On bir ayın sultanı Ramazan, manevi atmosferinin yanı sıra çeşitli etkinliklerle de coşkusunu hissettiriyor. Seminerden fuara, tiyatrodan söyleşiye kadar birbirinden farklı etkinliklerin adresi olan İstanbul’da Ramazan, tarihte de ‘ibadet ve kültür mevsimi’ olarak anılıyordu.

 

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

 

On bir ay heyecanla beklenen Ramazan ayı geldi. Bu kutsal ayın maneviyatının en güzel şekilde hissedilmesi için İstanbul merkezli belediyeler ve çeşitli kurumlar farklı etkinlikleri programına aldı. İstanbul halkının gönül dünyasını zenginleştirmek, dayanışma bilincini artırmak için düzenlenen bu etkinlikler, 20. yüzyıl başlarında İstanbul’un yıllık kültürel faaliyetlerinin yüzde 70’ini oluşturuyordu. Üstelik Ramazan ayının kültür bereketi, salgın hastalık, savaş, deprem gibi zor zamanlarda bile devam ediyordu. İşte İstanbul Ramazan kültürüne dair kısa notlar: 

 

HUZUR DERSLERİ 

 

Ramazan ayının maneviyatının yaşanmasına vesile olan camilerdeki tefsir derslerinin temeli, huzur dersleri adı altında 1758 yılında atıldı. Saray kaynaklı olan huzur derslerinde Kuran-ı Kerim’den bazı ayetler tefsir edilerek, bunun üzerine sohbet edilirdi. Ramazan ayına özgü olan bu geleneğe bizzat padişah da katılırdı.   

 

KÜLTÜREL ETKİNLİKLER 

 

Bugün Ramazan ayının gönül dünyasına hitap eden çeşitli kültürel etkinliklerle karşılanması geleneği, 20. yüzyıl İstanbul’unda da vardı. Öyle ki, 1914 yılı kayıtlarına göre tiyatro etkinliklerinin yüzde 70’i Ramazan ayında gerçekleşiyordu. Etkinlik takvimlerinin yayınlandığı bir gazete olan İkdam’da 30 gün boyunca 120 kültürel etkinlik ilanı paylaşılmıştı. 

 

SİNEMA İLE TANIŞMA

 

Özellikle 20. yüzyılın başlarında Ramazan ayını kültürel etkinliklerle özdeşleştiren İstanbul’un sinema ile tanışması da tarih kayıtlarına göre Ramazan vesilesi ile oldu. 1897 yılının Ramazan ayında Sabah gazetesi Ramazan münasebeti ile duyurduğu etkinlik takvimine, Şehzadebaşı Direklerarası 21-23 numaralı Osmanlı Tiyatrosu’nda gösterime girecek kısa sinema başlığını da eklemişti. 

 

SAVAŞ DÖNEMİNDE

 

İstanbul, zor geçen yılların Ramazan aylarında da toplumsal manevi bütünlükten vazgeçmedi. Birinci Dünya Savaşı’nın hüküm sürdüğü 1914 yılı Ramazan ayında da ‘Ramazan Esnasında Türk Ocağı’nın Muhasebe-i Tertibi’ isimli etkinlik takvimi yayınlandı. 

Bu etkinlikler arasında ‘halkı uyandırmak için cami ve medreselerin görevi konferansı’, ‘Eski İstanbul konferansı’, ‘Yeni şairler konferansı’ gibi başlıklar yer alıyordu. 

 


RAMAZAN SERGİLERİ 

 

İstanbul’un Ramazan ayı kültüründe piyasalardaki Ramazan bereketi de dikkat çekiyordu. Öyle ki, 1855 yılında İstanbul’da Ramazan münasebeti ile bir sergi açılmıştı. ‘Sergi-i Osmaniye’nin Küşadına Dair’ isimli belge ile 6 fasıl 61 madde ile açıklanan sergide, tekstilden sanayi ürünlerine kadar farklı eşyaların sergileneceği duyuruluyordu. 

