İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, Türkiye’nin 4. Sanayi Devrimi’nin getireceklerini tartışması gerektiğini ve bu yolla dünya ticaret hacmindeki payının artmasının şart olduğunu söyledi. Oda’nın nisan ayı Meclis toplantısında ekonomi gündemini değerlendiren Çağlar, “Endüstri 4.0’ı tartışmamız gerekiyor. Ne kadar yapılmalı, yapıldığı zaman neler getirecek, ne kadar faydası olacak? Böylece dünya ticaret hacmindeki payımızı artırmalıyız” dedi.

NANOKRAFT BULUŞ

Çağlar, New York’ta girişimciler, yatırımcılar ve astrofizikçilerle yapılan bir toplantıda, önümüzdeki 10 yılda, geride kalan 55 yılda olduğundan daha fazla ilerleme kaydedebileceğinin açıklandığını hatırlattı. Çağlar, “O açıklama, dünyalıları başka sistemlerdeki yıldızlara zıplatacak nanokraft buluşuna ilişkindi” diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Peki, bizler bu değişim hızına hazırlıklı mıyız? Siyaset, başkanlık sistemini konuşurken, biz iş dünyasının Endüstri 4.0’ı tartışması gerekiyor. Çünkü oraya doğru gidiliyor.”

DÜNYADA BİR İLK

Çağlar, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü ile İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin işbirliğinde hazırlanan İstanbul Kreatif Ekonomi Raporu hakkında da bilgiler verdi. Bu raporun, kreatif sektörler açısından bir şehir ölçeğinde yapılmış dünyadaki ilk çalışma olduğuna işaret eden Çağlar, şöyle devam etti: “Rapor, mimarlık, yazılım, medya, sahne sanatları gibi İstanbul’a ilişkin yol haritasını gösteriyor. İstanbul Kreatif Ekonomi Raporu, şehrimizin ekonomik potansiyeli ve yenilikçiliği adına farklı bir pencere açıyor. Ayrıca İstanbul’daki yayıncılarla beraber Kitapkent kurulması çalışmasını yapıyoruz.”

ABD’DEKİ FIRSATLAR

ABD temasları hakkında bilgiler de veren Çağlar, sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD’de üst düzey temasların yanında, dünyanın en büyük yatırımcılarıyla önemli görüşmeler gerçekleştirildi. Milyar dolarlık anlaşma ve yatırımlara imza atan dev şirketlerin Türkiye ekonomisine olan ilgisi, Amerika’nın Türkiye’ye büyük yatırım iştahını gösterdi. Bu yatırım potansiyeli; yaptığımız ikili görüşmeler neticesinde çok daha hızlı şekilde hayata geçecektir. Washington’da, Amerika’da yatırım fırsatları toplantısı var. Teşvik sistemleri hakkında bilgiler verilecek. Üniversiteden bir danışmanımız o toplantıya katılacak.”

AB ve ABD arasında süren serbest ticaret görüşmelerine de değinen Çağlar, “Dünyanın iki büyük ekonomik alanı arasındaki ticaret hattında Türkiye’nin konumu ve yeri tartışılmaz öneme sahip. Hiç kuşkusuz, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’nın küresel refah ve barış adına başarılı olması için Türkiye’yi de kapsaması gerekiyor” dedi.

FIRSATLARA ODAKLANDIK

Her küresel organizasyonun, sadece sektörel düzeyde değil, İstanbul’un ve Türkiye’nin tanıtılması için de önem taşıdığını belirten Çağlar, özellikle turizm konusunun Türkiye açısından hassas olduğunu söyledi. Çağlar, turizmde Oda olarak yaptıkları çalışmaları da şöyle anlattı: “Özellikle turizm noktasında bu yıl çok yoğun bir çalışma içindeyiz. Yaşanan son hadiselerle birlikte bu konunun ne derece önemli olduğu da ortada. Başkanlığına yeniden seçildiğim Turizmi Geliştirme ve Eğitim Vakfı’nın (TUGEV) Genel Kurulu’nda İstanbul turizmi için bir çatı oluşturduk. Pek çok kurum ve kuruluşla birlikte artık İstanbul Valiliği ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni temsilen üç yönetim kurulu üyemizle İstanbul turizmi adına güç birliği oluştu. Ayrıca TUGEV’in operasyonel birimi İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (ICVB) da İstanbul Shopping Fest için çok daha geniş bir yelpazede hizmet veriyor.Bugüne kadar ilgilenmediğimiz ülkelerle ilgili de çalışma yapıyoruz. Bu ülkelerin vatandaşlarını ülkemize çekme gayreti turizme yeni bir enerji ve canlılık getirecektir.”

