Arap ülkelerini etkisi altına alan çölleşme sorunu, son yıllarda geçici bir çevre problemi olmaktan çıkıp tüm bölgedeki tarım alanlarını "yutma reaksiyonu" gösterebilecek bir tehdide dönüşüyor.


 

Diğer birçok ülke gibi gıda tedarik zinciri krizlerinden geçen Arap ülkeleri, halihazırda gıda güvenliklerinin yanı sıra ekonomi ve siyasi güvenliklerine yönelik stratejik bir tehdit oluşturan çölleşmeyle mücadele ediyor.

 

Arap Para Fonu'nun internet sitesinde yayınlanan bir araştırmasına göre, Arap dünyasında yaklaşık 35,7 milyon hektar tarım arazisi çölleşmenin etkisi altında. Bu da, Sahra Çölü'nün eteklerindeki bölgeler başta olmak üzere, toplam ekilebilir alanın yüzde 18'ine tekabül ediyor.

 

Arap dünyasındaki toprakların yüzde 68,4'ü çölleşirken, yüzde 20'si çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya. Çölleşmemiş toprakların ise toplam yüz ölçümü, yüzde 11,6'yla sınırlı kalıyor.

 

Araştırmada, Bahreyn, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar gibi Arap ülkeleri, "çölleşmiş topraklar" olarak kabul ediliyor.

 

Mısır, Cibuti, Suudi Arabistan, Cezayir, Ürdün, Yemen ve Fas'ın bulunduğu 10 ülkede ise çölleşmiş toprakların oranı yüzde 60 ile 98 arasında değişim gösteriyor.

 

Somali, Suriye ve Irak gibi topraklarının yüzde 50'den fazlasının çölleşme tehdidi altında olduğu ülkeler de var.

 

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇÖLLEŞMEYİ ARTIRIYOR

 

İklim değişikliğinin bir sonucu olan çölleşme, Arap dünyasında sıcaklıkların rekor seviyelere yükselmesi, buna eşlik eden kuraklık ve su sıkıntısının yaşanmasıyla daha da arttı. Geçim kaynaklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bölge sakinleri, ülke içinde yer değiştirme ya da Avrupa ülkelerine sığınma gibi "kurtarıcı çözümler" bulmaya çalışıyor.

 

Uluslararası Para Fonu'nun 2022'de yayınlanan raporuna göre, son 30 yılda Arap dünyasındaki sıcaklıklar 1,5 santigrat derece arttı; söz konusu rakam, 0,7 santigrat derecelik küresel artışın iki katı.

 

Raporda, Bahreyn, Cibuti, Moritanya, Katar ve BAE, dünyanın en sıcak ülkeleri olarak tanımlandı.

 

Çölleşmenin küresel ısınma, kuraklık, orman yangınları, çöl çekirgeleri gibi çeşitli faktörlerle iç içe bir ilişkisi de var. Ayrıca çölleşmenin, ziraat, gıda ürünlerinin ihracatı, gıda fiyatlarının yükselmesi, gıda güvenliği ve sağlığın yanı sıra yerinden edilme, göç, yoksulluk, işsizlik, güvenliğin çöküşü ve silahlı çatışmalar üzerinde de etkisi oluyor.

 

TOPRAĞIN BOZULMASI

 

Çevre ve insan faktörleri nedeniyle son yıllarda milyonlarca hektarlık tarım arazisinin çölleşmiş ya da çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu göz önüne alındığında bunun basit bir mesele olmadığı görülüyor.

 

Birleşmiş Milletler Çölleşme İle Mücadele Sözleşmesine göre, toprağın bozulması nedeniyle dünya çapında gıda, ekosistem hizmetleri ve gelirdeki kaybın 2050 yılına kadar yaklaşık 23 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor.

 

Birleşmiş Milletler Çevre Programı ise çölleşme nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 16 milyar dolarlık üretimin zayi olduğunu öngörüyor.

 

"Arap Dünyası-Su Sorunu ve Çölleşme Olgusu" adlı kitaba dayanarak hazırlanan "toprağın bozulması konusunda erken uyarı projesi" çerçevesinde yapılan saha araştırmaları sonucuna göre, Arap dünyasındaki bozulmuş alanlar, 1982'den 2007'ye kadar 658 milyon hektara ulaştı; bu da toplam alanın yaklaşık yüzde 47'sine tekabül ediyor.

