Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Oluşturduğumuz Türkiye Arıcılık Haritası hem bu alanda faaliyet gösteren paydaşlarımız hem de vatandaşlarımız için dijital bir rehber niteliği taşıyor" dedi.



Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye Arıcılık Haritası'nın güncellendiğini bildirerek, "Haritada yapılan son güncellemeler ile arıcılarımız illerin flora çeşitliliği ile bitkilerin çiçeklenme dönemlerine, bal ormanı alanları ile kovan kapasitelerine ulaşma imkanı bularak arılarını hangi bölgeye, hangi dönemde, hangi çiçek için götüreceklerini belirleyebilecekler." ifadesini kullandı.

Tarım ve Orman Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, bakanlık tarımsal üretimde Türkiye'nin yüz akı sektörlerden biri olan arıcılığın geliştirilmesi, bal üretiminin artırılması ve çiftçinin gelirinin yükseltilmesi için çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 8,9 milyon adet kovan varlığına sahip olan Türkiye'de, yıllık bal üretimi 118 bin ton, ortalama kovan başı verim ise 13 kilogram düzeyinde bulunuyor. 2002'de 74 bin ton olan bal üretimi, Bakanlık çalışmaları sonucu 2022'de yüzde 59 artışla 118 bin tona, 4,1 milyon adet olan arılı kovan sayısı ise yüzde 117 artışla 8,9 milyona yükseldi.

Anadolu'nun kendine özgü topoğrafisi, bitkilerin farklı bölgelerde yılın değişik dönemlerinde çiçeklenmesine yol açarak ülkeyi arıcılık açısından uygun bir ekolojiye sahip kılıyor. Bu yönüyle Türkiye, dünya ballı bitkiler florasının da yüzde 75'ine sahip durumda.

Çiçek (yayla balı), çam, kestane, kekik, geven, narenciye, pamuk ve ayçiçeği balları Türkiye'nin en önemli bal çeşitleri arasında yer alıyor. Türkiye'de lavantadan pamuğa, narenciyeden rezeneye kadar ticarete konu 24 çeşit bal üretimi yapılıyor.

Özellikle Batı Akdeniz ve Güney Ege'de çok önemli çam balı üretim alanları bulunuyor. Dünyadaki çam balı üretiminin yüzde 90'ı ise Türkiye'de yapılıyor.

TESCİL ALMIŞ 26 BAL ÇEŞİDİ BULUNUYOR

Ülkede coğrafi işaret almış 26 adet tescilli bal çeşidi bulunurken, 16 bal da başvuru aşamasında tescil almayı bekliyor.

Türkiye genelinde toplam 8 milyon 984 bin 676 adet kovan bulunuyor. En fazla kovana sahip 5 il Muğla, Ordu, Adana, Mersin ve İzmir olarak sıralanıyor. Kovan başına en fazla verim Ordu'da gerçekleştirilirken, bu ili sırasıyla Adana, Sivas, Erzurum ve Balıkesir izliyor.

En fazla bal üretimi ise Ordu'da yapılıyor. Bu ili sırasıyla Adana, Muğla, Sivas ve İzmir takip ediyor. En fazla arıcılık işletme sayısına sahip il Muğla iken bu ili sırasıyla Sivas, Ordu, İzmir ve Mersin izliyor.

Damızlık ana arı üretimi Ardahan, Ankara, Çorum, Artvin, Muğla, Ordu, Ankara, İzmir ve Mersin'de yapılıyor. Kafkas arısı (Apis Mellifera Caucasica) Ardahan, Artvin ve Ankara'da, Orta Anadolu ekotipi Ankara'da, Muğla arısı ekotipi Muğla'da, Karadeniz ekotipi Ordu'da, Efe arısı ekotipi (Apis Mellifera Anatolica) ise İzmir'de üretiliyor.

Bununla birlikte Tarım ve Orman Bakanlığınca Kafkas arısı ırkı, Efe arısı ekotipi, Gökçeada arı ekotipi, Trakya arı ekotipi, Anadolu arısı ırkı, Hatay arı ekotipi ve Yığılca bal arısı ekotipi tescil edildi.

