HABER: ZEYNEP DERELİ
Prof. Dr. Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığı göreve getirilmesi, Türkiye’de her kesimin büyük bir heyecan duymasına yol açtı. Türkiye’nin eğitim politikalarının oluşturulması, yürütülmesi ve bu sayede gençlerimizin ülkemizi ekonomik, sosyal ve teknolojik anlamda ‘muassır medeniyet’ seviyesine çıkarması için ‘eğitimciliği ile öne çıkan’ teknokrat bir Milli Eğitim Bakanı’na ihtiyaç duyduğumuz ortadaydı.
Prof. Selçuk eğitim alanında Türkiye’nin önde gelen isimlerinden biri ve ‘akademisyen, girişimci ve düşünür’ rolleri ile öne çıkıyor.
Bir akademisyen olarak Ziya Selçuk, Gazi Üniversitesi gibi Türkiye’nin eğitim enstitüsü niteliğinde bir kurumda yetişmiş ve burada eğitim alanında akademik kariyer yapmış bir öğretim üyesi. Bu anlamda modern eğitimin gereklerini bilimsel olarak özümsemiş bir akademisyen.
Selçuk’un bir eğitim girişimcisi olması da çok önemli. Eğitim ile ilgili dinamikleri anlamanın en iyi yolu bu alanda bir girişimci olarak görev yapmaktan geçiyor. Öğrencilerin, velililerin, öğretmenlerin ve sektördeki diğer tüm paydaşların nabzını tutmak için en uygun yöntem belki de bir özel okul açmak, bu özel okulu kurumlaştırmak ve yaşatmaktan geçiyor. İnovasyon kapasitesi çok daha yüksek olan özel okullar; büyük bir reform ihtiyacı olan Türk milli eğitimi için stratejik nitelikte. Çünkü yeni eğitim anlayışlarının öğrencileri denemeden, nesilleri harcamadan adapte edilmesi için çok iyi bir fırsat oluşturuyorlar.
Ziya Selçuk’un öne çıkan bir diğer özelliği ise toplumda eğitim kuramı muamelesi gören görüşlere sahip bir eğitim düşünürü olması. Selçuk, ‘zihniyet devrimi seviyesinde’ çözüm önerileri sunuyor.
Bu fikirler arasında eğitim modeli ile benzer bir mantığa sahip olan ve öğrencilerin ‘kendine özgü niteliklerini’ ortaya koymak için geliştirilen ‘Dokuz Tip Mizaç Modeli’ öne çıkıyor. Öğrencilerin hangi tarz mizaca sahip olduklarının tespiti, ‘mizaç yapılarına’ uygun eğitim yaklaşımının belirlenmesi, bireysel potansiyelin ortaya çıkarılması ve öğretmen, çocuk karşısında doğru yaklaşım ile çıkması aşamalarına sahip olan bu anlayışı, Prof. Dr. Selçuk kurucusu olduğu Dokuz Tip Mizaç Modeli Derneği ile de savunuyor.
Önümüzdeki dönemde ihtiyaç duyduğumuz kapsamlı reformların gerçekleşmesi yolunda büyük bir umut içindeyiz. Bu değişim sürecinde, beceri ve sosyal kazanımların diplomadan ve sınavlarından daha önemli olduğu, bununla bu iki alanda kazanım sağlayan gençlerin de doğru sınav sistemleri ile en iyi diplomalara ulaşabileceklerini biliyoruz. Böyle bir anlayışla yapılacak milli eğitim reformu, okulları ve sınavları aynı anda ve aynı zihniyetle dönüştürmeli.
Geleceği eğitim var edecek, bu yüzden eğitimin piyasanın ihtiyaçları seviyesinde değil, gelecekte bu ihtiyaçları yeniden şekillendirecek seviyede becerilere sahip nesiller yetiştirmesi gerekiyor.