Küresel ekonomide resesyon kıskacı

Dünyanın önde gelen merkez bankalarının faiz artırımları, 2023 yılında dünya ülkelerinin üçte birinde ekonomik durgunluk riskini artırdı. Büyük merkez bankalarının faiz artırımına devam etmesi ve ilk çeyrek sonunda en yüksek seviyeye çıkarması bekleniyor.

Giriş: 09.01.2023 - 14:18
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35

Sıkı para politikaları sonucu enflasyonda düşüşler başlarsa, yılın ikinci yarısında ekonomilerde yeniden toparlanma umudu öngörülüyor. Ancak bunun için enerji fiyatlarının durağan kalması ve gıda fiyatlarındaki düşüşün sürmesi gerekiyor. 

 

HABER: ŞEREF KILIÇLI

 

Küresel ekonomi, 2023 yılına artan zorluklarla başladı. Enerji krizi, merkez bankalarının faiz artırımları ve sıkı para politikaları, Rusya-Ukrayna savaşı, pandeminin devam eden yansımaları, zorlukların derecesini etkiliyor. Uluslararası kuruluşlar, bu süreçte büyüme-nin yavaşlayacağı öngörüleriyle beraber belirsizliklere de dikkat çekiyor. Nitekim, 2022’de tam bir toparlanma yılı beklerken, şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, Çin-Tayvan gerilimi gibi gelişmeler, jeopolitik risklerin her zaman göz önünde bulundurulması gerekliliğini de gösterdi. 


ENERJİ KRİZİ


Jeopolitik risklerin önemli bir yansıması olan enerji krizinde nasıl bir fatura ödendiği ise Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) geçen yılın sonlarında açıkladığı bir raporda ortaya kondu. OECD, 29 üye ülkesinin GSYH’leri içinde enerji harcamaları payının 2022’de yüzde 18’e yaklaştığını açıkladı. Söz konusu oranın 1973-74 petrol krizinde yüzde 17, 1978-79 petrol krizinde yüzde 18 olduğu da hatırlatıldı. Normal zamanlarda bu oranın yüzde 10 civarında olduğu belirtiliyor. Küresel ekonominin 2023 yılı büyüme tahminleri konusunda ise OECD yüzde 2.2, Uluslararası Para Fonu (IMF) 2.7’lik bir büyüme öngörüyor. 


ZOR BİR YIL


Uluslararası kuruluşların geçtiğimiz yılın son çeyreğinden itibaren yüksek sesle dile getirdiği bir başka konu da küresel ticaretin, yüksek faizlerin etkisiyle resesyona girme ihtimali oldu. IMF Başkanı Kristalina Georgieva, bu yılın başında yaptığı açıklamada, o sesi biraz daha yükseltti. Georgieva, 2023 yılında AB ülkelerinin yarısının resesyona gireceği öngörüsünde bulunurken, dünya genelinde ise ülkelerin üçte birinin ekonomik durgunluk yaşayabileceğini söyledi. Dünyanın üç büyük ekonomisi; ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Çin’in eş zamanlı olarak yavaşlamasının, 2023’ün daha zor bir yıl anlamına geldiğini belirten Georgieva, Çin’in 2022’deki büyüme oranının 40 yıl sonra ilk kez dünya ekonomisindeki büyüme oranının altında kalmasının da muhtemel olduğunu kaydetti.


ÖNCELİK ENFLASYON


Küresel ekonomide 2023 yılında önceliğin enflasyon ile mücadele ve yüksek enflasyonun düşürülmesi olacağını belirten Ekonomist Dr. Can Gürlesel, şu değerlendirmelerde bulundu: “Büyük merkez bankaları bu amaçla politika faizlerini ilk çeyrek sonunda en yüksek seviyeye kadar çıkartacak. Yılın ilk ve ikinci çeyrek dönemlerinde bu nedenle birçok ekonomide küçülmeler ve durağanlık yaşanabilir. Küresel ticarette de gerilemeler olacak. Yılın ikinci çeyreğinden itibaren sıkı para politikaları sonucu enflasyonda düşüşler başlarsa ve enflasyonda kalıcı düşüş sağlanırsa yılın ikinci yarısında ekonomilerde yeniden toparlanma süreci olacak. Sıkı para politikaları muhtemelen yılsonuna kadar süreceği için toparlanmalar kademeli ve sınırlı kalacak. Küresel ekonomideki bu ana senaryonun önündeki en önemli engel, küresel enflasyonda gerilemeyi engelleyecek yeni enerji ve gıda fiyatları artışları ile bu artışlara yol açacak jeopolitik riskler.”           


PANDEMİNİN ETKİLERİ


Pandemiyle yani 2020 senesinde dünya ekonomisinde belirsizliklerin ciddi derecede arttığını ifade eden Türk-Alman Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Semih Emre Çekin ise şu analizi yaptı: “Pandeminin ekonominin her alanını etkilediği, ülkelerin de bu olumsuzluklara karşı önlem almaya çalıştığı süreç henüz bitmeden Şubat 2022’de Rusya-Ukrayna savaşı başladı. Savaş başladıktan sonra, 1973-1974’ü hatırlatan enerji arzında riskler ve özellikle gelişmiş ülkelerde onlarca senedir görülmeyen enflasyon oranları ortaya çıktı. Artan enflasyona karşı büyük ekonomilerin neredeyse tamamı ciddi faiz artışlarına gitti. Bu gelişmeleri analitik olarak inceleyen araştırmacılar da jeopolitik, ekonomi ve para politikası alanında belirsizliklerin son senelerde ciddi derecede arttığını ortaya koyuyorlar. Belirsizlik, tahminleri doğası gereği zor kılıyor. Dolayısıyla 2023 senesi için bu belirsizliğin neticesinde ekonomi alanında görmeye alışık olmadığımız çalkantıların artması muhtemel.”