Ayrıca İzmir'de bir işletmenin 15 bin, Antalya'da 6 işletmenin 620 bin koloni Bombus arısı üretme kapasitesi bulunuyor.

ARICILIĞA 1,1 MİLYAR LİRA DESTEK SAĞLANDI

Bakanlıkça 2003'ten bugüne kadar hayvancılık desteklemeleri kapsamında, arıcılığa toplam 1 milyar 12 milyon lira destek sağlandı. Verilen destekler ile arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedildi. 2022 desteklemesi kapsamında bu yıl 74 bin üreticiye 225 milyon lira destekleme ödemesi gerçekleştirildi.

TÜRKİYE ARICILIK HARİTASI

Bakanlığa bağlı Hayvancılık Genel Müdürlüğü tarafından arıcılığın geliştirilmesi ve bal üretiminin artırılması amacıyla projelendirilen ve Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından geliştirilen "Türkiye Arıcılık Haritası" uygulaması ile internet üzerinden (https://aricilikharitasi.tarimorman.gov.tr) arıcılıkla ilgili birçok veri ve istatistiki bilgiye ulaşılabiliyor.

Ülke geneli ve illere göre ayrı ayrı hazırlanan harita, renk skalası ile belirtilmiş üretici sayısı, kovan sayısı, bal üretimi ve kovan başı bal verimini içeriyor. Haritada ayrıca, ülke genelinde üretilen bal çeşitleri ve bu balların illere göre dağılımı, illerde en çok üretimi yapılan bal çeşitleri, tescil edilmiş coğrafi işaretli ballar, damızlık ana arı üreten iller ve kapasiteleri, damızlık ana arıların ırk özellikleri ve tescilleri, bombus arısı üreten iller ve kapasiteleri de yer alıyor.

 "TÜRKİYE ARICILIK HARİTAMIZ DİJİTAL BİR REHBER NİTELİĞİ TAŞIYOR"
 
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye Arıcılık Haritası'nın 2022 verileri ile güncellendiğini bildirerek, "Haritada yapılan son güncellemeler ile arıcılarımız illerin flora çeşitliliği ile bitkilerin çiçeklenme dönemlerine, bal ormanı alanları ile kovan kapasitelerine ulaşma imkanı bularak arılarını hangi bölgeye, hangi dönemde, hangi çiçek için götüreceklerini belirleyebilecekler. Bununla birlikte harita 'TarımCebimde' mobil uygulamamıza da entegre edildi." ifadelerini kullandı.

Ülke genelinde toplam 962 bin 653 kovan kapasitesine sahip 90 bin 577 hektarlık alanı kaplayan 750 adet bal ormanı bulunduğuna dikkati çeken Yumaklı, bal üretiminde verimliliği artırmaya yönelik çalışma ve projelerinin artarak devam edeceğini vurguladı.

Yumaklı, bal üreticilerini her alanda desteklemeyi sürdüreceklerine işaret ederek, "Oluşturduğumuz Türkiye Arıcılık Haritası da hem bu alanda faaliyet gösteren paydaşlarımız hem de vatandaşlarımız için dijital bir rehber niteliği taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.

24 Eylül 2023 Pazar

Türkiye, halen uluslararası 82 birliğin üyesi. Orta ölçekli devletlerin yer aldığı MIKTA da bunlardan biri.


10 yıl önce kurulan MIKTA ile ülkelerarası dış ticaret ortalama yüzde 49 arttı. Birlik; dünya barışı, sürdürülebilirlik, sağlık, gıda güvenliği ve göç sorununu da ana gündem maddeleri olarak belirledi.

 

BARIŞ CABACI

 

Türkiye, diplomaside etkin bir oyuncu olarak, uluslararası ve bölgesel birliklere katılarak hem ticaretini hem de siyasi ağırlığını artırıyor. Güvenlik ve ekonomik işbirliği alanlarında son dönemlerde daha etkin olan Türkiye, çeşitli platformlarda liderlik rolü de üstleniyor. Türkiye’nin etkin olduğu en önemli resmi uluslararası birliklerin başında OECD, Birleşmiş Milletler (BM), NATO, Avrupa Konseyi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GUAM), Türk Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) geliyor. 

