tatil-sepeti

TEHAD Başkanı Bayram, Togg'un bir haftada 100 bin ön sipariş almasının şarj istasyonları ihtiyacına ilişkin de ipucu sağladığını belirterek, yıl sonuna kadar Türkiye genelinde elektrikli şarj istasyonu sayısının 10 bine ulaşabileceğini söyledi.


Türkiye Elektrikli ve Hibrid Araçlar Derneği (TEHAD) Başkanı Berkan Bayram, AA muhabirine elektrikli araçlar ve bataryaların teknik özelliklerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, şarj sektöründe devletin yapıcı ve doğru yönlendirici adımları sayesinde şarj ağının her geçen ay katlanarak arttığını söyledi.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının yoğun çalışmaları ve TEHAD Şarj Komitesi olarak katılımcısı olduğu çalışma gruplarının nihai sonucu olarak, geçen yıl şarj istasyonu sektörünün gerçek bir kanuni yapıya ulaştığını anımsatan Bayram, 2022'de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının açıkladığı destek paketi ile de yatırımların önünün açıldığını aktardı.

Bayram, 2020 yılı öncesinde sadece 5 firmanın yer aldığı sektörde şu anda 122 firmanın şarj ağı lisansı aldığını ifade etti.

Türkiye genelinde ise şarj istasyonu yatırımlarının devam ettiğini belirten Bayram, "Böylelikle 1000'li rakamlarda dolaşan şarj ağındaki ünite sayımız, günümüzde 6 bin 500'e kadar çıktı. Şarj ağı arttı ve elektrikli araçlara olan talep fazla. Bu sayının yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Togg'un ön siparişte aldığı talebin 1 haftada 100 bin olduğunu göz önünde bulundurursak, çok daha fazla şarj istasyonuna ihtiyacımız olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Yıl sonuna kadar toplam şarj ağımızın 10 bine ulaşacağını tahmin ediyorum." ifadelerini kullandı.

BATARYA TEKNOLOJİSİ

Bayram, elektrikli araçlarda hedefin bataryaların, daha düşük bir hacim içerisinde daha yüksek enerji yoğunluğu bulundurması olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Fakat aynı zamanda, güvenlik açığı bulunmaması ve uzun ömürlü olması da diğer hedefler. Bu yüzden şarj edilebilen batarya sektöründe sürekli bir teknoloji ilerleyişini görmekteyiz çünkü uzun vadede tüm dünya ülkelerinin hedefi fosil yakıtlı araçlardan, emisyonsuz, havayı ve yaşam alanlarımızı kirletmeyen yeni nesil elektrikli araçlara geçmektir. Elektrikli araçlar da en az fosil yakıtlı araçlar kadar düşük maliyetli enerji talebine ve muadil menzil mesafesine sahip olmalı. Elektrikli otomobilde menzil verisini belirleyen en önemli etken, araçta bulunan batarya kapasitesidir. Fosil yakıtlı araçlarda bulunan yakıt deposu gibi, elektrikli araçlarda da hücrelerden oluşan batarya paketi bulunur. Batarya paketleri, otomobil üreticisinin hedeflediği menzil aralığına göre planlanır bu menzile denk gelecek sayıda hücre, batarya paketinde yer alır. Gelişen batarya teknolojisi ile birlikte 10 yıl önce 1 hücre başına alabildiğimiz gerilim ve enerji yoğunluğu miktarı yaklaşık 3 katına çıkmıştır. Yani 10 yıl önce aynı sayıda hücreden oluşan bir batarya paketi ile 110 kilometre yol yapabiliyorken, günümüzde aynı batarya paketinden yaklaşık 400 kilometre yol yapabiliyoruz."

LİTYUM TABANLI BATARYALAR ÖN PLANDA

Bayram, kurşun asit akülerden yeni nesil batarya teknolojisine geçişte, elektrikli araçlarda üreticilerin en çok tercih ettiği türün lityum tabanlı bataryalar olduğunu söyledi.

Hemen hemen tüm elektrikli otomobil marka ve modellerinin batarya bileşeninde, lityum-iyon hücrelerini görmenin mümkün olduğunu belirten Bayram, "Lityum tabanlı bataryanın en önemli avantajlarını, birim hücre başına en yüksek hücre gerilimi, birim kütle başına en yüksek enerji yoğunluğuna sahip olması, hafıza etkisinin olmaması, çevrim ömürlerinin yüksek olması, fiziksel olarak daha dayanıklı olması, en yüksek şarj verimine sahip olması ve daha az bakım gerektirmesi olarak sayabiliriz." diye konuştu.

