Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından peynir ve yoğurt gibi hayvan sütünden yapılan yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı yüzde 57.8 oldu.


 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) "Türkiye Çocuk Araştırması 2022" verilerini açıkladı.

 

Söz konusu araştırma, TÜİK ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü arasında 5 Kasım 2022'de imzalanan ikili protokol ve TÜİK ile UNICEF Türkiye arasında 1 Ağustos 2019'da imzalanan mutabakat zaptı kapsamında yürütüldü.

 

Araştırma ile Türkiye'de çocuk politikalarının geliştirilmesine temel teşkil etmek üzere çocuk nüfusa ilişkin güncel verileri derlemek, ulusal veri ihtiyaçlarını gidermek ve araştırma sonuçlarından çocuk refahıyla ilgili uluslararası karşılaştırılabilir istatistikleri üretmek amaçlandı.

 

Araştırmanın alan uygulaması, 10 Ekim-16 Aralık 2022'de Türkiye genelinde TÜİK tarafından gerçekleştirildi.

 

Araştırma kapsamında, içinde 0-17 yaş grubunda en az bir çocuk bulunan 9 bin 10 hane örnek olarak belirlendi.

 

Bu hanelerde yaşayan 0-17 yaş grubundaki 14 bin 705 çocuk ile ilgili bilgiler, annelerinden (annenin aynı evde yaşamadığı, hayatta olmadığı, durumlarda çocuğa temel bakım veren baba, babaanne, anneanne, teyze, hala gibi hanehalkı üyesinden) alındı.

 

Annelerden ve temel bakım verenlerden 0-17 yaş grubundaki tüm çocukları için eğitim, yaşam koşulları, erken çocukluk gelişimi, sağlık, engellilik, çocuk işlevselliği, okul yaşam kalitesi, ebeveyn katılımı, emzirme ve beslenme, sosyal ve kültürel katılım, çocuk işçiliği ve çocuk disiplini konularında bilgiler toplandı.

 

Ayrıca, 13-17 yaş grubundaki 4 bin 72 çocuğa ayrı bir soru formu uygulanarak aile hayatı, okul hayatı, çocuk hakları ve çocuk katılımı konularında bilgiler derlendi.

 

Buna göre, Türkiye'de kendine ait odası olan çocukların oranı yüzde 34 iken, kendine ait odası olmayan çocuklar arasında, uyumak için kullandığı odayı bir hanehalkı üyesi ile paylaşanların oranı yüzde 29,4, iki veya daha fazla hanehalkı üyesiyle paylaşanların oranı ise yüzde 36,6 oldu.

 

Kendine ait odası olan çocukların oranı yaş grubuna göre incelendiğinde, yaş ilerledikçe kendine ait odası olan çocukların oranının arttığı görüldü. Bu oran 0-1 yaş grubunda yüzde 23,4 iken 15-17 yaş grubunda yüzde 45,3 olarak kaydedildi.

 

Kendine ait odası olan çocukların oranı annenin/temel bakım verenin eğitim durumuna ve hanenin gelir durumuna göre incelendiğinde, annenin/temel bakım verenin eğitim düzeyi arttıkça ve hanenin geliri yükseldikçe kendine ait odası olan çocukların oranının arttığı görüldü.

 

GÜNDE EN AZ BİR DEFA DİŞ FIRÇALAYAN 3-17 YAŞ GRUBUNDAKİ ÇOCUKLARIN ORANI YÜZDE 66,5

 

Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından günde en az bir defa diş fırçaladığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 66,5 olduğu belirlendi.

 

Diş fırçalama oranları cinsiyete göre incelendiğinde, kız çocukların erkek çocuklara göre daha fazla diş fırçalama oranına sahip olduğu tespit edildi.

 

Günde bir defa diş fırçaladığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki kız çocuklarının oranı yüzde 36,7, erkek çocukların oranı yüzde 34,1 oldu. Günde bir defadan fazla diş fırçaladığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki kız çocukların oranı yüzde 36,7, erkek çocukların oranı yüzde 26 olarak hesaplandı.

 

Diş fırçalama oranları yaş gruplarına göre incelendiğinde, yaş ilerledikçe diş fırçalayan çocukların oranının arttığı tespit edildi. Günde bir defadan fazla diş fırçaladığı belirtilen 3-5 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 21,3 iken 13-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 39,3 oldu.

