Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik, finans sektöründe yüzde 5 paya sahip olan sigortacılık ve özel emeklilik sektörünün ekonomiye olan katkısının aldıkları payın çok ötesinde olduğunu bildirdi.


Sigorta sektörünü büyütmek ve Türkiye ekonomisine katma değer sağlamak için çalışan sektörün rehber kuruluşu Türkiye Sigorta Birliği (TSB), 12. Sigorta Haftası'nda düzenlediği 2. Uluslararası Sigorta Zirvesi ile sektörün en önemli buluşmasına ev sahipliği yapıyor.

 

Zirvenin ilk gününe katılan konuşmacılar arasında Japonya, Yeni Zelanda, Yunanistan gibi yakın dönemde deprem tecrübesi yaşamış ülkelerin sigorta sektörlerinin temsilcilerinin yanı sıra Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Türkiye Daimi Temsilcisi Prof. Dr. Kerem Alkin ile Psikolog Beyhan Budak da yer alıyor.

 

"Afet Riskleri ve Sigorta: Afetlerin Etkilerini Azaltmada Sigortacıların Rolü" temasıyla düzenlenen zirvenin açılışında konuşan Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Çelik, finans sektöründe yaklaşık yüzde 5 paya sahip sigortacılık ve özel emeklilik sektörünün ekonomiye olan katkısının aldığı payın çok ötesinde olduğunu belirterek, "Ayrıca bu sektörler Türkiye Yüzyılı vizyonu kapsamında hazırlanan ve afet yaralarının sarılması, makro finansal istikrar, enflasyonun tek haneye inmesi, büyüme ile istihdamın devamını temel alan Orta Vadeli Program (OVP) için de oldukça önemlidir." şeklinde konuştu.

 

Çelik, OVP kapsamında atılacak adımlara ilişkin afet sigortası mekanizmasıyla vatandaşların tüm afetlere karşı korunacağını aktararak, Otomatik Katılım Sistemi'nin işverenlerin de katkısıyla ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşüp Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi'nin kurulacağını, demografik değişim ve yaşlanma nedeniyle Tamamlayıcı Uzun Süreli Bakım Sigortası oluşturulacağını ve Bina Tamamlama Sigortası'nın yanı sıra inşaat kalitesinin yükseltilmesi amacıyla Yapı Sorumluluk Sigortası'nın yaygınlaştırılacağını söyledi.

 

Katılım sigortacılığı ve emeklilik uygulamalarının da içinde yer aldığı "Katılım Finans Kanunu" çalışmalarının devam ettiğine dikkati çeken Çelik, "Türkiye Yüzyılı"nda yeni fırsat alanlarının değerlendirilmesi adına sektöre destek vermeyi sürdüreceklerini bildirdi.

 

Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) Başkanı Mehmet Akif Eroğlu da Türkiye Yüzyılı vizyonu kapsamında Sigortacılık Kanunu'nda revize yapılacağını, "Sigorta 3.0" olarak adlandırılan dönemde kilometre taşı niteliğinde birçok değişim yaşanacağını ve "Piyasa Disiplini" odağında yapılacak etkin denetimlerden veri düzenlemesine, ilişkili kurumlarda reformdan şahsi sorumluluğa kadar pek çok uygulamanın hayata geçeceğini belirtti.

 

Şirket bilançolarında görülen iyileşmeye işaret eden Eroğlu, sektör gelişiminin, küresel konjonktüre rağmen ekonominin elde ettiği güçlü büyümenin bir yansıması olduğunu ve OVP'nin uygulanmasıyla ekonomide yaşanacak pozitif ivmenin uluslararası sermayenin ilgisi olarak sektöre döneceğini ifade etti.

