, Türkiye'de çocuklarda internet kullanımı bu yıl yüzde 91,3 olarak belirlenirken, bu oran erkek çocuklarında yüzde 92,2, kız çocuklarında yüzde 90,3 olarak kayıtlara geçti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), "2024 yılı Çocuklarda Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması"nın sonuçlarını açıkladı.

Araştırma, 2013 ve 2021 yıllarında Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması'nın bir alt modülüyken bu yıl ilk kez bağımsız olarak uygulandı. Çalışmanın örnekleme yöntemi ve soru formu tasarımında değişikliğe gidildi.

Bültende geçen "çocuk" ifadesi, belirli bir yaş belirtilmediği sürece 6-15 yaş grubundakiler için kullanıldı. Bilişim teknolojilerine ilişkin "düzenli kullanım" ifadesi de günde birkaç defa, günde bir defa veya hemen her gün ile haftada en az bir defa kullanıma karşılık geliyor.

Araştırmaya göre, çocuklarda internet kullanımı 2021'de yüzde 82,7 iken 2024'te yüzde 91,3 oldu. İnternet kullanımı cinsiyete göre incelendiğinde, erkek çocukların yüzde 92,2'sinin kız çocukların ise yüzde 90,3'ünün internet kullandığı görüldü. Bu oranlar 2021 yılında sırasıyla yüzde 83,9 ve yüzde 81,5 olarak belirlenmişti.

Çocukların yüzde 97,4'ünün interneti düzenli kullandığı kaydedildi. Bu oran 2021'de yüzde 98,6 olmuştu.

Düzenli internet kullanan çocukların yüzde 42,9'unun hafta içi, yüzde 53,6'sının ise hafta sonu günde yaklaşık iki saat ve daha fazla süre internette vakit geçirdiği belirlendi.

Günde yaklaşık 2 saat ve daha fazla süre internet kullananlar yaş gruplarına göre incelendiğinde, kullanım oranı hafta içi 6-10 yaş grubunda yüzde 30,6, 11-15 yaş grubunda yüzde 54,4 oldu. Bu oran hafta sonu ise sırasıyla yüzde 43,2 ve yüzde 63,5 olarak hesaplandı.

 

ÇOCUKLAR İNTERNETTEN EN FAZLA VİDEO İZLEDİ

Düzenli internet kullanan çocukların en fazla yürüttüğü faaliyetler sırasıyla yüzde 83,9'la video izleme, yüzde 75'le ödev, öğrenme veya çevrim içi derslere katılma ve yüzde 72,7'yle oyun oynama veya oyun indirme olarak kayıtlara geçti. Çocuklar interneti en az yüzde 13,2'yle e-posta gönderme veya alma amacıyla kullandı.

Sosyal medya kullanan çocukların oranı bu yıl 66,1 olarak belirlendi. Erkek çocukların yüzde 68,1'inin, kız çocuklarının da yüzde 64'ünün sosyal medya kullandığı saptandı. Yaş gruplarına göre sosyal medya kullanımına bakıldığında bu oran 6-10 yaş grubunda yüzde 53,5, 11-15 yaş grubunda ise yüzde 79 oldu.

Araştırmaya göre, çocukların yüzde 97,9'u sosyal medyayı düzenli kullanıyor. Bu çocuklardan sosyal medya platformlarında yaklaşık iki saat ve daha fazla süre geçirenlerin oranı hafta içi yüzde 37,1, hafta sonu yüzde 49,5 olarak kayıtlara geçti.

Sosyal medyada yaklaşık iki saat ve daha fazla zaman geçiren 11-15 yaş grubundaki çocukların oranının 6-10 yaş grubundaki çocuklardan yaklaşık 20 puan daha fazla olduğu görüldü.

 

ÇOCUKLARIN YÜZDE 76,1'İ CEP TELEFON VEYA AKILLI TELEFON KULLANDI

Çocukların en fazla kullandıkları sosyal medya platformu ise yüzde 96,3'le YouTube oldu. Bunu sırasıyla, yüzde 41,5'le Instagram, yüzde 26,2'yle TikTok, yüzde 21,4'le Snapchat, yüzde 13,6'yla Pinterest, yüzde 9,5'le Facebook ve yüzde 4,9'la X izledi.

