tatil-sepeti

87 ülkeden 1300’ü aşkın uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapan İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde kültürler geçidi sürüyor. Cezayir Başkonsolosu Mohammed Meraimi ile 200’e yakın Cezayirli üniversite öğrencisi ve akademisyen, üniversitenin Sütlüce Yerleşkesi’nde misafir oldu.


 

19 Mayıs Cezayir Ulusal Öğrenci Günü’ne, Türkiye ve Cezayir kardeşliği damga vurdu. Mütevelli Heyet Başkanı Dr. İsrafil Kuralay, Rektör Prof. Dr. Abdulhamit Avşar ve Genel Sekreter Erdal Cesar, kardeş ülkenin öğrencilerini yalnız bırakmadı. 

 

BURASI SİZİN DE EVİNİZ

 

Cezayirli misafirlere, “Evinize hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başlayan Dr. İsrafil Kuralay, “Burası sizin de eviniz, burası sizin de vatanınız. Cezayir de bizim evimizdir. İki kardeş ülke olarak karşılıklı öğrenci sayımızı artırmamız gerektiğine inanıyorum. Cezayir halkı sömürgecilere büyük bir direniş gösterdi. 20. yüzyılın başında Türk milletinin direnci, ikinci yarısında da Cezayirli kardeşlerimizin direnci tarihe mal oldu” dedi.

 

31 CEZAYİRLİ ÖĞRENCİ VAR

 

Rektör Prof. Dr. Abdulhamit Avşar da Türk ve Cezayir halkının benzer karaktere sahip olduğunun altını çizerek, “Türkiye ve Cezayir arasındaki ilişkiler, tarihi, kültürel, ekonomik ve siyasi alanlarda da derin köklere sahip. Biz de İstanbul Ticaret Üniversitesi olarak kardeş Cezayir ile yüksek öğretim alanında ilişkilerimizi güçlendirmeye çok önem veriyoruz. Halihazırda 2’si lisans düzeyinde 31 Cezayirli öğrencimiz bulunuyor ama biz bu sayıyı yeterli görmüyoruz. Üniversite olarak birikimlerimizi, iştiraki olduğumuz İstanbul Ticaret Odası’nın bize sağladığı staj, yerinde öğrenim, tecrübe paylaşımı gibi imkanları daha fazla Cezayirli öğrenci ile paylaşmayı arzu ediyoruz. Cezayir üniversiteleri ile işbirliği, öğrenci ve akademisyen değişimi gibi konularda da güç birliği yapmayı önemsiyoruz” diye konuştu

 

İŞBİRLİĞİ YAPMAK İSTERİZ

 

Cezayir Başkonsolosu Mohammed Meraimi ise Cezayir Ulusal Öğrenci Günü ile Türkiye’nin Gençlik ve Spor Bayramı’nın 19 Mayıs’ta, aynı tarihte olmasına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Biz iki kardeş ülke arasındaki bağı güçlendirmek istiyoruz. İki halkın bu güzel ve medeni mirası tanıması gerekiyor. Aramıza yapay sınırlar koymak isteyenlere karşı durmamız gerekiyor. İstanbul Ticaret Üniversitesi ile işbirliği yapmak isteriz. Cezayir’den Türkiye’ye gelen öğrencilerin burada ilim öğrenmesinden gururlanıyoruz. Türk öğrencileri de Cezayir’e davet ediyoruz.” 

10 Haziran 2024 Pazartesi

Zeki insanlar hayatlarının birçok noktasında zeki olmalarının artılarını görürler ancak psikologlar zeki insanların karşılaşabilecekleri zorlukların olduğunu öne sürüyor.

Dört psikolog ve psikoterapist, yüksek IQ'ya sahip insanların karşılaştığı yaygın zorlukları anlattı. Onları aşırı düşünmeye yoran tetikleyici davranışlar olabilir bunlardan bazıları şunlar:  


YÜZEYSEL - KISA KONUŞMALAR 

Derin olmayan, oldukça yüzeysel sıradan konuşmalardan etkilenmeyebilirler. 

Psikolinguistİk araştırmacısı Martina Cola, bu tür kişilerin üzerine düşünemeyecekleri sıradan konuşmalar yerine karmaşık konuşmalardan hoşlandıklarını belirtiyor.


TRENDLERE AYAK UYDURMAK

Modaya uygun giysiler, popüler şarkı ve TV dizileri gibi konular çoğu insanın aksine onların öncelikleri değildir.

Psikoterapist Dr. Jennifer Hartstein, bu kişilerin küçük ve yüzeysel konulara zihinsel enerji ayırmadıklarını söylüyor.


İLİŞKİ VE ARKADAŞLIKLAR 


Yüksek IQ'lu bireyler, arkadaşlık ve ilişkilerinde de zorluklar yaşayabilir. Psikoterapist Jonathan Alpert, bu tarz kişilerin duygusal bağ kurmada zorlandıklarını belirtiyor.

Bu durum, sosyal ortamlarda kaygıya sahip olabilirler ve daha fazla çekinmelerine neden olabilirler. Aynı zamanda bu kişiler daha fazla kişisel alana ihtiyaç duyabilir ve fiziksel temaslardan hoşlanmayabilirler.


