Pazartesi, 09 Eylül, 2024
Aktarlık ve çiçekçilik, standartları belirlenerek birer meslek olarak tanımlandı. Böylece mesleklerin artık resmi bir biçimde de korunarak, geleceğe aktarılmasının önü açılmış oldu. Biri gönüllere, biri de sağlık ve damağa hitap eden iki meslek, Türk kültüründe asırlık geçmişe sahip.
HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL
İstanbul tarihçisi Reşat Ekrem Koçu’nun ifadelerine göre, Osmanlı zamanında sıradan bir çiçekçi dükkanının duvarlarında çiçekle ilgili şiir mısralarını içeren levhalar mutlaka asılı olurdu. Aktarlar ise rahatsızlığı bulunan kişilerin doktorlardan sonra en sık çaldığı kapıların başında geliyordu. Her iki meslek de asırlardır icra edilmesine rağmen standartlarına kavuşmamış ve bir meslek olarak tanımlanmamıştı. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir düzenlemeyle her iki meslek için de ‘Ulusal Meslek Standartları’ belirlendi.
Belgelendirme neticesinde Türk kültürünün geleneksel meslekleri arasında sayılan aktarlık ve çiçekçilik artık yazılı olarak da nesilden nesile aktarılabilecek. İşte sırtını yüzyıllara dayamış kadim iki mesleğin Türk kültüründeki yerine dair bazı notlar:
İSTANBUL BAHÇELERİ
Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği verilerine göre Türkiye, geçtiğimiz yıl 145 milyon dolarlık çiçek ihraç etti. Sektörde 300 bini aşkın kişi istihdam edilirken, kuşaktan kuşağa geleneksel yollarla aktarılan kadim meslek, artık bir tanımlamaya da sahip oldu. Dünya çiçek pazarında emin adımlarla ilerleyen Türkiye’nin çiçek ticaret geçmişi Osmanlı zamanına dayanıyor. İstanbul’un fethi ile kurulmaya başlanan meşhur İstanbul bahçelerine çiçek temin eden çiçekçi esnafı, en parlak dönemini 16. yüzyılın ikinci yarısında yaşadı.
ŞÜKÛFECİYAN ESNAFI
Söz konusu dönemde çiçekçilik başlı başına bir sektör haline geldi. Arşiv belgelerine göre 1570’te Kırım’dan 300 bin Kefe lalesi soğanı, 1579’da Halep’ten 500 bin sümbül lalesi soğanı getirildi. Haliç kıyısına bahçeler tanzim edilerek İstanbul’un çiçek ihtiyacı karşılanmaya çalışıldı.
O yıllarda ‘şükûfeciyan’ olarak tanımlanan çiçekçi esnafı en çok Aksaray, Tahtakale, Ayasofya ve Üsküdar’daki çiçek pazarlarında satış yapıyordu.
İLK YASAL DÜZENLEME
Lale Devri’nde (1718-1730) mesleklerinin zirvesini yaşayan şükûfeciyan esnafı için ilk yasal düzenleme de bu dönemde yapıldı. Lale ve diğer çiçekler için narh uygulaması başladı. Mezata çıkan, alınıp satılan tüm çiçeklerin defterleri hazırlanarak narhları belirlendi. Bunun üstündeki satışların ihtikâr sayılacağı çiçekçilere duyuruldu.
ADINA ENSTİTÜ KURULDU
İstanbul çiçekçi esnafının bir geleneği vardı. O da her yıl düzenlenen çiçek sergileriydi. Bu sergilerde en iyi çiçek yetiştiren çiçekçilere ödül veriliyordu. Çiçekçi esnafı için 17. yüzyılın sonlarına doğru Meclis-i Şükufe denen bir çiçek enstitüsü kuruldu. Bu kurulda üretilen yeni türlerin kokuları, renkleri, hatta vazodaki görünüşleri inceden inceye tetkik edilerek çiçekler için değer biçilmeye başlandı. Her bir çiçek için uzmanlaşma alanları belirlendi.
ECZACI HÜKMÜNDE
Avrupa’nın tamamında bulunan bitki sayısından daha fazla endemik bitkiye ev sahipliği yapan Türkiye’de aktarlık da geleneksel kökleri olan meslekler arasında bulunuyor. İstanbul’da Bizans döneminden bu yana icra edilen aktarlar, henüz eczaneler açılmadan önce birer ecza deposu görevi görüyordu. İbn Batuta seyahatnamesinde, 14. yüzyılda İstanbul’da faaliyet gösteren aktarların Ayasofya civarında kümelendiği anlatılıyordu. O dönem kayıtlarına göre ilaç hükmünde ürünler satan bu dükkânların kâr haddi, diğer dükkânlardan 4 kat daha fazla olarak belirlenmişti.