KRİZ BEKLENTİSİ BOŞA ÇIKTI

Türkiye gerçeklerinin, kriz beklentilerini boşa çıkardığını belirten Çağlar, son ekonomik verileri değerlendirirken de ‘tablo bu’ yorumunu yaptı. Çağlar, ekonomik beklentilerle ilgili şunları söyledi: “Kriz söylemleriyle beklentileri baş aşağı çevirme gayretleri, bugün Türkiye ekonomisinin gücüyle ve gerçekleriyle karşı karşıya. Makro ekonomik göstergeler de bunu gösteriyor. 2015’in son çeyreğinde yüzde 5.7, yılın tamamındaysa yüzde 4 büyüdük. Bir süredir azalan ihracat mart ayında önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2.6 arttı. Yılın ilk iki ayında konut satışları yüzde 16 oranında önceki yılın üzerine çıktı. Enflasyon martta düşüşe geçti. Yurt içindeki yükselen grafik hem doğrudan yatırımlarda hem de portföy yatırımlarında da kendisini gösteriyor. Buna göre 2016’nın ilk üç ayında yabancı yatırımcı şubatta 1.3, mart ayında ise 1.7 milyar dolarlık net alım yaptı. Geçen yıl aynı dönemde ise 1 milyar dolarlık çıkış yaşanmıştı. Bu yıl ise aynı dönemde 3 milyar dolara yakın bir alımdan söz ediyoruz. Bilhassa da hisse senedine yatırım noktasında 1.1 milyar dolarla son 11 yılın rekoru kırıldı.”

ESNEKLİĞE SAHİP OLMALIYIZ

Çağlar, Oda olarak yurt dışı odaklı faaliyetler açısından çok daha yoğun bir döneme girdiklerini belirterek, “Uluslararası ilişkilere bakış, ekonomideki rakamlara bakışa benzer. Her ikisi de sürekli değişir. Mühim olan her yeni durumda konum alabileceğimiz esnekliğe sahip olmamızdır. Bu anlamda hedeflerimizi belirlerken, uluslararası ilişkilerin mevcut durumundan çok, ülkemizin ve üretim kapasitemizin potansiyelini göz önünde bulundurmak zorundayız” dedi.

BAŞARIMIZDAN KORKUYORLAR

İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Şekib Avdagiç, ekonomiyi üretim, pazarlama ve ihracatın geleceğe taşıyacağını söyledi. Terör belasının da en çok bu gerçekten korktuğunu vurgulayan Avdagiç, şöyle devam etti: “Onlar iki gücü gördüklerinde ışığı gören yarasalar gibi kaçarlar. İlki; güvenlik güçlerimizin kahramanlıklarıdır. İkincisi de iş adamının Türkiye’ye değer katan başarılarıdır. Çünkü onlar, üreten ve büyüyen Türkiye karşısında çaresiz kalacaklarını çok iyi biliyorlar.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş yıldönümüne de dikkat çeken Avdagiç, “Yürekten inanıyoruz ki, 23 Nisan 1920’de kurulan Millet Meclisimiz, dün olduğu gibi yarın da milli egemenliğin ve demokrasinin kalesi olmaya devam edecektir” dedi.

UNUTTURULAN ZAFER KUT’ÜL AMARE’Yİ GÜNDEME ALABİLİRİZ

İTO Meclis Başkanı Şekib Avdagiç, “Çanakkale Zaferi’nin hemen ardından, 29 Nisan 1916’da ordumuz Irak Kut’ül Amare’de İngilizleri çok ağır bir yenilgiye uğratmıştı. Bu zafer aynı Çanakkale Zaferi gibi kutlanıyordu. Ama 1950’de Türkiye NATO’ya girerken İngilizlerin talebi üzerine bu zaferi kutlamaktan vazgeçtik. Bir öneri olarak şunu söylüyo-rum: Unutturulan zafer Kut’ül Amare’nin, Çanakkale Zaferi gibi kutlanmaya başlamasını da gündemimize alabiliriz” diye konuştu.

