Üniversitelerde yapay zeka için yeni bölümler açılmalı

İTO Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin ‘akıllı otomasyon teknolojileri’ raporuna göre, Türkiye’de yapay zeka ürünleri geliştiren firmaların sayısı 2024’te 1.195’e yükseldi. Türkiye, 22 bin 735 robotla en fazla robot stokuna sahip 18’inci ülke.

Giriş: 13.05.2024 - 11:34
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35


İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, “Yapay zeka uygulamalarında ve robotikte yetişmiş insan gücümüzü üniversitelerde daha kapsamlı ve daha etkili bölümler açarak Türkiye’de tutmalıyız” uyarısında bulundu.

 

İstanbul Ticaret Odası Stratejik Araştırmalar Merkezi (İTOSAM) tarafından hazırlanan ‘akıllı otomasyon teknolojileri’ raporuna göre, Türkiye merkezli yapay zeka ürünleri geliştiren firmaların sayısı 2024’te 1.195’e yükseldi. İTOSAM’ın ‘Akıllı Otomasyon Çağında Ulusların Rekabeti: Yapay Zeka, Robotlar ve Gelişen Ülkeler’ başlıklı yeni raporunda, akıllı otomasyon ve yapay zeka teknolojilerinin yükselişiyle ortaya çıkan dönüşümler ve uluslararası rekabet ortamı detaylı bir şekilde ele alınıyor. İTOSAM araştırmacıları, LinkedIn verilerini kullanarak Türkiye’de 2000 yılında yapay zeka ürünleri geliştiren 5 firma varken, firma sayısının 2020’de 572’ye, 2021’de 718’e, 2022’de 860’a, 2023’te 1.012’ye ve 2024’te 1.195’e yükseldiğini tespit etti.

 


EN FAZLA KULLANAN 10 SEKTÖR

 

Araştırma için yapay zeka kapsamına giren makina öğrenmesi, derin öğrenme, bilgisayar görüşü, sinir ağları, doğal dil işleme, pekiştirmeli öğrenme ve otonom mobil robotlar gibi kavramlar değerlendirildi. Raporda, Türkiye’de yapay zeka ürünleri geliştiren firmaların en yoğun olduğu sektörler de tespit edildi. Buna göre yapay zekayı en çok kullanan ilk 10 sektör bilgi teknolojileri ve hizmetleri, yazılım geliştirme, medya, eğitim, sağlık, işletme danışmanlığı ve hizmetleri, endüstriyel otomasyon, finansal hizmetler, araştırma hizmetleri ve biyoteknoloji olarak sıralandı.

 

ENDÜSTRİYEL ROBOTLAR

 

İTOSAM’ın akıllı otomasyon teknolojileri raporunun dikkat çeken bir başka verisi ise Türkiye’deki endüstriyel robot stoku oldu. En fazla robot stokuna sahip 20 ülkeye ait verilere göre dünya genelinde 2022 yılı itibariyle 3.9 milyon kurulu endüstriyel robot bulunuyor. 2025 yılında endüstriyel robot stok sayısının yıllık ortalama yüzde 10 artışla 5 milyon 227 bin olması bekleniyor. Türkiye ise 22 bin 735 robot stoku ile dünya genelinde en yüksek robot stokuna sahip 18’inci ülke konumunda.

 

Çin, 1 milyon 501 bin endüstriyel robot ile dünya genelinde en fazla robot stokuna sahip ülke. Çin ekonomisinin mevcut robot stoku dünya ekonomisindeki robotların yüzde 38.5’ini temsil ediyor.

 

MESLEKLERİN OTOMASYON RİSKİ

 

Yapay zekanın en fazla ilerlediği becerilerin ortak özelliği olarak bilişsel rutin görevler ön plana çıkarken, en az ilerlediği becerilerin ortak özelliği olarak ise fiziksel güç oldu.

 

Robotlar daha çok manuel, rutin veya fiziksel güç gerektiren görevlerde insanların yerini almaya aday. Bu sebeple yapay zekadan etkilenme ihtimali düşük meslek grupları, robotlar üzerinden otomasyon riskine maruz kalıyor.

 

Akıllı otomasyon teknolojilerinin bazı meslek gruplarını olumsuz etkilerken, mevcut bazı iş kollarında daha fazla istihdam fırsatı sunacağı ve bununla birlikte yeni mesleklerin ortaya çıkmasına katkı vereceği öngörülüyor. Tüm bu etkiler aynı anda ele alındığında ise net istihdam tablosunun nasıl şekilleneceği halen büyük bir soru işareti iken, bu soruya kesin ve genellenebilir bir cevap bulmak şu an için mümkün görünmüyor. Raporda, mevcut durumun analizi yapıldıktan sonra potansiyel sorunlar için önerilen çözüm ve politikalara da yer veriliyor.

