Giriş: 25.09.2020 - 00:00
Güncelleme: 24.10.2022 - 14:24
ADNAN VEYSEL ERTEMEL

ADNAN VEYSEL ERTEMEL

Dr. Adnan Veysel Ertemel

Son yıllarda yapay zeka hayatımızın bir parçası haline gelmiş durumda… Öyle ki, önümüzdeki 5 ila 10 yıl içerisinde yapay zekanın ‘dar yapay zeka’, yani Apple Siri, otonom araçlar gibi sadece eğitildiği alanda mükemmelleşmesinin ötesinde ‘genel yapay zeka’, yani bir insanın bilgi seviyesine ulaşacağı ve geçeceği öngörülüyor. Yapay zekanın insanoğlunun güçlü yönünü ne zaman alt edeceği tartışılırken, yapay zeka biz insanların zayıf yönlerini çoktan alt etmiş durumda.

Eskiden bilgisayar oyunları parayla satılırdı.Sevenlerin tümünü tamamladığınızda oyun biterdi. Oysa günümüzde bilgisayar oyunları ücretsiz olarak sunuluyor. Özellikle tasarlanan bağımlılık yapıcı deneyim, gençleri oyunun evrenine bir defa soktuktan sonra aylarca, hatta yıllarca oyuna bağlı kalmasını sağlıyor. Böylelikle oyunu tasarlayanlar farklı gelir modelleri ile eskiden olduğundan çok daha fazla para kazanabiliyor. Dünya çapında 100 milyondan fazla oyuncusu olan ünlü bir bilgisayar oyununun tasarımcısı geçtiğimiz yıllarda kendi tasarladığı oyun için, “Ben şahsen oynamıyorum; çünkü bağımlılık yapıyor” diyor. Kısaca, günümüzde bir genç ekran başında oyun oynarken ekranın öteki tarafında binlerce zeki beyin o genci ekrana bağlamak için çeşitli ince taktikler uyguluyor.

TÜKETİCİNİN DİJİTAL İKİZİ

Peki, teknolojik platformlar bizi neden bağımlı yapmak için uğraşsın ki?

Cevabı basit: Bizim onlara verdiğimiz dikkat ve zamanı maksimize etmek için...

Youtube, Instagram, Twitter, Snapchat gibi dijital platformları kullandığımız için hiç para ödemeyiz. Ancak paradan daha kıymetli bir şeyimizi, dikkat ve zamanımızıveririz. Dikkat ekonomisi tam da bunu ifade ediyor: Verilen dikkat karşılığında bu platformlar reklam verenler üzerinden para kazanır.

Son yıllarda davranışsal psikolojiye dayalı çeşitli ikna edici tekniklerden ve daha da önemlisi yapay zekadan faydalanarak dijital platformlar rekabette öne geçmek ve daha çok para kazanmak için bağımlılık yapıcı teknikleri kullanma konusunda kıyasıya bir yarış içine girdi. Bu platformlar yapay zeka ile tüketicinin dijital ikizini oluşturup tüketicinin her davranışını (tıklama, izleme vb.) kişisel ölçekte bu ikize kaydederek o kişiye özel, reddetmesi mümkün olmayan içerikler bulup öneriyor. Youtube, bu sayede bir kullanıcının ortalama oturum süresini 60 dakikanın üzerine çıkarmayı başarıyor. Youtube’da izlenen içeriğin dörtte üçünden fazlası tavsiye motorunun tavsiye ettiği videolardan oluşuyor.

TEKNOLOJİ NÖTR DEĞİL

Bu dijital ikizler öylesine gelişmiş ki, bizi bizden iyi tanıyor desek yalan olmaz. Yapılan bir araştırmada Facebook ‘beğen’ilerinden yola çıkarak 50 beğeniyi analiz eden bir sistemin kişiyi bir arkadaşından daha iyi tanıyabildiği ortaya kondu. Beğeni sayısı 100’ü geçince yapay zeka kişiyi eşinden de iyi tanıyabilmiş. 150 beğeniyi analiz eden sistem, kişilik tespiti konusunda en az kişinin kendisi kadar bilgi sahibi hale gelmiş.

Burada korkutucu olan şey, yapay zeka sistemlerde namlunun ucundakinin daha fazla ekran başında tutma uğruna biz tüketiciler oluşu…

Özetle, teknoloji nötr değil ve toplumların büyük bir çoğunluğu bunun farkında bile değil. Geçtiğimiz haftalarda Netflix’te yayınlanmaya başlanan Social Dilemma (Sosyal Tezat) belgeseli tam da bu konuyu derinlemesine anlatan ve tüm dünyada ses getiren bir yapım oldu.

Sonuçta, toplum olarak 24 saatimizin en az dörtte birini özel olarak tasarlanan bu ‘yapay sosyal sistemler’de geçiriyoruz. Bu sistemin değişmesi için öncelikle toplumsal farkındalığın, sonrasında da toplumsal talebin oluşması şart...

Unutmayın, hamburger zincirleri, hamburgerin insan sağlığına zararları konusunda yeterince toplumsal farkındalık ve toplumsal talep gelmeden salatayı menülerine koymayı reddediyordu…

Sağlıklı günler ve sağlıklı bir gelecek dileğiyle...