Pazartesi, 09 Eylül, 2024
Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinde ‘cihannüma’ yani seyir terası olarak bahsettiği İrene Kulesi, artık fonksiyonunu sanat galerisi olarak sürdürüyor.
Yağlı boya, yaprak oyma, minyatür, tezhip ve modern hat gibi sanat eserlerinin bulunduğu galeri, hem sanatseverler hem de turistler için yeni bir çekim merkezi haline geldi.
HABER: İPEK ÖZMEN
İstanbul’un tarihi hanlar bölgesi, Haliç’in korunaklı liman özelliği sayesinde binlerce yıldır önemli bir ticaret merkezi olma özelliğini muhafaza ediyor. 19. yüzyıl sonlarında uygulanan şehircilik kararları sonucu, bu tarihi bölgedeki ticari faaliyetler, farklı alanlara yöneldi ve bu yapıların bir kısmı boş kaldı. Günümüzde hâlâ aktif olan hanların büyük bir kısmı zamanla değişiklikler yaşasa da çoğu ticaretteki ve üretimdeki işlevine devam ediyor.
Bölgede, asırlardır ayakta kalmayı başaran hanlardan biri de Büyük Valide Han. IV. Murad döneminde annesi Kösem Sultan tarafından inşa ettirilen han, bugün ticarethane olarak kullanılıyor. Büyük Valide Han’ın bölümlerinden biri olan Sağır Han ise turistlerin ve gezginlerin uğrak yeri. Adı, sagir (küçük) kelimesinden dönüşen bu yapı, Bizans kalıntıları üzerine inşa edilmiş İrene Kulesi ile son buluyor. İlginç bir geçmişe sahip olan İrene Kulesi, günümüzde farklı bir fonksiyonla misafirlerini ağırlıyor.
35 sene boyunca musluk ve dokuma atölyesi olarak işlev gören kule, 4 sene önce başlatılan yenileme çalışmasıyla sanat galerisine dönüştürüldü ve adeta yeni bir ruh kazandı. İstanbul’da, fotoğrafçıların uğrak noktası olan Sağır Han’a gelenler için de çekici bir mekân haline gelen kule, galeri işleviyle hem sanata hem turizme hizmet ediyor.
30’DAN FAZLA SANATÇI
Bugünlerde 30’dan fazla sanatçının eserlerinin sergilendiği galeride yaprak oyma, yağlı boya, minyatür, tezhip ve modern hat sanatı gibi pek çok eser yer alıyor. Sanatçılar bazen Sağır Han’daki atölyede bazen de kendi atölyelerinde çalışabiliyor. Galeride çoğunlukla modern hat eserleri bulunuyor.
YENİLİĞE AÇIĞIZ
Mekan hakkında sorularımızı cevaplayan Art Gallery & Academy yetkilisi, serginin iki yıldır hizmet verdiğini ve sosyal medyadaki müşteri portföyleriyle onların taleplerinin kendilerini yönlendirdiğini söyledi. Galeri yetkilisi, “Her daim yeniliğe açığız. Neye daha çok talep gelirse o konuya yoğunlaşıyoruz” dedi.
RESTORASYONDA RUHU KORUMAK ÖNEMLİ
Ahmet Faik Özbilge (Profesyonel Rehber–Yazar): Tarihi yapıların günümüze kazandırılması kolay bir iş değildir. Yapılan müdahaleler, restorasyon dahi olsa, yapının şeklini ve şemalini bozabilir. Ayrıca bu müdahaleler, tarihin bir kısmının yok olmasına da neden olabilir. Tarihi yapıların restorasyonu sırasında bu yapıların ruhuna da dikkat edilmeli. Ancak restorasyon zaten sorunlu bir iş; ne yapılırsa yapılsın herkes beğenmeyebiliyor. Yapının restore edildikten sonra ne için kullanılacağı da çok önemli. Müzeye çevrilebilecek olan yapılar olduğu gibi, hepsi müze olamaz; bazıları sadece restore edilip bırakılır, bazıları ise dükkâna, restorana, otele veya etkinlik alanına dönüştürülür. Bu kararlar, yapının nitelikleri, özellikleri ve konumuyla ilgili. Tarihi yapıların kültür ve sanat merkezine dönüşümü, ruhlarının korunması açısından en uygun müdahale olarak kabul ediliyor. Ancak bu her zaman mümkün olmuyor.