 


YETİŞMİŞ İNSAN GÜCÜMÜZ BATI’YA GİTMESİN

 

İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “Yapay zeka uygulamalarında ve robotikte yetişmiş insan gücümüzü üniversitelerde daha kapsamlı ve daha etkili bölümler açarak Türkiye’de tutmalıyız” uyarısında bulundu. Özellikle yapay zekanın sanayi alanında da giderek daha etkili bir duruma geldiğini belirten Avdagiç, “Türkiye’nin dikkat etmesi gereken konu, Batı, yapay zeka ve robotikte yetişmiş insan gücümüzün bir kısmını çok hızlı bir şekilde bizden alıp götürebiliyor. Bizim kendi ülkemizdeki yapay zeka uygulamalarını geliştirmek için üniversitelerde yeni bölümler açılmalı” dedi. Avdagiç, İTO’nun iştiraki Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’nde yapay zeka uygulamaları geliştiren girişimcilere destek verdiklerini vurgulayarak şöyle devam etti: “Özellikle sanayinin üretim, tasarım, kalite kontrolü, paketleme dahil her aşamasında yapay zeka uygulamaları kullanılıyor. Birçok yerde insanların ortaya koyduğu çözümlerin, takiplerin, kontrollerin yapay zeka tarafından çok daha etkin bir şekilde yapılageldiğini görüyoruz. Bu bir tarafta üretimin güvenilirliğini, kalitesini, sürekliliğini ve riskini ortadan kaldıran bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Bir taraftan da maliyet tasarrufu sağlıyor.”

 

Avdagiç, İTOSAM’ın, 740 bin üyeli İTO camiasının think-tank’i olma yolunda ilerlediğini belirterek, “Bugüne kadar hazırladığımız çalışmalarımıza aldığımız tepkiler, İTOSAM’ın önemli bir boşluğu doldurduğunu ve doğru yolda olduğunu gösteriyor. İTOSAM araştırma ve raporlarıyla, İstanbul ve Türk iş dünyasını, durum tespitlerinden haberdar etmenin ötesinde fikir ve strateji sahibi de yapıyor” dedi. 

 

NET BİR STRATEJİ OLMALI


Raporda yer alan bazı öneriler şöyle sıralandı:

 

  • Türkiye gibi orta gelir tuzağından kurtulup yüksek gelirli ülkeler ligine yükselme hedefi olan bir ülkenin akıllı otomasyon teknolojilerine yönelik net bir stratejiye sahip olması gerekiyor. Zira, Türkiye bu süreci ne akıllı otomasyon teknolojilerini tamamen ithal ederek verimli biçimde yönetebilir ne de bu teknolojileri tamamen yerli ve milli imkanlarla çok hızlı bir şekilde içeride üretme hayalleriyle yola çıkabilir.
  • Robot ve yapay zeka gibi akıllı otomasyon teknolojilerinin hangi hızda ve hangi sektörler öncülüğünde ekonomiye adapte edileceği, nitelikli doğrudan yabancı yatırımların nasıl çekilebileceği ve zamanla bu öncü teknolojilerin yerli ve milli imkanlarla hangi düzeyde üretilebileceği gibi hususlara dair strateji ve planların iyi çalışılması gerekiyor.
  • Akıllı otomasyon teknolojileri birçok sektörü hızla ve geniş çapta dönüştürürken, düşük ücret ve değersiz para birimi gibi geleneksel rekabet avantajlarının iktisadi yakınsama süreci üzerinde daha az etkili olacağı kesin gibidir.
  • Gelişen ülkeler, akıllı otomasyon çağında doğru sektörlere uygun nitelikteki çok uluslu şirketleri çekmeye çalışırken eskiye kıyasla daha seçici olmalı. Yatırımcı adaylarının yerli girdi kullanımı ve Ar-Ge yoğunluğu gibi faktörleri dikkate alınmalı.
  • Akıllı otomasyon teknolojileri emeğe ihtiyacı azaltarak, gelişen ülkelerin yabancı yatırım çekerek küresel tedarik zincirlerine entegre olmasına ket vurabilir.
  • Türkiye’nin rekabet gücünü, ürettiği mal ve hizmetlerin kalitesinden ve geliştirdiği yerli ve milli teknolojilerden sağlaması ekonomik ilerleme için son derece kritik önem arz ediyor.
  • Yerli ve milli teknoloji gelişiminde teknolojiler arasında seçim yaparken, teknolojinin ülkenin mevcut bilgi birikimi ve kabiliyetleriyle uyumu ile gelecek vaat eden sektörlere katkısı ve ihracat potansiyeli gibi parametreler dikkate alınmalı.
  • Geliştirilecek teknolojilerin sadece vasıflı işçilerin üretkenliğini değil, düşük vasıflı işçilerin üretkenliğini de artırmaya odaklanması daha faydalı olacaktır.
  • Tekno-ekonomik paradigmadaki değişimler teknoloji makasının kısa bir süreliğine kapanmasına neden oluyor. Örneğin, elektrikli araçlara dair yaşanan teknolojik değişim yeni bir yarışın çıkmasını sağlıyor.