Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, 2023 yılı tarımsal destekleme bütçesinin 57,6 milyar lira olduğunu belirterek, "Sadece bugün 5,5 milyar liralık tarımsal desteklemeleri çiftçimizin hesabına aktarıyoruz." dedi.


 

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, tarım sektörü temsilcileriyle bir termal otelde bir araya geldiği toplantıda, tarımsal üretimin insanlık tarihi boyunca hep ön planda olduğunu söyledi.

 

Yapılan tüm tarihi kazılarda medeniyetlerin hep verimli sulak tarım topraklarında kurulduğunun ortaya çıktığını ifade eden Kirişci, "Teknoloji ne kadarda ilerlerse ilerlesin mutlaka insanoğlu gıdaya ihtiyaç duymaktadır. Kovid-19 pandemisi ile Rusya-Ukrayna Savaşı, geçtiğimiz dönemde buna en iyi iki örnektir. Tarımsal üretim, sağladığı katma değerin yanı sıra ve sanayi için tedarik edilen ham madde açısından ekonominin çarklarının dönmesinde büyük fayda sağlamaktadır. Bu nedenle Bakanlık olarak tarım sektörünün durumunu analiz ederken geleceğe dönük sürdürülebilir politikalar üretmek zorundayız." diye konuştu.

 

Tarım ve orman sektörünün ve kırsal alanın geliştirilerek desteklenmesi için düzenlemelerin yapılmasına olanak sağlayan başta Tarım Kanunu olmak üzere birçok yasal düzenlemenin hayata geçirildiğini dile getiren Kirişci, gıda arz güvenliğini destekleyecek 15 kanunun yasalaştırıldığını belirtti.

 

Türkiye'nin tarımsal üretimde dünyada ilk 10 ülke arasında bulunduğunu vurgulayan Kirişci, şöyle devam etti: "Dünyanın en büyük un ihracatçısıyız. Dünyanın en büyük ikinci makarna ihracatçısıyız. Tarımsal ihracatta söz sahibiyiz. 30 milyar dolar ihracat, 85 milyon nüfus, 52 milyon turist, 182 milyon hava yolu yolcusunun gıda ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Biz bu başarıyı nasıl sağladık? Üreticimizin rekabet gücünü artırmak ve üretim planlaması yapmak için çiftçimizi desteklememiz gerekiyordu. Son 20 yılda sektörü rekabet gücünü artıracak destek, hibe ve yatırımlarla kırsalı cazibe merkezi haline getirdik. Bu kapsamda, son 20 yılda reel rakamlarla 830 milyar lira tarımsal destek sağladık. Bu sayede üretimi ve verimliliği artırdık. İşletmelerimiz daha modern bir yapıya sahip olurken, çiftçimizin, yetiştirdiği hayvan ve üretimde kullandığı tohumdan aldığı verimle yüzü güldü."

 

"97 ÜLKEYE TOHUM İHRAÇ ETMEYE BAŞLADIK"

 

Kirişci, son 20 yılda tarımsal üretimdeki desteklerle bitkisel üretimde Cumhuriyet tarihinin rekorunun kırıldığına dikkati çekerek, bitkisel üretimin yaklaşık 128,6 milyon tona çıktığını, bitkisel üretimde stratejik öneme sahip ürünlerdeki fark ödemesinde 5 olan ürün sayısının 18'e yükseltildiğini söyledi.

 

Sertifikalı tohumluk üretimin 9 kat artışla 1,4 milyon tona çıktığını belirten Kirişci, "İhtiyacımız olan sertifikalı tohumluğun yüzde 96'sı yurt içinden. 97 ülkeye tohum ihraç etmeye başladık." dedi.

 

Tarımsal üretimin ana unsurunun toprak olduğunu, tarım alanlarının korunması için 9,3 milyon hektar büyüklüğündeki 440 büyük ovanın tarımsal sit alanı ilan edildiğini anlatan Kirişci, yeter gelirli arazi büyüklüğü düzenlemesiyle satış ve miras yoluyla tarım arazilerinin bölünmesini önlediklerini ifade etti.