MECLİS ÜYELERİ KÜRSÜDE

Tahkimde acil hakemlik olacak
Ahmet İyioldu / Kağıt ve Kırtasiye Meslek Komitesi: 96 yıl önce millet adına şahlanarak, devletimizin devamına imkân veren Osmanlı’nın son nesli ve birinci meclisin üyelerini rahmetle ve şükranla anıyorum. Bugünkü meclisin de o günkü meclis gibi aynı dirayetle; ülkemizi, içinde bulunduğu sıkıntılardan çekip çıkarmasına dua ediyorum. 15’inci yılını idrak ettiğimiz Odamızın kurucusu olduğu İstanbul Ticaret Üniversitesi için yapılan çalışmalarda emeği geçen tüm kişi ve kurumları kutluyor, bir ilim yuvası olarak geleceğe büyük hizmetler vermesini temenni ediyorum. İstanbul Ticaret Odası Tahkim Merkezi’ne (İTOTAM) acil durumlar için hakemlik kuralları getirdik. Taraflardan birinin istemesi durumunda acil hakem devreye girecek. Miktar ve değeri 200 bin TL’yi aşmayan küçük hukuk uyuşmazlıklarına uygulanacak tahkim kuralları ile ilgili çalışmalar yapıldı. Milli ve Milletlerarası Danışma Kurulu adı altında, tahkimin daha iyi çalışmasını sağlayacak bir istişare ve danışma kurulu olarak çalışacak yeniliklerimiz var.

1914–1915 Belgeseli bilgi eksikliğini giderecek Mustafa Balkuv / Örme Kumaş, Çorap ve Trikotaj Meslek Komitesi: Türk-Ermeni ilişkilerinde haklılığımızı dünyaya anlatmakta oldukça zorlanıyoruz. Bunun için biz de ‘önce kendi içimizden başlayalım’ dedik. Sizlere 1914–1915 Belgeseli’ni dağıtıyoruz. Bu belgeseli izleyin ve çocuklarınıza izletirin. Türkler ve Ermeniler tarih boyunca iç içe yaşamıştır. Türklerin en fazla temasta bulunduğu topluluklardan biri Ermeniler olmuştur. Türk-Ermeni ilişkilerini Osmanlı Devleti’nin dağılma dönemine düğümlemek, bu tarihlerde yaşanan olumsuz hadiseler üzerinden olumsuz önermeler üretmek tarihi gerçeklerle bağdaşmıyor. I. Dünya Savaşı sırasında milyonlarca insanın çektiği ortak acılar bugün bile canlılığını korumaktadır. Bu acıya maruz kalan Osmanlı vatandaşlarından biri de Ermenilerdir. Bu belgeselle tarih boyunca Türk-Ermeni ilişkileri ve 1915 olayları genel hatları ile anlatılarak bilgi vermek amaçlanmıştır. Kamuoyundaki bilgi eksikliğinin ve kirliliğinin önüne geçmek, meselenin hassasiyetine uygun bir şekilde duyarlılığınızın artması hedeflenmiştir.

İleri sürüş eğitimleri Hilmi Orbay / Sigortacılık Meslek Komitesi: Hepimiz her gün trafikteyiz ama ne kadar bilinçli bir sürücü olduğumuzu 24 Nisan tarihinde Formula alanında gerçekleştireceğimiz ileri sürüş eğitimleri ile anlayacağız.

Anıtlar Kurulu’ndaki bürokrasi kırılmalı Sultan Hızıroğlu / Restorasyon ve İzolasyon Meslek Komitesi: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun acilen revize edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Anıtlar Kurulu’nda personel yetersizliği var ve bu yüzden ilk kontrol süresi çok uzun oluyor. Sonradan yapılan revizyonlar için de çok bekletiliyor. Restorasyon projesi belediye onayından sonra kurula getiriliyor ve kurula havale almakta zorlanıyoruz. Otopark sorunu var, yangın merdiveni sorunu var. Koruma kuralları konusunda uzman kişiler yok. Anıtlar Kurulu’nda onay süreleri çok uzun. Sadece bir evrakın bir memurdan diğer memura havalesi 2.5 ay sürüyor. Bu bürokratik yapının kırılması gerekiyor. Bu yüzden Mısır Çarşısı ve Kapalı Çarşı’da yıllardır bir şey yapılamıyor.

