Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK) Türkiye Başkanı Pınar Ersoy, "Alman şirketlerinin 2002 yılından bu yana Türkiye'ye yatırımı yaklaşık 11,5 milyar dolar" dedi.


Açıklamalarda bulunan Ersoy, şu anda Türkiye'de yaklaşık 8 bin Alman sermayeli şirket bulunduğunu söyledi.

 

"Almanya’nın Türkiye’deki doğrudan yabancı yatırımlardaki payı yüzde 6,4 oranında. 2022 yılında Alman yatırımların toplamı 697 milyon dolar olmuştur. "diyen Ersoy şunları kaydetti:

 

"Bu yatırımların çoğu, Türkiye'de yüz binlerce istihdam oluşturan uzun vadeli yatırımlar. Üyelerimiz arasında 100 yılı aşkın bir süredir Türkiye'de faaliyet gösteren şirketler mevcut. Alman şirketleri, birçok sektöre yönelik endüstriyel üretim başta olmak üzere perakende ve toptan satış lojistik ve dağıtıma varana kadar farklı alanlarda faaliyet göstermektedir.

 

Türkiye ekonomisi, Ukrayna’daki savaş ve iki yıllık pandemi sürecine rağmen geçen yıl güçlü bir şekilde büyüdü ve ihracatta yeni rekorlara imza attı. Tüm bu olumsuz etkilere ve zorluklara rağmen geçen yıl Alman-Türk ticari ilişkileri bakımından yine bir rekor yılı oldu."

 

İkili dış ticaret hacminin 2021 yılında 41 milyar dolar ile rekor bir düzeye ulaştığını ve 2022 yılında yeni bir rekor ile 45 milyar dolar seviyesini aştığını hatırlatan Ersoy, " Almanya, Türk ihracatçıları için en önemli ihracat pazarı olma özelliğini korumaya devam ediyor. Türkiye ve Almanya arasındaki dış ticaret açığı son 10 yılda 11 milyar dolar seviyelerinden 2,8 milyar dolara gerilemiş durumdadır. Yani ülkelerimiz arasındaki ticaret dengesi Türkiye lehine gelişme kaydetmektedir." dedi.

 

Pandeminin uluslararası ticareti etkilediğini hatırlatan Ersoy, bunun başlıca nedeninin artan navlun maliyetleri, uzayan teslimat süreleri ve tedarik zincirlerindeki aksaklıkları olduğunu belirtti.

 

"TÜRKİYE KENDİNİ AVRUPA'YA TEDARİK PAZARI OLARAK KONUMLANDIRMA FIRSATINI DEĞERLENDİRDİ"

 

Ersoy, “Türkiye kendini Avrupa’ya tedarik pazarı olarak konumlandırma fırsatını değerlendirdi. Tüm bu gelişmeler ışığında, Almanya ile Türkiye arasındaki ikili ticaret bu yıl da yeni bir rekor seviyeye ulaşması bizi şaşırtmayacaktır.” Dedi.

 

İstatistiki verilerin 2022 yılında motorlu araçlar ve otomotiv yan sanayisinin yanı sıra kazan, makine ve mekanik ekipman ticaretinin Türkiye arasındaki ikili ticarette özel bir konuma sahip olduğunu gösterdiğini belirten Ersoy, “Türkiye artık sadece sanayi malları ve makine ithalatçısı değil, aynı zamanda bu tür malların tedarikçisi olarak da ön plana çıkmaktadır.” Açıklamasında bulundu.

 

Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“2022 yılında kazanlar, makineler ve mekanik ekipmanlar gibi sanayi ürünleri, toplam değeri yaklaşık 5 milyar dolar ile Almanya’nın Türkiye’ye ihracatında önemli bir paya sahip olmuştur. Diğer önde gelen ihraç malları sırasıyla motorlu kara taşıtları, römorklar ve aksamları (3,97 milyar dolar); plastik ve plastik ürünler (1,77 milyar dolar); hava taşıtları ve yedek parçaları (1,04 milyar dolar); kimyasallar, tıbbi eşya ve ürünlerdir.

 

Buna karşılık, Türkiye Almanya’ya 2,96 milyar dolar değerinde otomotiv sanayi ürünleri/yarı römork ve treyler ve aksamlar ihraç etmiştir. Diğer önde gelen ihracat kalemleri arasında örme giyim eşyaları (2,77 milyar dolar); gıda (1,18 milyar dolar); kazanlar, makineler ve mekanik ekipmanlar gibi sanayi ürünleri (2,09 milyar dolar); elektrikli makineler (1 milyar dolar) ve demir/çelik ve alüminyum ürünleri yer almaktadır.