 

Kirişci, tarım sektörünün son 20 yılın 16'sında büyüme gösterdiğini belirterek şunları kaydetti: "2023 yılı tarımsal destekleme bütçesi 57,6 milyar lira. Sadece bugün 5,5 milyar liralık tarımsal desteklemeleri çiftçimizin hesabına aktarıyoruz. Çiftçimize 5,1 milyar lirası yağlı tohum bitkileri olmak üzere 9 kalemde toplam 5 milyar 511 milyon lira desteklemede bulunacağız. Böylece 2023 yılında ödemesini yaptığımız, yapacağımız tarımsal destekleme bütçemiz 57,6 milyar liraya ulaşmıştır. Yani yılın üçte birini tamamlamadan 2023 yılı desteklemelerimizin yüzde 56'lık kısmını oluşturan 32,4 milyar lirayı çiftçimizin hesaplarını aktarmış olduk."

 

"TARIM-ORMAN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ İÇİN VİZYON PROJELERİ BELİRLEDİK"

 

Bakan Kirişci, dünyada görülen küresel iklim değişikliği, salgın, savaşlar ve doğal afetlerin gıdanın önemini her geçen gün artırdığını söyledi.

 

Ülkelerin, artık tarımsal üretimde korumacı politikalar uygulamaya başladığını aktaran Kirişci, gelecek 30 yıl içinde, ülke nüfusunun yüzde 25 artacağını, artan nüfus, tüketiciler, gıda sanayicileri ve tarım ürünleri ihracatçıları açısından talep artışına neden olacağını dile getirdi.

 

Kirişci, artık devletlerin gıda konusunda daha çok korumacı bir yapıya bürünmeye başladığını kaydetti.

 

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, dünya için tarım, ikamesi mümkün olmayan ve hayati önem taşıyan bir sektör olmaya doğru hızla ilerlediğini vurgulayan Kirişci, kendilerinin de artık tarımsal politikaları bu doğrultuda planladıklarını, vizyoner projelerle sektöre yön verdiklerini bildirdi.

 

Tarım-orman sürdürülebilirliği için vizyon projeleri belirlediklerini, hayata geçirmek için çalışmaya başladıklarını anlatan Kirişci, tarımsal örgütleri kendi aralarında yarıştıracaklarını söyledi.

 

"BÜYÜKBAŞ VARLIĞIMIZ YÜZDE 86 ARTIŞLA 188 BİN BAŞA ÇIKTI"

 

Ülkede lif ve tohum üretimi amacıyla izinli olarak üretilen kenevir, yapılan değişiklikle ilaç etkin maddesi olarak da üretilebileceğine değinen Kirişci, "Uluslararası anlaşmalara uygun olarak halen haşhaş üretim ve işleme süreçlerini başarıyla yürüten TMO kontrolünde ilaç etkin maddesi için kenevir üretilmesi ve işlenmesi sağlanacak. Gerektiğinde ülke arz ve talep durumuna göre Cumhurbaşkanınca belirlenen kota doğrultusunda, TMO kontrolünde gerçek veya tüzel kişilere yaptırılabilecek, kenevir üretiminin tüm aşamaları etkin şekilde kontrol edilecek ve izlenecek." diye konuştu.

 

Büyükbaş varlığının yüzde 86 artışla 188 bin başa çıktığını, küçükbaş varlığının yüzde 55 artışla 1,2 milyon başa çıktığını belirten Kirişci, şöyle konuştu: "Arılı kovan varlığımız yüzde 136 artışla 50 bin adete çıktı. Su ürünlerinde iç su avcılığı ve yetiştiricilik faaliyetleri yüzde 266 artışla 684 tona çıktı. Kırsal Kalkınma Alanında Genç Çiftçi Projesi kapsamında; 927 projeye 167 milyon lira hibe, ORKÖY kapsamında; 3 bin 891 aileye 321 milyon lira hibe ve kredi, IPARD-TKDK kapsamında ise bugüne kadar 1024 projeye 1 milyar 157 milyon lira hibe desteği sağladık. Kırsal Kalkınma Destekleri kapsamında ise bugüne kadar 370 projeye 424 milyon lira hibe desteği sağladık. Sulama alanında 86 projeyi hizmete alarak toplam 711 bin dekar araziyi sulamaya açtık. Bu sayede yaklaşık 2,1 milyar lira zirai gelir artışı sağladık. Arazi toplulaştırma faaliyetleri kapsamında ise toplam 13 yerleşim yerindeki 292 bin dekar araziyi toplulaştırdık. 229 derenin ıslahı ve taşkın projesini yaparak vatandaşların can ve mal güvenliğini sağladık."