İş hukukundaki aksaklıklar Sait Kılıç / Kargo, Posta ve Depolama Meslek Komitesi: Geçtiğimiz dönemlerde marketler yasası ve borsa harçlarıyla ilgili önemli çalışmalar yaptım arkadaşlarımla. Nihayet eski adı marketler yasası olan ilgili yasa kanunlaştı ancak aksak ve topal olarak. Ayrıca bugüne kadar yürürlüğe girmesiyle ilgili bir çalışma yapılmadı. AVM’ler bir sistem içinde kurulsaydı bugünkü kapanmalar yaşanmayacaktı. Kangren olmuş bir konu da iş hukukunda yaşanan aksaklıklar. İş Hukuku’nda yaşanan sorunlar sosyal hayata zarar verecek boyutta. Bu konunun TBMM’nin gündemine taşınması gerekiyor. Mahkemeler güçlüyü güçsüze karşı koruma mantığıyla hareket ediyor ancak o zaman adalet tam tesis edilemiyor. İşveren haklı bile olsa ne yazık ki
haksız çıkıyor.

Sınai Mülkiyet Kanunu için çalışalım Kemal Yamankaradeniz / İşletme Destek Hizmetleri Meslek Komitesi: Sinai Mülkiyet Kanun tasarısının çıkması çok önemli. Türkiye’nin katma değer üretiminin markalaşmaya bağlı olduğunu takdir edersiniz. Yeni kanun meclisten geçerse markalaşma süreleri çok kısalacak, yaklaşık bir yıl süren markalaşma süresi 4 aya inecek. Bu, iş adamlarının işini kolaylaştıracak. Markaların başka biri tarafından ihlal edilmesi halinde de çok ciddi bir hukuk süreci başlayacak. Patent sahipleri müracaat tarihinden itibaren markalarının kullanım haklarına sahip olacak ve bu konudaki çalışmaları ödüllendirilecek. Bu kanun meclisten geçerse ülkemizin ihtiyacı olan teknolojik gelişimde büyük mesafe kat edeceğiz. İstanbul Ticaret Odası’nın bu kanunla yakından ilgilenmesi ve meclisten geçmesi için gerekli gayreti göstermesi gerektiğini düşünüyorum.

3 yılda yabancıya 50 bin konut satıldı Ahmet Çelik / Toprak Ürünleri Meslek Komitesi: İnşaat sektörü her ne kadar yüzde 16 büyümüş görünse de 2016’nın ilk aylarında çok ciddi bir düşüş yaşadık. Bu, terörden kaynaklanıyor. Alıcı, güvene dayalı ortamda konut alıyor. Sektörümüz çok hızlı gelişiyor ama bu gelişmelere bürokrasi ayak uyduramadı. Mütekabiliyet yasasıyla ilgili bürokrasi çok direnç gösterdi. Ama sonra gelişme kaydettik.

Son üç yılda yabancılara yaklaşık 50 bine yakın konut satıldı. Geçtiğimiz yıl da 22 bini aşkın konut sattık, 5 milyar dolar kâr ettik. Buradan konut alan biri yılda en az iki-üç sefer ülkeyi ziyaret ediyor. Geldiklerinde normal turistten daha fazla para harcıyorlar. Damga Vergisi Kanunu’nda her işlem için ayrı ayrı damga vergisi ödüyoruz. Bankacılık ve finans kurumlarında damga vergisi düzenlenecek, kimin sesi yüksek çıkarsa onunla ilgili düzenleme yapılıyor. Bir diğer önemli sorunumuz iş mahkemeleri. İşçi işten çıktıktan 4-5 yıl sonra dava açıyor.

Bu davaların yüzde 99’unu kaybediyoruz. Ayrıca geçmiş dönemlerde bakanlardan randevu alıp görüşüyorduk. Bunun yeniden yapılmasını istiyoruz.

15 Nisan 2016 Cuma

Etiketler : Gündem

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "En büyük sorun, Türkiye söz konusu olduğunda Avrupa'nın liderlik ve stratejik perspektif eksikliğidir." dedi.


Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, vize serbestisi getirilmesi, enerji güvenliği, göç ve üçüncü ülkelerde iş ortaklıkları konularında işbirliğinin artırılması gerektiğini söyledi.

 

Şimşek, Belçika'nın başkenti Brüksel'in önemli düşünce kuruluşlarından Bruegel'de "Türkiye: Avrupa ekosisteminde ilerlemek" konulu etkinlikte konuştu.

 

Türkiye'nin ilk önceliğinin fiyat istikrarını sağlamak ve enflasyonu tek haneye indirmek olduğunu söyleyen Şimşek, bunun zorluğunun farkında olduklarını ancak başarı sağlayacaklarını vurguladı.

 

Şimşek, Türkiye'nin bir diğer önceliğinin mali pozisyonu güçlendirmek olduğunu belirterek, geçen yıl yaşanan deprem nedeniyle bütçe açığının arttığını anımsattı.

 

Mali ayarlamaya azami çaba gösterdiklerini dile getiren Şimşek, "Daha yapılması gerekenler var. Mali ayarlama enflasyonun düşmesine yardımcı olacak." diye konuştu.

 

Şimşek, "Diğer önemli öncelik ise dış dengeyi düzeltmek, cari açığı azaltmak ve rezervleri yeniden artırmak." dedi.

 

Nihai hedefin yapısal dönüşümü sağlamak olduğunu vurgulayan Şimşek, enflasyonu düşürmek için olağan dışı bir şey yapmadıklarını, geleneksel para politikasını uyguladıklarını kaydetti.

 

Şimşek, enflasyonla mücadelenin önemine işaret ederek, "Enflasyon mayıs ayında zirveye çıkacak. O noktadan itibaren enflasyon oranında her yıl anlamlı bir yavaşlama göreceğiz. Bizim gördüğümüz yol bu. Bu yılın sonunda enflasyonun yüzde 38 civarında olduğunu öngörüyoruz. Gelecek yıl yüzde 14 düşecek enflasyon 2026'da da tek haneli rakamlara geri dönecek." yorumunu yaptı.

 

Enflasyondaki gerilemenin para politikasının normalleşmesinin bir parçası olduğuna vurgu yapan Şimşek, Merkez Bankası para politikası duruşunun enflasyon beklentilerini destekleyeceğini belirtti.

 

Şimşek, "Cari açıkta sürdürülebilir bir düşüş sağlamayı hedefliyoruz." dedi.

 

Kapsamlı bir yapısal reform gündemleri olduğuna işaret eden Şimşek, "Programımız çalışıyor. Yapısal reformların yatırımcı güvenini yeniden kazanmamızı sağladığını düşünüyoruz." ifadesini kullandı.

 

"Yeniden dengelenme süreci devam ediyor, enflasyon beklentileri önemli ölçüde geriledi."diyen Şimşek, Merkez Bankası'nın rezervlerinin iyileştiğini ve iyileşmeye devam edeceğinin altını çizerken kredi risk priminin düştüğünü, kredi derecelendirme kuruluşlarının da Türkiye ekonomisindeki iyileşmenin farkında olup not artışına gittiklerini vurguladı.

 


AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLER

 

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında yıllık ticaret hacminin 200 milyar doları bulduğunu hatırlatan Şimşek, Türkiye’nin AB’nin en büyük beşinci, AB’nin de Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı konumunda olduğunu söyledi.

 

Şimşek, AB ve Türkiye’nin birbirine ihtiyacı olduğunu anımsatarak, “Türkiye’nin AB üyeliği büyük bir genişleme olacaktır. Ancak, AB henüz buna hazır değil. Yine de yapılabilecek birçok şey olduğuna inanıyorum.” Dedi.

 

Gümrük Birliği’nin derhal güncellenmesi ve Avrupa’ya seyahat için vize serbestisi getirilmesi gerektiğini dile getiren Şimşek, “Enerji güvenliği, göç ve üçüncü ülkelerde iş ortaklıkları konularında işbirliği yapmamız gerekiyor.” İfadesini kullandı.

 

Şimşek, AB’ye üyelik sürecinde ekonomik entegrasyona devam edilmesi gerektiğini belirterek, günümüzde Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin Avrupa’da bir iç politik konu halini aldığını anlattı.

