HÜSEYİN ÖZTÜRK

İnsan, beden ve ruh itibariyle sadece insanla değil, bizler için var edilmiş bütün varlıklarla irtibat kurmak, anlaşmak ve kaynaşmak fıtratıyla dünyaya gelmiştir.

İnsanın hissiyat melekelerinin içerisinde; iyi, doğru, güzel huylarla birlikte tersi huylar da vardır. Bunlardan hangisi galip gelirse, kişi ona göre yönlenir ve şekillenir. O şahısta hangi huy daha hâkimse o huy kişi üzerinde buyruk sahibi olur.

İnsan; çalışmak, beslenmek ve barınmak mecburiyetinde olma hasebiyle ‘aile birliğine uyumlu’ yaratılmıştır. Bu sebeple barınmak için eve, beslenmek için yemeye-içmeye ve çalışmak için işe ihtiyacı vardır.

Bilgeler bu hususa dair şöyle demişlerdir:

“Emeksiz iş, emeksiz ev, emeksiz ekmek yoktur.” Görüldüğü gibi üç ana husus birbirinden ayrılmıyor. Birbirinden ayrılmaz bu bütünün istikrarı için ev ve işyerinde, dirlik ile diriliğin bir olması gerekir.

Huzur ve güvenin diğer adı olan ‘dirlik’, ardından ‘dirilik’ ister. Yani kuvvet, azim, gayret, çalışma, başarma, dayanışma, paylaşma gibi insanı insan eden özellikler ister.

Bu manada hayatımıza yön verecek olan bedensel gücümüzle birlikte esas beynimizi ve kalbimizi unutmamalı. Beynimizle kalbimizin ittifakı bizleri yorulmak bilmeyen uzun mesafe koşucusu yapar. Uzun mesafe koşucuları hedefe kilitlendiklerinden, beyinlerinden ve kalplerinden kötülükleri atarak koşarlar.

 

*           *           *

 

Evimizi kutsal bilmek, işimizi de kutsal bilmek demektir. Kutsal olan şeylere sahip çıkmak, korumak, şefkatle muamele etmek, dirlik ve dirilikle mümkündür.    

İş dünyasından ünlülerin hayatını okuyanlar bilirler. Söyledikleri ilk üç şey; ‘çalışmak, çalışmak, çalışmaktır’. Ardından ‘aile’ gelir. O da yetmez, çalışmanın ve ailenin birliğini sağlamak için dirliğin şart olduğunu söylerler.

Bir başka bilge sözü hatırlatalım:

“Çalışanlar, kötülük etmek veya kötülük düşünmek için vakit bulamazlar. Aksine çalışmayanlar ise kendilerini kötü düşüncelerden kurtaramazlar.”

Başarılı bir iş ve ev hayatının temelini, planlı ve disiplinli hareket etmek oluşturur. Plansız çalışma, hazine olmayan yerlerde hazine aramaya benzer. İşte de evde de yorgunlukların ana sebeplerinin başında plansızlık ve disiplinsizlik gelir. 

Mesela günlük şikâyetlerimizde sanırım şu problemimiz birinci sırayı şaşırmaz: “Yapılacak çok iş var ama vakit bulamıyoruz, zaman su gibi akıp geçiyor” deriz fakat zamanımızın ne kadarını boşa geçirdiğimize, ne kadarını dolu geçirdiğimize bakmayız.

Evde, işyerinde dirlik ve dirilik bizden dört şey ister:

‘Sadakat’, ‘mesuliyet’, ‘bilgi’ ve ‘cesaret’. Bunlar varsa başarılmayacak iş olmadığı gibi aynı enerji aile birliğimize de yansır. Evde dirlik varsa işte de vardır.

Başarısızlık hastalığa, başarı sağlığa benzer. Hastalık çabuk bulaşır, ancak sağlık hemen bulaşmaz. Bunun için çevremizdeki şu iki tip insanı iyi tahlil etmeli.

İster yönetici, ister yönetilen olalım ve hangi iş kolunda olursak olalım, içinde bulunduğumuz işyerlerinde gerçekten başarılı olanlar var ve bunlar işyerinin ana dinamosudur. Bir de maalesef ‘başarılıyım’ diye geçinenler var; bunlar da çalışanların ve işlerin önündeki engellerdir. İkincisini aşmanın yolu, dirliğe ve diriliğe önem vermektir.

 

*           *           *

 

Dirlikten ve dirilikten söz ettik. Esas bir hususa daha değinerek sözü hitama erdirelim. İzaha çalıştığımız bütün erdemlerin sağlıklı şekilde yürüyebilmesi için dilimiz önemli.

Ne demiş atalarımız: “Dil yarası kılıçtan keskindir. Her yara geçer, lakin dil yarası geçmez.” Evde, işyerinde, dirliğimiz ve diriliğimiz için dilimize dikkat etmek birbirimize borcumuzdur. Bu borca girmemek için sözümüzü kırk ölçüp bir biçmek kâfidir.

25 Kasım 2024 Pazartesi