 

Türkiye’nin AB Gümrük Birliği üyesi olarak sahip olduğu özel statü, Türkiye’nin Alman şirketleri için önemli bir ticaret ortağı ve yatırım yeri olduğunu gösterir. Özel coğrafi konumuyla Türkiye, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney eksenleri arasında doğal bir köprü oluşturmakta ve komşu bölgedeki önemli pazarlara etkin ve uygun maliyetli bir üs oluşturmaktadır. Hem enerji hem de lojistik için iyi bir altyapı, genç, iyi eğitimli ve teknoloji meraklısı nüfusu ile Türkiye cazip imkanlar sunmaktadır.”

 

Yeşil dönüşüm konusu ve özellikle enerji dönüşümü, yenilenebilir enerji ve yeşil hidrojen odak alanları AHK Türkiye’nin çalışmalarında özel bir öneme sahip olduğunun altını çizen Ersoy, enerji konularındaki etkinlik ve paylaşımların yanı sıra AHK Türkiye, enerji sektöründen ve Türk-Alman enerji sektöründen çeşitli paydaşlarla yakın iş birliği içinde çalıştığını belirtti.

 

“GÜNEŞ ALANINDA YENİLENEBİLİR ENERJİDE BÜYÜK POTANSİYELİMİZ VAR”

 

Ersoy, "Örneğin 2011 yılında, Alman-Türk enerji sektöründen üye şirketler için ilk AHK Türkiye çalışma grubu kurulmuştur. Ayrıca enerji dönüşümü konularında çalışan startuplar ve özel sektör ile birlikte iş birliğini teşvik edecek faaliyetler planlanmaktadır." diye konuştu.

 

Ersoy, AHK Türkiye'nin çözüm ortağı DEinternational Servis Hizmetleri A.Ş., Alman-Türk Enerji Ortaklığı'nın (DTEP) Enerji Sekreteryası'nın başında bulunmakta ve DTEP'in faaliyetlerinin yanı sıra çalışma gruplarının koordinasyonuna da destek verdiğini açıkladı.

 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Almanya Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı (BMWK) tarafından kurulan ve 2012 yılından bu yana faaliyet gösteren DTEP'in Türkiye'deki enerji sisteminin dönüşümü (enerji dönüşümü) sürecinde siyaset, iş dünyası, bilim ve sivil toplum arasında fikir ve bilgi alışverişine hizmet ettiğini kaydeden Ersoy, sözlerini şöyle tamamladı:

 

"Türkiye, özellikle güneş enerjisi alanında Almanya'ya kıyasla Yenilenebilir Enerji konusunda yüksek potansiyele sahip. Alman rüzgar enerjisi teknolojisi sağlayıcıları da Türkiye’de kurulu kapasite açısından pazar liderleri arasında.

 

Enercon veya Nordex gibi rüzgar türbini üreticilerinin Türkiye'de halihazırda büyük üretim tesisleri bulunmakta. Türkiye'de rüzgar enerjisi tedarik zincirleri halihazırda kurulmuş olmakla birlikte yine de büyüme ve daha fazla gelişme için çok fazla potansiyele sahip."

06 Mayıs 2023 Cumartesi

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin, balın dışında Türkiye'de yaklaşık 7 bin ton bal mumu, 4 ton arı sütü, 400 ton polen, 10 ton arı ekmeği ve 10 ton propolis üretiminin yapıldığını söyledi.


Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkanı Ziya Şahin, açıklamada, Türkiye'nin 9,2 milyon arılı kovan sayısıyla dünyada 3.,115 bin ton bal üretimiyle de Çin'den sonra 2. sırada yer aldığını söyledi.

 

Türkiye'nin, bal üretimini destekleyecek flora çeşitliliğiyle Avrupa'da 1. sırada olduğunu ifade eden Şahin, ülkede 4 bin 319'u endemik olmak üzere 13 bin 414 bitki türü bulunduğunu dile getirdi.

 

Şahin, dünya genelinde sağlanan başarıyı temellendirmek, sürekliliği sağlamak ve ihracatı arttırmak için tüm arı ürünlerine bir standart getirilmesinin önemli olduğuna işaret ederek, "Bu kapsamda uluslararası standardizasyon örgütü olan ISO'nun arı ürünleri çalışmalarına 34 ülkeyle 2019'dan itibaren katkı ve katılım sağlıyoruz. Bu zaman zarfında çam, geven, kestane, pamuk, ayçiçeği ve narenciye gibi bal çeşitleri üzerinde çalışma başlattık. İlk adım olarak TSE onayıyla çam balında bir standart getirdik. Ardından lavanta ve meşe balı üzerinde çalışılıyor." diye konuştu.

 

Söz konusu bal türleriyle ilgili çalışmaları TAGEM ile yürüttüklerini kaydeden Şahin, bal konusunda dünyayla yarışabilmek için artık bilimsel kimliğin ortaya konulmasının elzem olduğunu belirtti.