 

Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından haftada en az bir kez banyo yaptığı belirtilen 3-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 99,9 iken haftada en az iki kez banyo yaptığı belirtilen çocukların oranı ise yüzde 88,9 olarak tespit edildi.

 

YÜRÜYÜŞ, KOŞU YAPAN 4-17 YAŞ GRUBUNDAKİ ÇOCUKLARIN ORANI YÜZDE 14,1

 

Son bir hafta içinde en az bir gün, günde en az bir saat yapılan sportif faaliyetler incelendiğinde, anneleri ve temel bakım verenleri tarafından 4-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 14,1'inin yürüyüş ve koşu yaptığı, yüzde 4'ünün bisiklet sürdüğü, yüzde 7,6'sının futbol, yüzde 1,8'inin voleybol, yüzde 1,5'inin basketbol oynadığı, yüzde 5,8'inin ise diğer sportif faaliyetleri yaptığı belirtildi.

 

Çocukların yaptığı sportif faaliyetler cinsiyete göre incelendiğinde, 4-17 yaş grubundaki erkek çocukların en fazla yaptığı sportif faaliyet yüzde 14,3 ile futbol oynamak olarak kayıtlara geçti. Bunu yüzde 13,1 ile yürüyüş ve koşu yapma, yüzde 5,1 ile bisiklet sürme takip etti.

 

Aynı yaş grubundaki kız çocukların en fazla yaptığı sportif faaliyet yüzde 15,2 ile yürüyüş ve koşu yapmak oldu. Bu faaliyeti yüzde 3,4 ile voleybol oynama, yüzde 2,9 ile bisiklet sürme izledi.

 

KONSANTRE OLMADA ZORLUK YAŞAYAN 5-17 YAŞ GRUBUNDAKİ ÇOCUKLARIN ORANI YÜZDE 1,4

 

İlgili işlev alanında çok zorlanan veya hiç yapamayan çocuklar incelendiğinde, anneleri ve temel bakım verenleri tarafından görmede zorluk yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 1, duymada zorluk yaşadığı belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 0,2, yürümede zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının yüzde 1,1, kendi öz bakımını yapmada zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının ise yüzde 0,9 olduğu görüldü.

 

Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından iletişim kurmada zorluk yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 0,8, öğrenmede zorluk yaşadığı belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 1,5, hatırlamada zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının yüzde 1,1, konsantre olmada zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranının ise yüzde 1,4 olduğu belirlendi.

 

Değişikliği kabul etmede zorluk yaşadığı belirtilen çocukların oranı yüzde 2,1, davranış kontrolünü sağlamada zorluk yaşayan çocukların oranı yüzde 1,6, arkadaş edinmede zorluk yaşayan çocukların oranı ise yüzde 2,1 oldu.

 

Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından her gün kaygı yaşadığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 7,3 iken her gün kendini depresyonda hissettiği belirtilen aynı yaş grubundaki çocukların oranı ise yüzde 4,7 oldu.

 

OKUL DERSLERİNİN BASKISI ALTINDA HİSSEDEN 6-17 YAŞ GRUBUNDAKİ ÇOCUKLARIN ORANI YÜZDE 13,4

 

Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 13,4 olarak kaydedildi.

 

Okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki erkek çocukların oranı yüzde 12,7 iken aynı yaş grubundaki kız çocukların oranının ise yüzde 14,1 olduğu tespit edildi.

 

Çocukların okul derslerinin baskısı altında hissetme oranının yüzde 14,3 ile en yüksek 15-17 yaş grubunda olduğu görüldü. Okul derslerinin baskısı altında hissettiği belirtilen 6-9 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 12,1, 10-12 yaş grubundaki çocukların oranının yüzde 14, 13-14 yaş grubundaki çocukların oranının ise yüzde 13,8 olduğu kaydedildi.

 

EBEVEYNLERİN EV ÖDEVLERİNE YARDIM ETTİĞİ 6-17 YAŞ GRUBUNDAKİ ÇOCUKLARIN ORANI YÜZDE 54,8

 

Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından ebeveynlerinin ayda en az bir kez ödevlerine yardım ettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 54,8 olurken, çocukların yaşları ilerledikçe, ebeveynlerin çocukların ev ödevlerine yardım etme oranının azaldığı görüldü.

 

Ebeveynlerinin ayda en az bir kez ödevlerine yardım ettiği belirtilen 6-9 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 82,8 iken 15-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 23,1 oldu.