Bayram, 2020 yılında gerçekleştirilen TEHAD çalıştayından çıkan sonuçları anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:

"Çalışmamızda, lityum tabanlı batarya teknolojisinden sonraki adım olarak, Solid state bataryalar, Sodyum-iyon ve Lityum-air batarya teknolojileri üzerinde de eş zamanlı olarak çalışıldığına yer verilmiştir. Fosil yakıtlı araçlardaki yakıt deposunu, litre olarak ölçebiliyorken, elektrikli otomobildeki batarya paketini kilovatsaat olarak ölçüyoruz. Günümüzde bir elektrikli otomobil ortalama yaklaşık 50-60 kilovatsaat batarya paketine sahiptir. Bu şekildeki bir aracın ortalama menzil verisi 300-450 kilometre aralığındadır. En düşük 11 kilovatsaatlik elektrikli otomobilden, en yüksek 120 kilovatsaate kadar çeşitli batarya paketi versiyonlarını görebilmek mümkün. Tanıtılan Togg modellerinde 52,4 kilovatsaat ve 88,5 kilovatsaat olmak üzere 2 farklı batarya paketinin kullanılacağını biliyoruz. Bu batarya paketleri 314 kilometre ve 523 kilometre menzil verisi sağlamaktadır. İlk etapta uzun menzilli versiyonun yola çıkacağı duyuruldu. Bu menzil verilerinin hava şartlarına ve kullanıcının kullanım şekline göre değişebileceğini belirtmemiz gerekir."

"ELEKTRİKLİ ARAÇ BATARYALARI SIK ARIZA ÇIKARMIYOR"

Bayram, elektrikli otomobilin en önemli bileşenlerinden olan bataryanın, sık arıza çıkartan bir unsur olmadığını anlattı.

Herhangi bir kaza durumunda veya elektronik arızada, bataryanın kontrol edilmesi ve tamir edilmesi gerekebileceğini ifade eden Bayram, "Bu sorunların Türkiye'de giderilmesi mümkündür. Arıza tespitinden, sorunlu batarya paketine veya sorunlu hücreye kadar müdahale edilebilmektedir. Henüz belli markalarda az sayıda teknikerin mevcut olduğunu belirtmeliyiz çünkü batarya tamiri ve bataryaya müdahale konusu üst güvenlik kapsamında değerlendirilmesi gereken bir konu başlığıdır. TEHAD olarak düzenlediğimiz Elektrikli Araç Teknolojileri Eğitim Programı'nda özellikle bataryaya müdahale noktasında neler yapılması gerektiğini anlatıyoruz. Yüksek voltajın tehlikeleri ve güvenlik ekipmanlarının kullanımı, müdahale durumunda hayati önem taşımaktadır." dedi.

Bayram, 2011 yılında batarya paketindeki hücre başına kilovatsaat maliyetinin üretici tarafında 1100 dolar seviyesinde olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Sonraki her yıl bu üretici maliyetinin 100'er dolar gibi rakamlarla düştüğünü gördük. Maliyetlerdeki bu düşme trendi 2020 yılına kadar aynı hızla devam etti. 2021 yılına geldiğimizde üretici tarafındaki batarya kilovatsaat maliyeti 110 doları gördü. Son 2 yıldır bu seviyede devam ediyor. Bu süreçten sonra çok fazla maliyet düşüşü beklemiyorum. Çünkü ortaya çıkan elektrikli otomobil talepleri ve bunu karşılamak adına kurulmaya başlanan batarya fabrika yatırımları, toplam ürün maliyetini düşürmüyor. Diğer taraftan ihtiyaç duyulan hammadde talebi ve tedariki ile ham maddenin işlenmesi ayrıca maliyetleri sabitleyen bir durum ortaya çıkarttı. Tüm bu gelişmeler paralelinde elektrikli otomobilde beklenen toplam satın alma maliyetinin de düşmediğini görüyoruz çünkü araçların bir yandan menzili artarken diğer taraftan çok daha teknoloji yoğun birer iletişim aracı haline gelmeye başladılar. Otonom sürüş teknolojisinden güvenlik paketlerine ve kişiselleştirilmiş ürün gruplarına kadar bir çok yenilik, araç fiyatlarının üzerindeki baskıyı artıyor ve hissedilir bir fiyat iyileştirmesini engelliyor."

