tatil-sepeti

Şirketler, sürdürülebilirlik ve toplumsal sorunlara çözüm odaklı iş modelleri geliştirerek ekonomik başarıya ulaşmayı amaçlıyor.


Etki ekonomisi, finansal getiriyle birlikte toplumun refahını artıran bir dönüşümü tetikliyor. Türk firmaları da etki ekonomisine yönelerek hem firmalarını sürdürülebilir hale getiriyor hem de yatırımcıların radarına giriyor.

 

HABER: BARIŞ CABACI

 

Etki ekonomisi, geleneksel kâr odaklı iş modellerinden sıyrılarak sürdürülebilirlik ve toplumsal değişim üzerine odaklanan bir yaklaşım olarak hızla popülerlik kazanıyor. Bu yeni ekonomik model, işletmelerin finansal getiriye ek olarak çevresel, sosyal ve yönetişim faktörlerini de göz önünde bulundurmasını gerektiriyor. Etki ekonomisi, sadece kâr elde etmek yerine, toplumun ve çevrenin olumlu ilerlemesi için pozitif bir etki yaratmayı hedefliyor. Bu yaklaşım, şirketlerin sadece hissedarlarını değil, aynı zamanda çalışanlarını, tüketicilerini, toplumun diğer paydaşlarını ve çevreyi de düşünmelerini vurguluyor. Etki ekonomisi, finansal başarının yanı sıra insanların yaşam kalitesini artıran, eşitsizlikleri azaltan ve doğal kaynakları sürdürülebilir şekilde yöneten iş modellerinin teşvik edilmesini amaçlıyor.

 

ÇEVRE DOSTU UYGULAMALAR

 

Türk KOBİ’leri de etki ekonomisine giderek daha fazla ilgi gösteriyor. Türkiye’nin etki ekonomisi alanında ilerlemesine katkıda bulunan önemli adımlar atılıyor. Örneğin, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne (UNGC) katılan Türkiye’de her yıl birçok şirket etki ekonomisine yatırım yapıyor. Aynı şekilde, Türkiye’de sürdürülebilirlik raporlaması ve sertifikasyonu gibi uygulamalar da yaygınlaşıyor. Bu adımlar, iş dünyasının sürdürülebilirlik konusunda daha fazla sorumluluk almasını ve etki ekonomisine katkıda bulunmasını sağlıyor. Ancak uzmanlar, daha kapsamlı ve şeffaf veri toplama yöntemleri, etki ölçümü ve raporlaması standartlarının oluşturulması gibi alanlarda ilerlemeler kaydedilmesi gerektiğinin altını çiziyor.


 

FONLAR ETKİ EKONOMİSİNE BAKIYOR

 

Türkiye, etki ekonomisini geliştirmek için çalışmalarını da aralıksız sürdürüyor. Etki Yatırımı Danışma Kurulu (EYDK) ve The Global Steering Group for Impact Investment (GSG) işbirliğiyle düzenlenen ‘Etki Ekonomisine Doğru: Türkiye’nin Yüzüncü Yılında Küresel Kuzey ve Küresel Güneyi Birleştirmek’ çalıştayına 50 ülkeden 150 etki yatırım lideri katıldı. Zirvenin açılışında konuşan Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, daha yeşil olmak ile tedarik zincirinde dayanıklılık başlığının küresel gündemin en üst sıralarında yer aldığını aktardı. Dağlıoğlu, şunları kaydetti: “Tüm ülkeler, kurumlar, düşünce kuruluşları, büyüme zorluğunun üstesinden nasıl gelineceğini konuşuyor. Günümüz dünyasında büyüme sürdürülebilir olmalı. Bizim anlayışımızda etki yatırımları; sürdürülebilir, kapsayıcı ve dirayetli büyüme sorusuna katkıda bulunabilir. Son 10 yılda Türkiye kendini etki yatırımlarında kanıtladı. Yeşil enerji, çevre teknolojileri, eğitim teknolojileri, yaşam bilimleri teknolojileri gibi alanlara zaten yatırım yapmış durumdayız. Bunun yanı sıra uluslararası etki yatırım fonlarının da ilgisini çekebildik. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla artan sayıda iyi haberler duymaya devam edeceğiz.”