 

Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından ebeveynleriyle ayda en az bir kez okul durumları hakkında konuştukları belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 89,7, kitap, film veya televizyon programları hakkında konuştukları belirtilen çocukların oranının yüzde 69,9, kütüphaneye veya kitapçıya gittiği belirtilen çocukların oranı ise yüzde 28,5 olarak kayda geçti.

 

Ebeveynleriyle ayda en az bir kez ülke gündemi hakkında konuştukları belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 33,3 olurken, çocukların yaşları ilerledikçe, ebeveynleriyle ülke gündemi hakkında konuşma oranının da arttığı belirlendi.

 

Ebeveynleriyle ayda en az bir kez ülke gündemi hakkında konuştukları belirtilen 6-9 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 19,3 iken 15-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 47,8 olduğu görüldü.

 

PEYNİR VE YOĞURT GİBİ SÜT ÜRÜNLERİNİ HER GÜN TÜKETTİĞİ BELİRTİLEN ÇOCUKLARIN ORANI YÜZDE 57,8

 

Anneleri ve temel bakım verenleri tarafından peynir ve yoğurt gibi hayvan sütünden yapılan yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı yüzde 57,8 oldu.

 

Anneleri tarafından, ekmek veya makarna gibi tahıl içeren yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen 6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların oranı yüzde 62,4 olurken, meyveyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 50,5, sebzeyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 33, et, tavuk veya balığı her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı ise yüzde 12,7 ve fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 10,9 olarak kayıtlara geçti.

 

Şeker veya çikolata gibi tatlıları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranının yüzde 32,6, cips ve kraker gibi atıştırmalıkları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranının yüzde 21,4, kola veya şeker içeren diğer alkolsüz içecekleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranının ise yüzde 15,1 olduğu tespit edildi.

 

Şeker veya çikolata gibi tatlıları, cips ve kraker gibi atıştırmalıkları, kola veya şeker içeren diğer alkolsüz içecekleri her gün tüketen çocuklar yaş gruplarına göre incelendiğinde, yaş ilerledikçe bu ürünleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranının arttığı görüldü.

 

Annenin ve temel bakım verenin eğitim seviyesinin arttıkça meyve, sebze, et, tavuk veya balık, peynir ve yoğurt gibi hayvan sütünden yapılan yiyecekleri her gün tüketen çocukların oranının arttığı belirlendi.

 

Bir okul bitirmemiş annelerin ve temel bakım verenlerin çocuklarından her gün meyve tüketenlerin oranı yüzde 30,6 iken yükseköğretim mezunu olanların çocuklarında bu oranın yüzde 70,3 olduğu kaydedildi. Bir okul bitirmemiş annelerin ve temel bakım verenlerin çocuklarından her gün sebze tüketenlerin oranının yüzde 26,5 iken yükseköğretim mezunu olanların çocuklarında bu oranın yüzde 44,6 olduğu görüldü.

 

22 Mart 2023 Çarşamba

Decathlon Sürdürülebilirlik ve Döngüsel Ekonomi Direktörü Güler Çetin, ikinci el satış modelinin ciddi bir potansiyel ihtiva ettiğini, şirketlerin müşteri memnuniyeti ve karlılık gibi ek sebeplerle döngüsel ekonomi modellerine yöneldiğini söyledi.


 

İngiltere merkezli global veri analizi ve danışmanlık şirketi GlobalData tarafından yayımlanan rapora göre, ikinci el kıyafetlerin küresel satışları geçen yıl yüzde 18 artışla 197 milyar dolara yükseldi. Bu sene 230 milyar dolar toplam satış gerçekleşmesinin öngörüldüğü ikinci el giyim sektöründe, bu rakamın 2028'e kadar 350 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Ayrıca, 2025'e kadar küresel hazır giyim sektöründeki satışların yüzde 10'unun, ikinci el pazarında yaşanacağı tahmin ediliyor.

 

Raporda, alışveriş yapanların yarısından fazlasının (yüzde 52), geçen yıl ikinci el bir giysi satın aldığını ortaya koyuyor. Bu oran, Z ve Y kuşağı tüketicilerde yüzde 65'e kadar yükseliyor. Tüketicilerin yüzde 38'i ise lüks marka giyim tercihlerinde ikinci el alışveriş yaptığını belirtiyor. İkinci el giyim satışının, geçen yıl ilk el satışlardan 15 kat daha hızlı büyüdüğü kaydediliyor.