 

BEKLENEN MARMARA DEPREMİ İÇİN DE ÇALIŞMALAR BAŞLADI

 

Eroğlu, yüzyılın afeti olarak anılan depremlerden sektörün, hızlı organize olarak alnının akıyla çıktığını dile getirerek, şunları kaydetti:

 

"Beklenen Marmara depremi için de çalışmalar başladı. Şirketlerin finansal dayanıklılıklarını sağlayabilmek için onlardan stres testleri ve senaryo değerlendirmeleri yapmalarını istedik. Dengeleme karşılığı düzenlemesi ile hızlıca fon biriktireceğiz. Ayrıca zorunlu deprem sigortasında bir yandan kapsamını genişletiyoruz, diğer taraftan ihtiyari konut sigortasını da kapsayacak reform niteliğinde değişikliklere gidiyoruz. Poliçelerde enflasyon klozu getirerek, sigortalılarımızı deprem riskine karşı koruduğumuz gibi enflasyona da karşı koruyacağız."

 

TSB Başkanı Uğur Gülen de Kahramanmaraş depremi sonrasında ortaya çıkan teminat açığına vurgu yaparak, "6 Şubat depremlerinin ardından meydana gelen kayıp 105 milyar dolar. Yapılan ödeme ise 5 milyar dolar seviyesinde. 'Sigorta Kıymet Bilmektir' şiarımız ışığında, sigortalanmanın önemini daha iyi anladığımız şu dönemde, bu bilinci artırmada ve teminat açığının hızla kapatılmasında hepimize görevler düşüyor." diye konuştu.

 

Uluslararası Sigorta Zirvesi'nin afetler karşısında sigorta sektörünün rolünü ve gelişme alanlarını tartışmak için çok kıymetli bir zemin ve buluşma noktası olduğunun altını çizen Gülen, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Sigorta ekosistemin merkezinde konumlanan sigorta şirketleri ve sektörün rehber kuruluşu TSB olarak bütün çalışmalarımızı bu ekosistemi daha da büyütmek ve sağladığı koruma kalkanını genişletme ekseninde yürütüyoruz. Bu bağlamda SEDDK'nın sektörü 'daha hızlı koşmaya' teşvik eden öncü çalışmaları çok değerli. Kamu ve özel sektör iş birliğiyle sigortacılık ekosistemini büyütmek, geliştirmek, ülkemiz ve vatandaşlarımıza fayda sağlamak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki güçlü sigortacılık, güçlü Türkiye demektir."

 

TSB'nin düzenlediği 2. Uluslararası Sigorta Zirvesi, açılış konuşmalarının ardından "Sigortacıların Rolü: Katastrofik Afetlerin Etkilerinin Hafifletilmesinde Sigortacıların Katkısı ve Öğrenilen Dersler" başlıklı panelle devam etti.

 

Panele, Japonya Hayat Sigortası Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Hayato Komada, Yunanistan Sigorta Şirketleri Birliği Genel Müdürü Elina Papaspyropoulou, EBRD Ankara Ofis Başkanı ve Türkiye Başkan Vekili Mehmet Üvez ile Yeni Zelanda Sigorta Konseyi Başkanı Tim Grafton katıldı.

 

OECD Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin'in de konuşma yapacağı etkinliğin birinci günü, Dünya Bankası eski Sigorta Baş Uzmanı Serap Oğuz Gönülal ile Fransız Sigorta Federasyonu Avrupa ve Uluslararası İlişkiler Direktörü Christian Pierotti'nin katılacağı "Afet Risklerine Karşı Finansal Korumanın Geliştirilmesi: Afet Risk Sigortası Programlarının Rolü: Kamu-Özel Sektör İş birlikleri" başlıklı panelle devam edecek.

 

"Katastrofik Riskleri Yönetmede Reasüransın Katkısı"nın masaya yatırılacağı zirvenin ilk gününde "Bilişsel Teknolojiler, Üretken Yapay Zeka ve Sigorta" konusuna da yer verilecek.

 

Zirvenin ikinci gününde ise deprem ve dayanıklı şehirlerin inşası konuları üzerinde durulacak. İkinci günün konukları arasında Prof. Dr. Naci Görür de yer alacak.

25 Eylül 2023 Pazartesi

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, açıklayacakları yeni destekleme modelinde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilere kovan başına ilave destekler vereceklerini ifade etti.


Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin, bal üretiminde dünyada 2'nci olduğunu bildirdi.