Yaş gruplarına göre sosyal medya platformlarının kullanımı incelendiğinde, YouTube her iki yaş grubunda da en fazla kullanılan uygulama oldu. İkinci sırayı 6-10 yaş grubunda yüzde 11,7'yle TikTok, 11-15 yaş grubunda ise yüzde 63'le Instagram aldı.

Cep telefonu veya akıllı telefon kullandığını belirten çocukların oranı, yüzde 76,1 olarak belirlendi. Buna göre 6-10 yaş grubundaki çocukların yüzde 66,3'ünün, 11-15 yaş grubundaki çocukların ise yüzde 86,2'sinin cep telefonu veya akıllı telefon kullandığı görüldü.

Düzenli cep telefonu ya da akıllı telefon kullandığını beyan eden çocukların oranı da yüzde 98,2 olarak kayıtlara geçti. Bu çocukların en fazla yüzde 77,9'la internette gezinme, yüzde 77,3'le görüntülü veya görüntüsüz konuşma, yüzde 75'le film, dizi, TV yayınları veya video izleme, yüzde 73,6'yla sosyal medyada bulunma amacıyla telefon kullandığı saptandı.

 

ÇOCUKLARIN YÜZDE 32,6'SI HER YARIM SAATE BİR TELEFONUNU KONTROL ETTİ

Düzenli cep telefonu ya da akıllı telefon kullanan çocukların yüzde 32,6'sı bu cihazlarını en az 30 dakikada bir kontrol etti. Bu oran, erkek çocuklarında yüzde 33,9 iken kız çocuklarında yüzde 31,2 oldu. Bu telefonları düzenli kullanan ve her yarım saatte bir telefonunu kontrol ettiğini belirten 6-10 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 19,6, 11-15 yaş grubundaki çocukların oranı ise yüzde 42,8 olarak kayıtlara geçti.

Bu cihazları düzenli kullanıp en az 30 dakikada bir telefonunu kontrol eden, uyumadan önce en son ve uyandıktan sonra ilk yaptığı şey telefonunu kontrol etmek olan, televizyon izlerken ve başkalarıyla yemek yerken dahi telefon kullanan çocukların oranı yüzde 3,4 iken bunlardan en az birini yapan çocukların oranı yüzde 58,6 oldu. Bu davranışlardan en az birini gerçekleştiren çocukların oranı 2021 yılında yüzde 52,4 olarak belirlenmişti.

Çocukların yüzde 63,8'i, bilgisayar (masaüstü, dizüstü, tablet), cep telefonu ya da akıllı telefon, akıllı saat ve oyun konsolu teknoloji ürünlerinden en az birinin sadece kendi kullanımında olduğunu beyan etti. Bu oranın erkek çocuklarında yüzde 66,9, kız çocuklarında yüzde 60,5 olduğu saptandı. Sadece kendi kullanımında bir bilişim teknoloji ürünü olan çocuklar yaş gruplarına göre incelendiğinde, en belirgin farkın cep telefonu veya akıllı telefon kullanan çocuklarda olduğu görüldü.

Çocukların yüzde 43,9'unun sadece kendi kullanımında cep telefonu ya da akıllı telefonu, yüzde 35,7'sinin bilgisayarı, yüzde 14,3'ünün akıllı saati olduğu belirlendi. Bu oranlar 2021'de sırasıyla, yüzde 39, yüzde 46,3 ve yüzde 3,9 olarak kayıtlara geçmişti.

24 Ekim 2024 Perşembe

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, otoyol, devlet ve il yollarına inşa edilen fiber ağ uzunluğunun 7 bin 676 kilometreye ulaştığını bildirerek, "Tüm kara yollarımızdaki fiber ağımızı yaklaşık 20 bin kilometreye ulaştıracağız" dedi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS) kapsamında kara yolu ağında gerçekleştirdikleri fiber optik altyapı çalışmalarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) sorumluluğundaki yollarda, güncel teknolojileri kullanan ve tüm ulaşım modlarıyla entegre yerli ve milli bir akıllı ulaşım ağı sistemini devreye aldıklarına işaret eden Uraloğlu, Türkiye'deki devlet ve il yolu ağının 64 bin 768 kilometreye, otoyol ağının ise 3 bin 726 kilometreye ulaştığını anımsattı.