28 Mart 2023 Salı

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, 2025-2026 yıllarında dünya nükleer elektrik üretiminin en yüksek seviyeye çıkacağının öngörüldüğünü belirtti.


 

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezinin (IICEC) düzenlediği "İş Dünyası ve Sürdürülebilir Enerji" temalı IICEC Konferansı'nda, küresel enerji piyasalarındaki güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulundu.

 

Petrol talebindeki büyümenin geçmiş yıllara kıyasla zayıfladığını belirten Birol, "Bunun iki ana nedeni var. Birincisi, Çin ekonomisinin yavaşlamaya başlaması, ikincisi ise elektrikli araçların payının artması." dedi.

 

Birol, arz tarafında ise Amerika kıtasında ciddi bir üretim artışı beklendiğini ifade ederek, "ABD, Kanada, Brezilya ve Guyana'dan çok ciddi bir artış geliyor. Buna rağmen petrol fiyatlarının 90 dolar seviyesinde olmasının iki nedeni var. En önemlisi, Suudi Arabistan ve Rusya'nın başını çektiği OPEC+ ülkelerinin üretim kesintileri. Bu öyle bir seviyeye geldi ki şu anda atıl üretim kapasitesi dediğimiz 'spare capacity' tarihi seviyeye ulaştı. Günlük 6 milyon varili aşan önemli bir atıl üretim var. Bir diğer neden ise Orta Doğu'daki gerilim." diye konuştu.

 

Doğal gaz piyasalarına ilişkin de Birol, 2025-2026 yılları itibarıyla piyasada ciddi bir sıvılaştırmış doğal gaz (LNG) dalgası yaşanacağını söyledi.

 

Birol, bu LNG arzının piyasaya girmesiyle fiyatlarda aşağı yönlü bir baskının beklendiğini dile getirdi.

 

Bunun birçok dengeyi değiştireceğine dikkati çeken Birol, "Satıcıların ellerinin güçlü olduğu piyasadan alıcıların ellerinin güçlü olduğu piyasaya gideceğiz." dedi.

 

Birol, kömüre olan iştahın ise azaldığını, bunun esas nedeninin daha ucuz alternatiflerin ortaya çıkması olduğunu belirterek, "Sadece Çin ve Hindistan yeni kömür tesisleri kuruyor ama bu büyüme de geçmiş yıllara göre son derece yavaş." ifadesini kullandı.

 

Enerjinin parlayan yıldızının yenilenebilir enerji olduğunu dile getiren Birol, "2023 yılında dünya genelinde devreye giren elektrik santrallerinin yüzde 85'inden fazlası yenilenebilir enerji santralleri. Bunun içinde en büyük payı da güneş alıyor. Esas nedeni maliyetlerin çok düşmüş olması." dedi.

 

Birol, Çin'in bu alanda da başı çektiğini belirterek, "Geçen yıl tarihi bir rekor oldu dünyada. 510 gigavat yenilenebilir enerji devreye girdi. Çin bunda çok büyük bir rol oynadı." diye konuştu.

 

Dünya genelindeki elektrik şebekelerini tek tek incelediklerini anlatan Birol, şebeke kapasitesi olmaması nedeniyle 1500 gigavat hazır yenilenebilir enerjinin ise atıl olarak beklediğini ifade etti.

 

NÜKLEER ENERJİ GERİ DÖNÜYOR

 

Birol, dünya genelinde nükleer enerjiye yönelimin yeniden başladığına dikkati çekerek şunları kaydetti: "Bunun 3 şekilde yaşanacağını düşünüyoruz. Birincisi, 'nükleer tesislerimi kullanmayacağım', 'nükleerin payını azaltacağım' diyen ülkeler tamamıyla fikir değiştirdi. Kimdi bu ülkeler? Mesela Japonya, mevcut santrallerini tekrardan işletmeye almaya başladı. Güney Kore ve İsveç de aynı politikayı izliyor. İkincisi, yeni nükleer santraller hemen hemen birçok ülkede yapılmaya başlandı. Bunun başını da Çin çekiyor. Fransa, Polonya, Türkiye ve Amerika'da da konvansiyonel yeni nükleer santraller yapılıyor. Birleşik Arap Emirlikleri'nde de yeni bitti. Üçüncüsü de yeni nükleer teknolojileri."