 

Arıcıların 2003'ten itibaren desteklerden faydalandığına ve sektöre 2023'e kadar 1,6 milyar lira destek sağlandığına işaret eden Yumaklı, "Verilen desteklerin de etkisiyle arılı kovan, bal üretimi ve arıcılık işletme sayısında büyük artışlar kaydedildi. 2002'de 74 bin ton olan bal üretimimiz 2023'te 115 bin tona çıktı. Söz konusu dönemde arılı kovan sayımızı da 4,1 milyondan 9,2 milyona çıkarttık. Amacımız, kovan sayılarını artmasının yanında kovan başına alınan balın veriminin ve kalitesinin de artmasını sağlamak." değerlendirmesinde bulundu.

 

Yumaklı, Bakanlık olarak çalışmalarını 5 ana eksende sürdürdüklerine dikkati çekerek, "Bunlar verimlilik, kalite, sürdürülebilirlik, kayıtlılık ve sektöre yatırım. Arıcılıkta da bu 5 ana eksen etrafında adımlar atacağız. Bu kapsamda yeni destekleme modelimizde gezginci arıcılar ile genç ve kadın üreticilerimize kovan başına ilave destekler verilecek." ifadelerini kullandı.

 

İklim değişikliğinin bal arıları üzerinde etkilerine yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaların sürdüğünü belirten Yumaklı, şunları kaydetti:

 

"İklim değişikliğinin arılar üzerindeki etkilerinin bertaraf edilmesi amacıyla Arıcılık Eylem Planı'nın hayata geçirilmesi için çalışmalara başladık. Bunu, ilgili kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yapacağız. Bölgesel ırk ve ekotiplerle yapılan arıcılığın geliştirilmesi, bitki örtüsünün korunması, arıcılık yönetimi, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi konuları kapsayacak eylem planıyla, iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzlukların arılar üzerindeki etkisinin en aza indirilmesini amaçlayacağız."

 

Bu arada, Dünya Arı Günü, Birleşmiş Milletler kararıyla yeryüzündeki yaşamın devamlılığının sağlanmasında önemli rol üstlenen arıların önemine dikkati çekmek amacıyla her yıl 20 Mayıs'ta kutlanıyor.

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Türkiye, halen uluslararası 82 birliğin üyesi. Orta ölçekli devletlerin yer aldığı MIKTA da bunlardan biri.


10 yıl önce kurulan MIKTA ile ülkelerarası dış ticaret ortalama yüzde 49 arttı. Birlik; dünya barışı, sürdürülebilirlik, sağlık, gıda güvenliği ve göç sorununu da ana gündem maddeleri olarak belirledi.

 

BARIŞ CABACI

 

Türkiye, diplomaside etkin bir oyuncu olarak, uluslararası ve bölgesel birliklere katılarak hem ticaretini hem de siyasi ağırlığını artırıyor. Güvenlik ve ekonomik işbirliği alanlarında son dönemlerde daha etkin olan Türkiye, çeşitli platformlarda liderlik rolü de üstleniyor. Türkiye’nin etkin olduğu en önemli resmi uluslararası birliklerin başında OECD, Birleşmiş Milletler (BM), NATO, Avrupa Konseyi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GUAM), Türk Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) geliyor. 

 

82 BİRLİK ÜYELİĞİ

 

Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu 11 uluslararası birlik bulunuyor, üye olunan birlik sayısı ise 2024 itibariyle 82 oldu. Resmi birliklerin yanı sıra gayriresmi kuruluşlara da üye olan Türkiye, bölgesinde ve uluslararası arenadaki varlığını gösteriyor. Bunlardan biri de kıtalararası önemli geçiş noktalarını kapsayan MIKTA. MIKTA; Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya arasında 2013’te kuruldu ve gayriresmi bir istişare ve eşgüdüm platformu olarak faaliyet gösteriyor. 