 

Ziya Şahin, arı ürünleri ihracatında da önemli bir noktaya gelindiğini vurgulayarak, "Türkiye'de geçen yıl 9 bin 389 ton bal ihraç edildi. Bu ihracattan 32 milyon dolar gelir elde edildi. Yaklaşık 20 ülkeye ihracat yapılırken, başı Almanya, ABD, İspanya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Japonya çekiyor." ifadesini kullandı.

 

BİR KİLOGRAM BALIN MALİYETİ 216 LİRA

 

Balın kalitesi üzerinden pek çok spekülasyon yapıldığını dile getiren Şahin, baldaki sahtecilik ve uygunsuzluk konusunda başta merdiven altı üretim yapanlar olmak üzere buna dahil olan her kesimle mücadelenin çok önemli olduğunu vurguladı.

 

Şahin, sahteciliğin tespiti için balların da kayıt sistemine dahil edilmesi gerektiğine işaret ederek, kovan ve arıcıların yanında üretilen balı da kayıt altına alarak, kimin ne ürettiğinin bilinebileceğini aktardı.

 

Arıcılığın son yıllardaki fiyat artışlarından da ciddi şekilde etkilendiğini belirten Şahin, şunları kaydetti:

 

"Arıcılık tarla bitkilerindeki gibi sabit yerde yapılan bir üretim faaliyeti değil. Her gezginci arıcımız yılda 5-6 konaklama bölgesi değiştirerek, yılda ortalama 20 bin kilometre yol kat ediyor. Son yıllardaki akaryakıt, besleme, sarf malzeme, makine/ekipman ve işçilik benzeri giderler bir anda yükseldi. Geçen yılki bal maliyetine güncel enflasyon eklendiğinde, bir kilogram bal maliyeti 216 lira olmaktadır. Arıcıların elinden tutulmalı, desteklenmeli."

 

ÇİN VE BREZİLYA'NIN TÜRKİYE'DEN PROPOLİS TALEBİ VAR

 

Şahin, son yıllarda birliklerin kurulmasıyla arıcıların, balın yanında, propolis, bal mumu, arı sütü, polen, arı zehri gibi ürünlerin de üretimini yaptıklarına işaret ederek, "Balın dışında Türkiye'de yaklaşık 7 bin ton bal mumu, 4 ton arı sütü, 400 ton polen, 10 ton arı ekmeği, 10 ton propolis, 600 bin ana arı üretimi yapılıyor. 2020 yılına kadar propolisi yurt dışından ithal ederken şu an için bu ürünlerde ihracatçı konumdayız. Özellikle Çin ve Brezilya'nın Türkiye'den propolis talebi var." diye konuştu.

 

Şahin, bal dışındaki ince işçilik gerektiren arı ürünlerindeki üretimi arttırmak için özellikle kadın çiftçilere ve girişimcilere daha fazla destek verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, açıklayacakları yeni destekleme modelinde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilere kovan başına ilave destekler vereceklerini ifade etti.


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin, bal üretiminde dünyada 2'nci olduğunu bildirdi.

 

Arıcıların 2003'ten itibaren desteklerden faydalandığına ve sektöre 2023'e kadar 1,6 milyar lira destek sağlandığına işaret eden Yumaklı, "Verilen desteklerin de etkisiyle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedildi. 2002'de 74 bin ton olan bal üretimimiz 2023'te 115 bin tona çıktı. Söz konusu dönemde arılı kovan sayımızı da 4,1 milyondan 9,2 milyona çıkarttık. Amacımız, kovan sayılarını artmasının yanında kovan başına alınan balın veriminin ve kalitesinin de artmasını sağlamak." değerlendirmesinde bulundu.

 

Yumaklı, Bakanlık olarak çalışmalarını 5 ana eksende sürdürdüklerine dikkati çekerek, "Bunlar verimlilik, kalite, sürdürülebilirlik, kayıtlılık ve sektöre yatırım. Arıcılıkta da bu 5 ana eksen etrafında adımlar atacağız. Bu kapsamda yeni destekleme modelimizde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilerimize kovan başına ilave destekler verilecek." ifadelerini kullandı.

 

İklim değişikliğinin bal arıları üzerinde etkilerine yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaların sürdüğünü belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"İklim değişikliğinin arılar üzerindeki etkilerinin bertaraf edilmesi amacıyla Arıcılık Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi için çalışmalara başladık. Bunu, ilgili kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yapacağız. Bölgesel ırk ve ekotiplerle yapılan arıcılığın geliştirilmesi, bitki örtüsünün korunması, arıcılık yönetimi, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi konuları kapsayacak eylem planıyla, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzlukların arılar üzerindeki etkisinin en aza indirilmesini amaçlayacağız."

 

Bu arada, Dünya Arı Günü, Birleşmiş Milletler kararıyla yeryüzündeki yaşamın devamlılığının sağlanmasında önemli rol üstlenen arıların önemine dikkati çekmek amacıyla her yıl 20 Mayıs'ta kutlanıyor.

20 Mayıs 2024 Pazartesi