 

Finansman sorunlarına rağmen nükleere ilginin arttığını belirten Birol, "Biz 2025-2026 yıllarında dünya nükleerden elektrik üretiminin şimdiye kadarki en yüksek seviyeye çıkacağını düşünüyoruz." ifadesini kullandı.

 

Birol, nükleer enerjiye yönelimdeki artışta enerji güvenliği ve emisyon salımı olmayışının etkili olduğunu söyledi.

 

"AB ENERJİ FİYATLARI, ENERJİ GÜVENLİĞİ AÇISINDAN ZOR DURUMDA"

 

Türkiye için önemli ticaret partneri olan Avrupa Birliği'nde (AB) enerji alanındaki gelişmelerin yakından takip edilmesinin önemli olduğunu dile getiren Birol, şunları kaydetti:

"AB enerji fiyatları, enerji güvenliği açısından baktığınız zaman oldukça zor durumda. AB stratejik hatalar yaptı. Bunun da şimdi vebalini ödüyor. Hatalardan biri, bir ülkeye enerji açısından çok fazla göbekten bağımlı olmak. Bu ülke kim olursa olsun, bu kadar büyük bir bağımlılık büyük hata. Kimdi bu ülke? Rusya. AB, 24 Şubat'a kadar (Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlangıcı) doğal gazın yüzde 75'ini, petrolün yüzde 65'ini Rusya'dan alıyordu."

 

Birol, bir diğer hatanın ise 25 yıl önce elektrik üretiminin yüzde 30'unu nükleer enerjiden karşılayan Avrupa'nın bazı nedenlerle nükleer enerjiye sırtını dönmesi olduğunu belirterek, "Şu anda bu yüzde 15'lere doğru düşmek üzere. Şimdi yeniden bir politika değişikliği oluyor ama bu hata Avrupa'nın elini bayağı zayıflattı." değerlendirmesinde bulundu.

 

AB'nin üçüncü stratejik hatayı da güneş teknolojileri alanında yaptığını ifade eden Birol, "Dünyadaki güneş panellerinin yüzde 85'i tek bir ülkede imal ediliyor, o da Çin. Avrupa'nın hatası ne diyeceksiniz burada? Avrupa'nın hatası şu, esasında yaklaşık 25 yıl önce güneş panellerinin imalatına ilk başlayan yer Avrupa'ydı. Özellikle İtalya, Almanya, İspanya sübvansiyonlar verdiler, bunu kurdular ama 5-6 yıl sonra işin peşini bıraktılar, sonra da Çin aldı." dedi.

19 Nisan 2024 Cuma

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, Karadeniz'de petrol emaresi olduğu düşünülen bir alanda keşif kuyusu için ilerleyen aylarda sondaj çalışması yapılacağını bildirdi.


 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, özel bir televizyon kanalında enerji gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Karadeniz'de Sakarya Gaz Sahası'nda doğal gaz üretimini artırmaya yönelik çalışmaların sürdüğünü ve günlük doğal gaz üretiminin mayıs ayı gibi 5 milyon metreküpe çıkmasının hedeflendiğini belirten Bayraktar, "Bu sahada çok farklı lokasyonlarda rezervi yükseltecek yeni keşifler gelebilir." diye konuştu.

 

Bayraktar, Karadeniz'de petrol arama çalışmalarının da sürdüğünü dile getirerek, "Karadeniz'de petrol emaresi olduğunu düşündüğümüz bir keşif kuyusunu da önümüzdeki süreçte, birkaç ay içinde inşallah kazacağız." dedi.

 

Libya ve Somali'de yapılacak sismik çalışmalarla ilgili bilgi veren Bayraktar, şunları ifade etti: "Libya'daki bir kara sahasında anlaşmaya çok yakınız, imzalamak üzereyiz. Uluslararası petrol şirketleriyle bir ortaklık yapıyoruz. Libya'da çok önemli bir offshore sahasıyla ilgiliyiz. Irak'taki sahalarla da diğer coğrafyalarda olabilecek bütün projelerle de ilgileniyoruz. Bunun son örneklerinden bir tanesi Somali. Somali ile alakalı hedefimiz şudur; 2024 bitmeden orada tespit ettiğimiz bir lokasyonda sismik çalışmaya başlayacağız. 3 boyutlu bir sismik yapacağız. Oradan gelecek değerlendirmelerle 2025'te keşif amaçlı bir derin deniz sondajını yapmayı hedefliyoruz. Ümit ediyorum ki buradan bir netice alırız. Bu önemli bir adım ve gelişme olur. Eminim, Somali için çok daha anlamlı bir gelişme olur."