MERKEZ ÇARŞI
Osmanlı döneminde Mısır Çarşısı’nın kurulmasıyla birlikte aktarlık mesleğinin merkezi de burası olarak belirlendi. O dönemde aktarlar doktorlarla işbirliği halinde çalışarak altın devrini yaşadı. Bu dönemde 100 dükkandan 49’u aktarlara ayrıldı. Aktarlar, doktorların hastalar için hazırladığı reçeteler haricinde bitkisel karışımlardan macunlar yaparak halk sağlığına nüfuz etti. Ayrıca aktar bahçeleri de kurularak şifalı bitkilerin yetiştirilmesi sağlandı.
BİTKİYE GÖRE UZMAN
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ndeki bilgilere göre, 17. yüzyıl aktar esnafı, belli bitkilerde uzmanlaşmasına göre sınıflanmıştı. Kimi aktarlar tüm bitkileri satarken, kimi bazı bitkilerde uzmanlaşmıştı. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne göre, o yıllarda İstanbul’da 620 aktar dükkânı faaliyetteydi. Ayrıca çeşit çeşit bitkilerin yağlarını çıkararak satan yağcı aktar grubu da vardı ki, bunlardan 3’ü İstanbul’daydı. 500 de seyyar aktar bulunuyordu.
İLK NİZAMNAME
Eczacılık fakültesinin ilk mezunlarının verildiği 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra aktarlar için bir nizamname hazırlandı.
Nizamna-meye giden yol, eczacılar ve aktarlar arasındaki anlaşmazlıklar neticesinde açılmış oldu. 1884 tarihli Aktarlar ve Kökçüler Nizamnamesi’ne göre aktarlarda bazı ürünlerin satılması yasaklandı. Dükkânlarında yalnızca eczacıların ilaç hazırlarken kullandık-ları içerikleri satmasına izin verilen aktarlar, bunun için ruhsat almaya da mecbur bırakıldı. Aynı nizamname ile aktarlarda 68 ürünün satışı tamamen yasaklandı. İstanbul’da çeşitli düzenlemeler sonrasında 1993 yılı belediye kayıtlarına göre aktar sayısı 15’e düşmüştü.
NİTELİKLİ İSTİHDAM ARTACAK
Çiçekçilik ve aktarlık için mesleki yeterlilik ve tanımlama çalışmaları Ankara Ticaret Odası tarafından yürütüldü. Çalışmalar neticesinde yapılan düzenleme, sektör mensuplarınca ‘nitelikli istihdamı artıracak’ bir gelişme olarak yorumlandı. Standartla birlikte mesleklerin tanımı, çalışma koşulları belirlendi.
23 Ekim 2023 Pazartesi
20 milyon öğrenci ve 1.2 milyon öğretmen için yaz tatilinin ardından yeni eğitim-öğretim dönemi, 74 bin okul ve 750 bine yakın derslikte başladı.
Türk eğitim camiası, 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı’na Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile adım atıyor.
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı’na Türk eğitim tarihinde bir dönüm noktası oluşturacağına inandığımız Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile adım atıyoruz” diyerek yeni döneme işaret etti.
BECERİ TEMELLİ MODEL
Bakan Tekin, şöyle devam etti: “Bu sene okul öncesi, ilkokul 1. sınıf, ortaokul 5. sınıf, ortaöğretim hazırlık ve 9. sınıf düzeyinde uygulanacak olan ve beceri temelli bu modelin; eğitim sistemimizin birçok meselesine çözüm getireceğine canıgönülden inanıyorum. Bu kapsamda öğretmenlerimiz için hizmet içi eğitimlerimizi yıl boyunca sürdüreceğiz, uygulama aşamasında karşılaşılan problemlerin çözümünde öğretmenlerimizin yanında olacağız.”
HERKESİN BİR MESLEĞİ OLMALI
Bu eğitim öğretim yılında öne çıkacak ikinci husus da değinen Bakan Tekin, “İkinci önemli hususu, ‘herkesin bir mesleği olmalı’ anlayışı ile yola çıktığımız mesleki ve teknik eğitimde atacağımız adımlardır. Bakanlık olarak millî bir sorumluluk olarak gördüğümüz mesleki ve teknik eğitimi, ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi ve sürdürülebilir bir kalkınma için elzem görmekteyiz. Bu idrakle mesleki ve teknik eğitimi daha iyi noktalara taşıma gayretiyle çalışmalarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.
OKUL-AİLE İŞ BİRLİĞİ
Bakan Tekin, açıklamasını, şöyle sonlandırdı: “2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı’nda hassasiyetle üzerinde duracağımız üçüncü husus ise okul-aile iş birliğini daha da güçlendirmektir. Bu hususta öğrencilerimizin üstün menfaati doğrultusunda ebeveynlerimizin eğitim öğretim süreçlerine katkılarını artırmak amacıyla farkındalık oluşturacak projeler geliştirmeye yeni dönemde de kararlılıkla devam edeceğiz. Bu vesileyle yeni eğitim öğretim yılının ülkemize ve maarif ailemize hayırlı olmasını diliyorum.