 

YILDA İKİ AY ÇALIŞMA 

 

İstanbul Ramazan kültürünün bir diğer önemli gastronomi ürünü olan güllaç da Türk mutfağına özgü bir ürün olarak literatürde yer alıyor. Su ve nişastanın kızgın ateşte pişmesi ile elde edilen kuru yufkaya güllaç yaprağı deniyor. Günümüzde de özellikle Ramazan ayında tüketilen güllaç tatlısının geçmişten bu yana rolü çok değişmedi. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne göre 

17. yüzyıl İstanbul’unda 40 güllaç esnafı bulunuyordu. Bunlar yılda iki ay çalışarak güllaç yaprağı üretiyordu. 

 

MÜZELER ÜCRETSİZ

 

İstanbul halkı bu yıl da Ramazan ayını kültürel etkinliklerle harmanlayarak idrak ediyor. Kültürel ortak etkileşim mekânlarının başında Beyazıt, Üsküdar, Eyüpsultan meydanları geliyor. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı müzeler, Ramazan ayı boyunca ücretsiz olarak gezilebilecek.  

 

RAMAZAN PİDESİ

 

İstanbul Ramazan kültürünün önemli bir parçasını, bugün de Ramazan deyince ilk akla gelen gastronomi ürünlerinden güllaç ve Ramazan pidesi oluşturuyordu. Nan-ı aziz olarak adlandırılan ekmeğin değişik bir biçimde yapılışı ile elde edilen Ramazan pidesi, tarihi kayıtlara göre 15. yüzyılda bugünkü halini aldı. İstanbul’da ekmekçiler ayrı, pideciler yani fodlacılar ise ayrı mesleki standartlara sahipti. 

 


6 KURUŞ FİYAT

 

Osmanlı İstanbul’unda Ramazan mutfak kültürünün önemli kalemlerinin Ramazan öncesinde fiyatları sabitleniyor ve ürünlerin bu fiyattan yukarı satılmasına müsaade edilmiyordu. 1832 senesinin Ramazan ayı narh fiyatlarına göre, güllacın 1 kıyyesi 6 kuruştan yukarı satılamayacaktı. Fiyatı sabitlenen ürünler arasında şeker, yumurta, nişasta, peynir, bal, nohut gibi ürünler de bulunuyordu.

27 Mart 2023 Pazartesi

Çanakkale savaşlarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Gelibolu Yarımadası'nda geçirdiği 289 gün boyunca konakladığı, karargah kurduğu, harbe katıldığı yerler tespit edilerek oluşturulan 17 kilometrelik "Mustafa Kemal Yolu" açıldı.


 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Çanakkale savaşları sırasında izlediği güzergahı konu alan "Mustafa Kemal Yolu" projesi, tarihi Gelibolu Yarımadası ziyaretçilerine farklı bir rota imkanı sunuyor.

 

Atatürk'ün Çanakkale muharebelerindeki rolünün anlatılması, savaş anlatımlarının kapalı alanlardan çıkarılıp savaşın yaşandığı alanlara yönlendirilmesi, bu alanların hikayelerinin ziyaretçilere çeşitlendirilerek sunulması amacıyla hayata geçirilen 17 kilometrelik Mustafa Kemal Yolu tamamlandı.

 

Yaklaşık 3 yıl süren proje kapsamında Mustafa Kemal Atatürk'ün Bigalı köyündeki yürüyüş rotasının başlangıç noktasında yer alan yel değirmeninin restorasyonu ve çevre düzenlemesi yapıldı. Buradan hareketle hazırlanan 17 kilometrelik güzergahı gezen ziyaretçilerin Çanakkale ruhunu daha iyi anlaması hedefleniyor.

 

Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Çanakkale'ye savaşmak için gelip ayrıldığı güne kadar 289 gün boyunca konakladığı, karargah kurduğu, harbe katıldığı yerleri özel çalışmayla tespit ettiklerini söyledi.