 

YENİ İŞ FIRSATLARI SUNUYOR

 

Türkiye’nin etki ekonomisindeki yükselen rolü, birçok fırsatı beraberinde getiriyor. İlk olarak; yeni iş modeli, sosyal girişimcilik ve yenilikçi fikirlerin gelişimine ivme kazandırıyor. Sosyal girişimler, toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler sunarak hem ekonomik değer yaratmayı hem de toplumsal dönüşüme katkıda bulunmayı hedefliyor. Etki ekonomisinin sunduğu yeni iş alanları ise şöyle:

 

  • Sosyal girişimciler
  • Yeşil ve sürdürülebilir teknoloji
  • İnovasyon ve veri analitiği
  • Sosyal ve çevresel danışmanlık
  • Eğitim ve farkındalık alanında uzmanlar

 

ETKİ EKONOMİSİ NEDİR?



Etki ekonomisi, geleneksel kâr odaklı yaklaşımların ötesine geçerek, toplumsal ve çevresel etkilere odaklanan bir iş modeli. Bu model, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini destekleyerek hem toplumun refahına katkıda bulunmayı hem de işletmelerin uzun vadeli başarılarını sağlamayı amaçlıyor.

 

 

ETKİ EKONOMİSİ NASIL GELİŞİR?

 

BM’nin raporunda, etki ekonomisinin gelişmesi için 5 önemli adım bulunuyor:

 

  • Farkındalığın artması: İşletmeler ve toplumun genelinde etki ekonomisi kavramının farkındalığının artması gerekiyor.
  • Veri ve ölçüm yöntemlerinin geliştirilmesi: Etki ekonomisine yönelik daha kapsamlı ve şeffaf veri toplama yöntemleri ve etki ölçümü standartlarının oluşturulması önemli.
  • Sertifikasyonun yaygınlaşması: Firmaların sürdürülebilirlik raporlaması ve sertifikasyonu konusunda daha fazla adım atması gerekiyor.
  • Kamu politikaları ve teşvikler: Etki ekonomisinin gelişmesini teşvik etmek için uygun kamu politikaları ve teşvikler geliştirmesi önemli. Örneğin, etki odaklı projelerin desteklenmesi, yeşil finansmanın teşvik edilmesi ve sosyal girişimlere yönelik destekler gibi politikalar, etki ekonomisinin büyümesine katkıda bulunabilir.
  • İşbirlikleri ve STK’ların katılımı: İşletmeler, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve akademik çevreler arasında güçlü işbirlikleri ve paydaş katılımı sağlanmalı. Bu, bilgi ve deneyim paylaşımını teşvik eder, yenilikçi çözümlerin geliştirilmesine yardımcı olur ve etki ekonomisi alanında sinerji üretebilir.

 

 

TÜRKİYE’NİN AVANTAJLARI

 

Türkiye’nin etki ekonomisi avantajlarından bazıları şunlar:

 

  • Stratejik konum: Türkiye, Asya, Avrupa ve Orta Doğu’nun kesişim noktasında bulunuyor. Bu stratejik konum, ülkenin küresel ticarette önemli bir aktör olmasını sağlıyor.
  • Genç ve nitelikli işgücü: Ülkemiz genç ve dinamik bir nüfusa sahip. Bu nüfus, yenilikçi fikirlerin ve girişimciliğin gelişmesine katkıda bulunuyor. Ayrıca Türk işgücü, çeşitli sektörlerde yetenekli ve nitelikli bireylerden oluşuyor.
  • Lojistik altyapı: Türkiye, önemli limanlara ve havaalanlarına sahip bir ülke. İyi gelişmiş lojistik altyapısı, uluslararası ticaretin kolaylaştırılmasına yardımcı oluyor. Bu da Türkiye’yi lojistik merkezi haline getiriyor.
  • Büyüyen iç pazar: Türkiye’nin büyük bir iç pazarı bulunuyor. Yaklaşık 80 milyonluk tüketici kitlesi, yerli ve yabancı şirketler için büyük bir fırsat sunuyor. İç pazardaki büyüme potansiyeli, Türkiye’yi çekici bir yatırım noktası haline getiriyor.
  • İnovasyon ve Ar-Ge potansiyeli: Türkiye, son yıllarda inovasyon ve Ar-Ge faaliyetlerine daha fazla önem vermeye başladı. Üniversiteler, teknoparklar ve Ar-Ge merkezleri gibi kurumlar, yenilikçi projelerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesine destek sağlıyor.

05 Haziran 2023 Pazartesi