Gıcırdayarak konuşan ahşap evler, henüz ekilebilen topraklar, ortalama her ailenin gittiği sayfiye alanları, ulaşımın başkahramanları ‘talikalar’... İstanbul, son yüzyılının başında balıkların çok bol olduğu, bu nedenle tutulanların bir kısmının yeniden denize bırakıldığı, çocukların sokaklarında top oynadığı, iki yakasının filikalarla birbirine bağlandığı bir şehirdi. Her anlamda geçirdiği başkalaşımla ‘mega kent’ hüviyetine kavuşan kadim kent, bir asırlık yolculuğuyla İstanbul Ticaret Odası tarafından yayınlanan ‘Yüzyılın İstanbul’u’ isimli kitapta anlatılıyor. Kitaba İTO Meclis Başkanı Dr. Erhan Erken de ‘İstanbul’da İş Dünyası Üzerinden Yüzyılın Kısa Hikayesi’ başlıklı makale ile katkı sağladı.
İşte kitaptan öne çıkan başlıklar:
TESADÜFEN DEĞİŞEN TARİH
Her bir katmanı ayrı bir medeniyete dair izler taşıyan İstanbul’da yüzyıl öncesinde kazılar yapıldığı gibi 1923’ten sonra da çeşitli kazılar başladı. İstanbul’un son yüzyılının ilk kazılarından biri 23 Mart 1927’de Hipodrom bölgesinde gerçekleşti. Çeşitli dönemlerde yapı çalışmaları esnasında tesadüfen ortaya çıkan arkeolojik bulgular, İstanbul’un tarihini adım adım daha eskiye taşıdı. İstanbul Üniversitesi’nin temelinin atılması esnasında Byzantion Nekropolü’ne ait çok sayıda eser bulundu. Şehrin tarihini 8 bin 500 yıl öncesine taşıyan keşif ise Marmaray Yenikapı kazıları ile oldu. Kazılar esnasında Neolitik döneme ait liman kalıntılarına rastlandı.
YENİDEN DOĞAN İSTANBUL
İstanbul, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra sanayileşme hamlelerinin de merkezi oldu. Hem coğrafi konumu hem de ekonomik potansiyeli nedeniyle pek çok fabrikanın kurulduğu İstanbul, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ford otomobil fabrikalarının da merkezi oldu. 1928 yılında açılan Ford fabrikaları, 1930 yılına gelindiğinde yüzde 75’i Türk olmak üzere 400 işçi çalıştırır hale geldi. İstanbul’un sanayi hamlelerinde Sümerbank ve Etibank tesislerinin de önemli bir izi oldu. Kent, yüzyılın ortalarına doğru onlarca yerli sermayeli fabrikaya ev sahipliği yapar hale geldi. Yüzyılın sonlarında ise kadim kent artık Türkiye’deki sanayi işletmelerinin yüzde 22’sine ev sahipliği yapan bir teknoloji üssüne dönüştü.
YERLİ TURİST REHBERLERİ
Bugün, Türkiye turizm pastasından en büyük payı alan kentlerden biri olan İstanbul’un bu organizasyonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı kurulana kadar gönüllü kuruluşlara emanetti. Özellikle Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, turizmi geliştirmek ve ülkenin tanıtımını yapmak için fahri bir bakanlık gibi çalışıyordu. Aynı kurum, Türkiye’nin ilk turizm tanıtma afişlerini de bünyesinde çalışan ressamlara hazırlatmıştı. Turing, aynı zamanda İstanbul turizmi için önemli olan çevirmen konusuna de eğildi. İstanbul’u taraflı olarak anlatan yabancı rehberler yerine Türk rehberler ağı oluşturmak için dil eğitimleri de verdi.
PAPAZIN ÇAYIRINDAN OLİMPİYATLARA
Futbol tarihinde ‘üç büyükler’ olarak bilinen spor kulüplerinin doğduğu İstanbul, futbolun yanı sıra basketbol, voleybol, at yarışı, okçuluk gibi sporların da başkentiydi. Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar ‘papazın çayırı’ olarak bilinen geniş saha ile özdeşleşen futbol karşılaşmaları, yüzyılın ortalarına doğru her bir spor kulübünün kendine ait sahası olması ile taçlandı. İstanbul bugün Türkiye’nin en büyük spor komplekslerinden Abdi İpekçi Basketbol Gelişim Merkezi gibi pek çok spor kompleksine ev sahipliği yapıyor. Kadim kentte, son 25 yılda onlarca uluslararası spor organizasyonunu da gerçekleştirildi.