DUYGU KONTROLÜ 

Klinik psikolog Dr. Dakari Quimby, bu bireyler için hem kendi duygularını hem de başkalarının duygularını dengelemede zorlanabileceğini ifade ediyor. Bu kişilerin yüksek gürültü, ışık ve sese karşı duyarlılıkları, sabırsızlık ve öfke patlamalarıyla sonuçlanabilir.


UYKU SORUNLARI

Zeki bireyler zihnini kapamada zorlanmakla birlikte düşüncelerini geride bırakamayabilirler. Bu durum onları uykusuzluğa sürükleyebilir. Dr. Hartstein'e göre zeki insanların kendilerini rahatlatmayı bilmedikleri için uyku problemleri yaşayabilirler.

16 Ekim 2024 Çarşamba

Türk dilinin en önemli eserlerinden biri kabul edilen Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün, yazılışının 950. yılına özel düzenlenen ikinci atölye çalışmasıyla dilsel ve kültürel mirası derinlemesine incelendi.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÖMER), 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan ve Türk dilinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yazılışının 950. yılına özel atölye çalışmasının ikincisini düzenledi. 

 

‘Yazılışının 950. Yılında Dîvânu Lugâti’t-Türk: Yazma Nüshadan Metin İncelemesi’ adlı atölyeye, Doç. Dr. Arzu Çiftoğlu Çabuk, Dr. Öğretim Üyesi Zebiniso Kamalova, Öğr. Gör. Eyüp Tugay Bahar, araştırmacı Sinem Büyükkahraman, üniversiteden akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

 

 

TÜRK DİLİNİN ZENGİNLİĞİ

 

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Arzu Çiftoğlu Çabuk, eserin Türk dili ve kültürü için taşıdığı önemin altını çizdi. 

 

Atölyede konuşmacı olan Öğr. Gör. Eyüp Tugay Bahar, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yalnızca bir sözlük olmadığını, ansiklopedik niteliğiyle birçok alanı kapsadığını vurguladı. 

 

Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazılan eserin, aynı zamanda Türk dilinin zenginliğini ve derinliğini göstermek için oluşturulduğunu belirten Bahar, “Dîvânu Lugâti’t-Türk, sadece Türkiye Türkçesi değil, Türk dünyasının tüm lehçelerini kapsayan bir başucu eseri. 

 

Bu eser, Türk dilinin köklü bir miras olduğunu ve dilin kültürel değerlerini yaşattığını gösteriyor” dedi. 

 

Atölye sırasında Alper Tunga Destanı’na ait ağıtlardan örnekler verilerek, eserin Türk halk bilimi açısından da büyük öneme sahip olduğu açıklandı.

 

 

KARAHANLI TÜRKÇESİ 

 

Atölyede, eserin yazıldığı dil olan Arapça üzerinde de duruldu. 

 

Eserin yalnızca Karahanlı Türkçesi ile işlenmediği, o dönemde farklı Türk boylarının ağız ve lehçe özelliklerini de içerdiği, böylece eserin bir dialektoloji çalışması niteliği taşıdığı vurgulandı. 

 

Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün, Arap alfabesiyle yazılan ilk büyük Türkçe eserlerden biri olması da eserin tarihi önemini bir kez daha ortaya koydu.

 

 

HARİTA VE COĞRAFYA 

 

Atölyede dikkat çeken bir diğer konu ise Dîvânu Lugâti’t-Türk’te yer alan haritalar oldu. Eyüp Tugay Bahar, eserdeki haritaların, Türk boylarının yaşadığı coğrafyalarla ilgili dönemin ilk bilgilerini içerdiğini belirtti. 

 

Haritalarda dağlar, nehirler ve şehirler detaylı bir şekilde gösterilmiş olup, bu haritaların dönemin Türk dünyasını anlamak açısından büyük bir kaynak olduğu ifade edildi.

 

 

EDEBİ AÇIDAN DEĞERİ

 

Atölyenin son bölümünde, eserin dil bilimsel ve edebi açıdan değeri ele alındı. 

 

Öğr. Gör. Eyüp Tugay Bahar, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün klasik Arapça sözlükçülük anlayışına göre düzenlendiğini, ancak Türkçeye özgü kelime türetme yöntemleri ve deyimlerle dilin zenginliğini ortaya koyduğunu söyledi. 

 

Türk edebiyatının ilk baş eserlerinden biri olarak kabul edilen Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün, manzum parçalara ve atasözlerine de yer verdiği, bu yönüyle dilin sadece yapısal değil, kültürel bir hazinesi olduğu katılımcılarla paylaşıldı.

 

 

Geleceğe yönelik çalışmalar

 

Eserin günümüz Türkçesi üzerindeki etkilerini tartışan katılımcılar, Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün yalnızca 950 yıllık bir miras değil, aynı zamanda bugüne kadar gelen bir dil ve kültür hazinesi olduğunu dile getirdi.

 

Atölye sonunda, eserin farklı bölümleri üzerinde daha detaylı çalışmaların yapılmasına ve benzer akademik etkinliklerin devam ettirilmesine karar verildi. 

 

Bu tür çalışmaların, Türk dilinin kökenlerine inen, kapsamlı analizler sunan ve gelecekteki dil çalışmalarına katkı sağlayan nitelikte olduğu ifade edildi.

16 Ekim 2024 Çarşamba