 

Ziyaretçilerin güzergahta yürüyerek bu toprakların nasıl geçilmez yapıldığını, Çanakkale ruhunun hangi topraklarda, nerede doğduğunu ve bu toprakların nasıl vatan yapıldığını çok daha iyi anlama imkanı bulduğunu dile getiren Kaşdemir, şunları kaydetti: "Mustafa Kemal Yolu Bigalı köyündeki yel değirmeninden başlıyor. Zaten Mustafa Kemal Atatürk savaştan sonra hatıralarını naklederken o Anzak çıkarmasına karşı 57. Alay'la beraber harekete geçtiği yeri tarif ederken 'Bigalı köyünün hemen yakınında yel değirmeninin etrafında badem ağacının olduğu yerde konuşlanmış ve bekliyorduk. Askerlerimle beraber orada karargah kurmuştuk' diye tarif eder. Biz de Tarihi Alan Başkanlığı olarak çalışmalarımıza başladığımızda yel değirmeninin olduğu yerdeki temelleri, taşları fark ettik ve hemen orayı kamulaştırarak orada tarihsel gerçeklikte olduğu gibi yel değirmenini inşa ettik. Hemen yakınında da o badem ağacını görüyoruz."

 

"3 YIL BOYUNCA ÇOK ÖZEL TARİHÇİLERLE ÇALIŞTIK"

 

Kaşdemir, projenin ziyaretçileri zaman tünelinde yolculuğa çıkardığını vurgulayarak, "Biz tarihi gerçekliklere birebir bağlı kalarak o duyguyu, o gerçeklikleri hep beraber yaşıyoruz ve yaşatıyoruz. Şu an Mustafa Kemal Yolu güzergahı tamamlanmış durumda. İsteyen her ziyaretçimiz bu yolu yürüyebilir. İsteyen araçla gidebilir, isteyen yürüyerek gidebilir. Yaklaşık 17 kilometrelik bir güzergah bu. Gerçekten savaşın en yoğun yaşandığı yerlerin içerisinden geçen, betonun, mermerin, demirin kullanılmadığı, tamamen doğal ortamın hakim olduğu, ahşaptan ve topraktan oluşan bu güzergah gelen ziyaretçiyi Çanakkale ruhunu daha iyi hissettirme imkanına kavuşturmuş oluyor." ifadesini kullandı.

 

Yolu kullanan ziyaretçilerin savaştan kalma şarapnel parçalarına, mermilere tanıklık edebildiğini dile getiren Kaşdemir, sözlerini şöyle tamamladı: "Yani tabiri caizse tarihi süreç içerisinde bir yolculuk yapma imkanına sahip oluyorlar. Çanakkale dünyanın en iyi korunmuş savaş alanı ve en büyük açık hava müzesidir. 3 yıl boyunca çok özel tarihçilerle çalıştık. Kılı kırk yardık ve çok ihtimamlı davrandık. 3 yılın sonunda proje bitti ve bu yıl da hizmete açmış olduk. Tarihi Alan Başkanlığı olarak bu konuya çok önem verdik. Çünkü burası Kurtuluş Savaşı'na giden yolun başlangıcı ve Cumhuriyet'in de temellerinin atıldığı yerdir. Tabii ki Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün de tarih sahnesine çıkıp Türk milletinin kalbindeki yerini aldığı yerlerden bir tanesidir. Çanakkale bizim ortak değerimiz ve çok müstesna topraklardır. Bu topraklarda Türk milleti yeniden doğmuş ve tarihin seyrini, yönünü değiştirmiş, dünyaya altın sayfalarla 'Çanakkale geçilmez' duygusunu bir kez daha yerleştirmiştir. Bu toprakların bizim olduğu bir kez daha dünyaya ilan edilmiş ama bedeli çok ağır olmuştur. Dolayısıyla bu topraklar bizim için çok müstesna yerlerdir."

24 Nisan 2024 Çarşamba

Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlatacak ve Cumhuriyete giden yolda önemli adımlar atılmasını sağlayacak Büyük Millet Meclisi, 104 yıl önce açıldı.