DENİZE DÖKÜLEN BALIKLAR
Eylül ayının gelmesiyle birlikte İstanbul’da balık mevsimi de başlardı. Yüzyılın ilk başlarında balık öylesine boldu ki, o günlerde İkdam Gazetesi’nde ‘İstanbul’da Balık Bolluğu’ başlıklı haberde tutulan balıkların ihraç edildiği, geri kalanının ise tekrar denize döküldüğü yazıyordu. İstanbul sadece balıkla değil, mevsimine uygun meyve ve sebzeleriyle de Türk mutfak kültüründe önemli bir yere sahipti. Alibeyköy’ün çileği, Çengelköy’ün ayvası ve kirazı, Bebek’in badem ezmesi, Tuzla’nın bamyası, Pendik’in patlıcanı, Üsküdar’ın kaymağı, İstanbul gastronomi markasının önemli simgelerindendi.
SON YAZISI YÜZYILIN İSTANBUL’UNDA
Yüzyılın İstanbul’u kitabına, hepsi alanında uzman 45 isim katkı sağladı. Bunlardan biri de kitapta ‘İstanbul’da Gündelik Hayat Nasıl Değişti?’ başlıklı yazıyı kaleme alan usta yazar Mario Levi’ydi. Levi, kitabın editörü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili’nin takdim yazısına göre, yazıyı teslim ettikten üç gün sonra bu dünyaya veda etti. Levi’nin İstanbul’da gündelik hayatı ayrıntılı olarak kaleme aldığı yazısı, kitapta hüzünlü bir anı olarak kayıtlara geçti.
DÖRT ANA BAŞLIK
Cumhuriyet yüzyılına yakından bakmak isteyenler için bir başvuru kaynağı niteliği taşıyan ‘Yüzyılın İstanbul’u’ adlı kitap, Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili’nin editörlüğünde hazırlandı. Çalışmada Nazan Ölçer, Coşkun Yılmaz, Akansel Yalçıkkaya, Hasan Büyükdede, Rahmi Deniz Özbay, Azmi Özcan, Berat Özipek, Sinan Genim, Mahmut Ak, Mustafa Gündüz, Necdet Subaşı, Mario Levi, Celile Eren Ökten, Arif Bilgin, İsrafil Kuralay, Nedret İşli, Önder Küçükerman, Çiçek Derman, Uğur Derman, Bülent Katkak, Âlim Kahraman, Abdülhamit Avşar, İhsan Kabil, Murat Salim Tokaç gibi birçok yazar kendi uzmanlık alanında şehrin kimliğine etki eden faktörleri değerlendiriyor. Eserde makaleler; ‘Tarihi İstanbul ve Arkeoloji’, ‘Ekonomik ve Siyasi Hayat’, ‘Şehir ve Sosyal Hayat’, ‘Kültürün Başkenti’ olmak üzere 4 başlık altında toplandı.
GEÇMİŞİ İHYA, GELECEĞİ İNŞA
İTO Başkanı Şekib Avdagiç, kitapla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla İmparatorluk birikimi üzerine yeni bir coşku ile kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti, İstanbul’un ‘geçmişi ihya, geleceği inşa’ gücüyle kurtlar sofrası bir dünyada istiklalini ve mevcudiyetini koruyacak başarıların kahramanı oldu. Zira İstanbul, ‘büyük’ dönüşümlerin özünün ‘büyük’ bir geçmiş olduğu gerçeğinin biricik örneğiydi.”
“İstanbul’un farklılığı, kültürden spora kadar gerçek anlamda bir gelişme ve atılımı sağlayacak çoklu alanların öncüsü olması” diyen Avdagiç, devamında, “Bunun en somut göstergesi de Yüzyılın İstanbul’u çalışmasıdır. Kitapta, her akademisyen kendi uzmanlık alanında İstanbul’un gücünü resmediyor. Türkiye’nin birikimi, İstanbul’un 100 yıllık kimliğini kaleme alıyor” dedi.