 

ENERJİ VE GIDA ENFLASYONU ÖNEMLİ 

 

Bu süreçte küresel enflasyonun nasıl bir seyir izleyebileceği konusunda ise Ekonomist Dr. Can Gürlesel’in görüşleri şöyle: “2022 yılında yüzde 10 seviyelerine ulaşan küresel ortalama enflasyonun 3 puanı enerjiden, 3 puanı gıdadan ve 4 puanı ise diğer mal ve hizmet fiyatlarındaki artışlardan kaynaklandı. Enflasyonda beklenen gerilemenin yaşanması için enerji fiyatlarının durağan kalması ve gıda fiyatlarındaki düşüşün sürmesi gerekiyor. Siyasi ve jeopolitik yeni bir gerginlik olmaz ise enerji ve gıda enflasyonu kontrol altına alınabilir. Diğer mal ve hizmet fiyatlarında ise girdi fiyatlarındaki düşüşler ile diğer maliyetlerdeki gelişmeler belirleyici olacak. Sıkı para politikası özellikle talebi kısarak bu alanda etkili olmaya çalışacak. Küresel enflasyonda yılın ikinci yarısından itibaren kalıcı enflasyon düşüşü olasılığı yüksek gözüküyor. Ancak buna rağmen küresel enflasyon 2023 sonunda dahi yüzde 4-5 aralığına ancak inmiş olacak ve enflasyonda yüzde 2-3 hedefine 2024 yılında ulaşılabilecek. Eğer enflasyonda istenen düşüş sağlanamaz ise sıkı para politikalarında daha da yüksek faizler kaçınılmaz olur. Bu koşulda stagflasyon da kaçınılmaz olacak. Ancak stagflasyon ihtimali şimdilik daha düşük kalıyor.” 

 

FED’İN FAİZ ARTIŞ HIZI YAVAŞLADI

 

Geçtiğimiz yıl art arda dört toplantısında 75 baz puanlık faiz artırımına giden ABD Merkez Bankası (Fed), yılın son toplantısında faiz artış hızını yavaşlatmıştı. 

2022 yılının son toplantısında faizi 50 baz puan artıran Fed, politika faizini yüzde 4.25-4.50 aralığına çıkardı. ABD ekonomisindeki para politikası, aynı zamanda diğer ülkelerin ekonomilerini de borsa endekslerinden merkez bankası politikalarına, ticaret hacminden döviz kurlarına kadar çok geniş bir perspektifte etkiliyor. Fed Başkanı Jerome Powell, son toplantının ardından yaptığı açıklamada, faiz artış hızında yavaşlamaya gittiklerini belirterek, “50 baz puan hâlâ tarihsel olarak büyük bir artış ve hâlâ gidecek yolumuz var” demişti.   Enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde yüzde 2’ye düştüğüne emin olana kadar faiz indirimini düşünmeyeceklerinin altını çizen Powell, “Fiyat istikrarını yeniden sağlamak, muhtemelen bir süre daha kısıtlayıcı bir politika 

duruşu sürdürmeyi gerektirecek” 

şeklinde konuşmuştu.

 

STIGLITZ: ENFLASYON ARZ EKSİKLİKLERİNİN SONUCU

 

Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz, geçtiğimiz hafta Fransız Le Monde gazetesinde yazdığı makalesinde, başta Fed olmak üzere büyük merkez bankalarının para politikasını eleştirdi. Fed’in faiz oranlarını çok hızlı bir şekilde yükseltmesinin arzda problemlere yol açtığını belirten Stiglitz’in değerlendirmelerinin bir bölümü şöyle: “Mevcut enflasyon esas olarak, bir kısmı halihazırda çözülmüş olan arz eksikliklerinin bir sonucu. Bu nedenle faiz oranlarının daha da yükseltilmesi ters etki yaratabilir. Bu durum daha fazla gıda, petrol ve gaz üretmeyecek fakat arz sıkıntısını hafifletmeye yardımcı olabilecek yatırımların harekete geçirilmesini zorlaştıracak. Enflasyonla mücadelenin anahtarının ‘Ekonomik olarak acı çekmek’ olduğuna inanan bazı politikacılar, resesyonu heyecanla bekliyor. ‘Resesyon ne kadar hızlı ve şiddetli olursa o kadar iyi olur’ diyen politikacılar ve ekonomistler, tedavinin hastalıktan daha kötü olabileceği riskini umursamıyorlar. Ancak daha güçlü bir dolar ABD’de enflasyonu düşürse de, diğer para birimlerini zayıflatıyor ve başka yerlerde enflasyonu kötüleştiriyor. Dolayısıyla, döviz kuru etkilerini hafifletmek için diğer ülkeler, hatta en zayıf olanlar bile faiz oranlarını yükseltmek zorunda kalıyor ve bu da ekonomilerini daha da zayıflatıyor.”