Uraloğlu, 68 bin 494 kilometrelik ulusal kara yolu ağında güvenli, yenilikçi, çevreci ve sürdürülebilir bir akıllı ulaşım ağı oluşturmak için çalışmaları kararlılıkla yürüttüklerini aktardı.

Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmelerin etkisiyle kara yollarındaki trafiğin yönetiminde nesnelerin interneti ve karar destek gibi uygulamaların kullanıldığını anlatan Uraloğlu, "Tüm bu sistemlerin ortak bir merkezin çatı yazılımıyla kontrol edileceği entegre bir AUS yapısını hayata geçirmek için çalışmalarımıza hız verdik. Bu projeler, yollarda zaman ve enerji tasarrufu sağlamanın yanı sıra trafik güvenliğini ve sürdürülebilirliği de artıracak." değerlendirmesinde bulundu.

 

AŞAMA AŞAMA TAMAMLANIYOR

Bakan Uraloğlu, AUS kapsamında kurulacak sistemlerin birbirleriyle ve diğer ulaşım modlarıyla haberleşmesini sağlayacak etkin bir haberleşme altyapısı kurduklarına dikkati çekerek, KGM sorumluluğundaki yolları akıllı hale getirmek için otoyol, devlet ve il yollarındaki ağ uzunluğunu 15 bin kilometreye çıkarmayı planladıklarını bildirdi.

Bu fiber kablo ağı içerisinde yer alan 6 bin 973 kilometrelik yolu, trafik değerleri, AUS merkezlerinin tesis edilmesi ve bütçe olanakları doğrultusunda önceliklendirdiklerini belirten Uraloğlu, bunu da 5 aşamada gerçekleştireceklerini ifade etti.

Uraloğlu, birinci aşamada, pilot bölge olan Tekirova-Antalya-Gazipaşa ile Antalya-Sandıklı bölgesindeki 520 kilometrelik kesimde fiber optik haberleşme altyapısı yapımının tamamlandığı bilgisini paylaşarak açıklamasını şöyle sürdürdü: "İkinci aşamada, Ankara-Bursa-Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü ve Ankara-İzmir, İzmir-Denizli-Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü sınırları güzergahındaki 1452 kilometrelik kara yolu ağına fiber optik kablo haberleşme altyapısı yapımını tamamladık. Üçüncü aşamada ise Ankara-İstanbul-Edirne Kapıkule Sınır Kapısı, İstanbul-Karayolları Bursa 14. Bölge Müdürlüğü sınırı, İstanbul-İpsala güzergahlarında kara yolları ile İstanbul 1. ve Ankara 4. bölge müdürlükleri sorumluluk ağındaki muhtelif kesimlerde fiber optik kablo haberleşme altyapısı çalışmaları devam ediyor."

Dördüncü aşamada, İstanbul, Ankara, Samsun, Trabzon, Bursa ve Kastamonu bölge müdürlüklerinin sorumluluk alanında yer alan yaklaşık 1733 kilometrelik kara yolu kesimine fiber optik kablo haberleşme altyapısı tesis edilmesi için ihale çalışmalarının devam ettiğine dikkati çeken Uraloğlu, 2025 yılı içerisinde bu ihaleleri gerçekleştirmeyi planladıklarını aktardı.

 

3 BİN 47 KİLOMETRELİK HABERLEŞME ALTYAPISININ TESİSİ TAMAMLANDI

Bakan Uraloğlu, ülke genelindeki mevcut 3 bin 726 kilometrelik otoyol ağında 4 bin 629 kilometrelik haberleşme altyapısı bulunduğunu belirterek şunları kaydetti: "Bugüne kadar devlet ve il yollarında 3 bin 47 kilometrelik haberleşme altyapısını tamamladık, otoyollarla birlikte fiber ağ uzunluğu 7 bin 676 kilometreye ulaştı. Diğer ulaşım modlarıyla etkin haberleşme altyapısı kurmak için devlet ve il yollarına 3 bin 47 kilometre fiber kablo inşa ettik. Devlet ve il yollarına 12 bin kilometre daha fiber ağ kurmayı planlıyoruz. Böylece tüm kara yollarımızdaki fiber ağımızı yaklaşık 20 bin kilometreye ulaştıracağız. Gelecek projeksiyonunda bu ağı daha da uzatacağız."

22 Ekim 2024 Salı