İstanbul Ticaret Gazetesi yazarı Nurullah Gür, bu haftaki "Enflasyonla mücadelede zorlu viraj" başlıklı köşe yazısında, Türkiye ekonomisinin gündemindeki en önemli konulardan biri olan enflasyonla mücadele sürecini mercek altına aldı. Yıllık bazda gözlemlenen düşüşe rağmen aylık enflasyonun ve çekirdek enflasyonun yüksek seyrine dikkat çeken Gür, dezenflasyon sürecinde tatmin edici bir iyileşme için atılması gereken adımları ve mevcut stratejinin zorluklarını değerlendirdi.
İstanbul Ticaret Gazetesi yazarı Nurullah Gür'ün yazısı şöyle:
Enflasyonla mücadelede zorlu viraj!
Yıllık bazda enflasyon gerilese de aylık enflasyon halen yüksek seyretmeye devam ediyor. Nisanda tüketici enflasyonu yüzde 3 geldi.
Çekirdek enflasyon oranı, yüzde 3.34 ile manşet oranın da üzerinde kaldı. TL'nin bir yılı aşkın bir süre reel bazda değer kazandığı ve küresel emtia fiyatlarının lehimize olacak kadar ılımlı seviyelerde kaldığı bir dönemde enflasyonun daha hızlı gerilemesi gerekirdi.
Aylık enflasyon oranı istikrarlı biçimde 1.5-2 seviyelerine gerilemedikçe dezenflasyon sürecinde tatmin edici bir iyileşme yaşayamayız.
Bu noktanın şu an uzağındayız. Üretim, rekabet koşulları, beklenti yönetimi ve gelir dağılımı gibi alanlardaki sorunları ve tıkanıklıkları çözmeye dönük kalıcı politika adımlarını bütüncül bir strateji ile gerçekleştirmeden sadece para politikası üzerinden ilerleyerek bunu başarmamız çok zor.
Koronavirüs salgını sonrası enflasyon yükselişe geçerken önce arz sıkıntıları etkiliydi. Ardından negatif reel faizin tetiklediği talep ve kur şoku, enflasyonu yükselten unsurlar oldu. Enflasyon beklentilerinin kötüleşmesi ve fiyatlama davranışlarındaki bozulma enflasyonu iyice körüklemişti. Bu kısa özet, enflasyon sorununun tek bir nedene indirgenemeyeceğini, çok boyutlu ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu bizlere hatırlatıyor.
Dolayısıyla, çözümü sadece para politikasında, özellikle de faizde aramak yeterli değil. Evet, sıkı para politikası kapsamında finansman maliyetlerini yukarı çekmek gerekliydi. Ama para politikasını maliye politikaları ve yapısal politikalarla yeterince desteklemeden hedefe ulaşmak mümkün değil.
2024 yılının sonuna doğru, yıllık enflasyondaki düşüşle uyumlu şekilde politika faizlerinde indirime gidilmeye başlanmıştı. Ancak siyasi ve küresel gelişmeler, belirsizlik bulutlarının yeniden yoğunlaşmasına neden oldu. Dövize olan talebin artmasıyla birlikte Merkez Bankası politika faizini tekrar yükseltti.
Bu faiz artışı, talep enflasyonunu kontrol altına almak amacıyla değil; döviz piyasasında oluşan türbülansın daha da derinleşmesini önlemek ve döviz kurlarının enflasyon üzerindeki geçişkenlik etkisinin yeniden tetiklenmesini engellemek amacıyla yapıldı.
Ancak yüzde 60’ın üzerinde seyreden ticari kredi faizlerinin üretim üzerinde baskı yaratacağını ve bunun da enflasyonla mücadeleyi zorlaştırabileceğini unutmamak gerekir. Bu nedenle, dezenflasyon sürecine yönelik mevcut strateji ve politika araçlarının, yukarıda belirtilen alanları da kapsayacak şekilde, yapısal politikalarla desteklenmesi şart.
Enflasyonla mücadelede kritik bir virajdayız. Bu süreçte, reel sektörün dinamiklerini ve dar gelirli hanelerin gerçek yaşam koşullarını dikkate alarak stratejimizi dikkatle şekillendirmeliyiz. Enflasyonu yenmek istiyorsak, sadece finans piyasalarının değil, reel sektörün ve hanelerin de programa inanmalarını sağlamalıyız. Bunun yolu ise, hem iç hem de dış kaynaklı belirsizlikleri mümkün olduğunca azaltarak öngörülebilirliği artırmak ve politikaları bütüncül bir çerçevede uygulamaktan geçiyor.