 

İkinci el giyimde dünya genelinde en fazla satışın gerçekleştiği ülkeler arasında ABD ve Çin başı çekiyor. 2021'den itibaren ikinci el pazar payının her yıl büyüdüğü ABD'de geçen yıl, ikinci el giyim sektörü, birinci ele oranla 7 kat hızlı büyüdü.

 

"İKİNCİ EL SATIŞ MODELİ, CİDDİ BİR POTANSİYEL İHTİVA EDİYOR"

 

Fransa merkezli uluslararası spor ürünleri mağazası zinciri Decathlon da sürdürülebilirlik politikaları kapsamında gelecek aydan itibaren ikinci el ürün satışına başlayacağını duyurdu.

 

Konu hakkında Decathlon Sürdürülebilirlik ve Döngüsel Ekonomi Direktörü Güler Çetin, son anketler ve ekonomik sonuçların Avrupa ülkeleri başta olmak üzere neredeyse her ülkede döngüsel ekonomi pazarının hızla büyüdüğüne işaret etti.

 

Çetin, "İkinci el satış modeli, ciddi bir potansiyel ihtiva ediyor. Şirketler, üretimi karbonsuzlaştırma ve bunun paralelinde toplam karbon salımını azaltma konularında, müşteri memnuniyeti ve karlılık gibi ek sebeplerle birlikte döngüsel ekonomi modellerine yöneliyor ancak bizim için döngüsel ekonomiye geçişteki ana motivasyon; spor ihtiyacını, zaten üretilmiş ve aldığı hasar sebebiyle sıfır olarak satılamayacak durumdaki ürünü, müşterilerimizle buluşturarak hem karbon salımını azaltmak hem de hala kullanılabilir olan bir ürünü atık olmaktan çıkararak müşterilerimizin o ürünle tutkunu olduğu sporu yapabilmesini sağlamak." dedi.

 

DECATHLON İKİ FARKLI DÖNGÜSEL EKONOMİ MODELİYLE İKİNCİ EL ÜRÜN SATACAK

 

Mayıs ayı içerisinde iki farklı döngüsel ekonomi modeliyle ikinci el ürün satışına başlayacaklarını belirten Çetin, şunları kaydetti: "Bunlardan ilki, güvenlik ve hijyen konusunda sorun yaratmayacak herhangi bir ürünün üretiminden müşteriye ulaşma aşamasına kadarki aktivitelerde kullanıma engel olmayan, çoğunlukla kozmetik hasar görmüş ürünlerin müşterilerimize indirimli bir şekilde sunulması. Tüm ürünler uzman takım arkadaşlarımız tarafından kontrol ediliyor. Bu ürünleri tercih eden müşterilerimiz için de garanti şartlarımız devam ediyor. Diğer iş modelimiz ise 'Buyback' dediğimiz geri satın alım çözümümüz. Bir müşterinin çocuğuna ait bisikletinin küçük geldiğini düşünün. Eğer bu müşteri bisikletini Decathlon'dan satın almışsa, müşterinin bisikletini ondan tekrar rayiç bedeliyle satın alıyor, ona iki yıl içinde istediği üründe kullanabileceği bir hediye çeki veriyoruz. Bu modelin bizi en heyecanlandıran tarafı, müşterimizden satın aldığımız bu bisikletin, uzman teknisyenlerimiz tarafından incelendikten sonra garanti dahilinde çok daha uygun fiyata müşterilerimizle buluşması oluyor. Şimdilik İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de ve Antalya'da bulunan toplam 10 mağazamızda bu iş modellerinin ikisini de müşterilerimizle buluşturmak istiyoruz."

 

İkinci el ürünleri müşterilere sunarak döngüsel ekonomiye de katkı sunacaklarını vurgulayan Çetin, "Döngüsellikte amaç, her şeyin yeniden kullanılabilir hale getirilmesi, doğrusal modelden koparak atılmak yerine, yeni bir döngüye başlamasıdır. Döngüsel ekonomi ise mevcut ürünleri ve malzemeleri mümkün olduğunca uzun süre değerlendirerek yeniden kullanım, tamir, yenileme ve geri dönüşümü içeren bir üretim ve tüketim modelidir. Böylece, ürün yaşam döngüsü uzatılarak, ham madde kullanımı ve atık üretimi azaltılmış olur." değerlendirmesinde bulundu.