 

2022’DE LİDERLİK TÜRKİYE’DE

 

MIKTA hayata geçirildiği günden bu yana Dışişleri Bakanları düzeyinde yılda üç kez toplanıyor. 2022 yılında MIKTA Dönem Başkanlığı Avustralya tarafından Türkiye’ye devredildi. Türkiye’nin MIKTA Başkanlığındaki öncelikleri ise şöyle: Küresel sağlık, etkin göç yönetimi ve gıda güvenliği. MIKTA ülkeleri, G20 ve diğer önde gelen uluslararası örgütlerle daha yakın işbirliği ve eşgüdüm içinde bulunmayı ve üye ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesini hedefliyor. Bu çerçevede, MIKTA ülkeleri Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve OECD nezdindeki daimi temsilcilikleri başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde büyükelçiler/daimi temsilciler düzeyinde çalışma toplantıları düzenliyor, küresel meselelere ilişkin pek çok konuda ortak çalışmalar yürütüyor. 

DÜZENLİ EKONOMİ İÇİN

 

Bu toplantıların en sonuncusu ise geçen hafta Meksika’da düzenlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığındaki Türk heyeti, toplantı kapsamında bölgedeki büyükelçilikleri ziyaret etti. Toplantının ardından açıklama yapan TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin hiçbir uluslararası platformu boş bırakmaması gerektiğine işaret ederek, “Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun çok taraflı toplantıların hepsinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor ve çok etkin bir şekilde yer alıyor. Şimdiye kadar MIKTA’da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık ve kendi görüşlerimizi ifade ettik. 

10 yılı aşkın bir kuruluş olan MIKTA’nın, hedeflerini tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Bu kuruluş kurulduğundan bu yana ülkelerarası ticaretin artması da önemli hedeflerinden biri” diye konuştu. 

 

DÖNÜM NOKTASI 2013

 

2010 yılında 5 ülke arasında ilk müzakereler başlasa da MIKTA’nın resmileşmesi 3 yıl sürdü. İlk görüşmelerden beri ülkeler arasındaki ticaret rakamları karşılıklı olarak arttı. Bu birlik, yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) imzalanmasına da vesile oldu. Bu kapsamda, Türkiye ile Güney Kore arasında 2013 itibariyle STA devreye girdi. Türkiye tarafında tarife satırlarının yüzde 65’inde, Güney Kore tarafında ise yüzde 80’inde liberalizasyon sağlandı. Bu süreç 2018’de tüm tarife satırlarının yüzde 90’ının liberalizasyonuyla tamamlandı. Diğer ülkelerde çeşitli ticaret anlaşmaları imzalanarak ticareti geliştirici hamleler de bulunuyor. 

 


COĞRAFİ KARDEŞLİK

 

Geçtiğimiz G20 zirvesinde MIKTA üyesi ülkelerin liderleriyle görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: “Ülkemiz, MIKTA’nın, bölgesel ve küresel sorunlara yapıcı çözümlerin kolaylaştırılması, küresel yönetişimin daha da etkinleştirilmesi ve küresel yönetişim mekanizmalarında ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi bakımından önemli katkılarda bulunabilecek potansiyele sahip. Bu bağlamda MIKTA platformundaki işbirliğinin daha da geliştirilmesini destekliyoruz. 

MIKTA, uzak coğrafyada kardeşliğimizi pekiştiren bir platform oldu.”

 

AFRİKA KITASI ANGAJMANI

 

Bundan sonraki süreçte Türkiye ve MIKTA’nın orta ölçekli güç araçları arasında nasıl bir paralelliğin olduğu ve her iki aktörün araçlarının nasıl daha uyumlu hale getirilebileceği meselesi de oldukça önemli. MIKTA’nın küresel sıralamalarda orta ölçekte konumlandığını, üye ülkelerin dış politika havzaları sayesinde çok büyük bir coğrafi alana hitap ettiğini belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Parlar Dal, bir demeçte şunları söyledi: “BM ile G20 toplantıları çerçevesinde gündem oluşturmaya çalışarak küresel hiyerarşi ile koordineli bir yol haritası çizmeye çalıştığı dikkate alınırsa, Türkiye’nin orta ölçekli güç kimliğine daha fazla yatırım yaparak MIKTA’nın diplomasi araçlarını çeşitlendirmesinin olası olduğu söylenebilir. Bu çerçevede Türkiye’nin, MIKTA’nın da gündeminde yer alan konularda, BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, Dünya İnsani Zirvesi gibi örneklerde de ortaya koyduğu uluslararası toplantı ve zirve diplomasisi tecrübesinin MIKTA’nın mevcut orta ölçekli güç araçlarını ciddi oranda destekleyebileceği değerlendirilebilir. Buna ek olarak MIKTA ülkeleri arasında Afrika kıtası ile en fazla angajmana sahip olması bakımından Türkiye’nin, MIKTA’nın niş diplomasi anlayışına uygulama alanı açarak, MIKTA’ya Afrika gündemini kolayca taşıyabileceği öne sürülebilir.”

