istanbul-ticaret-gazetesi
istanbul-ticaret-gazetesi

Faiz indiriminin reel sektöre olası yansımaları! Nurullah Gür yazdı...

İstanbul Ticaret Gazetesi yazarı Nurullah Gür, faiz indiriminin iş dünyası için iyi bir haber olduğunu ama tek başına yetmediğini yazdı. Gür, şirketlerin tam olarak rahatlaması için kredi limitlerinin de gevşetilmesi gerektiğini belirtti.

Giriş: 25.07.2025 - 10:14
Güncelleme: 25.07.2025 - 10:14
Faiz indiriminin reel sektöre olası yansımaları! Nurullah Gür yazdı...

İstanbul Ticaret Gazetesi yazarı Nurullah Gür, bu haftaki yazısında Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 43’e çeken 300 baz puanlık indirimini ele aldı. Gür'e göre bu indirim, tek başına kredi sorununu çözmeye yetmese de son iki yıldır yüzde 60'ın üzerindeki maliyetler nedeniyle finansmana erişimi "neredeyse imkânsız hale gelen" reel sektörün algısı ve psikolojisi açısından "kritik bir hamle" niteliği taşıyor. Gür, ilave bir şok yaşanmaması durumunda politika faizinin kademeli düşüşle yıl sonunda yüzde 35 civarına inmesinin sürpriz olmayacağını belirtti


Nurullah Gür'ün bu haftaki yazısı şöyle:


Faiz indiriminin reel sektöre olası yansımaları
Finansmana erişim, son iki yıldır reel sektör için neredeyse imkânsız hale geldi. Ticari kredilerin yıllık ortalama finansman maliyeti yüzde 60’ın üzerinde seyrediyor. Sorun yalnızca yüksek faiz oranları değil; kredi büyümesine yönelik bankalara uygulanan limitler de finansmana erişimi zorlaştırıyor.


Enflasyonun kontrol altına alınabilmesi için faizlerin yükselmesi ve kredi büyümesinin yavaşlaması gerekiyordu. Ancak, sıkı para politikasının süresi beklenenden uzun oldu. Reel sektör, bu yıl faizlerin kademeli olarak düşmesini bekliyordu. Nitekim Merkez Bankası yılın ilk çeyreğinde faiz indirimlerine başlamıştı. Ancak yurt içinde dava süreçleriyle artan siyasi riskler ve yurt dışında farklı cephelerde yoğunlaşan jeopolitik gerilimler, Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine ara vermesine neden oldu. Hatta nisan-haziran döneminde faiz oranlarında yeniden yükseliş gözlendi.


Son dönemde ise koşullar, kısmen de olsa değişmeye başladı. Enflasyonun son iki ayda piyasa beklentilerinin altında gerçekleşmesi, döviz rezervlerinin güçlenmesi ve iç-dış şoklara dair hassasiyetin geçici olarak ikinci plana düşmesi gibi gelişmeler, Merkez Bankası’na faiz indirimi konusunda manevra alanı sağlıyor.


Merkez Bankası 300 baz puanlık indirime gitti. Politika faizi yüzde 43’e indi. Bu faiz indirimi, tek başına krediye erişimi rahatlatmaya yetmeyebilir; ancak reel sektörün algısı ve psikolojisi açısından kritik bir hamle olacaktır.


Eğer ilave bir şok yaşanmazsa, politika faizinin yıl sonuna kadar kademeli olarak düşmesi öngörülüyor. Yıllık enflasyonun aralık ayında yüzde 29-30 seviyelerine gerilemesi durumunda, politika faizinin yüzde 35 civarına inmesi sürpriz olmaz. Bu senaryoda, TL bazlı ticari kredilerde ortalama faiz seviyesi yüzde 42-45 bandına inebilir. Bu oranlar yeni yatırımlar için hâlâ yüksek olsa da işletme sermayesini döndürme açısından bir miktar rahatlama sağlayabilir. Tabii bir taraftan da kredi limitlerine ilişkin makro ihtiyati tedbirlerin gevşetilmesi gerekiyor. Özellikle KOBİ'ler için…


Yılın ikinci yarısında para politikasında kademeli gevşemenin önündeki en büyük engeller, siyasi ve jeopolitik risklerdir. Normal şartlar altında, mevcut ekonomik göstergelerle enflasyonun yıl sonuna kadar izleyebileceği seyir az çok öngörülebilir durumda. Ancak bu ‘normal şartlar’ bir türlü oluşmuyor. Ekonomi için dışsal kabul edilen faktörler; faiz, kur ve enflasyon üzerinde daha fazla belirleyici konumda.


Reel sektörün 2025’in ikinci yarısına daha umutlu bakabilmesi ve 2026’yı sağlıklı bir şekilde planlayabilmesi için politika faizinin kademeli olarak gerilemesine ihtiyaç var. Finansman maliyetlerindeki düşüşün kalıcı olabilmesi için ise siyasi ve jeopolitik kaynaklı belirsizliklerin mümkün mertebe azalması ve enflasyonla mücadelede yapısal politikalara daha fazla ağırlık verilmesi büyük önem taşıyor.