 

82 BİRLİK ÜYELİĞİ

 

Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu 11 uluslararası birlik bulunuyor, üye olunan birlik sayısı ise 2024 itibariyle 82 oldu. Resmi birliklerin yanı sıra gayriresmi kuruluşlara da üye olan Türkiye, bölgesinde ve uluslararası arenadaki varlığını gösteriyor. Bunlardan biri de kıtalararası önemli geçiş noktalarını kapsayan MIKTA. MIKTA; Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya arasında 2013’te kuruldu ve gayriresmi bir istişare ve eşgüdüm platformu olarak faaliyet gösteriyor. 

 

2022’DE LİDERLİK TÜRKİYE’DE

 

MIKTA hayata geçirildiği günden bu yana Dışişleri Bakanları düzeyinde yılda üç kez toplanıyor. 2022 yılında MIKTA Dönem Başkanlığı Avustralya tarafından Türkiye’ye devredildi. Türkiye’nin MIKTA Başkanlığındaki öncelikleri ise şöyle: Küresel sağlık, etkin göç yönetimi ve gıda güvenliği. MIKTA ülkeleri, G20 ve diğer önde gelen uluslararası örgütlerle daha yakın işbirliği ve eşgüdüm içinde bulunmayı ve üye ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesini hedefliyor. Bu çerçevede, MIKTA ülkeleri Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve OECD nezdindeki daimi temsilcilikleri başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde büyükelçiler/daimi temsilciler düzeyinde çalışma toplantıları düzenliyor, küresel meselelere ilişkin pek çok konuda ortak çalışmalar yürütüyor. 

DÜZENLİ EKONOMİ İÇİN

 

Bu toplantıların en sonuncusu ise geçen hafta Meksika’da düzenlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığındaki Türk heyeti, toplantı kapsamında bölgedeki büyükelçilikleri ziyaret etti. Toplantının ardından açıklama yapan TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin hiçbir uluslararası platformu boş bırakmaması gerektiğine işaret ederek, “Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun çok taraflı toplantıların hepsinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor ve çok etkin bir şekilde yer alıyor. Şimdiye kadar MIKTA’da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık ve kendi görüşlerimizi ifade ettik. 

10 yılı aşkın bir kuruluş olan MIKTA’nın, hedeflerini tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Bu kuruluş kurulduğundan bu yana ülkelerarası ticaretin artması da önemli hedeflerinden biri” diye konuştu. 

 

DÖNÜM NOKTASI 2013

 

2010 yılında 5 ülke arasında ilk müzakereler başlasa da MIKTA’nın resmileşmesi 3 yıl sürdü. İlk görüşmelerden beri ülkeler arasındaki ticaret rakamları karşılıklı olarak arttı. Bu birlik, yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) imzalanmasına da vesile oldu. Bu kapsamda, Türkiye ile Güney Kore arasında 2013 itibariyle STA devreye girdi. Türkiye tarafında tarife satırlarının yüzde 65’inde, Güney Kore tarafında ise yüzde 80’inde liberalizasyon sağlandı. Bu süreç 2018’de tüm tarife satırlarının yüzde 90’ının liberalizasyonuyla tamamlandı. Diğer ülkelerde çeşitli ticaret anlaşmaları imzalanarak ticareti geliştirici hamleler de bulunuyor. 

 


COĞRAFİ KARDEŞLİK

 

Geçtiğimiz G20 zirvesinde MIKTA üyesi ülkelerin liderleriyle görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: “Ülkemiz, MIKTA’nın, bölgesel ve küresel sorunlara yapıcı çözümlerin kolaylaştırılması, küresel yönetişimin daha da etkinleştirilmesi ve küresel yönetişim mekanizmalarında ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi bakımından önemli katkılarda bulunabilecek potansiyele sahip. Bu bağlamda MIKTA platformundaki işbirliğinin daha da geliştirilmesini destekliyoruz. 

MIKTA, uzak coğrafyada kardeşliğimizi pekiştiren bir platform oldu.”