YAPILARIN DA FARKLI KİŞİLİKLERİ VAR
Merve Yılmaz (Profesyonel Rehber–Müzeolog): Venedik Tüzüğü’nün 5’inci maddesinde, “Anıtların korunması, onları herhangi bir yararlı toplumsal amaç için kullanmakla kolaylaştırılabilir. Bunun için bu tür bir kullanım arzu edilir, fakat bu nedenle yapının planı veya bezemeleri değiştirilmemelidir. Ancak bu sınırlar içinde yeni işlevin gerektirdiği değişiklikler tasarlanabilir ve buna izin verilebilir” deniliyor. Ben yapıları farklı kişiliklere sahip bir birey olarak görüyorum. Zamanın herhangi bir diliminde yapılmış ve kullanılmış yapılar, elbette başka bir zaman dilimi içinde yaşlı olarak ve çoğu zaman yalnız ve bakımsız olarak öylece var olmaya çalışıyor. Bu nedenle yeniden işlevlendirmeyi, bu yapıların yeni nesille bütünleşmesini ve birlikte yeni yolculuklara çıkmasını sağlaması açısından oldukça uygun buluyorum. Özellikle sanat gibi insan ruhunu derinden besleyen bir eylemin bu yapıları yalnız bırakmaması müthiş. Zaten günümüzde ‘adaptive reuse’ olarak adlandırılan, eski bir yapının inşa edilme amacından farklı bir amaç için kullanılması kapsamındaki uygulamalar yaygınlık kazandı. Bunu özellikle müzecilik alanında dünya çapında görebiliyoruz.
Bu şekilde yapının sürdürülebilirliği ve dönüşümü sağlanıyor. Ayrıca kent kolektif belleğin onarım mekânları haline geliyor.
12 ASIRLIK SEYİR TERASI
Panoramik bir İstanbul manzarasına sahip olan İrene Kulesi’nin kesin tarihi belirsiz olsa da 16. yüzyılda İstanbul’a gelen gezgin Petrus Gyllius, bu kuleden ‘İrene Kulesi’ olarak bahsetti. 10 metrekare taban üzerine kurulu olan kulenin yüksekliği 17 metre. 1200 yıllık kule dönem dönem farklı amaçlara hizmet etti. Mimarisinin Orta Bizans Dönemi’ne ait olduğu belirlenen gözetleme kulesi, kilise, şapel, zindan ve hazine odası olarak kullanıldı. Orta Bizans döneminde hem askeri hem de sivil amaçlar için değerlendirilen kule, Osmanlı döneminde Cerrah Mehmet Paşa Sarayı’nın bir parçası oldu. Kule, daha sonra IV. Murad (1623-1640) döneminde annesi Valide Kösem Sultan tarafından yaptırılan Büyük Valide Han’a dahil edildi. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde de kuleden ‘cihannüma’ (seyir terası) olarak bahsetmişti. Kulenin içinde 17’nci veya 18’inci yüzyıla ait süsleme kalıntıları da bulunuyor.
26 Ağustos 2024 Pazartesi
20 milyon öğrenci ve 1.2 milyon öğretmen için yaz tatilinin ardından yeni eğitim-öğretim dönemi, 74 bin okul ve 750 bine yakın derslikte başladı.
Türk eğitim camiası, 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı’na Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile adım atıyor.
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı’na Türk eğitim tarihinde bir dönüm noktası oluşturacağına inandığımız Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile adım atıyoruz” diyerek yeni döneme işaret etti.
BECERİ TEMELLİ MODEL
Bakan Tekin, şöyle devam etti: “Bu sene okul öncesi, ilkokul 1. sınıf, ortaokul 5. sınıf, ortaöğretim hazırlık ve 9. sınıf düzeyinde uygulanacak olan ve beceri temelli bu modelin; eğitim sistemimizin birçok meselesine çözüm getireceğine canıgönülden inanıyorum. Bu kapsamda öğretmenlerimiz için hizmet içi eğitimlerimizi yıl boyunca sürdüreceğiz, uygulama aşamasında karşılaşılan problemlerin çözümünde öğretmenlerimizin yanında olacağız.”
HERKESİN BİR MESLEĞİ OLMALI
Bu eğitim öğretim yılında öne çıkacak ikinci husus da değinen Bakan Tekin, “İkinci önemli hususu, ‘herkesin bir mesleği olmalı’ anlayışı ile yola çıktığımız mesleki ve teknik eğitimde atacağımız adımlardır. Bakanlık olarak millî bir sorumluluk olarak gördüğümüz mesleki ve teknik eğitimi, ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi ve sürdürülebilir bir kalkınma için elzem görmekteyiz. Bu idrakle mesleki ve teknik eğitimi daha iyi noktalara taşıma gayretiyle çalışmalarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.
OKUL-AİLE İŞ BİRLİĞİ
Bakan Tekin, açıklamasını, şöyle sonlandırdı: “2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı’nda hassasiyetle üzerinde duracağımız üçüncü husus ise okul-aile iş birliğini daha da güçlendirmektir. Bu hususta öğrencilerimizin üstün menfaati doğrultusunda ebeveynlerimizin eğitim öğretim süreçlerine katkılarını artırmak amacıyla farkındalık oluşturacak projeler geliştirmeye yeni dönemde de kararlılıkla devam edeceğiz. Bu vesileyle yeni eğitim öğretim yılının ülkemize ve maarif ailemize hayırlı olmasını diliyorum.