 

Orman köylerde yaşayan vatandaşların gelirlerini artırmak amacıyla Gelir Getirici Orman Projesi kapsamında ceviz ve badem gibi ağaç fidanları dikerek gelir getirici ormanlar kurduklarını aktaran Kirişci, "Vatandaşları tabiatla buluşturmak maksadıyla, 1 milli park, 7 tabiat parkı, 2 tabiat anıtı, 20 devlet avlağı, 27 genel avlak, 2 yaban hayatı geliştirme sahası, 3 örnek avlak sahası, 1 tabiatı koruma alanı, 4 ulusal öneme haiz sulak alan tesis ettik." dedi.

 

KARADENİZ DOĞAL GAZINDAN GÜBRE

 

Karadeniz'den çıkan doğal gaz ile Filyos Endüstri Bölgesi'nde 1 milyon 855 bin ton kapasiteli gübre fabrikaları kurulacağını vurgulayan Kirişci, şöyle devam etti: "2023’te inşasına başlanacak olan fabrikaların, kısa sürede tamamlanması planlanmakta ve bu sayede sektöre 31,5 milyar lira sabit yatırım yapılacak. Bugünkü fiyatlarla yeni kurulacak gübre fabrikalarında üretilecek gübrenin maliyetinin 19 milyar liranın üzerinde olacağını öngörüyoruz. Kurulacak yeni tesislerle ülkemizin kurulu gübre kapasitesi yüzde 26 artarak 9 milyon tonun üzerine çıkacaktır. Kurulacak üre tesisiyle 2022 yılında yapılan 4 milyon 263 bin 896 ton gübre ithalatının yüzde 56'sını oluşturan 2 milyon 369 bin 530 ton üre gübresinde kurulu kapasite 550 bin tondan 1 milyon 131 bin tona çıkarak ithalata olan bağımlılığımız azalacaktır. Söz konusu tesislerde üretilecek gübre ülkemiz gübre tüketiminin üçte birini karşılayacak kapasitededir. Ülkemizde geçtiğimiz şubat ayında ilk defa görülen Sat-2 serotipi şap hastalığına karşı önemli bir mücadele yürüttük. 8 Mart 2023'de ülke genelinde kesim, ithalat ve ihracat amaçlı yapılan sevkler dışındaki hayvan hareketlerine kısıtlama getirdik. 37 günde sat-2'ye karşı aşı geliştirdik ve sahada uyguladık. Bu sayede hastalığı kontrol altına almayı başardık."

 

Son 20 yılda 85 milyon dekar sulanabilir arazinin yüzde 80'i olan 70 milyon dekarını sulanabilir hale getirdiklerini anımsatan Kirişci, Tarımsal Sulama Amaçlı Su Kullanım Hizmet Bedelinin Desteklenmesine İlişkin Karar ile 2023 yılı tarımsal sulama ücretlerinin yüzde 50'sinin devlet tarafından karşılanacağını kaydetti.

 

Yerinde tüketim anlayışını geliştirmek için Kent Tarımı uygulamalarını yaygınlaştıracaklarını anlatan Kirişci, "Jeotermal kaynaklarımızı kullandığımız gibi rüzgar, güneş ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarımızı kullanarak Tarıma Dayalı OSB’lerin sayılarını artıracağız. Bu kapsamda önümüzdeki 5 yılda 5 milyon ton sebze üretip, 200 bin kişiye yerinde istihdam oluşturacağız. Yerli ve milli tohumculuğumuzu geliştirmek için İhtisas Tohum Üretim Bölgeleri oluşturacağız. Karadeniz doğal gazından yerli üre gübresi üretmeye başlayarak gübrenin dışa bağımlılığını azaltacağız." diye konuştu.

 

Kirişci, çiğ süt ve kırmızı et üreticilerimizin gelirlerini garanti altına alacak modeli hayata geçireceklerini söyledi.

 

Gençlere ve kadınlara ilave destekler sağlayacaklarını anlatan Kirişci, sözlerini şöyle tamamladı: "Ayrıca genç ve kadın çiftçilerin sosyal güvenlik primlerine destek olacağız. Orman alanımızı genişleterek dünya ortalaması olan yüzde 30'un üzerine çıkaracağız. Bütün illerde Millet Ormanları kuracağız. Orman yangınlarıyla etkin mücadele için hükümetler döneminde kurduğumuz hava filomuzu güçlendirecek ve yapay zeka uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Arazi toplulaştırmada tescil edilen alan büyüklüğünü 68 milyon dekardan 100 milyon dekara çıkaracağız. Denizlere dökülen sularımızın, su potansiyelinin yetersiz olduğu iç bölgelere aktarılmasını yaygınlaştıracağız."

28 Nisan 2023 Cuma

Türkiye, halen uluslararası 82 birliğin üyesi. Orta ölçekli devletlerin yer aldığı MIKTA da bunlardan biri.


10 yıl önce kurulan MIKTA ile ülkelerarası dış ticaret ortalama yüzde 49 arttı. Birlik; dünya barışı, sürdürülebilirlik, sağlık, gıda güvenliği ve göç sorununu da ana gündem maddeleri olarak belirledi.

 

BARIŞ CABACI

 

Türkiye, diplomaside etkin bir oyuncu olarak, uluslararası ve bölgesel birliklere katılarak hem ticaretini hem de siyasi ağırlığını artırıyor. Güvenlik ve ekonomik işbirliği alanlarında son dönemlerde daha etkin olan Türkiye, çeşitli platformlarda liderlik rolü de üstleniyor. Türkiye’nin etkin olduğu en önemli resmi uluslararası birliklerin başında OECD, Birleşmiş Milletler (BM), NATO, Avrupa Konseyi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GUAM), Türk Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) geliyor. 

 

82 BİRLİK ÜYELİĞİ

 

Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu 11 uluslararası birlik bulunuyor, üye olunan birlik sayısı ise 2024 itibariyle 82 oldu. Resmi birliklerin yanı sıra gayriresmi kuruluşlara da üye olan Türkiye, bölgesinde ve uluslararası arenadaki varlığını gösteriyor. Bunlardan biri de kıtalararası önemli geçiş noktalarını kapsayan MIKTA. MIKTA; Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya arasında 2013’te kuruldu ve gayriresmi bir istişare ve eşgüdüm platformu olarak faaliyet gösteriyor. 

 

2022’DE LİDERLİK TÜRKİYE’DE

 

MIKTA hayata geçirildiği günden bu yana Dışişleri Bakanları düzeyinde yılda üç kez toplanıyor. 2022 yılında MIKTA Dönem Başkanlığı Avustralya tarafından Türkiye’ye devredildi. Türkiye’nin MIKTA Başkanlığındaki öncelikleri ise şöyle: Küresel sağlık, etkin göç yönetimi ve gıda güvenliği. MIKTA ülkeleri, G20 ve diğer önde gelen uluslararası örgütlerle daha yakın işbirliği ve eşgüdüm içinde bulunmayı ve üye ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesini hedefliyor. Bu çerçevede, MIKTA ülkeleri Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve OECD nezdindeki daimi temsilcilikleri başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde büyükelçiler/daimi temsilciler düzeyinde çalışma toplantıları düzenliyor, küresel meselelere ilişkin pek çok konuda ortak çalışmalar yürütüyor. 

DÜZENLİ EKONOMİ İÇİN

 

Bu toplantıların en sonuncusu ise geçen hafta Meksika’da düzenlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığındaki Türk heyeti, toplantı kapsamında bölgedeki büyükelçilikleri ziyaret etti. Toplantının ardından açıklama yapan TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin hiçbir uluslararası platformu boş bırakmaması gerektiğine işaret ederek, “Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun çok taraflı toplantıların hepsinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor ve çok etkin bir şekilde yer alıyor. Şimdiye kadar MIKTA’da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık ve kendi görüşlerimizi ifade ettik. 

10 yılı aşkın bir kuruluş olan MIKTA’nın, hedeflerini tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Bu kuruluş kurulduğundan bu yana ülkelerarası ticaretin artması da önemli hedeflerinden biri” diye konuştu. 

 

DÖNÜM NOKTASI 2013

 

2010 yılında 5 ülke arasında ilk müzakereler başlasa da MIKTA’nın resmileşmesi 3 yıl sürdü. İlk görüşmelerden beri ülkeler arasındaki ticaret rakamları karşılıklı olarak arttı. Bu birlik, yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) imzalanmasına da vesile oldu. Bu kapsamda, Türkiye ile Güney Kore arasında 2013 itibariyle STA devreye girdi. Türkiye tarafında tarife satırlarının yüzde 65’inde, Güney Kore tarafında ise yüzde 80’inde liberalizasyon sağlandı. Bu süreç 2018’de tüm tarife satırlarının yüzde 90’ının liberalizasyonuyla tamamlandı. Diğer ülkelerde çeşitli ticaret anlaşmaları imzalanarak ticareti geliştirici hamleler de bulunuyor. 