 

AFRİKA KITASI ANGAJMANI

 

Bundan sonraki süreçte Türkiye ve MIKTA’nın orta ölçekli güç araçları arasında nasıl bir paralelliğin olduğu ve her iki aktörün araçlarının nasıl daha uyumlu hale getirilebileceği meselesi de oldukça önemli. MIKTA’nın küresel sıralamalarda orta ölçekte konumlandığını, üye ülkelerin dış politika havzaları sayesinde çok büyük bir coğrafi alana hitap ettiğini belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Parlar Dal, bir demeçte şunları söyledi: “BM ile G20 toplantıları çerçevesinde gündem oluşturmaya çalışarak küresel hiyerarşi ile koordineli bir yol haritası çizmeye çalıştığı dikkate alınırsa, Türkiye’nin orta ölçekli güç kimliğine daha fazla yatırım yaparak MIKTA’nın diplomasi araçlarını çeşitlendirmesinin olası olduğu söylenebilir. Bu çerçevede Türkiye’nin, MIKTA’nın da gündeminde yer alan konularda, BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, Dünya İnsani Zirvesi gibi örneklerde de ortaya koyduğu uluslararası toplantı ve zirve diplomasisi tecrübesinin MIKTA’nın mevcut orta ölçekli güç araçlarını ciddi oranda destekleyebileceği değerlendirilebilir. Buna ek olarak MIKTA ülkeleri arasında Afrika kıtası ile en fazla angajmana sahip olması bakımından Türkiye’nin, MIKTA’nın niş diplomasi anlayışına uygulama alanı açarak, MIKTA’ya Afrika gündemini kolayca taşıyabileceği öne sürülebilir.”

 

ORTA ÖLÇEKLİ DEVLETLERDE KALKINMANIN ÖNEMİ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Yıldırım, MIKTA’nın ve benzer birliklerin gelişmekte olan ülkeler için önemli olduğunu belirterek, şunları paylaştı: “MİKTA üyeliği bizim için çok kıymetli. Buradaki en önemli kilit nokta, teoride "host culture" (ev sahibi kültürü) kavramıdır. Kültürler ve ülkeler arası uluslararası ticareti geliştirme üzerine yapılan araştırmalarda, kültürel ve ekonomik güçlerin ulusların zenginliği ve eksiklikleri açısından birbirleriyle ticaret etmelerinin önemli olduğu belirtilmektedir. Benzer özelliklere sahip ülkelerin bir arada olması büyük önem taşır. Bu amaçla, ülkeler belirli boyutlarda benzerlik gösterdiklerine göre gruplandırılmış ve Türkiye de farklı, daha önce aklımıza gelmeyen ülkelerle, örneğin Yeni Zelanda ile, bir araya getirilmiştir. Bu çerçeveden baktığımızda, MIKTA üyeliği orta üst, orta ve gelişmeye yakın gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin bir güç birliğidir. Türkiye burada çok kilit bir rol oynar. Bazı niş alanlarda, özellikle perakendecilikte ve CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) uygulamalarında, Endonezya ve Meksika'da nörobilimle alakalı gelişmelerde karşılaştırmalı üstünlük teorisine uygun olarak bizim onlardan öğreneceğimiz ve Türkiye'nin de nispeten daha iyi olduğu konularda onlara öğreteceğimiz pek çok konu bulunmaktadır. Aslında karşılıklı olarak eksikleri tamamlama yeri, tamamen MIKTA ülkeleriyle yapılacak olan ticaretin girişimi ile eşdeğer niteliktedir. Bu yüzden MIKTA'yı çok önemsiyoruz. İhracatçımızın bu konuya verdiği önem de bu durumu desteklemektedir. Teoride, güç birliği yapmak için benzer kültür özelliklerine sahip olmak gerektiği vurgulanmaktadır. Belirsizlikle ilgili davranışlarda, sanayide, teknolojide, üretimde, tarımda hangi alanlarda daha ağırlıklı olduğumuza, bireysel mi kolektif mi yaklaşıma daha yakın olduğumuza baktığımızda, tüm bu boyutlar açısından değerlendirdiğimizde, MIKTA ülkeleri arasındaki bu güç birliğini anlayabiliyoruz. Kısa bir süre sonra, niş alanlarda birlikten doğan güçle ilerlediklerinde, diğer daha güçlü birlik ülkelerinin ticaretinde de önemli bir rekabet gücü oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu noktada, buradaki ticari diplomasinin yönetimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bu bölgelere özgü hızlı bir durum analizi tespiti ve buna özgü bir rekabet stratejisi ve stratejik planın hazırlanması önemlidir. Stratejik plan doğrultusunda ilerleme kaydedilmesi, bütün ticari diplomasiye yön veren kurum ve kuruluşların bu bilinçle farkındalığının arttırılması, hızlı bir dış ticaret potansiyelini göstermektedir.”