09 Eylül 2024 Pazartesi
İstanbul Ticaret Üniversitesi’ndeki panelde, Sudan’daki iç savaşın kökenleri ve barış için atılması gereken adımlar ele alındı. Diplomatlar ve hukukçular, Sudan’daki krizin bölgesel ve uluslararası etkilerini değerlendirirken, Türkiye’nin muhtemel desteğinin potansiyel faydalarına dikkat çekti.
ERTAN ERYILMAZ
İstanbul Ticaret Üniversitesi Komşu ve Çevre Ülkeler Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından ‘Sudan İç Savaşı ve Barışın Tesisi İçin Gerekli Adımlar’ konulu panel düzenlendi. Önceki hafta gerçekleştirilen panelin açılış konuşmasını, Afrika’da büyükelçilik yapmış olan Prof. Dr. Ahmet Kavas gerçekleştirdi. Sudan’ın Afrika’daki konumu ve ilişkileri sebebiyle çok önemli bir ülke olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kavas, “Sudan’daki kriz, kamuoyu oluşturularak ve devletin kurumlarına bilgi sağlayarak çözüme kavuşturulabilir” dedi. Savaşın küresel etkilerine dikkat çeken Prof. Dr. Kavas, uluslararası toplumun Sudan’daki krizle daha etkili bir şekilde ilgilenmesi gerektiğini vurguladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. İsrafil Kuralay ise üniversitenin ‘Komşu ve Çevre Ülkeler Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin önemine dikkat çekti. Sudan hakkında çok az bilgiye sahip olduklarını hatırlatan Dr. Kuralay, düzenlenen panelin bu bakımdan da önemli olduğunu belirtti.
15 MİLYONU AŞTI
Akademisyenlerin yanı sıra iş adamlarının da takip ettiği panelin konuşmacılarından Büyükelçi Sanaa Hamad Alawad, Sudan’ın uluslararası müdahalelere maruz kaldığını söyledi. Sudan’daki iç savaşın, sadece iki taraf arasında değil, 17 ülkeden gelen milislerle daha karmaşık bir hale dönüştüğünü belirten Alawad, “Milislerin liderlerinin yeterli askeri rütbesi ve deneyimi yok. Bu eksiklikler, sivil alanlarda kayıpları ve yıkımı artırıyor” dedi. Alawad, savaşın gıda ve su güvenliğiyle ilişkisine, özellikle Mısır ve Etiyopya üzerindeki olumsuz etkilerine de dikkat çekti. Savaş nedeniyle yerinden edilmiş mülteci sayısının 15 milyona ulaştığını hatırlatan Alawad, Batı’nın Sudan’daki barış sürecini desteklemek için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini söyledi.
BÖLGESEL SAVAŞ
Askeri, Siyasi ve Strateji Alanı Uzmanı Amir Hasan Abbas da konuşmasında, sömürge döneminde İngilizlerin uyguladığı kapalı bölge politikalarının, mevcut durumların ortaya çıkışında etkili olduğunu kaydetti. Abbas, Sudan’daki çatışmanın sadece iç savaş değil, aynı zamanda sınır ötesi ve bölgesel bir savaş haline geldiğini belirtti. Abbas, milislerin geniş alanlarda etkili olmaya çalıştığını, ancak kontrolü tam olarak elde edemediğini söyledi. Savaşın tarım alanlarını ve sanayi tesislerini yok ettiğini belirten Abbas, “Milislerin üye sayısı 250 bine ulaştı. Sudan’ın uluslararası desteğe ve yardıma ihtiyacı var” dedi.
DESTEĞE İHTİYAÇ VAR
Moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Aydın Özkan’ın gerçekleştirdiği panelde konuşan hukukçu Yasir Yusuf İbrahim ise savaşın sona ermesi için gerekenler hakkında bazı öngörülerin sunumunu yaptı. Savaşın, Sudan milli ordusu ile milisler arasında geçtiğini hatırlatan İbrahim, savaşın uzamasının Sudan ordusu için mali ve operasyonel zorluklar oluşturduğunu kaydetti. İbrahim, Sudan ordusunun desteğe ihtiyacı olduğunu ifade etti.
TÜRKİYE İÇİN POTANSİYEL
Panelin son konuşmacısı, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Mayada Kemal Eldeen oldu. Türkiye’nin daha önce Somali ve Azerbaycan gibi ülkelerde başarılı yeniden yapılanma projeleri gerçekleştirdiğini hatırlatan Dr. Eldeen, Sudan’ın da benzer yardımlardan yararlanabileceğini ifade etti. Dr. Eldeen, Türkiye’nin Sudan’a siyasi, askeri ve ekonomik açıdan destek verebileceğini, bu desteğin savaş sonrası yeniden yapılanma sürecinde kritik rol oynayacağını vurguladı. Dr. Eldeen ayrıca, uluslararası medyanın Sudan’daki durumu daha fazla gündeme getirmesi gerektiğini kaydetti.
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi