tatil-sepeti

* Koalisyonlar ve ekonomik krizler arasında bir sarkaç gibi salınan Türkiye manzarasını bugün tek parti iktidarıyla aştık. Ancak bu yeterli değil. Sistemin üretebileceği her türlü eksikliği de bertaraf etmemiz lazım. Türkiye ekonomisinin yeni başarı hikâyesi için bu adımları atmamız şarttır.

Siyasetin pek çok tanımı yapılabilir. Ama işin özü şu ki: Siyaset meşru ve toplumsal şartlara uygun olan yöntemleri kullanarak en iyi sonuçların elde etme sanatıdır.

Dolayısıyla; milletin huzuru, refahı ve bekası için atılan adımlar siyasetteki başarı kıstasıdır. Huzuru, barışı ve refahı sağlayan siyaset, başarılıdır!

MEŞRU SİYASET

Ancak iyi bir siyaset için anlık başarılar yeterli olmaz. Bunun için meşru bir hareket olacaksınız.

Peki, ne demek meşru olmak: Fikirlerin, eylemlerin ya da projelerin millete dayanması. Dolayısıyla demokratik yönetimlerde; meşruiyeti sağlayan en temel husus siyasal seçimlerdir.

MİLLİ İRADE KAVRAMI

Bunun neticesinde millete ne kadar hizmet edebilirseniz, siyasetin nihai amacına o kadar ulaşmış olursunuz. Milletin teveccühüne ulaşmanın yani meşru kaynaklardan beslenmenin bir o kadar önemli olduğunu gördük.

İşte bütün bunların özünde; milli irade olarak dilimize yer etmiş milletin ortak çıkarları ve kararlarıvardır.

Dolayısıyla milli iradeye dayanmayan hiçbir güç, hiçbir yapı, hiçbir siyasal hareket meşru değildir. Böyle bir hareket, milletin özünden kopuktur. Ona hizmet de edemez.

TARİHİ KIRILMA ANI

Ancak AK Parti hükümetleri döneminde darbe girişimi ya da müdahale örneklerini farklı kılan bir husus var.AK Parti hükümetlerinin darbe hevesleri karşısındaki dik duruşu tarihteki diğer örneklerden çok daha farklı bir durumu sağladı.
27 Nisan 2007 e-muhtıra sürecinde bunu gördük.

O dönem başbakan olan Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsında hükümet; bu muhtıraya karşı “Ben milli iradeye dayanıyorum, millet benim yanımda” dedi. Bu tarihi bir kırılma anıydı. Aynışekildeki dik duruşu birkaç ay önce yaşadığımız o hain teşebbüse karşı da gösterdik.

15 TEMMUZ İHANETİ

  • 15 Temmuz kalkışması asker elbisesi giymiş terör mensuplarının ihanet operasyonudur.
  • Halka silah doğrultan, devlete ihanet eden, milli iradeye pranga vurmaya çalışanların son çırpınışıdır.

Asker elbisesi giyip saldıran, din kisvesine bürünüp aldatan FETÖ’nün tüm karanlık emelleri o gece boşa çıktı. Biz o gün İkinci İstiklâl Savaşı’nı kazandık.

Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu milletin nasıl şahlandığını, kendi iradesine ve hürriyetine nasıl sahip çıktığını gördük.

O akşam milletçe tek vücut olduk.

15 Temmuz, hainlerin teşebbüsü açısından ne kadar karanlık bir geceyse 16 Temmuz sabahı da bu aziz ülke üzerinde ameliyat yapmaya çalışanlara karşı yazılmış o derece büyük bir destandır.

Oda olarak da tepkimizi ortaya koyduk. Milletimizle beraber sokaklardaydık.

BİR SİSTEM SORUNU YOK MU?

Yaşadığımız bu olaylar neticesinde insanın aklına “Burada bir sistem sorunu yok mu” sorusu geliyor.

Zaten mesele de bu aslında. Tam da olayın nirengi noktası burası; Türkiye’de bir sistem sorunu var. Millet olarak bu sorunu aşmamız lazım.

YENİ BİR MODEL

Şu anda geldiğimiz aşamada anayasal noktadan başlayıp yeni bir modelin tesisine ihtiyacımız var. Temel gerekçelere baktığınızda şu üç husus ön plana çıkıyor.

İlk olarak, koalisyonların Türk siyasi ve ekonomik hayatında büyük bir yorgunluğa sebebiyet verdiğini görüyoruz:

- 1960-1965: Bu dönemde sadece beş yılda altı hükümetkuruldu ve dağıldı.
- 1971-1980: Dokuzyılda on bir hükümet kuruldu ve dağıldı.
- 1991-2002: Bu on biryıllık dönemde on hükümet kuruldu ve dağıldı.

İkinci noktada; son 14 yıllık büyüme döneminden önceki sürece baktığınızda “Ekonomide iki ileri bir geri...” tarzında bir tekleme hadisesi var.

Hükümetlerin kuruluş ve dağılmalarıyla bocalayan siyasal zemin, ülkenin ekonomik krize girmesine neden oluyordu.

Özellikle 2001 ekonomik krizini tetikleyen siyasi kriz, yakın dönemin çok önemli bir örneğiydi. Bir anayasa kitapçığının fırlatılması zaten zayıf olan finansal yapıyı darmaduman etmişti.

FİİLİ DURUM

Oysa, Başkanlık sistemi, bu riskleri ortadan kaldırıyor. Seçilen başkan, yetkisini genişletecek ve istikrarlı hükümet oluşacak. Sistem değişikliğini zaruri kılan üçüncü nokta da şu:

Seçimle gelen Cumhurbaşkanı ve fiili durum” yaşıyoruz.

2010 Anayasa değişikliğine bağlı olarak 2014 yılında Cumhurbaşkanının seçimle belirlenmesi sonrasında fiili durum oluştu. Yetkili, etkili ve seçimle gelen Cumhurbaşkanının temsil göreviyle sınırlı kalması düşünülemez. İcracı kimliği öne çıkar.

Başkanlık sistemi söz konusu açıdan Türkiye’nin önünde sağlam bir yol haritasını sunuyor.

***

SİSTEM SORUNUNU NASIL AŞACAĞIZ?

Kısaca ifade edersek Başkanlık sistemi; başkanın seçimle göreve getirilmesi, icracı yardımcılarının (bakanların) başkana bağlı olması ve seçilen bu kişinin yürütme gücünü kullanmasıdır.

Bu sistemde Meclis kanunları yapar. Başkan ise yürütmenin yetkilerini kendisinde toplar.

Yani iki ayrı seçimle gelen iki organ vardır: Başkan ve Meclis.

Bu ikisi arasında denge ve denetleme sayesinde kararlar daha hızlı alınır. Uygulamaya çok daha hızlı şekilde geçilir, etkinlik artar.

***

DARBELERİN YORDUĞU TÜRKİYE

Cumhuriyet tarihi boyunca yaşadığımız darbeler meşru olamaz. Çünkü darbeler; milli iradeyi dışlayan, onu görmezden gelen güce dayalı müdahalelerdir. Bugün hâlâ darbe döneminin eseri olan bir anayasamız var. Tarihimiz bu noktada darbeler ve darbe girişimleriyle dolu.

Siyasal sistemimiz de bu darbeler neticesinde oluşmuş durumda.

  • 27 Mayıs 1960
  • 12 Mart 1971 muhtırası
  • 12 Eylül 1980
  • 28 Şubat 1997 post modern darbe süreçleri gayri yasal oluşumlar ve milli iradeye dayanmayan örneklerdir.

02 Aralık 2016 Cuma

Etiketler : Gündem