 

Konuya ilişkin başka bir saha araştırmasında ise 1999'dan 2010'a kadarki dönemde bu rakamların yaklaşık 845 milyon hektara yükseldiği; bunun da Arap dünyasının toplam yüz ölçümünün yüzde 60'ına tekabül ettiği aktarıldı.

 

Çölleşme, erozyon, tuzluluk ya da bazı organik maddelerin kısıtlı olması gibi nedenlerden dolayı tarım arazisi kimi özelliklerini kaybettiğinde; mahsulün de kalitesi bozuluyor.

 

Kasım ayında düzenlenecek iklim zirvesine ev sahipliği yapmaya hazırlanan BAE, çölleşme nedeniyle arazinin bozulması ve bunun gıda güvenliğine etkisi konusunda öne çıkan örneklerden biri. Dünya Bankasının 2018 verilerine göre BAE, 15 yıl içinde 33 bin ekilebilir araziyi kaybetti.

 

Fransız Çölleşme Çalışma Grubu'nun (GTD) yaptığı bir araştırmaya göre ise Cezayir, Fas, Tunus, Libya ve Moritanya'nın yer aldığı "Mağrip ülkelerinde" 121 milyon hektarlık alan çölleşme tehdidi altında bulunuyor.

 

GIDA GÜVENLİĞİNE YÖNELİK TEHDİT

Arap ülkeleri, artan nüfusla birlikte tarım ve hayvancılık üretimine ivme kazandırmak için çaba sarf ederken; her yıl tarım, mera ve ormanlık alanları yok eden çölleşme, bahsi geçen hedef önünde engel teşkil ediyor.

 

Örneğin, Dünya Bankası, Fas'taki tahıl üretiminin normal yılda yüzde 10; kurak geçen yılda ise yüzde 50 oranında azalacağını tahmin ediyor.

 

Arap Bankaları Birliğinin 2020'de yayımlanan araştırmasına göre, gıda açığının büyüdüğü bölge ülkelerinde artık temel gıda maddelerinin yaklaşık yarısı ithal ediliyor. Böylece Arapların gıda faturası 110 milyar doları buluyor.

 

Araştırmada, özellikle 2022'de patlak veren Rusya-Ukrayna savaşından sonra küresel ölçekte gıda fiyatlarının artması, Arap dünyasının gıda faturasını da yükseltti. Bu durum, ülkeleri, gıda ihraç eden ülkelere daha bağımlı hale getirirken, gıda güvenliğini ve ulusal güvenliği de tehdit ediyor.

 

ÇÖLLEŞME NEDENİYLE GÖÇ ARTIYOR

 

Öte yandan çölleşme, çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşanlar başta olmak üzere kırsal alanlardaki halkın büyük şehirlere ve verimli topraklara göç etmeye zorluyor. Bu da kentlerdeki eğitim ve sağlık kurumları ile temel hizmetler alanlarına baskı oluşturuyor.

 

İç göç ayrıca nüfusunun çoğunluğu göç eden çöl bölgelerinde başlatılan yeni projeleri de akamete uğratıyor.

 

BM'nin raporuna göre, Sahra Altı Afrika ülkelerinden yaklaşık 60 milyon kişi; Mısır, Libya, Tunus, Cezayir ve Fas gibi Kuzey Afrika ülkeleri ile Avrupa'ya göç etti.

 

Bu göçler Kuzey Afrika ülkelerinin az nüfuslu güney vilayetlerindeki köy ve kasabalarda demografik değişime yol açacağı ve milli güvenliğin zarar göreceği gerekçesiyle endişelere neden oluyor.

 

Örneğin Libya'nın güneyindeki bazı köy ve kasabalarda Afrikalı göçmenlerin sayısı yerel halktan daha fazla olduğu için ülke bu noktada sıkıntı yaşıyor.

23 Eylül 2023 Cumartesi

Çin’in, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yatırımı 2023’te yüzde 16 artarak 1.3 milyar dolara ulaştı. Bu rakam, Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptığı yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

NECMİ UYSAL

 

Çin ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında artan ekonomik ilişkilere paralel olarak Çin’in BAE’deki yatırımları 2023 yılında yüzde 16 artış ile 1.3 milyar dolara yükseldi. 

 

TOPLAM YATIRIMIN YÜZDE 60’I

 

Bu rakam tüm Asya ülkelerinin Arap ülkelerinde yaptıkları toplam yatırımın yüzde 60’ına karşılık geliyor.