 

EK ÜRETİME GEREK DUYULMUYOR

 

Çetin, perakende firmaları için en büyük karbon emisyon kaynağının üretim olduğuna işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Döngüsel ekonomi modellerinin var olan bir ihtiyacı herhangi bir ek üretime gerek duymadan karşılaması oldukça değerli. Ayrıca, tüketici açısından da özellikle son yıllarda düşen alım gücünü de göz önünde bulundurduğumuzda, ihtiyaç duyulan spor ekipmanına çok daha uygun fiyatla ulaşabilme imkanı oldukça önemli bir avantaj. '2. Şans' modeli, Decathlon olarak benimsediğimiz, 'Herkesin kendi koşullarında spor yapabilmesine olanak sağlamak' hedefimize de hizmet ediyor. Ürünlerimiz kondisyonlarına göre sınıflandırılacak ve ona göre fiyatlandırılacak ancak satışa sunduğumuz tüm ürünlerin fonksiyonunu tamamen yerine getirdiğinden emin olmadan satışa sunmamayı amaçlıyoruz."

 

DECATHLON TÜRKİYE, "BUYBACK" MODELİNDE ÖNCÜ ÜLKELER ARASINDA YER ALIYOR

 

Decathlon'un dünya genelindeki mağazaları arasında "2. Şans" projesinin birçok ülkede yer almasına rağmen Buyback modeli uygulamasında Türkiye'nin öncü ülkeler arasında yer alacağını kaydeden Çetin, "Buyback projesini hayata geçirme konusunda Fransa, İspanya, Belçika ve Portekiz gibi gelişmiş ülkelerin hemen arkasından geliyoruz. Biraz rakamlara dökmek gerekirse 44'ten fazla ülkede '2. Şans' seçeneğini müşterilerimize sunuyoruz. Buyback projemiz sayesinde ise dünya genelindeki müşterilerimizden 160 binden fazla ürün satın alımı gerçekleştirdik." diye konuştu.

 

DÜKKANLARIN SON DÖNEMDE SATIŞLARI ARTTI

 

İstanbul'da Tahtakale civarında yaygın olan ikinci el kıyafet pazarında, Ankara'da özellikle Kovid-19 salgını sonrası Tunalı Tunalı Hilmi Caddesi'nde açılan pasaj içi dükkanlar, müşterilerin bu yöndeki taleplerini karşılıyor.

 

Çelikler İş Merkezi'nde faaliyet gösteren "Sentez Kültür Eskimiyo" dükkanını işleten Dilek ve Saime Işık kardeşler, uzun yıllardır ikinci el kültürü içinde yer aldıklarını belirtti.

 

Bir buçuk yıl önce dükkanı açtıklarını anlatan Dilek Işık, "Salgın, satışlarda elbette artışa yol açtı. Bütün dünyada değişen ikinci ele dünya genelinde bakış, son dönemde çok değişti. Türkiye'de insanların bize bakışları son dönemlerde çok farklı." değerlendirmesinde bulundu.

 

Özellikle üniversite öğrencisi gençlerin ikinci el kıyafetlere yoğun ilgi gösterdiğini ve önemli bir ihtiyacı karşıladıklarını kaydeden Saime Işık da salgının ardından satışlarda yüzde 60-70 artış yaşandığından bahsetti.

 

Kütük Vintage'ın satış danışmanı Betül Değertekin ise kıyafetleri inceleyen sayısında çok ciddi artış yaşandığını vurgulayarak, son dönemde satışların yüzde 100 arttığını dile getirdi.

 

Vintage ürünlere özellikle öğrenci ve sanatçıların ilgi gösterdiğini aktaran Değertekin, "Vintage giyinmek bir hayat tarzıdır. Özellikle farklı giyinmeyi seçen her birey için uygun bir seçenektir. Ama mağazamıza gelenlerin çoğu, müze gezer gibi bakar ve gider." şeklinde konuştu.

26 Nisan 2024 Cuma

Su ürünleri alanında 2023 yılında 500 bin tonun üzerindeki üretimi ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında ön sıralarda yer alan Türkiye'nin 2024 yılı ihracatının 2 milyar doları aşması hedefleniyor.


Su ürünleri üretimi açısından önemli potansiyele sahip ülkede, 2023 yılı su ürünleri ihracatı 1,7 milyar dolar olarak gerçekleşti.

 

Tarım ve Orman Bakanlığının uyguladığı teşvik edici politikalar ve verdiği destekler sayesinde, 2024 su ürünleri ihracatında hedef yükseldi.