 

IRAK-TÜRKİYE BORU HATTI

 

Bakan Bayraktar, Gabar'da günlük 40 bin varilin üzerinde üretim olduğunu ve halihazırda çıkarılan petrolün tankerlerle taşındığını belirterek, üretim arttıkça maliyetleri düşürmek ve lojistik kolaylık için boru hattına ihtiyaç olduğunu dile getirdi.

 

Söz konusu boru hattına yönelik çalışma yürütüldüğünü söyleyen Bayraktar, "Gabar sahasını Irak-Türkiye boru hattına bağlayacak 35-36 kilometrelik hattın yarısının yapımı gerçekleşti. İdil'deki BOTAŞ istasyonuna bu petrolü taşıyacak boru hattının yapımı devam ediyor. Oraya ulaştıktan sonra da 650 kilometrelik Irak-Türkiye boru hattıyla petrolü Ceyhan Dörtyol'a ulaştırmamız mümkün olacak." dedi.

 

Bayraktar, Irak-Türkiye boru hattının iki ülke ilişkileri için ve bölge ile dünya petrol piyasaları açısından önemli bir proje olduğuna işaret ederek, boru hattının Türkiye sınırlarındaki 650 kilometrelik kısmının hep çalışır vaziyette bulunduğunu dile getirdi.

 

Geçen yıl yaşanan deprem ve sel felaketleri sonrası martta bakım çalışmaları yürütüldüğünü belirten Bayraktar, şunları söyledi: "4 Ekim 2023 itibarıyla petrol boru hattımız teknik olarak çalışmaya hazırdır ama o gün bugündür hala boru hattından bir akış yok. Irak ile devam eden bir tahkim davamız var. Orada da ifade ettiğimiz husus şu idi, bu petrol boru hattında petrol akışındaki eksiklikler ve yaşanan sıkıntıların müsebbibi Türkiye değildir. Özellikle Kuzey Irak yönetimi ile merkezi hükümet arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklı sıkıntı var. Bunun yansımasını da gördük. 4 Ekim'den sonra teknik olarak petrol akışına mani hiçbir şey olmamasına rağmen bir varil bile petrol henüz buradan akmış değil. Biz buna hazır olduğumuzu ifade ettik. Teknik olarak hazırız."

 

DOĞAL GAZDA 82 MİLYAR LİRALIK DESTEK YAPILDI

 

Bayraktar, geçen yıldan beri konutlar için 25 metreküpe kadar doğal gaz tüketiminin ücretsiz olduğunu anımsatarak, "Yaklaşık 6 milyar metreküplük gazın vatandaşlarımıza ücretsiz verilmesini sağlamış olduk ve bunun sonuna geldik. Bu da toplamda yaklaşık 82 milyar liralık bir destektir." ifadesini kullandı.

 

Elektrikte de hanelerin desteklendiğine işaret eden Bayraktar, elektrikte ve doğal gazda sağlanan toplam desteğin geçen yıl yaklaşık 280 milyar liranın üzerinde olduğunu belirtti.

 

Bayraktar, bütçe imkanları dahilinde vatandaşların desteklenmesine devam edileceğini dile getirerek,"Mayıs ayında da şu anda bizim herhangi bir zam beklentisi gözükmüyor, onu da yönetebileceğimizi düşünüyoruz." dedi.

 

12 Nisan'da Türkiye'nin günlük elektrik tüketiminin yüzde 78,5'inin yenilenebilir enerjiden sağlandığını ifade eden Bayraktar, yeşil enerji kaynaklarını devreye almaya devam edeceklerini bildirdi.

 

Rezervuarlı barajlara yüzer güneş santralleri kurmayı hedeflediklerini söyleyen Bayraktar, bu alanda 10 bin megavatın üzerinde potansiyel olduğunu ifade etti.

 

Bayraktar, barajlarda hem buharlaşmayı önlemesi hem de elektrik üretimini sağlaması planlanan santrallerle alakalı hukuki altyapının gelecek hafta TBMM Genel Kurul gündemine geleceğini, ilgili kanunun çıkmasının akabinde yatırımları da hızlı bir şekilde devreye almayı hedeflediklerini söyledi.

19 Nisan 2024 Cuma