 

BİRLİĞİN ANA GÜNDEM MADDELERİ

 

Enerji

Terörizmle mücadele ve güvenlik

Ticari ve ekonomik işbirliği

İyi yönetişim ve demokrasi

Sürdürülebilir kalkınma

Gıda güvenliği

 

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Sağlık hizmetleri sektörü, Sağlık Uygulama Tebliği’ndeki (SUT) fiyat artışının tüm ürünler için mevcut piyasa koşullarına göre periyodik olarak düzenlenmesini öneriyor. Sektörün bir diğer beklentisi ise kurumlar vergisi ve KDV oranlarının düşürülmesi.

 

MESUDE DEMİRHAN

 

İstanbul Ticaret Odası Sağlık Hizmetleri Meslek Komitesi Sektörel Değerlendirme ve İstişare Toplantısı, İTO Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan’ın başkanlığında, Meclis ve Komite Üyeleri ile sektör temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Sektörel ihtiyaçların görüşüldüğü toplantıda, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatları, kurumlar vergisi ve KDV oranları, yeşil pasaport, reklam ve tanıtım, tıbbi atık ödemeleri ve sağlık turizmi konuları ele alındı.

 

1.5 MİLYON SAĞLIK TURİSTİ

 

İTO Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan yaptığı konuşmada, sağlık sektörünün sadece ekonomik gerçekler üzerinden anlamlandırılamayacağını belirterek, şu bilgileri verdi: “Bu iş her şeyden önce temel insan hakkı, toplumsal ihtiyaç, dolayısıyla bir kamu politikası. Türkiye’nin sağlık alanındaki kalite ve performans artışı, uluslararası arenada da kendini gösteriyor. Türk sağlık sektörünün, özellikle son dönemlerde yakın coğrafyamızda Avrupa’da önemli bir konuma yükseldiğini ve varlığından bahsettirdiğini gözlemliyoruz. Nitekim sağlık turizmi verilerine göre; sağlık hizmeti almak için gelen turist sayısı 2021’den 2023’e kadar iki kat arttı. Geçen yıl sağlık hizmetlerinden faydalanan turist sayısı ise 1.5 milyonu aştı. Bu sayı giderek artıyor.” 

 


SEKTÖREL SORUNLAR

 

Atılgan, sektörün sorun ve talepleriyle ilgili olarak şunları söyledi: “SUT fiyat artışı oranlarının tüm ürünler için mevcut piyasa koşullarına göre periyodik olarak düzenlenmesi, sağlık kuruluşlarının işbirliği adına kamusal denetimlerin standardize edilmesi, kurumlar vergisi ve KDV oranlarının düşürülmesi gibi beklentiler sıklıkla öne çıkan konular arasında. Bizleri buluşturan bu birliktelik ruhu sorunları aşmak açısından sektöre güç verecek.” 

 

SUT FİYATLARI ARTMAYA BAŞLADI

 

Sağlık Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Mustafa Cantürk ise SUT fiyatlarının son dönemlerde daha sık arttığını söyledi.Cantürk, “Sağlık turizminde istenilen hedefe ulaşılacaksa bunu birtakım yönetmeliklerle sektörün gerçeğine uygun hale getirmeliyiz. Sağlıkla ilgili tüm Sivil Toplum Kuruluşları’nın bir araya geldiği, sorunlarını tek sesle haykırabildiği ve taleplerini ilgili mercilere iletip, sonuç alabileceği günlerimizin olacağına inanıyorum. Hepimizin hedefi, özel sağlık sektörünün gelişmesi” diye konuştu.

20 Mayıs 2024 Pazartesi