 

“Avrupa’nın dünya ekonomi sahnesinde geçerliliğini koruması için Tek Pazar’ı derinleştirmesi ve genişletmesi gerekiyor.” Diyen Şimşek, bunun için yeni üyeler alması gerektiğini vurguladı.

 

Şimşek, Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasıyla birlikte Avrupa’nın son dönemde zayıf seyreden üretkenliğinin de artacağını belirtti.

 

Türkiye ile birlikte AB’ye üyelik sürecine başlayan bütün ülkelerin sorunlarına rağmen içeriye alındığını anımsatan Şimşek, bu durumun kırgınlık, öfke ve hayal kırıklığı ile sonuçlandığını söyledi.

 

Şimşek, “En büyük sorun, Türkiye söz konusu olduğunda Avrupa’nın liderlik ve stratejik perspektif eksikliğidir.” Dedi.

 

AB’nin kurallara dayalı olmasının önemine işaret eden Şimşek, iş dünyasının da karşılıklı olarak yatırımları ve ticareti geliştirmesinin önemini anlattı.

 

GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİ

 

Şimşek, "Gümrük Birliği'nin güncellenmesiyle bize bir iyilik yapmayacaksınız. Eşit şartlarda rekabet etmek istiyoruz. Biz eşit şartlar istiyoruz. Güya bunlar Avrupa değerleri. Peki neden bu konuda geri duruyorsunuz?" ifadesini kullandı.

 

Avrupa'nın kendi standartlarının ve değerlerinin çok uzağında olan ülkelerle vize serbestisi yaptığını anımsatan Şimşek, AB'nin Türkiye gibi büyük potansiyele sahip bir ülke ile yakınlaşması gerektiğini kaydetti.

 

Şimşek, Türkiye'nin AB ile kararlı biçimde her alanda ilerlemek istediğini vurgulayarak, mevcut siyasi iklimin buna daha elverişli olduğuna işaret etti.

 

AB çalışmalarında, Gümrük Birliği'nin tarım, hizmet ve kamu alımlarını içine alacak biçimde güncellenmesinin etki değerlendirmesinin yapıldığını anımsatan Şimşek, güncellemenin gelecek on yılda ticaret hacminin iki kattan fazla artabileceğinin altını çizdi.

 

Şimşek, son dönemde kurallara dayalı sistemin büyük bir baskı altında olduğuna dikkati çekerek, ekosistemin nasıl gelişeceğini öngörmenin zor olduğunu ancak Türkiye'nin stratejik açıdan çok önemli bir ülke olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirtti.

 

"Türkiye, büyük bir ekonomi ve büyük bir potansiyele sahip." diyen Şimşek tamamen kanıta dayalı bir ekonomik program uygulandığını belirtti.

 

Şimşek, "Programın işe yaradığını, enflasyonun düştüğünü göstermeye başladık." yorumunda bulundu.

 

"Türkiye'nin AB'ye yeniden ve sağlam bir şekilde bağlanması gerektiğine inanıyorum çünkü bunu hem Avrupa'nın hem de Türkiye'nin çıkarına görüyorum." ifadesini kullanan Şimşek, AB tarafının da buna stratejik bakması gerektiğini vurguladı.

 

Şimşek, Türkiye-AB arasında ekonomiyle ilgili üst düzey diyalogların yeniden başlatılması, enerji ve diğer siyasi konular üzerine de daha fazla odaklanılması gerektiğini dile getirdi.

 

AB'nin, Türkiye ile ilişkilerini bazı üye ülkelerin maksimalist talepleriyle gasbetmelerine izin vermemesi gerektiğini ve bunu bahane etmemesi gerektiğini söyleyen Şimşek, Gümrük Birliği güncellemesinin Türkiye'nin çıkarına olduğu kadar AB'nin de çıkarına olduğunu belirtti.

 

Şimşek, Türkiye'nin AB'nin politik, ekonomik ve sosyal dönüşümünün motoru olabileceğine de dikkati çekti.

 

Türkiye'nin jeopolitik olarak önemli ve büyük bir ülke olmakla birlikte tarihi açıdan çok zengin olduğunu anımsatan Şimşek, ekonomideki başarının diğer alanlara da olumlu yansıyacağını söyledi.

