DOÇ. DR. ADNAN ERTEMEL
Geçtiğimiz yazıda elektrikli ve otonom araçlarla ilgili dünyada gelişen trendlere değinmiştik. Bu yazıda söz konusu trendlerin arka planını daha ayrıntılı biçimde inceleyeceğiz.
Dünyada gittikçe daha sık biçimde dile getirilen sürdürülebilirlik, çevre dostu teknoloji kullanımı, yenilenebilir enerji kaynaklarının tercih edilmesi ve sıfır karbon emisyon hedefli stratejiler, Avrupa Birliği ve Amerika başta olmak üzere hemen tüm dünyada, tüm sektörlerde gelecek yılların en önemli trendlerinden biri haline geliyor. Şüphesiz, elektrikli ve otonom araçlar, bu süreçte çevre dostu doğası sayesinde devlet teşviklerinin de etkisiyle tercih sebebi olmaya başladı. Bu durum klasik otomobil markalarını da ister istemez bu sürece adapte olmaya itti. Örneğin General Motors (GM), 2025’e kadar olan süreçte elektrikli araçlar ve e-mobilite teknolojilerine 27 milyar dolar yatırım yapma kararı aldı ve bu süre zarfında kendine 30 yeni elektrikli araç modeli üretme hedefi koydu. Şirket, 2035 yılına kadar içten yanmalı otomobil üretimini tamamen durdurmayı planlıyor. Benzer şekilde VW grubu, 2030 yılına kadar araç satışlarının yüzde 50’sinin, 2040 yılına kadar da yüzde 100’ünün tamamen elektrikli araçlar olacağını duyurdu.
GELECEĞİN MOBİLİTE ÇÖZÜMLERİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ
Diğer yandan, dünya genelinde artan megakent ve akıllı şehircilik konsepti paralelinde akıllı araçların önemi de hızla artıyor. e-mobilite olarak adlandırılan bu yeni konseptte markalar araç satmak yerine tüketicilere uygun maliyetli ve kolay mobilite çözümleri sunmaya başladı. Kullandıkça öde (as a service) hizmetlerini de içinde barındıran bu konseptte, mobilite teknolojilerini karakterize eden kritik faktörler İngilizce karşılıklarının ilk harflerinden hareketle CASED şeklinde adlandırılarak şu şekilde özetleniyor:
1. Bağlantılı (Connected): Araçların birbiriyle ve daha geniş anlamda çevresindeki diğer cihazlarla sensörler aracılığıyla bağlı olduğu, anlık trafik yoğunluk bilgisinden acil durum bilgilerine vb. tüm verilerin bağlantılı biçimde takip edildiği sistemler.
2. Otonom (Autonomous): Çevresini algılayıp herhangi bir insan komutasına gerek kalmadan tamamen kendi kendini süren araçlar.
3. Paylaşımlı (Shared): Paylaşımlı mobilite araçların aynı anda ya da süreç içerisinde birden fazla kişi tarafından paylaşıldığı ve araca erişim maliyetinin ciddi oranda düştüğü bir dünya vadediyor.
4. Elektrik/Alternatif yakıt sistemleri: Sürdürülebilirlik amacı doğrultusunda fosil yakıt içermeyecek biçimde elektrik ya da hidrojen gibi alternatif yakıt teknolojilerinin kullanımını ifade ediyor.
5. Dijital: Nesnelerin interneti dünyasında günün saatine, trafik durumuna ve diğer parametrelere bağlı olarak gerçek zamanlı olarak veri yönelimli kararlar vererek, en verimli rota planlaması yapan sistemler.
2021 yılı itibariyle 10.4 milyon olan elektrikli araç satışlarının, 2040 yılına kadar 10 kattan fazla artarak 114 milyona çıkacağı öngörülüyor. Tahminler, elektrikli araç satışlarının yıllık otomobil satışlarının yüzde 84’üne ulaşacağını gösteriyor. Bu süreci hızlandıran faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Hızla düşen batarya maliyetleri paralelinde üretim yönünde çok farklı oyuncuların piyasaya girmesi,
- Elektrikli araçlarda sürüş menzilinin gelişen teknolojilerle birlikte artması,
- Elektrikli araç teşviki için sunulan devlet sübvansiyonları ve vergi indirimleri. Örneğin, Hollanda devleti bu amaçla 2024 yılına kadar elektrikli araçlardan hiç vergi alınmamasını kararlaştırdı.
Kısaca, mobilite trendleri ve paralelinde karar vericilerin yönlendirmesiyle önümüzdeki 15-20 yılda araç kullanım alışkanlıklarımızın tümüyle değişeceğini söylemek mümkün…