 


COĞRAFİ KARDEŞLİK

 

Geçtiğimiz G20 zirvesinde MIKTA üyesi ülkelerin liderleriyle görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: “Ülkemiz, MIKTA’nın, bölgesel ve küresel sorunlara yapıcı çözümlerin kolaylaştırılması, küresel yönetişimin daha da etkinleştirilmesi ve küresel yönetişim mekanizmalarında ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi bakımından önemli katkılarda bulunabilecek potansiyele sahip. Bu bağlamda MIKTA platformundaki işbirliğinin daha da geliştirilmesini destekliyoruz. 

MIKTA, uzak coğrafyada kardeşliğimizi pekiştiren bir platform oldu.”

 

AFRİKA KITASI ANGAJMANI

 

Bundan sonraki süreçte Türkiye ve MIKTA’nın orta ölçekli güç araçları arasında nasıl bir paralelliğin olduğu ve her iki aktörün araçlarının nasıl daha uyumlu hale getirilebileceği meselesi de oldukça önemli. MIKTA’nın küresel sıralamalarda orta ölçekte konumlandığını, üye ülkelerin dış politika havzaları sayesinde çok büyük bir coğrafi alana hitap ettiğini belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Parlar Dal, bir demeçte şunları söyledi: “BM ile G20 toplantıları çerçevesinde gündem oluşturmaya çalışarak küresel hiyerarşi ile koordineli bir yol haritası çizmeye çalıştığı dikkate alınırsa, Türkiye’nin orta ölçekli güç kimliğine daha fazla yatırım yaparak MIKTA’nın diplomasi araçlarını çeşitlendirmesinin olası olduğu söylenebilir. Bu çerçevede Türkiye’nin, MIKTA’nın da gündeminde yer alan konularda, BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, Dünya İnsani Zirvesi gibi örneklerde de ortaya koyduğu uluslararası toplantı ve zirve diplomasisi tecrübesinin MIKTA’nın mevcut orta ölçekli güç araçlarını ciddi oranda destekleyebileceği değerlendirilebilir. Buna ek olarak MIKTA ülkeleri arasında Afrika kıtası ile en fazla angajmana sahip olması bakımından Türkiye’nin, MIKTA’nın niş diplomasi anlayışına uygulama alanı açarak, MIKTA’ya Afrika gündemini kolayca taşıyabileceği öne sürülebilir.”

 

ORTA ÖLÇEKLİ DEVLETLERDE KALKINMANIN ÖNEMİ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Yıldırım, MIKTA’nın ve benzer birliklerin gelişmekte olan ülkeler için önemli olduğunu belirterek, şunları paylaştı: “MİKTA üyeliği bizim için çok kıymetli. Buradaki en önemli kilit nokta, teoride "host culture" (ev sahibi kültürü) kavramıdır. Kültürler ve ülkeler arası uluslararası ticareti geliştirme üzerine yapılan araştırmalarda, kültürel ve ekonomik güçlerin ulusların zenginliği ve eksiklikleri açısından birbirleriyle ticaret etmelerinin önemli olduğu belirtilmektedir. Benzer özelliklere sahip ülkelerin bir arada olması büyük önem taşır. Bu amaçla, ülkeler belirli boyutlarda benzerlik gösterdiklerine göre gruplandırılmış ve Türkiye de farklı, daha önce aklımıza gelmeyen ülkelerle, örneğin Yeni Zelanda ile, bir araya getirilmiştir. Bu çerçeveden baktığımızda, MIKTA üyeliği orta üst, orta ve gelişmeye yakın gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin bir güç birliğidir. Türkiye burada çok kilit bir rol oynar. Bazı niş alanlarda, özellikle perakendecilikte ve CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) uygulamalarında, Endonezya ve Meksika'da nörobilimle alakalı gelişmelerde karşılaştırmalı üstünlük teorisine uygun olarak bizim onlardan öğreneceğimiz ve Türkiye'nin de nispeten daha iyi olduğu konularda onlara öğreteceğimiz pek çok konu bulunmaktadır. Aslında karşılıklı olarak eksikleri tamamlama yeri, tamamen MIKTA ülkeleriyle yapılacak olan ticaretin girişimi ile eşdeğer niteliktedir. Bu yüzden MIKTA'yı çok önemsiyoruz. İhracatçımızın bu konuya verdiği önem de bu durumu desteklemektedir. Teoride, güç birliği yapmak için benzer kültür özelliklerine sahip olmak gerektiği vurgulanmaktadır. Belirsizlikle ilgili davranışlarda, sanayide, teknolojide, üretimde, tarımda hangi alanlarda daha ağırlıklı olduğumuza, bireysel mi kolektif mi yaklaşıma daha yakın olduğumuza baktığımızda, tüm bu boyutlar açısından değerlendirdiğimizde, MIKTA ülkeleri arasındaki bu güç birliğini anlayabiliyoruz. Kısa bir süre sonra, niş alanlarda birlikten doğan güçle ilerlediklerinde, diğer daha güçlü birlik ülkelerinin ticaretinde de önemli bir rekabet gücü oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu noktada, buradaki ticari diplomasinin yönetimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bu bölgelere özgü hızlı bir durum analizi tespiti ve buna özgü bir rekabet stratejisi ve stratejik planın hazırlanması önemlidir. Stratejik plan doğrultusunda ilerleme kaydedilmesi, bütün ticari diplomasiye yön veren kurum ve kuruluşların bu bilinçle farkındalığının arttırılması, hızlı bir dış ticaret potansiyelini göstermektedir.”

 

BİRLİĞİN ANA GÜNDEM MADDELERİ

 

Enerji

Terörizmle mücadele ve güvenlik

Ticari ve ekonomik işbirliği

İyi yönetişim ve demokrasi

Sürdürülebilir kalkınma

Gıda güvenliği

 

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Sağlık hizmetleri sektörü, Sağlık Uygulama Tebliği’ndeki (SUT) fiyat artışının tüm ürünler için mevcut piyasa koşullarına göre periyodik olarak düzenlenmesini öneriyor. Sektörün bir diğer beklentisi ise kurumlar vergisi ve KDV oranlarının düşürülmesi.

 

MESUDE DEMİRHAN

 

İstanbul Ticaret Odası Sağlık Hizmetleri Meslek Komitesi Sektörel Değerlendirme ve İstişare Toplantısı, İTO Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan’ın başkanlığında, Meclis ve Komite Üyeleri ile sektör temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Sektörel ihtiyaçların görüşüldüğü toplantıda, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatları, kurumlar vergisi ve KDV oranları, yeşil pasaport, reklam ve tanıtım, tıbbi atık ödemeleri ve sağlık turizmi konuları ele alındı.

 

1.5 MİLYON SAĞLIK TURİSTİ

 

İTO Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan yaptığı konuşmada, sağlık sektörünün sadece ekonomik gerçekler üzerinden anlamlandırılamayacağını belirterek, şu bilgileri verdi: “Bu iş her şeyden önce temel insan hakkı, toplumsal ihtiyaç, dolayısıyla bir kamu politikası. Türkiye’nin sağlık alanındaki kalite ve performans artışı, uluslararası arenada da kendini gösteriyor. Türk sağlık sektörünün, özellikle son dönemlerde yakın coğrafyamızda Avrupa’da önemli bir konuma yükseldiğini ve varlığından bahsettirdiğini gözlemliyoruz. Nitekim sağlık turizmi verilerine göre; sağlık hizmeti almak için gelen turist sayısı 2021’den 2023’e kadar iki kat arttı. Geçen yıl sağlık hizmetlerinden faydalanan turist sayısı ise 1.5 milyonu aştı. Bu sayı giderek artıyor.” 

 


SEKTÖREL SORUNLAR

 

Atılgan, sektörün sorun ve talepleriyle ilgili olarak şunları söyledi: “SUT fiyat artışı oranlarının tüm ürünler için mevcut piyasa koşullarına göre periyodik olarak düzenlenmesi, sağlık kuruluşlarının işbirliği adına kamusal denetimlerin standardize edilmesi, kurumlar vergisi ve KDV oranlarının düşürülmesi gibi beklentiler sıklıkla öne çıkan konular arasında. Bizleri buluşturan bu birliktelik ruhu sorunları aşmak açısından sektöre güç verecek.” 

 

SUT FİYATLARI ARTMAYA BAŞLADI

 

Sağlık Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Mustafa Cantürk ise SUT fiyatlarının son dönemlerde daha sık arttığını söyledi.Cantürk, “Sağlık turizminde istenilen hedefe ulaşılacaksa bunu birtakım yönetmeliklerle sektörün gerçeğine uygun hale getirmeliyiz. Sağlıkla ilgili tüm Sivil Toplum Kuruluşları’nın bir araya geldiği, sorunlarını tek sesle haykırabildiği ve taleplerini ilgili mercilere iletip, sonuç alabileceği günlerimizin olacağına inanıyorum. Hepimizin hedefi, özel sağlık sektörünün gelişmesi” diye konuştu.

20 Mayıs 2024 Pazartesi