 

ORTA ÖLÇEKLİ DEVLETLERDE KALKINMANIN ÖNEMİ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Yıldırım, MIKTA’nın ve benzer birliklerin gelişmekte olan ülkeler için önemli olduğunu belirterek, şunları paylaştı: “MİKTA üyeliği bizim için çok kıymetli. Buradaki en önemli kilit nokta, teoride "host culture" (ev sahibi kültürü) kavramıdır. Kültürler ve ülkeler arası uluslararası ticareti geliştirme üzerine yapılan araştırmalarda, kültürel ve ekonomik güçlerin ulusların zenginliği ve eksiklikleri açısından birbirleriyle ticaret etmelerinin önemli olduğu belirtilmektedir. Benzer özelliklere sahip ülkelerin bir arada olması büyük önem taşır. Bu amaçla, ülkeler belirli boyutlarda benzerlik gösterdiklerine göre gruplandırılmış ve Türkiye de farklı, daha önce aklımıza gelmeyen ülkelerle, örneğin Yeni Zelanda ile, bir araya getirilmiştir. Bu çerçeveden baktığımızda, MIKTA üyeliği orta üst, orta ve gelişmeye yakın gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin bir güç birliğidir. Türkiye burada çok kilit bir rol oynar. Bazı niş alanlarda, özellikle perakendecilikte ve CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) uygulamalarında, Endonezya ve Meksika'da nörobilimle alakalı gelişmelerde karşılaştırmalı üstünlük teorisine uygun olarak bizim onlardan öğreneceğimiz ve Türkiye'nin de nispeten daha iyi olduğu konularda onlara öğreteceğimiz pek çok konu bulunmaktadır. Aslında karşılıklı olarak eksikleri tamamlama yeri, tamamen MIKTA ülkeleriyle yapılacak olan ticaretin girişimi ile eşdeğer niteliktedir. Bu yüzden MIKTA'yı çok önemsiyoruz. İhracatçımızın bu konuya verdiği önem de bu durumu desteklemektedir. Teoride, güç birliği yapmak için benzer kültür özelliklerine sahip olmak gerektiği vurgulanmaktadır. Belirsizlikle ilgili davranışlarda, sanayide, teknolojide, üretimde, tarımda hangi alanlarda daha ağırlıklı olduğumuza, bireysel mi kolektif mi yaklaşıma daha yakın olduğumuza baktığımızda, tüm bu boyutlar açısından değerlendirdiğimizde, MIKTA ülkeleri arasındaki bu güç birliğini anlayabiliyoruz. Kısa bir süre sonra, niş alanlarda birlikten doğan güçle ilerlediklerinde, diğer daha güçlü birlik ülkelerinin ticaretinde de önemli bir rekabet gücü oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu noktada, buradaki ticari diplomasinin yönetimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bu bölgelere özgü hızlı bir durum analizi tespiti ve buna özgü bir rekabet stratejisi ve stratejik planın hazırlanması önemlidir. Stratejik plan doğrultusunda ilerleme kaydedilmesi, bütün ticari diplomasiye yön veren kurum ve kuruluşların bu bilinçle farkındalığının arttırılması, hızlı bir dış ticaret potansiyelini göstermektedir.”

 

BİRLİĞİN ANA GÜNDEM MADDELERİ

 

Enerji

Terörizmle mücadele ve güvenlik

Ticari ve ekonomik işbirliği

İyi yönetişim ve demokrasi

Sürdürülebilir kalkınma

Gıda güvenliği

 

20 Mayıs 2024 Pazartesi