 

BAE’NİN ÇİN’DEKİ YATIRIMLARI YÜZDE 120 ARTTI

 

Diğer taraftan Birleşik Arap Emirlikleri’nin Çin’deki yatırımları ise geçtiğimiz yıl yüzde 120 artış gösterirken, Arap ülkelerinin Çin’de yaptıkları yatırımların yüzde 90’ına karşılı geliyor. 

 

PETROLE BAĞIMLILIKTAN KURTULMA ÇABASI

 

Birleşik Arap Emirlikleri de Suudi Arabistan’ın yaptığı gibi ekonomisini petrole bağımlılıktan kurtarıp çeşitlendirmeye çalışıyor. 

 

Bu kapsamda Çin ile BAE arasındaki karşılıklı ekonomik ilişkiler artış gösterme eğiliminde. 

 

EN BÜYÜK İHRACAT PAZARI

 

Nitekim BAE, Çin’in Arap ülkeleri arasındaki en büyük ikinci ticaret ortağı olurken, aynı zamanda en büyük ihracat pazarı konumunda. 

 

Diğer taraftan BAE, 2023 yılında doğrudan yabancı yatırım pazarında aktif proje bakımından 1.277 proje ve 23 milyar dolarlık yatırım ile dünyada üçüncü sırada bulunuyor.

 

Geçtiğimiz yıl körfez yatırım fonu ise Çin’de 2.3 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi.

17 Mayıs 2024 Cuma

Merkezi Fransa'nın Strazburg kentinde bulunan Avrupa Konseyi, yapay zekayla ilgili ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti.


Kuruluşunun 75. yılını kutlayan Avrupa Konseyine 46 üye devletin dışişleri bakanları, yıllık toplantıları kapsamında Strazburg'da bir araya geldi.

 

Avrupa Konseyinden yapılan açıklamaya göre, üye ülkelerin dışişleri bakanları, Konsey'in çevre, göç, insan kaçakçılığı ve gazetecilerin korunması dahil farklı alanlarda gelecekte izleyeceği yolu belirledi.

 

Bakanlar, yapay zekaya ilişkin ilk uluslararası sözleşmeyi kabul etti. Sözleşmenin imza faslı eylülde Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta başlayacak.

 

Hukuki bağlayıcılığı olan sözleşme, yapay zekaya başvurulurken uluslararası insan hakları, demokrasi ve hukuk devletine yönelik hukuki düzenlemelere uyulduğunu garanti altına almayı amaçlıyor.

 

Sözleşmeye üye devletlerin, yapay zeka sistemlerinin kullanımı sırasında insan hakları düzenlemeleriyle aykırı riskleri belirlemeye, ölçmeye ve önlemeye yönelik önlemler alması gerekecek.

 

Üye devletlerden ayrıca, yapay zeka sistemlerinin eşitlik ilkesine, ayrımcılık yasağına uymasını ve özel hayatı korumasını sağlaması isteniyor.

 

Bu arada, Ukrayna'nın desteklerini ifade eden bakanlar, toplantıda bu ülke için "Hasar Kaydı" mekanizmasının önemini de kaydetti.

 

Söz konusu mekanizma kapsamında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna topraklarında oluşan hasarların tazminat taleplerine ilişkin kanıt ve bilgiler toplanıyor.

 

Bakanlar, Ukraynalı çocukların korunması ve "kaçırılan Ukraynalı" çocukların geri getirilmesi için atılan adımları memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.

 

Toplantıda, 2025'te gençlik bakanlarını bir araya getiren bir konferans düzenlenmesi kararlaştırıldı.

 

BAKANLAR KOMİTESİ BAŞKANLIĞINI LİTVANYA DEVRALDI

 

Toplantı kapsamında Liechtenstein, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığı görevini Litvanya'ya devretti.

 

Litvanya Başbakanı İngrida Simonyte, ülkesinin Bakanlar Komitesi Başkanlığı dönemindeki öncelikleri hakkında bilgi verdi.

 

Buna göre, Litvanya'nın öncelikli görevleri arasında Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Ukrayna'yı desteklemek, Reykjavik Zirvesi'nde alınan kararları uygulamak, otoriterliğe karşı Konsey'in değerlerini korumak, demokrasiyi, insan haklarını ve üye devletlerde hukuk devletini savunmak yer alacak.

17 Mayıs 2024 Cuma