AYŞE BAŞAK

Elektrikli araçlar hayatımıza ilk girdiğinde, fosil yakıtlı araçlara nazaran sessiz olmalarını pek hayırlı bulmuştuk. Trafik gürültüsünün, araç sesi kirliliğinin azalacağını, bunun da özellikle metropoller için iyi haber olduğunu düşünmüştük. Oysa her şey bu kadar basit değil ve uzun yıllara dayanan trafik alışkanlıkları var. Elektrikli araçların sessizliği, arkalarından yaklaşan bir aracı duyamayan yayalar, bisikletliler ve özellikle görme engelliler için çok tehlikeli olabiliyor.

YAPAY SES İÇİN YASA

ABD’de, bir süre önce elektrikli araçların özellikle düşük hızlarda seyrederken ve fren yaparken yapay bir ses çıkarmasını öngören federal yasa yürürlüğe girdi. Böylelikle araçların çıkardığı seslere göre hareket etmeye alışık olan yayaların sağlığı ve güvenliği temin edilmiş olacak. Araçlara eklenecek olan ses, insanları uyarıp, otomobilin hızı hakkında fikir verecek.

ÜRETİCİLERE FIRSAT

Bu yasa, elektrikli araç üreticileri için de bir yaratıcılık fırsatı olarak görülüyor. Üreticiler, araçlara kendine has sesler eklemek için çalışmalara başlamış. Araçların çıkaracağı sesler, yayaları uyaracak kadar yüksek ve taşıtın hızlanıp yavaşladığını belirtecek karakterde olacak. Otomobillere meraklı kişilerin onları motor seslerinden ayırt etmeleri şaşırtıcı değil. Üreticiler de motor seslerini aracın kişiliğinin bir parçası olarak görür ve performans algısını güçlendirmek için bu sesten istifade ederler. Gücünü bataryadan alan elektrikli araçlar ise düşük hızlarda fazla ses çıkarmıyor. Özellikle 30 km hızın altında tamamen sessiz oldukları söylenebilir.

BESTECİLERLE ÇALIŞIYORLAR

Peki, elektrikli araçlara nasıl sesler eklenecek? Elbette yapay sesler. Otomobil şirketleri, sıra dışı fikirler üretmeye başladı bile. Lincoln, son model elektrikli araçlarının uyarı seslerini tasarlamak için Detroit Senfoni Orkestrası ile çalışıyor. BMW ise Vision M NEXT adlı elektrikli otomobili seslendirmesi için meşhur besteci, Hollywood’da yaratıcı işlere imza atan Hans Zimmer ile anlaştı. Otomobil, düşük hızda seyrederken, hızlanırken, yavaşlarken ve geri giderken çıkardığı sesler en az 40 desibel şiddetinde ve birbirinden farklı olacak. Otomobil üreticileri, buna uyacak ama fosil yakıtlı bir otomobilden farkını da vurgulayacak şekilde elektrikli araçlarına güçlü bir kişilik kazandırmak için çalışıyor.

Grönland’daki erime geri dönülmez noktada

Küresel ısınmanın gezegenimiz için yarattığı tehlike, uzak bir tarihe yönelik tehdit olmaktan çıktı, kapımızda. Buz kütleleri eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, iklim değişiyor, hava olayları daha şiddetli yaşanıyor, sebep olduğu felaketleri giderek daha sık görüyoruz. Araştırmalar, en kısa sürede önlem almamız gerektiğini, aksi halde geri dönmenin mümkün olmadığı bir noktaya yaklaştığımızı söylüyor. Nature’da yayınlanan yeni bir makale, çarpıcı bir araştırma sonucunu ortaya koydu ve kötü bir haber verdi: Grönland’daki buz tabakası, geri dönüşü mümkün olmayan bir biçimde eridi. Yani küresel ısınma, içinde bulunduğumuz an itibariyle etkisini kaybetse dahi Grönland’ın eski haline dönmesi imkânsız.

280 MİLYAR TON

Bilim insanları, buz tabakasını oluşturan ve muhafaza eden yıllık kar tabakasının yoğunluğunun artık buzulların erime hızını yakalayacak düzeyde olmadığını açıkladı. Bilim insanları bu sonuca, Kuzey Kutup Bölgesi’nde 1978-2018 arasında 40 yıl boyunca 200’den fazla buzulu inceleyerek elde ettikleri uydu verileri üzerinden vardı. Veriler, kar yağış oranının, buz tabakasının erime hızının çok gerisinde kaldığını ortaya koydu. Yağan kar azaldıkça, buz tabakasının üzerini kaplayarak erimesini yavaşlatıcı etkisi yok oldu. Ayrıca okyanusların ısınması da Grönland’daki erimeyi hızlandırdığı için kar yağışı hiçbir biçimde buzulları korumaya yetmiyor.

Güncel verilere göre her yıl eriyen 280 milyar ton buz, Grönland’dan okyanuslara karışıyor. Bu da okyanus seviyesinin hızla yükselmesi anlamına geliyor.

01 Eylül 2020 Salı

Etiketler : Teknoloji