 

DÜNYANIN FARKLI PAZARLARINDA EN FAZLA TERCİH EDİLEN TÜRK BALIĞIDIR

 

Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Mustafa Altuğ Atalay, Türkiye'nin denizleri ve iç suları ile su ürünleri üretimi ve balıkçılık açısından önemli potansiyelinin olduğunu söyledi.

 

Bu potansiyelden maksimum düzeyde faydalanarak daha fazla gelir ve istihdam sağlamak amacıyla çalışmalar yürüttüklerini anlatan Atalay, şöyle devam etti:

 

"Hem avcılıkta hem yetiştiricilikte neredeyse Avrupa'nın en büyük su ürünleri üreticilerinden biri konumundayız. Yetiştiricilikte son yıllarda yapmış olduğumuz başarılı çalışmalar ve Bakanlığımızın verdiği desteklemeler, uyguladığı politikalarla Avrupa Birliği ülkeleri arasında üretimde birinci konumdayız. Levrek, çipura, alabalık, Türk somonu, Mersin balığı ve kabuklu yetiştiriciliğinde hep ön sırada gidiyoruz. Avrupa'da, dünyanın farklı pazarlarında en fazla tercih edilen ve tüketilen Türk balığıdır. Tek kusurumuz var, ülke olarak belki daha fazla balık yemeliyiz. Dünya ve Avrupa ortalamasının çok daha altında tüketiyoruz. Dünyanın 100'den fazla ülkesine ihracatını yaptığımız balıkların kendi ülkemizde tüketimi için de bütün çalışmaları yapıyoruz. Halkımızdan haftada en az 2 gün balık tüketmelerini istiyoruz."

 

Atalay, Türkiye'de üretilen balıkların son derece kaliteli olduğuna işaret ederek, sağlık için herkese, levrekten çipuraya, alabalıktan sazana bolca balık tüketmeleri tavsiyesinde bulundu.

 

ÜRETİM VE İHRACAT HEDEFİ ARTTI

 

Özelikle Ege ve Akdeniz'de yetiştirilen levrek ve çipuranın Avrupa, Rusya ve Japonya'ya satıldığını dile getiren Atalay, "Karadeniz'de yetiştirdiğimiz Türk somonu büyük bir hızla bütün piyasaya girdi, Amerika'ya kadar her yere satabiliyoruz. İç sularda yetiştirdiğimiz alabalığımız, sazan balığımız, diğer türlerimiz, Mersin balığımız, bunların hepsini yurt dışına bol miktarda satıyoruz. Su ürünleri sektörü olarak ihracatta 2023 hedefimiz 1 milyar dolardı ama 2023'ü 1,7 milyar dolar olarak kapattık." diye konuştu.

 

Atalay, balıkçılık sektöründe yemden kafese kadar her alanda teknolojinin kullanıldığına dikkati çekerek, çevreye duyarlı tesislerin Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından kontrol edildiğini aktardı.

 

Tüm unsurlarıyla su ürünlerinde dünyanın en iyi üretimini yapan ülke konumuna geldiklerini vurgulayan Atalay, "Devletimizin, hükümetimizin teşvikleri, Tarım ve Orman Bakanlığımızın uyguladığı teşvik edici politikalar ve vermiş olduğu desteklemelerle mevcut üretimle yetinmeyeceğiz. 2 milyar dolar ihracat hedefimiz ve 500 bin tonun üzerindeki üretim miktarımız çok kısa bir sürede misliyle artacak. Bütün planlamamız ve üretim kapasitemiz de bunu gösteriyor. Bu bilince, teknolojiye ve üretim imkanına sahibiz." ifadelerini kullandı.

 

Atalay, ülke olarak bu gelişmeler yaşanırken, özelde de Elazığ'ın alabalık üretimiyle Türkiye'nin lokomotifi konumunda olduğunu belirterek, Türkiye'de üretilen yaklaşık 180 bin ton alabalığın 35 bin tonunun bu ilde üretildiği bilgisini paylaştı.

 

"Türkiye'de iç sularda Elazığ, 35 bin ton üretim ve 60 milyon doların üzerinde ihracat kapasitesiyle birinci durumda." diyen Atalay, su ürünlerinin kent için istihdam, üretim ve ihracat bakımından en önemli sektörlerden biri haline geldiğini kaydetti.

26 Nisan 2024 Cuma