 

Şimşek, Brüksel temaslarının genel olarak yapıcı olduğuna işaret ederek, ilişkilerin adım adım ilerleyebileceğini ve geliştirilebileceğini vurguladı.

 

Bakan Şimşek, Brüksel temasları kapsamında AB Komisyonu Ekonomiden Sorumlu Üyesi Paolo Gentiloni, AB Komisyonu İç Pazardan Sorumlu Komiseri Thierry Breton ve AB Komisyonu Finansal Hizmetler, Finansal İstikrar ve Sermaye Piyasaları Birliğinden Sorumlu Üyesi Mairead McGuinness gibi üst düzey AB yetkilileriyle de görüştü.

14 Mayıs 2024 Salı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Planlı tarımsal üretime geçilmesini sağlayacağız. Tarım yapılan tüm alanları kayıt altına alarak, destekten faydalanan çiftçi sayımızı artıracağız." dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla ATO Congresium'da düzenlenen Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Danışma Kurulu Toplantısı'na katıldı.

 

Konuşmasına, hayatını kaybeden tiyatro ve sinema sanatçısı Ayten Gökçer'e Allah'tan rahmet, sevenlerine ve sanat camiasına başsağlığı dileyerek başlayan Erdoğan, Dünya Çiftçiler Günü münasebetiyle düzenlenen bu toplantıda, çiftçiler ve temsilcileriyle birlikte olmaktan memnuniyet duyduğunu belirtti.

 

Alın terleriyle toprağı sulayan, emekleriyle onu üretime, ürüne dönüştüren çiftçilerin Dünya Çiftçiler Günü'nü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Çiftçiler Günü'nün tüm çiftçilere, millete ve ülkeye hayırlı olmasını diledi.

 

TÜRKİYE YÜZYILI'NI DA YİNE ÇİFTÇİLERİMİZLE OMUZ OMUZA İNŞA EDECEĞİZ

 

Çiftçilere bereketli bir yıl temenni eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

 

"Çiftçi kardeşlerimize bir kez daha emeklerinden, alın terlerinden, ülkemize ve milletimize kazandırdıklarından dolayı teşekkür ediyorum. Rabb'im sizlerden razı olsun. Rabb'im milletimize sizlerin yokluğunu yaşatmasın. Tabii çiftçi kardeşlerimize sadece ülkemiz tarımına yaptıkları katkılar için değil, demokrasimize verdikleri destek için de minnettarız, müteşekkiriz. 15 Temmuz darbe girişiminde milli iradeyi korumak için öne atılanların en başında, biliyorsunuz, çiftçilerimiz vardı. Birileri uçakları görünce bankamatik kuyruklarına koşarken, benim çiftçi kardeşim darbecileri engellemek için bir yıllık mahsulünü ateşe verdi.

 

Elindeki tüm imkanlarla darbeci hainlere karşı koyan çiftçilerimizin fedakarlığını, cesaretini ve vatanperverliğini hiçbir zaman unutmayacağız. Tıpkı Milli Mücadele'de olduğu gibi iş başa düşünce istiklal ve istikbalimiz uğrunda canını ortaya koyan tüm çiftçilerimize şükranlarımı sunuyorum. Türkiye'yi vesayetin her türlüsünden kurtarma mücadelesini birlikte verdik. Türk demokrasisine vurulan prangaları sizlerle beraber parçaladık. Sadece demokraside değil ekonomide, tarımda, hayvancılıkta, üretimde ve ihracatta ülkemizi hayal dahi edilemeyecek seviyelere getirdik. Türkiye Yüzyılı'nı da yine çiftçilerimizle omuz omuza inşa edeceğiz. Rabb'im muhabbetimizi ve dayanışmamızı daim eylesin diyorum."

 

ÇİFTÇİ KARDEŞLERİMİZE HAK ETTİKLERİ ÖNEMİ VERMENİN GAYRETİNDE OLDUK

 

İnsanların topraktan yaratıldığını ve hayatlarını topraktan elde edilen nimetlerle, mahsullerle sürdürdüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aşık Veysel'in "Kara Toprak" şiirinden dizeler okudu.

 

İnsanoğlunun sadık yarinin toprak olduğunu vurgulayan Erdoğan, toprak olmazsa bitki, nebatat ve hayatın olamayacağını söyledi.