09 Eylül 2024 Pazartesi
İstanbul Ticaret Üniversitesi’ndeki panelde, Sudan’daki iç savaşın kökenleri ve barış için atılması gereken adımlar ele alındı. Diplomatlar ve hukukçular, Sudan’daki krizin bölgesel ve uluslararası etkilerini değerlendirirken, Türkiye’nin muhtemel desteğinin potansiyel faydalarına dikkat çekti.
ERTAN ERYILMAZ
İstanbul Ticaret Üniversitesi Komşu ve Çevre Ülkeler Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından ‘Sudan İç Savaşı ve Barışın Tesisi İçin Gerekli Adımlar’ konulu panel düzenlendi. Önceki hafta gerçekleştirilen panelin açılış konuşmasını, Afrika’da büyükelçilik yapmış olan Prof. Dr. Ahmet Kavas gerçekleştirdi. Sudan’ın Afrika’daki konumu ve ilişkileri sebebiyle çok önemli bir ülke olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kavas, “Sudan’daki kriz, kamuoyu oluşturularak ve devletin kurumlarına bilgi sağlayarak çözüme kavuşturulabilir” dedi. Savaşın küresel etkilerine dikkat çeken Prof. Dr. Kavas, uluslararası toplumun Sudan’daki krizle daha etkili bir şekilde ilgilenmesi gerektiğini vurguladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. İsrafil Kuralay ise üniversitenin ‘Komşu ve Çevre Ülkeler Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin önemine dikkat çekti. Sudan hakkında çok az bilgiye sahip olduklarını hatırlatan Dr. Kuralay, düzenlenen panelin bu bakımdan da önemli olduğunu belirtti.
15 MİLYONU AŞTI
Akademisyenlerin yanı sıra iş adamlarının da takip ettiği panelin konuşmacılarından Büyükelçi Sanaa Hamad Alawad, Sudan’ın uluslararası müdahalelere maruz kaldığını söyledi. Sudan’daki iç savaşın, sadece iki taraf arasında değil, 17 ülkeden gelen milislerle daha karmaşık bir hale dönüştüğünü belirten Alawad, “Milislerin liderlerinin yeterli askeri rütbesi ve deneyimi yok. Bu eksiklikler, sivil alanlarda kayıpları ve yıkımı artırıyor” dedi. Alawad, savaşın gıda ve su güvenliğiyle ilişkisine, özellikle Mısır ve Etiyopya üzerindeki olumsuz etkilerine de dikkat çekti. Savaş nedeniyle yerinden edilmiş mülteci sayısının 15 milyona ulaştığını hatırlatan Alawad, Batı’nın Sudan’daki barış sürecini desteklemek için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini söyledi.
BÖLGESEL SAVAŞ
Askeri, Siyasi ve Strateji Alanı Uzmanı Amir Hasan Abbas da konuşmasında, sömürge döneminde İngilizlerin uyguladığı kapalı bölge politikalarının, mevcut durumların ortaya çıkışında etkili olduğunu kaydetti. Abbas, Sudan’daki çatışmanın sadece iç savaş değil, aynı zamanda sınır ötesi ve bölgesel bir savaş haline geldiğini belirtti. Abbas, milislerin geniş alanlarda etkili olmaya çalıştığını, ancak kontrolü tam olarak elde edemediğini söyledi. Savaşın tarım alanlarını ve sanayi tesislerini yok ettiğini belirten Abbas, “Milislerin üye sayısı 250 bine ulaştı. Sudan’ın uluslararası desteğe ve yardıma ihtiyacı var” dedi.
DESTEĞE İHTİYAÇ VAR
Moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Aydın Özkan’ın gerçekleştirdiği panelde konuşan hukukçu Yasir Yusuf İbrahim ise savaşın sona ermesi için gerekenler hakkında bazı öngörülerin sunumunu yaptı. Savaşın, Sudan milli ordusu ile milisler arasında geçtiğini hatırlatan İbrahim, savaşın uzamasının Sudan ordusu için mali ve operasyonel zorluklar oluşturduğunu kaydetti. İbrahim, Sudan ordusunun desteğe ihtiyacı olduğunu ifade etti.
TÜRKİYE İÇİN POTANSİYEL
Panelin son konuşmacısı, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Mayada Kemal Eldeen oldu. Türkiye’nin daha önce Somali ve Azerbaycan gibi ülkelerde başarılı yeniden yapılanma projeleri gerçekleştirdiğini hatırlatan Dr. Eldeen, Sudan’ın da benzer yardımlardan yararlanabileceğini ifade etti. Dr. Eldeen, Türkiye’nin Sudan’a siyasi, askeri ve ekonomik açıdan destek verebileceğini, bu desteğin savaş sonrası yeniden yapılanma sürecinde kritik rol oynayacağını vurguladı. Dr. Eldeen ayrıca, uluslararası medyanın Sudan’daki durumu daha fazla gündeme getirmesi gerektiğini kaydetti.
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi
09 Eylül 2024 Pazartesi