Sektörünüz ne olursa olsun dijitalleşme sürecine, başa gelebilecek en büyük tehdit, aynı zamanda karşılaşabileceğiniz en büyük fırsat olarak bakmalısınız. Tehdit yönünden bakıldığında dijitalleşmeyle birlikte müzik ve film endüstrisi gibi endüstrilerde iş modellerinin, diğer bir ifadeyle iş yapma şeklinin köklü biçimde değiştiğini görüyoruz. Eskiden müzik parçaları kasette sunulurken dijitalleşmeyle birlikte CD ve DVD’lerde sunulmaya başlandı. Günümüzde iTunes ve ardından Spotify gibi dijital platformlar CD/DVD’lerin yerini aldı. Spotify, tüketicilerden akan veriyi yorumlayarak dinleme alışkanlıklarına uygun ve tüketicilerin reddedemeyeceği ölçüde kişiselleştirilmiş biçimde yeni çıkan müzik parçalarını önerebiliyor. Öte yandan, sanatçılar endüstride karşı konulması imkansız olan yeni iş yapma şekline uyum sağlayarak YouTube gibi platformlarla işbirliğine gitmek zorunda kalıyor.
SİNEMADA PLATFORMLAR SÖZ SAHİBİ
Benzer bir durumun Netflix gibi platformlar üzerinden dizi ve film endüstrisinde de yaşandığını söylemek mümkün... Eskiden sinema salonlarının etken konumda olduğu sinema sektöründe Türkiye dahil birçok ülkede Netflix gibi platformlar söz sahibi olmaya ve prodüksiyon şirketleriyle öncü anlaşmalar yapmaya başladı. Netflix’in hızlı yükselişinin arkasında yatan neden, şirketin geleneksel rakiplerine kıyasla veriyi çok daha stratejik açıdan değerlendirip tüketicilerden gelen her veriyi yorumlamasıdır. Netflix, bir tüketicinin günün hangi saatinde, hangi cihazdan, (tahminen) ne yaparken ve kimlerle birlikteyken, tam olarak ne izlediğini, hangi dizinin/filmin hangi sahnesini durdurup tekrar tekrar izlediğini, hangi sahnede birden ekranı kapattığını analiz ederek o kişinin kim olduğu, nelerden hoşlandığı gibi çıkarımlarda bulunuyor. Söz konusu içgörüyü demografik bilgiler, izleme tarihçesi gibi bilgilerle beraber analiz eden şirket, kişiselleştirilmiş yeni dizi/film önerileri yapmakla kalmayıp film posterini (thumbnail) bile kişiye özgü olarak özelleştiriyor.
OTOMOTİVDE DİJİTAL OYUNCULAR SAHNEDE
Dijitalleşmeye fırsat yönünden bakıldığında otomotiv endüstrisini örnek verebiliriz. Otomotiv gibi on yıllarca çok sağlam bariyerlerle korunan ve yeni oyuncuların girişinin neredeyse imkansız olduğu bir endüstride, Tesla gibi salt-dijital bir oyuncu ortaya çıkarak, görece çok kısa bir sürede sektörde yıkıcı etki oluşturdu. Tamamen yazılım merkezli tasarlanan Tesla marka otomobillerde araç sürekli uydu üzerinden güncellenebilen işletim sistemine sahip. Tıpkı iPhone iOS ya da Android tabanlı işletim sistemlerinde olduğu gibi donanım aynı olmakla birlikte araçta yazılım güncellemeleri yapmak suretiyle bambaşka bir ürün deneyimi sunulabiliyor. Donanımın konsol işlevini gördüğü bu durumda aracı değiştirmeksizin araç içi deneyimi sürekli iyileştirmek, bakım vb. güncellemeleri uzaktan yapmak mümkün. Bu sayede araç içi menüsü vb. ara yüz baştan aşağı değiştirilerek müşteri deneyimi geliştirilebiliyor. Tesla, Florida’da 2017’deki Irma kasırgası ve 2018’deki Michael kasırgası öncesinde geçici olarak, tüm Tesla otomobil sahiplerinin tehlike bölgesinden daha hızlı tahliye olabilmesi için uzaktan otomatik güncelleme yaparak otomobillerin 0-100 km hızlanma süresini kısalttı ve batarya kapasitesini 60kWs’ten 75 kWs’ye çıkardı. Bu sayede otomobil sahiplerinin kasırgadan kaçarken aynı sürede fazladan 30 ila 40 mil daha çok yol yapabilmeleri sağlandı.
YAZILIM ODAKLI SİSTEMLER AVANTAJLI
Bu örneklerden de görülebileceği gibi yazılım merkezli sistemler başka hiçbir yerde olmadığı ölçüde hızlı şekilde değişime adapte olmayı, verileri yorumlayarak farklı testler yapabilmeyi ve kişiselleştirmeyi/optimizasyonu mümkün kılıyor. Yazılım merkezli platformlar bambaşka bir değer oluşmasına neden oluyor. iTunes, Spotify, YouTube, Amazon.com, Uber, AirBnB, iOS AppStore, Facebook yazılım merkezli platformlara verilebilecek örneklerden birkaçı olarak sayılabilir. Platform tabanlı işler başarılı olduğunda zamanla ağ etkisi oluşmasına neden oluyor. Platform sahibinin kendi kurallarını oluşturmasına imkan veren bu sistemlerde platform merkezli olarak farklı oyuncuların üretici, tüketici gibi farklı yönleriyle katkıda bulunduğu bir ekosistem oluşuyor.
Kısaca dijitalleşme sürecinde donanımın gittikçe ikinci planda olduğu, yazılım odaklı sistemler ve platform tabanlı iş modelleri yeni iş ortamında rekabetçi avantaj yakalamak için kilit unsurlardır.