 

Toprak olmazsa ne dünyada kalacak yer ne de öteki aleme göçünce yatacak yer bulunabileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz toprağa ne kadar değer verir, ihtimam gösterirsek, toprak da bizi besler, yaşatır, bağrına basar. Şayet emek vermez, alın teri dökmez, gerekli altyapıyı kurmaz, gerekli yatırımı yapmazsanız, toprak da size bakmaz, sizi doyurmaz, beslemez. Bu anlayışla son 21 yılda hem toprağa hem de toprağı bizim için işleyen çiftçi kardeşlerimize hak ettikleri önemi vermenin gayretinde olduk." dedi.

 

Türk tarımının çehresini ve kaderini değiştirebilmek, daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak, sorunlara kalıcı, pratik ve modern çözümler bulabilmek için yoğun mesai harcadıklarını anlatan Erdoğan, "Ülkemizin tarımsal potansiyelini gün yüzüne çıkarmak için kırsal kalkınma alanında ciddi destek ve hibeler sağladık. Bu sayede tarım sanayi entegrasyonunu güçlendirdik." diye konuştu.

 

BU İDDİALAR, ELİ NASIRLI ÇİFTÇİLERİMİZİN EMEKLERİNE HAKARETTİR

 

Üretimin gelişmesi için son 21 yılda reel rakamlarla 1 trilyon 364 milyar lira tarım desteği verdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

 

"2024 yılında şu ana kadar 45 milyar lira ödeme yaptık. Yıl sonuna kadar bu rakam 91,5 milyar liraya çıkacak. Üreticilerimizin yoğun emeği ve yürüttüğümüz etkin politikalar sayesinde tarım-orman sektörümüz son 21 yılın 16'sında büyüme kaydetti. Sulanan arazi miktarını 48 milyon dekardan, 71 milyon dekara çıkardık. Toplulaştırılan arazi miktarı 4,5 milyon dekardan, 73 milyon dekara ulaştı. Sürdürülebilir tarımsal üretim ve gıda arz güvenliği için, ülkemiz genelinde toplam alanı 93 milyon dekar olan 440 tarımsal ovamızı koruma altına aldık. İlk kez bizim dönemimizde başlayan TARSİM ile üreticimizin alın terini, doğal afetlere karşı koruduk, koruyoruz.

 

TARSİM'le, sigorta poliçe bedellerini yüzde 67'ye varan oranlarda biz karşılıyoruz. Biliyorsunuz, zaman zaman tarım sektörümüzle ilgili gerçek dışı iddialar gündeme getiriliyor. 'Çamur at, izi kalsın' mantığıyla Türkiye'nin tarım politikası kötüleniyor, değersizleştirilmeye çalışılıyor. Bir defa şunu söylemek durumundayım, bu iddialar, bizden önce eli nasırlı çiftçilerimizin emeklerine hakarettir. Elbette yapılan her işin eksiği, fazlası, doğrusu, yanlışı olabilir. Her ülke gibi bizim de sıkıntılarımız var ama 'Türkiye'de tarım bitti' demek sadece cehaletin değil, büyük bir art niyetin işaretidir. 2002 ile 2023'ün basit bir karşılaştırması bile muhalefetin diline doladığı eleştirilerin temelsiz, mesnetsiz ve içinin boş olduğunu göstermeye kafidir."

 

TÜRKİYE, 2023 YILINDA 212 ÜLKE VE BÖLGEYE 2 BİN 200 ÇEŞİT TARIMSAL ÜRÜN İHRAÇ ETTİ

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 2023 yılında 212 ülke ve bölgeye 2 bin 200 çeşit tarımsal ürün ihraç ettiğini bildirdi.

 

Erdoğan, "Milletin aşına, ekmeğine ve boğazındaki lokmasını göz dikenlerden bunun hesabını mutlaka soracağız. Enflasyon ve hayat pahalılığına karşı yürüttüğümüz kararlı mücadeleyi birkaç tamahkarın fiyat oyunlarına kurban vermeyiz, veremeyiz." diye konuştu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Planlı tarımsal üretime geçilmesini sağlayacağız. Tarım yapılan tüm alanları kayıt altına alarak, destekten faydalanan çiftçi sayımızı artıracağız." ifadelerini kullandı.

14 Mayıs 2024 Salı