 

Düşman işgali altındaki Anadolu ve Rumeli topraklarında, Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlatacak ve Cumhuriyete giden yolda önemli adımlar atılmasını sağlayacak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 104 yıl önce 23 Nisan'da açıldı. TBMM’nin açılışı, kurtuluş mücadelesinin en önemli safhalarından birisi oldu.

 

Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmasının ardından, Mondros Mütarekesi'ne rağmen ülkenin işgal edilmeye başlanması üzerine Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı.

 

Amasya Tamimi ile Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlar, ''ulusun egemenliğini yine ulusun sağlayacağı''nı ortaya koydu.

 

1919 sonbaharında yapılan seçimlerden sonra Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920'de, 168 üyesinden 162'sinin katılımıyla toplandı. Mustafa Kemal, Erzurum mebusu seçilmişti ancak o Ankara'da kaldı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yanlısı milletvekillerinin çoğunlukta olduğu bu Meclis, 28 Ocak 1920'de yaptığı gizli oturumda Misakımilli'yi kabul etti.

 

İstanbul'un 16 Mart'ta işgali ve Milli Mücadele yanlılarının tutuklanmaya başlamaları üzerine milletvekilleri ve aydınlar, Ankara'ya kaçmaya başladı.

 

Mebusan Meclisi de 18 Mart'ta son kez toplanarak, Meclisin süresiz olarak tatil edilmesini kararlaştırdı.

 

Mustafa Kemal, 19 Mart 1920'de yayımladığı genelgeyle ''Ankara'da olağanüstü yetkili bir Meclis''in toplanacağını duyurdu.

 

Genelgede, ''Ulusun bağımsızlığını ve devletin kurtarılmasını sağlayacak önlemleri düşünüp uygulamak üzere ulusça olağanüstü yetki verilecek bir Meclisin Ankara'da toplantıya çağrılması ve dağıtılmış olan mebuslardan Ankara'ya gelebileceklerin de bu Meclise katılmaları'' istendi.

 

Bu amaçla yapılacak seçimle belirlenen milletvekilleri ile dağıtılan Osmanlı Mebusan Meclisinden kaçarak Ankara'ya gelebilenlerden 84'ü, ilk Mecliste yer aldı. Mustafa Kemal, 22 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin açılışını duyurduğu genelgesinde ise bundan böyle ''bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun emir alacağı en yüksek kat''ın bu Meclis olacağını kaydetti.

 

23 Nisan 1920'de, Hacıbayram Camisi'nde cuma namazı kılınıp, kurbanlar kesildikten sonra ilk TBMM, İttihat ve Terakki Kulübü olarak yapılan binada açıldı. Cumhuriyete giden yolda büyük adımlar atılmasını sağlayacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 yıl önce 23 Nisan'da açılması, Türkiye Cumhuriyetinin kurtuluş mücadelesinin en önemli safhalarından birisi oldu.

 

MİLLİ İRADE

 

TBMM, açıldığından bu yana milli iradenin yansımasının simgesi oldu. TBMM'nin ilk Başkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1920 tarihinde Meclisin 4. toplantı yılının açılışında da bunun önemine dikkati çekti.

 

Atatürk'ün sözleri tutanaklara şöyle yansıdı: "Hep birlikte bakışlarımızı, vicdanımızın merkezi olan millete dikelim. Orada erdemin, vefa ve içten bağlılığın, yenileme arzusunun, egemenlik aşkının ve geleceğin sönmeyen ateşi yanmaktadır. Bu kutsal ateş, kendi içindeki bilgisizlik ve karanlığı yakacak ve bağımsızlığımızın önüne dikilecek olan bütün engelleri yıkacaktır. Efendiler, millet önünde, onun hak ettiği bağımsızlığın önünde, onun layık olduğu gelişme ve yenileme arzusu önünde, her kuvvet ancak milletin irade ve amaçlarına uymak şartıyla yaşayabilir. Milletin irade ve amaçlarına uymayanların talihi hüsrandır, çökmedir.''

23 Nisan 2024 Salı