ABD'nin efsanevi keşif uçağı SR-71 Blackbird’ün halefi olarak gösterilen hipersonik jet SR-72'nin 2025 yılı sonunda prototip aşamasını tamamlaması bekleniyor. Lockheed Martin'in gizli araştırma ekibi Skunk Works tarafından geliştirilen SR-72, Mach 5'in üzerindeki hızlara ulaşarak şimdiye kadar tasarlanan en hızlı operasyonel uçaklardan biri olabilir.
STRATEJİK GÖREV KABİLİYETİ
SR-72, ABD Hava Kuvvetleri’nin uzun vadeli hipersonik hedeflerine hizmet etmek üzere tasarlanıyor. İnsanlı platformların risk altında olduğu yüksek tehdit ortamlarında keşif, gözetleme ve istihbarat (ISR) görevleri üstlenmek amacıyla geliştirilen uçak, otonom şekilde görev yapacak. SR-71’in operasyonel mirasını daha da ileri taşıyacak olan SR-72, hipersonik hızları sayesinde gelişmiş hava savunma sistemlerini aşabilecek.
YÜKSEK HIZ, KÜRESEL ERİŞİM
SR-72'nin en çarpıcı özelliği, Mach 5’in (6.437 km/s) üzerinde ulaşabildiği hızla, ABD’den Avrupa ya da Asya’ya yaklaşık 90 dakikada ulaşabilmesi. Bu hız, zaman açısından kritik görevlerde eşsiz avantajlar sağlıyor. Uzmanlara göre SR-72, aynı zamanda gelişmekte olan hipersonik vuruş silahları için mobil bir fırlatma platformu olarak da kullanılabilir.
YENİ NESİL TAHRİK SİSTEMİ
SR-72'nin kalbinde, türbin tabanlı kombine çevrim (TBCC) tahrik sistemi yer alıyor. Bu sistem, düşük hızlarda turbofan motor, yüksek hızlarda ise scramjet motor ile çalışıyor. Bu çift modlu yaklaşım, ses altı ile hipersonik hızlar arasındaki geçişi mümkün kılıyor. Bu teknoloji, SR-72’nin operasyonel başarıya ulaşmasında kilit rol oynayacak.
FİNANSAL ENGELLER
Proje, hem teknik hem de finansal zorluklarla karşı karşıya. Lockheed Martin’in bu yıl içinde prototipi tamamlaması bekleniyor olsa da, tam ölçekli uçak ve motor geliştirmeleri için gereken bütçe henüz tamamen sağlanabilmiş değil. Ancak SR-72, USAF’ın hipersonik uçuş yol haritasıyla uyumlu olması sayesinde, uygun kaynak tahsisi sağlanırsa 2030’a kadar aktif hizmete alınabilir.
SR-72, S-500 ve HQ-19 gibi modern hava savunma sistemlerinin erişemeyeceği hız ve irtifalarda görev yapma yeteneğiyle fark yaratacak. Bu platform, yalnızca teknolojik bir başarı değil, aynı zamanda ABD’nin erişimin engellendiği bölgelerde stratejik üstünlüğünü koruması adına da kritik bir adım olarak değerlendiriliyor.
