Euro’nun dolar karşısında son üç yılın en yüksek seviyesine ulaşması, Türkiye ekonomisi açısından dikkatle takip ediliyor. Çünkü Euro’nun dolar karşısında güçlenme eğiliminin sürmesi bir yandan ithalat maliyetlerini azaltırken diğer yandan da ihracat gelirlerini artırabilir. Bu durum dış ticaret açığına olumlu yansıyacak.
YENİ DENGELER
ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Önce Amerika’ yaklaşımıyla sürdürdüğü korumacı ticaret politikaları ve 75 ülkeye uygulanacağı açıklanan ek gümrük vergileri, ABD ekonomisinde durgunluk endişelerini de beraberinde getirdi.
Küresel çapta yaşanan bu gelişmelerin etkisiyle ABD dolarının, başta Euro olmak üzere İsviçre frangı, Japon yeni, Kanada doları, İngiliz sterlini ve İsveç kronu karşısındaki değerini ölçen ‘Dolar Endeksi’ 99.014 seviyesine kadar geriledi. Bu seviye son üç yılın en düşük seviyesi olarak kayıtlara geçti. Dolardaki bu değer kaybı, yatırımcıların Trump’ın korumacı politikalarına tepki olarak dolar varlıklarını azaltmasıyla birlikte daha da derinleşti. Aynı dönemde Euro/dolar paritesi 1.1474 ile Şubat 2022’den bu yana en yüksek seviyeyi test ederken, daha sonra 1.1365 seviyelerinde dengelendi.
YARIDAN FAZLASI AVRUPA’YA
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye 2025 yılının ocak-mart döneminde 65.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Bu ihracatın yüzde 51’i Avrupa ülkelerine yapılırken, toplamda 33,71 milyar dolarlık dış satım gerçekleşti. Avrupa’nın Türkiye ihracatındaki payı, Euro’daki yükselişi daha da anlamlı kılıyor. Akademisyenler, Euro’nun güç kazanma- sının, hem ihracat gelirlerini artırarak dış ticaret açığını daraltabileceğini hem de Türkiye’nin döviz rezervlerine olumlu katkı sunabileceğini belirtiyor. Paritedeki bu hareketin sürmesi durumunda, Türk ihracatçısının dolar üzerinden maliyeti azalırken, Euro üzerinden ihracat geliri avantajlı hale gelecek.
Prof. Dr. Mesut Karakaş
İHRACATÇI DOLARLA ALIYOR EURO İLE SATIYOR
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Karakaş, Trump’ın dünya ekonomisine dayattığı gümrük vergileri dolayısıyla ABD dolarına olan güvenin azaldığını ve doların değer kaybettiğini belirtti. Bu nedenle finansal piyasalarda dolara yakın rakip olan Sterlin, Euro ve Japon Yen’i gibi güçlü para birimlerinin ve altının değer kazandığını söyleyen Karakaş, şöyle konuştu: “Aynı zamanda ABD tahvillerinin özellikle Avrupalı ve Asyalı yatırımcılar tarafından satılması ABD ekonomisini ve para birimini olumsuz etkiliyor. Tüm bu sebeplerden dolayı Euro/Dolar paritesi 1.14 seviyesine ulaştı, ABD dolar endeksi DXY ise 99 seviyelerine kadar indi. Genel olarak Türkiye’nin ihracatı ABD doları bazlı alınan hammadde ve ara mallarının kullanılarak üretilen son ürünlerin Avrupa Birliği piyasalarına Euro cinsinden satılmasından oluşuyor. Bu sebeple düşük değerli ABD doları ve yüksek değerli Euro her zaman Türkiye ihracatını pozitif etkileyen bir unsur. Ayrıca, Avrupa Birliği’ne yakın bir üretim noktası olmamız, ABD ve Asya arasındaki küresel lojistik merkezi konumumuz bu ihracatı besleyecek bir alt yapıyı da beraberinde getiriyor.”
Prof. Dr. Ayben Koy
FORWARD, OPSİYON SEÇENEKLERİ DÜŞÜNÜLMELİ
Küresel ekonomide belirsizliğin arttığını belirten İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayben Koy, şunları söyledi: “Genel durum gösteriyor ki, dolar konvertibilitesi yüksek Euro, Japon Yeni, diğer para birimleri karşısında değer kaybetmeye devam edecek. Değer kaybetmeye devam etmese de mevcut kaybın giderilmesi zaman alacak. Doların, Euro karşısında değer kaybetmesi, ithalatında dolar, ihracatında Euro ağırlıklı olan bir ekonomi için matematiksel olarak faydalı olacağı görüntüsü veriyor. Benzer şekilde ihracat yapan şirketlerin de nakit akışları arasında giderler ABD doları veya Türk Lirası, gelirler ise Euro ağırlıklı olduğunda bu durum şirketleri kur farkından kaynaklanan bir gelir artışı ile karşı karşıya getirecektir. Fakat ekonominin bütününü bu şekilde tek bir sayısal değere bakarak yorumlamak ne kadar doğru? Aynı şirketler diğer yandan pazarların küçülme endişesiyle de karşı karşıya. Resesyon olasılığı bir tarafta dururken, faizlerin yüksekliği nakit sıkışıklığına neden olabilir. Bu nedenlerle her ne kadar belirsizlik dönemlerinde riskten korunmanın maliyeti artsa da işletmeler kur riskine karşılık forward, opsiyon gibi seçenekleri düşünmeli.”